Weverse Magazine‘in, SUGA ile yaptığı röportaj:
SUGA, düz bir ifadeyle tutkulu bir şekilde konuşur. O, hayat ve müzik konusunda tutku dolu bir insan.
WM: Omzun nasıl?
SUGA: İyi. Korseyi çıkardığımda daha da iyi olacağını düşünüyorum. Görünen o ki; tam anlamıyla iyileşme birkaç ay sürüyor, ama olabildiğince çabuk iyileşmeye çalışıyorum.
WM: Seni uzun süredir rahatsız eden bir sorunu çözmüş olmak nasıl bir duygu?
SUGA: Öncelikle, memnunum. Ağrı bir sorun, ama omzum kötüleştikçe kolumu bile kaldıramaz olmuştum. Fakat genç yaşta ameliyat olursanız bunun tekrar edebileceğini duyduğumdan, doğru zamanı bekliyordum. COVID-19 durumu ne olursa olsun, gelecek yılın başlarında ameliyat olmaya karar vermiştim. Yıl sonunda alacağımız sahnelerden sonrası için plan yaptım, ama doktorlarım gelecek yılın promosyonları ve etkinlikleri için erkenden hazırlanmamı tavsiye ettiği için bu yıl ameliyat oldum.
WM: Diğer üyeleri sahne alırken izlemek nasıl bir duygu?
SUGA: Harika hissettirdiğini söyleyemem. Boşluğu görebiliyordum, çünkü çok uzun zamandır 7 kişilik bir grup olarak birlikteyiz. Orada olmadığım için değil de, olması gereken bir şey eksik olduğu için.
WM: Promosyonlara mümkün olduğunca katılmana neden olan şey bu muydu? Önceden çok sayıda video çekimi yaptın ve hatta VR (sanal gerçeklik) aracılığıyla 2020 MAMA’da bile göründün.
SUGA: Sahte SUGA (Gülüyor). Çekim yaptığımız yerde bir 3D stüdyo vardı. Orada çekimlerim yapıldı, tarandım ve sahnedeymişim gibi rol yaptım ama nihai sonucu göremedim. Yerine geçme hissinin kaçınılmaz olduğunu düşündüm ve durum, tam olarak buydu (Gülüyor). Normal davrandım, çünkü ameliyat olmasaydım bile yine de yayımlanacaktı ama ameliyattan sonra yayımlandığı için aşırı göründü.
WM: Sahneye çıkamayacağın için kendini kısıtlanmış hissediyor olmalısın.
SUGA: Mesele şu ki; ameliyat olalı yalnızca bir ay oldu, ama sahnedeki yokluğum bariz. Fakat doktorlarım bana sabırsız olmamam gerektiğini söylüyor. Çünkü pek çok sporcu, uygun bir rehabilitasyon süreci geçirmeden sahaya döndüklerinde, yeniden ameliyat olmak zorunda kalıyormuş. Bu yüzden daha az umursamaya çalışıyorum. Ameliyattan sonraki ilk iki hafta, öyle bunaldım ki yeni şeyler denedim. İzlemediğim filmleri bile izledim.
WM: Peki hangi filmleri izledin?
SUGA: IPTV’de yayımlandığından “Samjin Company English Class”ı izledim ve şimdi listemde “Tenet” var. Sinemada izlediğim son film “Parasite” oldu. Sosyal mesafe önlemleri daha sıkı hale geldikçe, hastaneye gitmek haricinde dışarı çıkmadım. Hatta evde yemek yiyorum. Ayrıca bugünlerde bol bol televizyon izliyorum. “Sign Again”, “Folk Us” ve “Show Me The Money 9” gibi müzik şovlarını izlemek, bana önümüzdeki günlerde ne yapmam gerektiğini düşündürdü.
WM: Bunu biraz detaylandırır mısın?
SUGA: “Sing Again”deki pek çok aday çok yetenekli ama olanaklara sahip değiller ve “Folk Us”da birçok kişinin, kendi gitarlarıyla sahne aldığını fark ettim. Son zamanlarda gitar çalmaya başladım ve müzik kapsamımı genişletme isteği duyuyorum. ABD müzik sektörüne olan ilgim arttığından beri, İngilizce çalışarak hazırlanıyorum.
WM: İlgini artıran şey neydi?
SUGA: Bazı yönlerden, ticari olarak en gelişmiş pazar. Uygun işler sunmazsanız, sektörün dikkatini bir anda kaybedebilirsiniz. Yani bu sistemde, her şeyi denemeniz uygun bir yol olacaktır. Uzun süre müzik yapmak istiyorum ve bu amaçla, global müzik sektörü hakkında her zamankinden daha fazla bilgi edinmeye çalışıyorum. Çünkü yalnızca yaptığım müziğin Kore’de değil, aynı zamanda ABD, Japonya ve Avrupa’da da sevilmesini istiyorum.
WM: Konusu açılmışken; “BE”, bugünün trendlerinden çok geçmişin müziğinden etkilenmiş gibi görünüyor.
SUGA: Şahsen, özellikle doğaçlama müziği beğeniyorum. Birkaç kez kaydedilmek yerine, tek seferde yapılan şarkıları seviyorum. Türlerin çaprazlandığı bir çağda, müzikte daha iyisini yapma arzusu içimde büyüyor.
WM: Türler harmanlandıkça, kullanılan melodi daha önemli hale gelmiş olmalı. Gitar çalmaya başlamak, beste yapma şeklini etkiliyor mu?
SUGA: Gitar seslerini kullanmayı hep sevmişimdir. Ve Eagles’ı da her zaman severek dinledim. Şayet gitar çalıyorsanız, şarkı yazmak çok daha kolay. Çünkü nereye giderseniz gidin, yanınızda taşıyabilirsiniz. Melodileri oluşturmak için tellere dokunmanız yeterli. Fakat orgu taşıması zor (Gülüyor). Genelde dizüstü bilgisayarımla çalışıyorum, ama kesinlikle bir enstrümana ihtiyacım olduğunu düşünmüştüm. Çalışmamı hızlandırıyor ve akorları daha iyi anlamamı sağlıyor.
WM: Sezgisel olarak melodiler yazabilirmişsin gibi hissettim.
SUGA: Sezgisel olarak ilerleme kaydedip, birçok farklı şeyi denediğinizde şarkı yazmak daha kolay. “Eight” üzerinde çalışırken, IU, telefonuna kaydettiği bir şarkıyı gönderdi. O dönemler gitar çalamadığım için birbirimizin ilerlemesini takip edip, paralel çalıştığımızdan emin olmaya çalıştık. Bu, bana bir enstrüman öğrenme ihtiyacı hissettirdi.
WM: Bu aslında sen gitar çalmaya başlamadan önceydi, ama “BE”de yer alan “Telepathy” şarkısını çok ilginç buldum. Üyelerin bölümleri arasındaki değişen melodik ilerlemeler, her bölüm için sezgisel olarak melodiler yazıp yazmadığını merak etmeme neden oldu.
SUGA: Bu yıl ilk kez bir melodi denedim ve müziğin eğlenceli yanını öğrenmeye başladığımda, bana pek çok yeni kapı açtı. Bu yüzden “Telephaty” üzerinde çalışmak biraz kolaydı. Sadece bir ritim çaldım ve başından sonuna kadar yazdım. Bitti. Şarkıyı sadece 30 dakikada yaptım. Zaten neredeyse kendi kendini yazıyordu. Günümüz pop ve hip-hop trendleri, vokal ve rap arasındaki sınırları aşıyor. Bu eğilimi seviyorum.
WM: Şarkı söyleyişini dinlediğimde, notalar üzerinden söylemek yerine ritimleri baz aldığını hissediyorum. Bu nedenle, rap yapıyormuş gibi şarkı söylüyorsun diye düşündüm.
SUGA: Rap yaparken, sadece ritmi düşünürsünüz. Yani bu, en basit haliyle bir melodiyi bir ritmin üzerine koymak gibidir. Hangisinin önce geldiğini belirtecek olursam; sanırım rap yazarken, melodiyi ritme ekliyorum.
WM: “Life Goes On”daki “Neyse ki senin ve benim aramda hiçbir şey değişmedi” sözleri, ikisinin arasında bir yerde. Rap değil ama bunun sadece bir melodi olduğunu söylemek de çok sıradan olur.
SUGA: Rap’in, çok açık olarak vurgulanması gereken şarkılar var. Örneğin “Dis-ease” ya da “Ugh!”da, rap konusunda iyi olmalısın. Ancak dinlemesi daha kolay olması gereken şarkılarda, etkileyici rap, her zaman tercih edeceğiniz bir şey olmaz. Bazen engelsiz, yumuşak geçişler istersiniz.
WM: Bu bağlamda, “Blue&Gray”in rap kısmı etkileyiciydi. Her bir bölümü vurgulayan dramatik bir etki yerine, yavaşlayan ritim boyunca rap’i uzattın.
SUGA: Dürüst olmak gerekirse, o ritme rap yapmak zordu. Şarkının başlangıcında sadece gitar melodisi var ki bu, onu daha da zorlaştırıyor. “Blue&Gray”in şarkı sözlerinin yazımında da yer aldım ve hep böyle bir şarkı üzerinde çalışmak istemiştim. Bunun nedeni; ilk mısranın, şarkının temasından bahsetmesiydi.
WM: Görünüşe göre, “BE”de neredeyse istediğin her şeyi başardın.
SUGA: Albümde kendi görevlerimi tamamlamam, sanırım bir haftadan az sürdü. “Life Goes On” için bir ya da iki melodi yazdıktan sonra rap ile tamamlanmış bir versiyon yazdım ve hatta başka bir aranjman ve şarkı sözü üzerinde çalışmış olmam da hoşuma gitti. İşe yarayabilecek yollar üzerinde düşünmek yerine, yalnızca müzik çalmayı ve yazmayı tercih ediyorum.
WM: Çoğu yapımcı, iyi işler çıkardıktan sonra bile emin olamıyor. Çalışmanı yayımlamadan önce sen nasıl ikna oluyorsun?
SUGA: Birçok müzisyen, müziğini yayımlayıp yayımlamaması gerektiğinden emin olamıyor. Benim için de aynıydı, ama mesele şu ki; kılı kırk yararsan hiçbir şey ortaya koyamazsın. Diyelim 10 şarkı yayımladık; bunları, konserlerde ya da hayran etkinliklerinde sergileme şansımız oluyor. Ve bazen şarkıyı dinlerken, “Beni önceden rahatsız eden bu kısım, artık neden rahatsız etmiyor?” diye düşünüyoruz. Bazı şeyler bir noktada garip gelebilir, ama zamanla gidiyor o his. Ben bile unutuyorum. Bu nedenle; ayrıntılar hakkında çok fazla düşünmek yerine, büyük resme odaklanarak ince ayar yapmak daha verimli. Üstelik promosyonlar sırasında, diğerlerinin gönderdiği 10 saatlik şarkıları didikleyecek vaktim yok. Herkesin boş zamanlarında bir melodi yazması ve detaylar üzerinde diğerleriyle iş birliği yapması, hepimiz için daha başarılı bir yöntem. Bu şekilde, şarkı yazmanın yolu pek çok açıdan gelişti.
WM: Böylesi bir evrimi motive eden şey neydi?
SUGA: Bence doğal olarak gelişti. Bu yıl kişiliğimin yanı sıra, neredeyse prova yaptığımı sanacak kadar hayata dair yorumum ve tutumum da değişti. “Çıkacak bir sahne olmasa ya da beni izleyen birileri olmasa nasıl hissettirirdi?” Bu düşünce, bunların değerini anlamamı sağladı.
WM: “Dis-ease”de, “Hasta olan ben mi, yoksa dünya mı bilmiyorum” diyorsun. İşinle ilgili düşüncelerini değiştiren bu yaşam tarzı mıydı?
SUGA: Evet. Yaşım daha küçükken, “Bu, benim hatam olmalı.” inancını benimsemiştim. Fakat büyüdükçe, bunun her zaman doğru olmadığını anladım. Öyle sandığım şeylerin çoğu, aslında benim hatam değildi. Öte yandan, başarılı olduğum şeyler ve şanslı olduğum zamanlar da var.
WM: “I NEED U”, “Benim hatam olmalı” diye düşündüğün bir zamanda yayımlandı. Grup üyeleri, KBS Şarkı Festivali’nde “I NEED U” ile sahneye çıktığında; Weverse’te, “Tıpkı 5 yıl önceki gibi” yazmıştın. O dönemlerle bugünü nasıl kıyaslıyorsun?
(Bu röportaj, 19 Aralık 2020’de yapılmıştır.)
SUGA: Biraz olgunlaştık ve sahne performanslarımız daha doğal hale geldi. “I NEED U”yu hala seviyorum. Sadece ritmi dinlemek bile beni duygusal yapıyor ve her şeyden önce şarkı güzel oldu. “I NEED U”yu izlerken eski videolara da rastlıyorum. Onları izlemek bana pek değişmediğimizi düşündürdü.
WM: Hangi açıdan pek değişmediniz?
SUGA: Sosyal mesafe önlemleri daha da katılaşmadan önce, 4 yıl önce tanıştığım bir fotoğrafçıyla “BE” için görüştüm. Fotoğrafçı; onca başarıdan sonra çok değişmiş olacağımızı düşünüp, çok da değişmediğimizi gördüğü için şaşırmıştı.
WM: Şahsen hayran kaldım. Çıkış yapmadan önce üyelerle tanışma şansım olmuştu. Grup üyeleriyle ya da başkalarıyla konuşma şekline baktığımda, değişmemişsin gibi görünüyor.
SUGA: Bence bu, başarı konusunu çok büyük bir mesele haline getirmediğimiz için. Örneğin, Hot 100’de 1 numara olmak inanılmaz ama aynı zamanda, “Tamam, yani?” hissi de var.
WM: Grammy için bile mi? (Gülüyor)
SUGA: Grammy Ödülleri’ne aday gösterildiğimizde, “Bu gerçek mi?” diye düşündük (Gülüyor). Elbette çok sevindik, ama “Grammy’ye aday gösterilen şarkıcılarız” diye düşünmemize neden olmadı. Aday olmuşsanız, olmuşsunuzdur ve ödülü alırsanız da alırsınız. Bununla sarsılmazsın. Bunun harika bir ödül olduğunu biliyorum ve şayet alırsak çok minnettar oluruz, ancak hayranlarımızın muazzam desteği olmadan hiçbir şeyin mümkün olmadığını biliyoruz. Daha da önemlisi; harika bir ödül aldığımızda, hayranların bizden daha çok gururlanması. Yani herkes bayram ediyor, ama “Yapmamız gerekeni yapalım.” düşüncesindeyiz. Yerimizi bulmaya devam etmek için kendimizi eğitiyoruz, bu yüzden kimse aşırı heyecanlanmıyor.
WM: “Fly to my Room”da, “Bu oda, hayalim için fazla küçük” ve “Bazen bu oda, duygusal bir çöp tenekesi oluyor ama beni kucaklıyor” gibi sözler var. Odanın öyle bir yer olduğunu ve değiştiğini kabul ettiğini düşünmüştüm. O halde, özü aynı kalmış olmalı.
SUGA: Nihayetinde değiştiğimizi kabul etmek kolay olmadı. Fakat değişimimizin iyi yönde olduğunu düşünüyorum. Geçmişte yaptığımız şeyler, yalnızca o dönem mümkündü ve başardığımız şeyler sayesinde değişebildik.
WM: Peki, hayalini kurduğun yeni şeyler neler?
SUGA: Müzik yapmaya devam etmek için can atıyorum. COVID-19 nedeniyle tüm performanslar iptal edildiğinden, Kore’de pek çok müzisyenle konuşma şansım oldu. Çağdaşlarımın yanı sıra, efsanevi insanlarla da konuştum. Onlarla yeniden konuşmak, müziği çok sevdiğimi anlamamı sağladı. Müzik benim mesleğim olduğu için, bunu yapmadığımı hayal edemiyorum. Müzik dünyasında hala ayak basılmamış alanlar olduğu için minnettarım.
WM: Gelecekte ne tür müzikle uğraşacağını düşünüyorsun?
SUGA: Geçen Chuseok’ta Na Hoona sunbaenimin konserini izlediğimde çok motive oldum. Kaç müzisyen, onun gibi böyle uzun yıllar müzik yazabilir ve icra edebilir diye merak ettim. İşte o anda, “Onun gibi olmak istiyorum.” diye düşündüm. Tutku ve arzu dolu biri ve her şeyden öte bir süperstar. Birkaç yıl önce ailemi, Na Hoona sunbaenimin bir konserine götürmüştüm ve geçen Chuseok’ta performansını izlediklerinde, televizyonda izlemenin çok daha az etkileyici olduğunu söylediler (Gülüyor).
WM: Bu; enstrümanlardan, beste ve müzik türlerine kadar, daha geniş bir müzik yelpazesine olan ilgini açıklıyor. Çünkü bunu uzun süre boyunca yapmak istiyorsun.
SUGA: Amacım, herhangi bir şekil ya da biçimde müzik yapmaya devam etmek. Bu açıdan, Cho Yong Pil’e büyük saygı duyuyorum. Var olan en iyi sound’u alıyor ve kendi sound’uyla yeniden yorumluyor. Sanırım bu, on yıllar boyunca müzik yapabilmem için değişip gelişmeye devam edip, benzemek istediğim bir şey.
WM: “Neyse ki, seninle benim aramızda hiçbir şey değişmedi” sözleri hayranlar için daha anlamlı gelmiş olmalı. Çünkü müziğini uzun süre dinleyecekler.
SUGA: Şu anki süreçte 1.5 ay, çok uzak olduğumuzdan hayranlara bir ömür gibi görünüyordur. Ben de aynısını hissediyorum. Fakat bence bu, son 7 yıldır çok çalıştığımızın ve hayranların bize tutkuyla elini uzattığının kanıtı. Onlara, elimden geldiğince çabuk kavuşmaya çalışıyorum ve sahneye çıkmaya hevesliyim. Şimdi bu haldeyim, çünkü sahnede daha iyi olmak istiyorum. O yüzden lütfen üzülmeyin ve birazcık daha bekleyin.
Kaynak: Weverse Magazine
Güney Kore’de sanat hayatı başta olmak üzere, makale türüne girebilecek her içerik bu kategoride.