Bir balık başka bir balığa sormuş:
-Su diye bir şey varmış?
-Ee?
-Ee’si çok mühim bir şeymiş, her şeyin özüymüş, kimse onsuz yaşayamazmış.
-Ee?
-Ne ee’si be balık, su diyorum su?! Su neymiş, neden önemliymiş onu merak ediyorum işte! Onu arayacağım ve bir gün bulacağım.
‘Ee editör, şaşırdın herhalde, neden anlatıyorsun bunları?’ mı diyorsunuz? Demeyin. Deniz diyorum, oknayus diyorum. İdoller de, gruplar da, sizdeniz hayranlar da bu denizin içinde diyorum, sadece bazıları, belki de çok azı denizin kendisini merak edip genel bir bakış açısına sahip olma ihtiyacı hissederken, çoğunluğu öylece koyveriyor diyorum, içinde yaşadıkları deniz neymiş, su neymiş haberi olmayanlara gelsin efendim. Bu anektottan sonra, Kore müzik endüstrisi hakkında daha geniş perspektiften bilgi sahibi olmanın gruplara ve hayranlara bakış açınızı genişleteceğini ve bir ihtimal derinleştireceğini söyleyip ana fikri verip konumuza geçiyorum.
İlginizi çekmiyor olsaydı zaten tıklamazdınız fakat ben yine de uyarımı yapayım, diğerlerine kıyasla biraz uzun bir içerik olacak, umarım karşılıklı yararlı bir yazı olur. Başlamadan önce, eğer ki denk gelmediyseniz k-pop’taki müzik türleri üzerine daha ayrıntılı olan içeriği okumuş olmanızı öneririm, henüz okumayanları buraya alalım. Yine bu sektörün eski ve yeni halinin kıyasını merak edenleri de buraya alalım.
Kore’de yapılan müzik için neden endüstri ifadesi kullanılıyor hiç düşündünüz mü? Neden Türk müzik endüstrisi diyemiyoruz da Kore müzik endüstrisi diyebiliyoruz? Hemen kıyaslamalı olarak açıklayalım.
Bir sektör için endüstri ifadesini kullanabilmemiz için o sektörün o devliğe ulaşmış olması gerekir. Kore eğlence piyasası bir fabrika haline gelmiştir. Sektördeki sanatçılar, konseptler, mv’ler, danslar sistematik çaba ürünüdür. Nasıl yani? Çoğunuzun zaten bildiği üzere, grup ve solo sanatçılar müzik şirketlerinin altında çalışırlar. Kore’deki müzik şirketlerini ezbere sayabilen sizler kaç tane Türk müzik şirketi sayabilirsiniz? Farklılık tam olarak buradan kaynaklanıyor işte. Kore’de 3 dev şirketin haricinde (yazının ilerleyen kısmında bu 3 dev şirkete ve konseptlerine daha ayrıntılı değineceğiz) 100’e yakın eğlence şirketi vardır. Seçmeler veya yarışmalar sayesinde keşfettikleri çocuk ve gençlerle anlaşma yapan şirketler, dans, şarkı söyleme, şarkı sözü yazma, yabancı dil (İngilizce, Japonca, Çince vb), moda eğitimi vererek bu gençleri çıkışları için hazırlıyorlar. Yani genç yaşta bünyelerine aldıkları bu isimsiz gençleri kendi eğitimlerinden geçirip işleyerek istedikleri kıvama getirip çıkışlarını gerçekleştiriyorlar. Camiaya giren ‘idol’ olarak adlandırılan sanatçılar diyelim, her açıdan yeterli yetenek ve vizyona sahip oluyorlar. Türkiye’de nasıl mı oluyor? Sanatçılar kendi çabalarıyla bir şekilde bu sektöre giriyorlar, sonra yine bir şekilde tanınıyorlar. Sonrasında profesyonel ama çoğunlukla yarı-profesyonel şirketlerle kendileri anlaşıp albüm dağıtımlarını ve konser organizasyonlarını o firmalara yaptırıyorlar ama temel olarak kendi promosyonlarından yine kendileri sorumlular. Kore’de ise promosyon işi yine şirketlerin elinde, o kadar yatırım yaptıkları grupları reklamsız da bırakmıyorlar tabi. İdollerin çıkışlarından itibaren her comeback’lerinden, mv çekimlerinden, geri dönüş consept’lerinden, imajlarından, hatta özel hayatlarından yine şirketler sorumlu. Piyasa ne talep ediyorsa, ne istiyorsa bunun analizini çok iyi yapan şirketler, hayranların istediği imajı üretiyor ve satışa sunuyorlar. Sektörü yine arza göre bazen de isteklerine göre yönlendiriyorlar. Kontrollü hem de fazlaca kontrollü bir sistemden bahsediyoruz. Hiçbir şey öylesine değil. Her şey nokta atışı, stratejik adımlarla ilerliyor ve amacına ulaşıyor. Bu kadar sistemli adımların ve planların sonucu da tüm dünyada yakalanan tanınırlık oluyor haliyle. Adamlar fabrika işleyişindeki sistemleriyle piyasaya düzenli idol sürüyorlar. Bu idollerin bir kısmı tutuyor hatta patlıyor, geri kalan kısmı ise vasatın altında kalarak yakın gelecekteki dağılma sonucuyla karşı karşıya geliyorlar. Bu kadar mekanik bahsettiğimize bakmayın zira olay çok trajik aslında:
13 yaşında bir genç düşünün. Seçmelerde binlerce kişi arasından sıyrılıp büyük ya da küçük bir şirkete girme şansı yakalıyor. Şirkete girebilmesi, şirkette kalmasından, kendini kanıtlayabilmesinden ve çıkış yapabilmesinden göreceli daha kolay aslında. Yöneticilerin gözüne girip onları ikna edebilmesi için gece gündüz çalışması lazım. Canını dişine takması lazım. Hatta bunu başarabilmek için okullarından vazgeçiyor birçokları. Eğitim hayatlarını bir kenara koyup, geleceklerini riske atıyorlar ve sürekli pratik yapıyorlar. Yıllar geçiyor. Şirketin bu çaylağa yaptığı yatırım filizleniyor ve çaylak kendi gibi başkalarının da olduğu bir grupta çıkış yapıyor. Bu başkaları artık onun her şeyi, ya beraber varlar bundan sonra ya da hiç yoklar. Beraber yiyip içip, beraber pratik yapıp beraber yaşıyorlar. Debuttan ve birkaç comeback sürecinden sonra bu grubun tutup tutmayacağı anlaşılıyor zaten. Şirket de ona göre yatırımlarını devam ettirme ya da geri çekme kararı alıyor. Geri çekmesi ve gruba eski özeni göstermeyip gözden çıkarması ne demek? Grubun gözlerden ırak kalıp yakın gelecekte dağılması demek. Bu ne demek? Geleceğini bunun için riske atmış olan gencin dımdızlak ortada kalması demek. Hem de tek başına, öylece… İşte şirket ve piyasa açısından hiçbir önemi olmayan ama aslında bir insanın hayatını yakından ilgilendiren işin trajik kısmı burası. Bu sektöre hayallerini, geleceklerini bağlayan binlerce pardon yüz binlerce gencin muallak hayatları. Oynadıkları kumarda hayallerinin ötesinde şeyler kazanma ihtimalleri olduğu kadar, her şeylerini kaybetme ihtimalleri de var. Örnek bir hikaye için TIK!
İşin bu yönünü burada bırakalım ve başka bir boyuta geçelim. Kore iyi promosyon yapıyor dedik, peki nasıl? Öncelikle hedef kitlelerini çok iyi tanıyorlar. Kitlenin ne istediğini iyi biliyorlar ve buna yatırım yapıyorlar. Ortaya çok uğraşılmış işler çıkıyor haliyle ama iyi işlerin reklamını iyi yapmazsanız yeterli ilgiyi uyandıramazsınız öyle değil mi. Kore’yi diğer müzik sektörlerinden ayıran ve Amerikan müzik sektörüyle yarışabilecek seviyeye getiren etken tam olarak bu, REKLAM! Adamlar yaptıklarını iyi sunuyorlar. Sunulan şey de iyi olunca alıcısı da bol oluyor haliyle. Türkiye’yi düşünün. Geri dönüşleri düzenli olarak takip edebilmenizi sağlayan kaç tane müzik programı var? Kore’de her hafta, farklı kanallarda 5 tane müzik programı yayınlanıyor. Müzik kanallarında yayınlanan programları kast etmiyorum. Bizim bildiğimiz dizi, haber, gündüz kuşağı programları da yayınlayan ana akım kanalların her akşam yayınladıkları müzik programlarını kast ediyorum. Bunların birkaçını sayarsak eğer, devlet kanalları olan KBS’te yayınlanan Musicbank, SBS’te yayınlanan Inkigayo, Mnet’te yayınlanan MCountdown, MBC’de yayınlanan Show Campion sizlerin de bildiği müzik programları. Her grup çıkış ve geri dönüşleri sonrası 1 ay boyunca bu programların her birinde şarkılarını sahneliyorlar ve ödül alıyorlar. Yine Türkiye’den örnek vereceğim, bizde bildiğiniz kaç tane müzik listesi var? Ya da Billboard Müzik Listelerine girebilmiş kaç şarkımız var?
Promosyonu iyi yaptıkları için tanınıyorlar dedik. Peki Kore hangi zaman dilimlerinde hangi coğrafyalarda daha çok tanınmaya başladı? Efendim, henüz 3 büyükler 3 büyük olmadan önce, yani 3 büyükleri 3 büyükler yapan birinci nesil gruplar ve sanatçılar döneminde, Kore müzik sektörü Hallyu’da yani Asya ülkelerinde popüler oldu. K-pop’un tüm dünyaya yayılıp tanınmasını sağlayan nesil ise ikinci nesil idollerdir. İkinci nesil, dünyanın farklı bölgelerinden hayran kitlelerinin yüzlerini Kore’ye çevirmeyi başarmıştır. Tam bu aşamada şirketlerden, tarzlarından ve nesil ayrımından bahsetmek gerekiyor. Sıkılmadıysanız eğer, biraz da sektördeki ana akımlara değinelim.
Kore’de kurulan ilk müzik grubu bir rock grubuydu ve 1962’de kuruldu. ‘Yok Cilalı Taş Devri?! Editör ne yaptın! O kadar geriye gitmeseydin, günümüze nasıl geleceğiz?!!’ Sakin, ilk taş ne zaman koyulmuş bilin diye söyledim, yoksa her grubu tek tek inceleme topunun altına girme cesaretini gösteremem zaten ^^ Biz günümüz k-pop’un temellerine göz atacağız bugün. Modern Kore müziğinin kökleri 90’lara dayanıyor efendim. Rock, hippie, ballad, trot tutmamış olacak ki modern pop’ta karar kılıp devam etmişler yola, o gün bugündür silip süpürüyorlar.
1992’de kurulan Seo Taiji & Boys grubu, k-pop’un k-pop olmasını sağlayıp, Kore müziğinde devrim etkisi yaratan ilk adım olmuştur. Onları Drunken Tiger (günümüzdeki isimleri MFBTY) takip etmiştir. Kurulan ilk şirket, dikkatli dinleyiniz burası önemli. Tıtımtımtıtım. 1995, SM Entertainment! Lee Soo Man’ı Seo Taiji & Boys üyesi Yang Hyun Suk takip etmiş ve 1996’da YG Entertainment’ı kurmuştur. 1997’de ise döneminin ünlü k-pop sanatçısı Park Jin Young, JYP Entertainment’ı kurmuştur. Anlaşılan olaya erken uyanan baya bir yol almış.
Seo Taiji’nin idollerinizin idolü olduğunu aşağıdaki performanstan anlayacaksınız:
Karşınızda ilk idol grubu ve şarkısının 1995’teki sahnesi:
90’larda çıkışlarını gerçekleştiren ilk idol grupları H.O.T. , Sechs Kies, Shinhwa, g.o.d, S.E.S. gibi gruplardır. Bu grupları dinlemeseniz bile üyelerine ya da isimlerine illa ki denk gelmişsinizdir. Bu isimler k-pop’un emeklediği dönemleri temsil eder, hatta sektörü yürütmeye bile başlamışlardır. Mesela H.O.T’nin İngilizce ve Çince albümleri vardır. Sektör kendini Kore’nin dışında da kabul ettirme çabasına taa 90’larda girmiştir. Yabancı dilde şarkı veya albüm yayınlamak dünyaya hitap etmek, edebilmek açısından önemlidir. Başka dilleri bırakın sadece İngilizce şarkı sözlerine sahip, albümü bırakın tek bir İngilizce şarkı yapan Türk grup sayısı tek elin parmaklarını geçmez. Dünyaya açılmak istiyorsanız, bu ölçekte hedefleriniz varsa yine bu hedef ölçeğinde işler yapmalısınız. O yüzden önemli yabancı dilde şarkılar, yabancı dilde promosyonlar, yabancı dil bilen sanatçılar, yabancı ülkelere kendi dillerinde selam gönderen sanatçılar. Modern dönem Kore müziği, kendi halkı tarafından kabul görmeye ve çevresindeki ülkelere yayılmaya işte bu vizyonla yola çıkmış bu dönem gruplarıyla başlar.
H.O.T. – Candy, 1996
Shinhwa – Perfect Man, 2002
Shinhwa hariç ilk dönem idol gruplarının hepsi 2000’lerde aktifliği yitirirler ve yerlerini BoA, Bi Rain, TVXQ, SS501 gibi yenilere bırakırlar. Bu saydığım ikinci nesil sanatçıları yine ikinci nesil Super Junior, Big Bang, Wonder Girls, Girls Generation, Kara takip eder. BoA, Japon müzik listelerinde birinci olmayı başaran ilk K-pop idolüdür. Bi Rain, Çin’de ve Amerika’da yok satan konser biletlerine sahip ilk k-pop idolüdür. TVXQ, Japon müzik listelerini işgal etmeyi başaran ve bir daha o listelerden hiç çıkmayan k-pop idol grubudur. Wonder Girls, Bilboard Top 100 listelerine girmeyi başaran ilk K-pop idol grubudur. Big Bang, Avrupa Müzik Ödülleri’ni kazanan ilk K-pop idol grubudur. Gangnam Style, youtube’ta 1 milyar izleyici sayısına ulaşan ilk Kore müzik videosudur. Sonrası malum zaten. 2000’lerin ortasına kadar K-pop Hallyu’da başarı yakalamış ve ana akım halini almıştır.
Bi Rain’in son Mama peformansı:
(Anlayışınıza sığınarak örnekleme videolarında sevdiğim sanatçılara öncelik veriyorum. Sanatçıların Mama performanslarında seyirci üzerindeki etkilerini daha iyi görebildiğimiz için mv’ler yerine performans videoları ekliyorum.)
İkinci neslin devam kadrosu ise bayrağı devralmış ve Hallyu’da başarı yakalayan k-pop’u dünyaya yaymayı başarmıştır. Dolayısıyla birinci nesil idoller k-pop’un emekleme dönemini, ikinci nesil idollerin ilk isimleri yürüme dönemini, ikinci neslin son isimleri k-pop’un tüm dünyaya yayıldığı koşma dönemini sembolize eder diyebiliriz sanırım. 3.nesli ise kelimelerle anlatmak mümkün değil, çünkü şuanki popülerite artık koşmakla da ifade edilemez, uçuşa geçtik. Haddime değil tabi ki ama, naçizane fikrim, ilerde şuan’ı K-pop’un tırmandığı dağın zirvesi olarak hatırlayacağımız yönünde. Bakalım zaman ne gösterecek. Fakat yeni dönem idolleri ve hayranlarının minnettar olması gereken isimler var ve bu isimlerin değeri hiçbir zaman unutulmayacak. Çok şey başardılar.
Son döneme geçmeden önce, çıkış yıllarıyla beraber bilindik ikinci nesil gruplara bir göz atalım:
2001, Epik High (K-hiphop)
2002, LeSSaang (K-hiphop)
2003, Dynamic Duo (K-hiphop)
2003, TVXQ
2005, Super Junior
2005, SS501
2006, Brown Eyed Girls
2006, Big Bang
2007, Wonder Girls
2007, Kara
2007, Ft Island
2007, Girls Generation
2008, Davichi
2008, Shinee
2008, 2AM
2008, 2PM
2009, 2NE1
2009, 4Minute
2009, After School
2009, Beast
2009, F(x)
2009, Mblaq
2009, Rainbow
2009, T-ara
2009, CnBlue
2000’lerden sonra yani 2010’larda çıkan grupların haddi hesabı şaşmıştır. Dolayısıyla bu tarihten itibaren çıkan grupları bir tıkla araştırmanızı önereceğim. Zira k-pop’un ilk yıllarında, her yıl 3-5 grup ya da solo çıkış olurken, şuan yani sadece 2016’da 100’den fazla grup çıkış yapmıştır. K-pop’un başlangıç ve sonuç evrelerinde uçurumlar var gibi gözüküyor…
Kore müzik sektörünü anlatma iddiasıyla çıktık yola, buraya kadar da geldik, yeni başlayanlar ve hepsi gözümün önünde olsun da tekrar göz atayım diyenler için, sektörü domine eden şirketlerin tarzlarına, iş tutuş şekillerine ve sanatçılarına göz atmazsak olmaz, öyle değil mi? Sektörde kaç tane büyük şirket var? 3? 5? En çok kazanan şirketlerin ciroları ne kadar?
SM Entertainment:
Yıl içerisinde en aktif olan şirkettir Sm. En çok kazanan, en çok sanatçıya sahip olan, en eski şirkettir kendisi. Haliyle sektöre rengini veren, ana akımı belirleyen şirkettir. K-pop nedir’i öğrenmek isteyenlere, genel fikir sahibi olmak isteyenlere, K-pop’un ayırıcı özelliği dans-görsellik ve müzik bütünlüğünü anlatmak istediklerinize Sm’in işlerini göstermelisiniz. K-pop’un resmini çizer bize Sm. Hem de acısıyla tatlısıyla, her şeyiyle resmeder. Kitleyi soğutmak, küstürmek istemez. O yüzden ortamı hiç boşlamaz. Gruplar bir süreklilik içerisinde çıkış ve comeback yaparlar. Seri üretim söz konusu olunca, dama atılan pabuç meselesi de doğuyor haliyle. Hayranları kızmasın ama kabul edilmesi gereken bir gerçek ki, sektörde ve dolayısıyla sektörü temsil eden Sm’de yeniler geldikçe öncekinin pabucu dama atılır. Şirket yeni nesil hayran kitlesinin nabzını yakalamak için çıkardığı yeni grubuna daha çok yatırım yapar, eski idoller de kendilerini daha çok varyete programlarında göstermeye ve çaylaklarına ağabeylik yaparak devam ederler. (Yalansa yalan deyin.)
Sm Entertainment’ta aktif olarak; BoA, TVXQ, Super Junior, Girls Generation, Shinee, f(x), Exo, Red Velvet, NCT bulunmaktadır.
YG Entertainment:
K-pop ana akımın biraz daha dışında kendi hip-hop ağırlıklı çizgisinden ilerleyen ama kendi ana akımını yaratan şirkettir. Gruplarına çok sık geri dönüş yaptırmaz. Senede bir kez şöyle dursun 2-3 yılda bir anca geri döner gruplar. Ama döndüklerinde de ses getirirler. Yg için daha nokta atışı işler yapmaya çalıştığını söyleyebiliriz. ‘Çalıştığını’ diyorum zira burnundan tüy aldırmazken ve dediğim dedik yola devam ederken harcadığı isimler hepimizin malumu. Yg’de yeni veya eski grup ayrımından ziyade tarz ön plana çıkar. Şirketin tarzına uygun olan gruplar son raddede desteklenirken, aynı çatı altındaki tarz olarak biraz daha farklı gruplar gölgede kalır, hatta gözden çıkarılır. Hayranlar küsermiş, sektör grubu unuturmuş, hatta idollerin kendileri bile sinirlenirmiş gibi şeyleri takmayan şirkettir Yg. Sm’den sonra en çok kazanan şirket de yine Yg’dir. Kendine has tarzıyla bugünlere gelmeyi başarmıştır. Görsellikten ziyade yeteneğe önem vermesiyle de bilinir.
Yg Entertainment’ta; Psy, Sechs Kies, Epic High, Big Bang, 2NE1 (dağıtıldı), Zion T, Akdong Musician, Lee Hi, Winner, Ikon, Blackpink bulunmaktadır.
JYP Entertainment:
Sanatçılarıyla en samimi olup kendisi de hala piyasada aktif olan şirket ceo’su hiç şüphesiz J.Y.Park’tır. Piyasanın üçüncü büyük şirketidir. Diğer iki şirkete nazaran -en azından benim hissettiğim kadarıyla- daha gerilimsiz, keyifli bir şirket ortamına sahiptir. Müzik kalitesi olarak iyi işler ortaya çıkarır. Grupları da ne Sm kadar sık, ne de Yg kadar seyrek dönüş yapar.
Jyp Entertainment’ta; J.Y.Park, Wonder Girls, 2AM, 2PM, Miss A, 15&, Got7, Day6, Twice bulunmaktadır.
Sektörde 4.ve 5.şirket olarak Cube ve Fnc Entertainment görülmektedir. Gerek sanatçıları gerekse kazandıkları para bu öngörüyü doğru kabul etmemizi sağlıyor. Cube 4Minute(dağıldı) ve Beast(şirketten henüz ayrıldı) gibi K-pop’taki unutulmaz grupları içinde bulunduran bir şirketti. Bu yazı yılın başında yayınlanmış olsaydı hala öyleydi aslında ama şuan nasıl bir değerlendirme yapmak lazım ben de emin olamadım. Cube’ta bu iki grup haricinde, BtoB, CLC ve Pentagon bulunmaktadır. Fnc Entertainment ise barındırdığı band gruplar sayesinde adını duyurmayı başarmıştır. Ft Island, CnBlue K-pop’un olmazsa olmaz grupları arasındadır. Şirket daha sonra AOA, N.Flying, SF9 gruplarını çıkarmıştır.
Sektörde şirketlerinden daha fazla öne çıkan ve şirketi kalkındıran gruplar da vardır. Infinite, Vixx, Bts gibi grupların şirketleri bu gruplar sayesinde sektörde varlığını kanıtlamışlardır. Fakat bu şirketleri ayakta tutan adı geçen gruplardır.
Bunların haricinde sektörde hangi gruplar ve şarkılar ünlü, kimler silip süpürüyor anlamak için dönemin listelerine göz atmanız yeterli, zira bu listeler sürekli değişkenlik göstermekte. Eskiden listede kalan isimler daha sınırlıyken, günümüzde her an listedeki isimler ve gruplar değişmekte, zira piyasa iyice kullan-at moduna geçmiş durumda. Her geçen gün yeni bir grup daha ekleniyor, nerdeyse her hafta yeni geri dönüşler gerçekleşiyor. Bu yüzden Kore müzik gündemini bir süre takip etmezseniz çok şey kaçırır halde oluyorsunuz ve hiç duymadığınız isimlerle karşılaşabiliyorsunuz.
Her şey iyi hoş da, şuana kadarki tabloyu olumlu ya da olumsuz fikir beyan etmeden ortaya koyduk koymasına da, editör olarak ya da sıradan bir takipçi olarak hiç mi kişisel fikir beyan etmeyelim? Edelim edelim. Hatta beraberce fikir beyan edelim bu konuda, ki daha verimli olsun.
Sektör dev bir fabrika. Sanatçılar da bu fabrikanın ürünleri aslında. Biz sevip takip edelim, dinleyelim, satın alalım, para harcayalım diye allanıp pullanıp bize sunulan oyuncak bebekler. Bu cümleleri kurduğum için üzgünüm fakat, yanlış giden bir şeyler var. Sektördeki para hırsı haddini aşalı çok oldu. Şirketlerin gözü paradan başka bir şey zaten görmüyordu, sanattan önce tabi ki öncelik hep paraydı. Ama son dönemlerde bu durum gözümüze gözümüze sokulurcasına fazlaca aşırıya kaçmaya başladı. Hepimizin bildiği sektörün karanlık yüzünü tekrar tekrar dillendirmeye gerek var mı? Sanırım var. Bir göz atıp geri geliniz efem.
BBC’nin K-pop belgeseline konuşan sektörden birinin ifadelerini paylaşayım: ‘Sözlerin kısa ve basit olmasına dikkat ediyoruz, İngilizce kelimeler serpiştiriyoruz ki dinleyenler rahatça eşlik edebilsin, kolay akılda kalsın.’ Yani hepsi biz sevelim diye. İnsan işin arka planıyla yüzleştikçe soğuyor, üzülüyor. En çok da, bu dünyaya sıkışıp kalmış ve bu pis ortamda yükselmek için canını dişine takan ama hak ettiği değeri göremeyen çaylaklara ve zamanının efsane ismi olup şimdilerde bir kenara atılan dev gruplara üzülüyor.
K-pop’un Amerikan özentisi olduğunu söyleyenler var. Katılmıyorum. K-pop işleyişi dolayısıyla J-pop’tan alıntıdır aslında. Japonların yapmaya çalışıp da yapamadıklarını, Amerikalıların promosyon yöntemleriyle kapital düzene çok iyi uyum sağlayıp yapmayı başaran Korelilerin şaheseridir K-pop. Yani emekler sonucu şuanki başarıyı elde etmiştir, hak ederek gelinmiş bir noktadan bahsediyoruz. Özentilik kopyalcılık olur ki, kopyalar hiçbir zaman orjinalinin yerini tutmaz, işin iç yüzünü bilmeyenlerin dillendirdikleri mesnetsiz analizleri bir kenara koymalı o yüzden. Koreli sanatçıların saygılı tavırlarını, mütevazılıklarını, hayranlarıyla ilişkilerini başka hiçbir müzik sektöründe göremezsiniz sanırım. Sonra çok çalışkanlar, hazıra konmuyorlar, beğenirsiniz beğenmezsiniz ama işlerin hepsi emek kokuyor. Bu da bu sektörü sevimli kılan şeylerden benim için diyerek bu uzun ve kuvvetle muhtemel hepsini okuyamadığınız yazıyı bitiriyorum. Umarım temel taşlar oturmuş, bazı karanlık yerler aydınlanmıştır.
Rica: Özellikle birinci ve ikinci nesil grupların efsane performanslarını, unutulmaz parçalarını habere yorum olarak ekleyerek, yolu buraya düşen okuyuculara daha fazla fikir vermemizi sağlayıp habere katkıda bulunmanızı rica ediyorum. Unutturmamak gerek. Hatırlamak gerek. Hatırlatmak gerek.
Bu arada baştaki hikayenin sonunu sormadınız? Siz sormadan ben anlatayım. Merak eden balık her yerde suyu aramış. Ama bir türlü bulamamış. Sonra bir gün içinde bulunduğu ortamdan çıkmaya karar vermiş. Çıkmış ve bir de ne görmüş?! Su?! Suyun içinde yaşayan balık suyu bulamamış tabi ama sudan çıkınca fark etmiş meğer arayıp bulamadığı şeyn içindeymiş bunca zaman. Sonra da ölmüş tabi. Koyverengiller suyun içinde güzel güzel yaşamaya devam ederlerken, okyanusun büyüklüğünü dışardan görebilen balık ölmüş. Bazen çok bilmek de iyi değilmiş.
E/N: Eğer ki bitirebildiyseniz, son yazımı okumuş oldunuz. Bu kadar kafa şişirdiğim için özür dileyip, son olmanın ayrıcalığı olarak kabul etmenizi rica edeyim =) 4 ay önce başladığım editörlük dönemi bu yazıyla son buluyor. Benim için keyifli olan bu süreci daha da keyifli hale getirdiğiniz için minnettarım.
Saygılar.
Hazırlayan: nasip
Sitemizin editörlerinin kişisel olarak hazırladıkları köşe yazıları.