Yaşı, boyu, kilosu, kullandığı saç rengi ve hobileri… Bugün 18 Ağustos ve G-Dragon’un 28. yaş günü. Tüm bu önemsiz ayrıntılar olmalı mı gerçekten? En sevdiği renkten, uğraşlarından bahsetmeli miyim?
Hayır, bunu yapmam gerekse de, yapmayacağım.
En başından başlayacağım onun hikayesine.
Henüz Kwon Ji Yong iken, çoktan G-Dragon olarak anılsa da hala Kwon Ji Yong olarak kalan onun hikayesini anlatacağım sizlere.
Henüz 12 yaşındayken başlıyor hikayesi. Siyah kıvırcık saçlı annesi onun SM stajyerliğinden ayrılıp YG’ye geçmesinde tereddütlü. Çok zengin bir aileden gelmiyor. Yine de hayatının kendi seçimleri doğrultusunda ilerlemesini isteyecek kadar cesaretli bir çocuk.
Oysa annesi onun kadar cesaretli değil. Oğluna güveniyor, içten içe onu destekliyor fakat bir türlü emin olamıyor; hatta Yang Başkan G-Dragon’u şirkete almak istediğinde bile düşünmek istediğini söylüyor.
“Ji Yong ile tek başıma konuşmak istiyorum.”
Yalnızca bu isteğini yerine getiriyor Yang Hyuk’un. Sessizce odadan ayrılıyor ve oğlunu YG ile baş başa bırakıyor.
O gün Jiyong gerçekten ağladı mı bilmiyorum fakat orada kalabilmek için çok uğraştığını biliyorum. Çünkü hiçbir şey altın tepside sunulmaz normal bir ailede doğan insanlara. Mutlaka bir şeyler için çabalamaları ve hiç durmadan çalışmaları gerekir.
Jiyong, YG’ye girmişti, evet, fakat asıl olay şimdi başlıyordu. YG ona günde iki şarkı yazması gerektiğini söylemişti. Sabah ve akşam, birer tane. Üsteliksürekli dersten derse koşması, rap pratikleri yapması, dans etmesi gerekiyordu.
Oysa yıllar sonra o günlerden bahsederken, bisküvi yemek için menejer hyungtan izin almamız gerekiyordu, diyecekti.
O zamanlar Flex adında bir gruptaydı. Yanında yalnızca Dong Young Bae ve Se7en hyungu vardı.
Jiyong, uzun zaman onlara tutundu. Henüz bir çocuktu, çekmesi gereken kalp ağrıları ya da hüzünlü olduğu bir aşk yoktu. Tek derdi guruldayan karnı, ağrıyan ayakları ve ses telleri ile Young Bae ile biraz daha eğlenceli anılar bırakmaktı geleceğe.
İlk sahneye çıktığında yıl 2001’di.
Yıllar geçecek ve zamanı geldiğinde bugünleri hatırlatacaktı kendisine:
“O günleri unutma çocuk!”
Zaman geçecek ve 107 şarkının telifi kendisine ait olacaktı. Yazdığı sözler kendiliğinden ortaya çıkacak ve kalem parmaklarını hareket ettirecekti.
Zaman geçecekti ve Ji Yong, G-Dragon olurken yavaş yavaş; zaman geçecekti ve Ji Yong, kendi olmaktan uzaklaşırken yavaş yavaş artık sözleri ne kalemi ne kendi yazacaktı sözleri yazdıran bir kadın olacaktı.
Oysa Jiyong’un o an için çok başka sorunları vardı. O da herkes gibi geleceği göremiyordu ve en yakın arkadaşı Young Bae yanındayken buna ihtiyacı olduğunu da düşünmüyordu.
Youngbae, Ji Yong ile birlikte göğüs geriyordu tüm zorluklara. Her zaman yanında oluyor, ne zaman hayal kırıklığına uğrasa ona yardımcı oluyordu. Tam 6 yıl boyunca birlikteydiler. Evet, Ji Yong daha önce başlamıştı stajyerliğe fakat hemen ardından Youngbae gelmişti ve sorun yoktu. Çünkü Youngbae de en az Ji Yong kadar ter dökmüştü.
Dakika [3,47]
Birlikte çıkış yapacaklardı. İkisi çok başarılı olacaklardı. Ji Yong, Youngbae’ye güveniyordu. O da kendisi gibi çok çalışmıştı bu yüzden başarılı olmamaları için hiçbir sebep yoktu. Bunca yıl çektikleri çilenin ödülünü alacaklardı.
Ancak bir gün, Yang Başkan yüzünde bir tebessüm ile çıkageldi ikilinin yanına.
Yanındaki çocuklar garip çocuklardı. Birisi meleğe benziyorken diğeri şeytanı ve öbürü de bir pandayı andırıyordu. Jiyong belki de ilk kez o zaman vazgeçmeyi düşündü.
Jiyong, öfkeliydi.
Jiyong, aldatılmıştı.
Jiyong, milyonlarca şeyden feda etmişti.
Jiyong, annesi ile sorunlar yaşamış yine de her zaman kibar olmaya çalışan çocuk olmuştu.
Jiyong, yorulmuştu.
Bu hayatta ölüm hariç her şey bir seçimdir, diyen Jiyong o an için kendine sunulan tek seçimi seçmek zorunda bırakılmıştı. Tanımadığı üç çocukla aynı evde yaşaması gerekiyordu. Youngbae her seferinde onu teselli etmeye çalışsa da ve Jiyong’un tersine olaya iyi yönünden bakmaya özen gösterse de, Jiyong’un aklında tek bir düşünce vardı.
“Onlar, asla benim kadar çalışmadılar.”
Uzun bir süre onları görmezden geldi bu yüzden Jiyong. Yoklar gibi davranıyor, gerekmedikçe onlarla sohbete girmiyordu. Fakat zaman geçiyor ve istemese de bu duruma alışıyordu. Daesung ve en az kendisi kadar, belki de kendisinden iyi rap yapan Seunghyun’a alışıyordu Jiyong…
Peki ya o umursamaz maknaeye ne demeli? Jiyong onu anlamıyordu. Çocuk asla onları umursamıyordu. Sorumsuzdu. Acıktığında menajerin, yemeyin, dediğini yiyor ve suçu hepsinin üstlenmesine sebep oluyordu.
Jiyong’un şakası yoktu. Seungri adını alan bu çocuğa ciddi anlamda katlanamıyordu. Oysa bu çocuk, bu sorumsuz çocuk onun hakkında çok dikkatliydi. Seungri, Jiyong’un izlediği dizileri biliyordu. Neleri takip ettiğini hatırlıyor, onun için önemli olan şeyleri unutmuyordu.
Seungri, sorumsuzdu. Seungri, vurdum duymazdı. Seungi, gevezeydi. Seungri, bazen çok sinir bozucuydu. Seungri, sevgiyle doluydu. Seungri, sevimliydi.
“Dizi saat kaçta başlıyor Young Bae?”
“22.00’da hyung!”
Jiyong, cevap veren kişinin Youngbae olmadını biliyordu, yine de ses etmedi.
“O dizi 21.00′ da mı başlayacak Daesung?”
“Hayır, Jiyong Hyung 22.00’da”
Jiyong, cevap verenin Dae olmadığını da biliyordu.
“Dizimiz kaçta başlıyordu, Seunghyun Hyung?”
“Bizim dizimiz 22.00’da başlayacak Jiyong Hyung!”
Cevap verenin sesinden çok belliydi; bu T.O.P değildi. Jiyong o zaman da bir şey demedi. Ama bir gün, istemeden döküldü belki de sözcükler ağzından.
“Seungri, dizimiz ne zaman başlıyor?”
“22.00’da hyung!”
Onlar BIGBANG olmaya böylece hazır oldular. Yang Başkan belli etmese de onlar için bu günü bekliyordu. Sonunda bir olacakları, sonunda birlik olacakları günü!
Her şey güzel gidiyordu Jiyong için. Çıkışını yapmış, onu destekleyen hayranlar var… Muhteşem şarkılar…
Ancak o zamanlarda çalıntı şarkılar ile suçlanıyor.
Bir sanatçıyı en derinden etkileyen şey nedir bilir misiniz? Eserini, ona ait olan bir şeyi, onun olmamakla suçlamak.
Jiyong, bu dönemde pek çok eleştiriye maruz kalıyor. Binlerce insan ona inanmıyor. Yalnız bırakıyorlar…
Şarkıların çalıntı olmadığı ortaya çıktığındaysa yeni bir bela musallat oluyor başlarına, bir araba kazası. Jiyong, hırsızlıkla suçlandığında onun yanında dimdik duran ve ona güvenen BigBang; Dae’yi de bu olayda destekliyor ve o aklanana kadar da tüm eleştirileri birlikte üstleniyorlar.
Jiyong, Dae ile birlikte Wings adlı bir şarkı yazıyor. Daesung için, artık sahneye çıkmaktan korkmaması için.
Her şey yoluna girdi derken bu kez bir bataklığa saplanıyor Jiyong. O zamanlar, ilk kez o zamanlar acı çekmeye başlıyor Kwon Ji Yong ve G-Dragon olmayı seçiyor acı çekerek.
“G-Dragon, uyuşturucu skandalı!”
Saçında bulunan az miktardaki uyuşturucu ile ilgili kimse bir şey diyemiyor. Kanındaki uyuşturucu miktarı o denli az ki! Neyle suçlanacağını bile bilmiyoruz. Oysa Jiyong, Japonya’da bir fanın kendisine sigara verdiğini ve onu içtiğini söylüyor.
Hepimiz G-Dragon’un sigara içtiğini ve fanlarına karşı ne adar iyi davranışlar sergilemek istediğini biliyoruz.
Ona inanmak istiyoruz. Neredeyse tüm Kore halkı ve k-pop camiası ona karşıyken, biz yine onun yanında oluyoruz.
G-Dragon, yine aklanıyor.
Dae ile birlikte her şeyin açık açık konuşulduğu bir programa konuk oluyorlar…
Program da bir kez daha Seungri’nin onu desteklediğini görüyoruz. Eh, Jiyong boşuna bu çocuğa ‘Ruh eşim’ demiyor değil mi?
“Seungri, tüm bu olanlardan sonra bir gün yanıma geldi. Sessizce koltukta oturuyor ve olanları düşünüyordum. Başını omzuma yasladı ve tam 20 dakika boyunca sessiz sessiz ağladı.”
[E/N: Bu sözü yabancı bir kaynaktan çevirdim. Birazcık düzenlemek zorunda kaldım.]
Her şey bitmiş gibi değil mi? Tüm zorluklar aşılmış… Artık hiçbir şey onu Jiyong olmaktan alı koyamaz.
Ancak aşk denen şey hep en beklemediğimiz anda gelir.
Kiko…
Kwon Ji Yong olarak tanışıyor G-Dragon Kiko ile. İlk kez bir derginin sayfasında görüp birkaç dakika sonra da verdiği bir röportajda ideal tipim diyor ona. Kimse o an için yıllarca sürecek bir şeyin başladığını anlamıyor. Ancak bir süre sonra…
Kiko, Jiyong’un ablası ile tanışıyor.
Jiyong, Kiko’nun arkadaş grubuna dahil oluyor.
Kiko ve Jiyong birbirlerinin özel sosyal medya hesaplarını takip ediyorlar.
Onların ilişkileri başta yalanlanıyor fakat sonra… O kadar gözler önünde yaşıyorlar ki her şeyi! Tüm bunlar ortada olmasına rağmen YG asla açıklama yapmıyor.
O zamanlar bazı V.I.P.’ler asla bu ilişkiyi desteklemiyorlar. Hatta öyle bir seviyeye ulaşıyor ki bu nefret, düzenli olarak Kiko’ya hakaret yazıları yazıyorlar.
Onun çirkin olduğunu, G-Dragon’un yanına yakışmadığını söylüyorlar.
Oysa bu süreçte yaptıkları tek şey Kwon Ji Yong’u öldürmek oluyor.
Kwon Ji Yong ölüyor ve hiç kimse durmuyor, duymuyor…
Daha çok içki içmeye başlıyor.
Arkadaş grubu değişiyor.
Yalnızca BigBang’in yanında gerçekten gülüyor.
Depresif paylaşımlar yapıyor.
Şarkılar yazıyor… Herkes onların Kiko için yazıldığını biliyor ve bu daha da nefrete yol açıyor.
En büyük kanıt ise Kiko ile ayrıldıkları milyonuncu seferde Kiko’nun sevgilisi var haberinin çıkmasının üzerine yazılan bu şarkı:
Tabi G-Dragon’un gece depresif tweetler atıp sabahında bu yazdıklarından dolayı özür dileyen bir tweet yayınlaması da cabası!
Bunun anlamı ne biliyor musun? G-Dragon kör kütük sarhoş oluyor ve bu şekilde giriyor twittera…
Yine de asla anlamıyor onu bazı fanlar. Sürekli G-Dragon’u sevdiklerini söylüyorlar, ona gülmesi için mesajlar atıyorlar; aynı anda da Kiko’ya nefret mesajları.
G-Dragon’u seviyorlar fakat onun sevdiği kadını değil.
Bu nasıl bir sevgi o halde? Netizenlerin nefretinden nefret edenler biz değil miydik? O halde neden yargılıyorduk Kiko’yu?
Evet, çok fazla umursamazdı. Evet, mezhebi çok genişti. Evet, G-Dragon’a zarar veriyordu ve onu çoktan değiştirmişti. Ortada Kwon Ji Yong diye bir şey bırakmamıştı…
Oysa G-Dragon pek çok kez böyle olduğu için mutlu olduğunu söylemişti. G-Dragon acı çekiyordu, yine de seviyordu.
Durmadık…
Durmadım… Kiko’yu istemiyorduk, oysa G-Dragon seviyordu onu. Yetmez miydi?
Yeterdi…
“Kalbimin rengi siyah, yanıp küle döndü öylece…/ My heart colour is black because its fire just like that.”
O kadar görmedik ki hiçbir şey, o kadar fark etmedik ki, o kadar habersizdik ki! Bir şekilde biz de yardım ettik aslında Kwon Ji Yong’un ölmesine. G-Dragon doğarken gözlerimizi kapattık ve asla değişmeyen müziği dinledik. Böylece onun değişmediğine inanıyorduk.
Oysa o değişiyordu, oysa onun da bir kalbi vardı.
Her seferinde bize bir şeyler anlatmaya çalışsa da onu görmezden geldik.
G-Dragon doğuyordu, Kwon Ji Yong ölüyordu.
Kiko, gitti.
Bizim nefretimiz asla bitmedi.
G-Dragon sadece BigBang’in yanında gülmeye başladı.
Berbat günlerdi. Çaresizdik, ne olduğunu hissediyor fakat bilmiyorduk.
Pek çok olay yaşandı. G-Dragon, yalnızca dört kardeşin yanında Ji Yong olabildi.
Kiko, bir dergiye “Aşkı öne süren erkeklerden hoşlanmam. Bence bir erkek aşkından yanıp tutuşmamalı. Seni seviyorum, bu yetmez mi? dememeli. Bu tarz erkekleri sevmiyorum.” demesi…
Her şeyden sonra… Bunca şeyden sonra…
G-Dragon oturdu ve şu şarkıyı yazdı. Bizi seviyordu, V.I.P.’leri elbette seviyordu fakat yaptıklarımız… Nefret duyduğumuz kişinin kadını olması…
Ağır şeylerdi.
Coup D’etat ile Kwon Ji Yong’un ölümünü, G-Dragon’un doğuşunu ve bunu aslında Ji Yong’un sağlandığını anlattı bize.
Kadınlar, onu desteklemeyen hayranlar, şöhret, para, medya ve imajını karalayan, doğruluğu kesin bile olmayan haberler…. Ama en çok etkileyeni şüphesiz sevdiği kişiye zarar gelecekken, onu koruyamamak. Onu değiştiren her şey!
Klibi bir kez daha izleyin, yalnızca klibi…
Gördüğünüz küçük çocuk, Kwon Ji Yong. Bu camiaya girdiğinde o yaşlardaydı…
Beyaz maskelerin altında siyah bir şekilde çıkması… Her zaman güldüğü halde içten içe ağlaması…
Albümü süsleyen resim, G-Dragon’un bir kartal gagası takması… Hepsinin bir anlamı var.
Kartallar, kuşlar arasında en uzun süre yaşayan canlılardır, eğer isterlerse. 70 yıla kadar ömürlerini uzatabilirler, hayata tutunurlarsa.
40 yaşlarına geldiklerinde bir karar vermek zorundadırlar. Ya tepedeki yuvalarında ölecek ve yem olacak ya da acıya katlanarak yeniden doğacaklardır.
İşte G-Dragon, yeniden doğuyor! Ancak kolay değil. Bu hayatta hiçbir şey bu züppe, keş, uyuşturucu bağımlısı, şarkı hırsızı, çirkin bir adamın peşinde aşk sarhoşu olan, umursamaz, sorumsuz, Kore milletine yakışmayan, onca skandaldan sonra utanmayan adama altın tepsi ile sunulmadı.
G-Dragon, günde iki şarkı yazarken; G-Dragon hayatını pratik odalarında geçirirken; G-Dragon bunların karşılığında sadece karnını doyuracak kadar tek öğün yemek alırken (Bu gerçek, bizzat kendi ve BigBang anlatıyor.) herkesin onu bunlarla suçlaması…
O değişti, o sevdi, o çabaladı… Her insan değişir, her insan sever, her insan hata yapar…
G-Dragon, bir kartalın yeniden doğuşunu seçiyor. G-Dragon küllerinden doğuyor.
Bir kartal yeniden doğmak için öncelikle gagasını taşlara vurur, düşmesi için… Çığlıklar ata ata, acıyı en derinlerinde hissederek… Gagası düşüp yeni gagası çıktığında ise kendi gagası ile ayak tırnaklarını bir bir söker… Yeni ayak tırnakları acıyla birlikte çıkarken, eski tüylerini yolmaya başlar ve kanın akmasına izin verir.
Yeni tüyleri ile yuvadan uçtuğundaysa ortalıkta tek bir av göremezsiniz. Avcı dönmüştür.
Şarkıda, Ji Yong geri dönüyor; G-Dragon’u kendisi ile birlikte getiriyor.
Küçücük bir taş atıyor, ona inanıyor ve o küçücük taş o büyük duvarı yıkmaya ve G-Dragon’u oradan çıkarmaya yetiyor.
Siz de küçük bir taş atın ve nefretin içinizden çıkmasına izin verin… Küçük bir taş atın ve bu adamla ilgili kötü düşüncelerinizi uzağa taşıyın…
Küçük bir taş atın…
Artık bu küçük taşı G-Dragon’a değil, bu küçük taşı Kwon Ji Yong’a değil; biraz da kendinize atın…
Doğum günün kutlu olsun Kwon Ji Yong.
İyi ki doğdun, G-Dragon.
Tek dileğim, artık ağlama, artık umursama, hep BigBang ile kal ve her daim birbirinize bu kadar güvenip, birbirinizi bu kadar sevin.
Teşekkür ederim, özür dilerim.
Haber: Korezin
Editör: elocan_kt
Sitemizin editörlerinin kişisel olarak hazırladıkları köşe yazıları.