Bugün sabaha karşı sizlere çok ilginç bir köşe yazısı hazırlıyorum. Ağır bir dram dizi sever olarak son dönemlerde ki dizilerde hiç bir şekilde kötü son görememekteyiz. 2000’li yıllarda, 2009’lu yıllarda bizi hüngür hüngür ağlatan kore dizilerine sizce ne oldu? Neden artık kötü son yazılmıyor veya yazılmak istenmiyor. Buna neden engel olunuyor derinlemesine hep beraber inelim.
Güney Kore, Dünya’nın en gelişmiş ülkelerinden ve kapitalizme müthiş hızlı geçmiş çok yönlü bir ülke. Kore Savaşı’ndan sonra hızla gelişti ve yüzü batıya dönük bir ülke haline geldi. Kapitalizm veya batıya yüzü dönük bir ülke olmak her zaman iyi olmayabiliyor. Ülke ekonomisi gelişirken bir yandan da insanlar bu kapitalist düzende psikolojik bir buhranın içine sürükleniyor. 2011 yılı verilerine göre Güney Kore intihar oranı en yüksek 2. ülke. Üzerinden 5 yıl geçtiğini düşünürsek ve bu veriler güncellenir ise ilk sırada olma olasılığı da oldukça fazla. Çünkü ilk sırada Litvanya mevcut ve nüfus bakımından Güney Kore’den oldukça az nüfuslu bir ülke.
Güney Kore gibi çok gelişmiş bir ülkede intihar oranlarının bu denli çok olmasının yanında devletin buna karşın bir takım önlemler aldığını düşünmemek elde değil. Bu, özellikle TV Kanalları üzerinden uygulanmakta ki, sinema filmlerinde oldukça sarsıcı filmler hala çıkmakta. Sonuçta sinema sektörü her zamanki gibi daha özgür. Şimdi, yıllara göre kore dizilerine bakalım ve bu kadar kötü son yazmaya meraklı senaristleri olan bir ülkede neden kötü sonlu diziler birden bire bıçak gibi kesildi bir göz gezdirelim.
I’m Sorry, I Love You – 2004
2004 yılından bahsediyoruz. Henüz o yıllarda Hallyu dünya çapında yeni yeni ses getirmeye başladı. Buna nazaran senaryolar oldukça iddialı ve cesurdu. En kötü dizi sonlarından gösterilen bu dizimizde baş rol ölüyor, onun ölümüne dayanamayan sevdiği kız ise mezarının yanına yatıp muhtemelen zehir alıp intihar ediyor. İzleyen herkesi perişan eden, baştan sona aşırı sümük kaybı yaşayacağınız müthiş bir dram dizisi.
A Love to Kill – 2005
2004’den 2005’e geçiyoruz ve karşımızda diğer bir efsane dizi çıkıyor. Bi Rain ve Shin Min Ah’ın baş rollerini paylaştığı dizi de, Bi Rain’in canlandırdığı Bokgu isimli karakter ve başından geçen hüzünlü hikayeyi anlatılıyor. Dizi, her bakımdan zaten umutsuz vaka bir dram dizisi olsa da finali ile izleyenleri yine darmadağın eden cinsten. Baş rol bayanımız artık aşkından divane oluyor ve karlı dağlara ölüme gidiyor. Bokgu ise onu aramaya koyulur ve karın üzerinde yatıyor şekilde bulur. Ne yapacağını bilemez ve öldüğünü sanır. Oldukça uzak bir yer olduğu için de onu götürecek vakti yoktur. Öldüğünü düşünür ve onunla birlikte ölmeye karar verir. Onu sarıp sarmalar ve birlikte soğukta dururlar. Kızımız, Bokgu’nun kucağında sabah ışıkları ile uyanır ve yaşıyordur. Bokgu ise ölmüştür. Titanic sahnesi gözlerinizin önüne geldi mi?
Sea God (Denizler İmparatoru) – 2005
Belkide çoğumuzun Kore dizisi izlemesine sebep olan bu tarihi dizimiz de, Jang Bogo karakteri hayata 1-0 yenik başlar ve köleliğe kadar düşer. Bu dram dolu hayatından zekası ve insanlığı ile çıkmayı başarır ve çok yüksek mevkilere gelir. Ne var ki entrikalarla dolu dizinin sonunda senaristimiz sırtından yediği bir bıçak darbesi ile Jang Bogo’ya final bölümünde veda ettirir. Üstüne üstlük dizi de ölmedik karakter kalmaz. İyisi kötüsü kim varsa ölür. Kore dizileri konusunda kötü sona sahip diziler arasında liste başına oynar diye düşünüyorum. Yine yıl 2005 ve senaristler kırbacı vurmaya devam ediyor.
Iljimae – 2008
Yıllardan 2008 üç sene birden atladık. E her diziyi koyarsak hangi birini okuyacaksınız değil mi? Iljimae, Lee Joonki’nin adeta efsaneleştiği dizilerden birisi. Yıllarca koreantürk’ün eski tasarımındaki sağ arka plan kısmında kendisini gördük eyledik. Iljimae babasının intikamını kimliğini gizlemeye çalışarak almaya çalışır. İstediği herşeyi başarır ne var ki tam dizi bitti dediğiniz an bir kılıç darbesi ile yere yığılır ve ölür. Acımasız senarist kapıyı açık bırakır ve tam olarak ölüsünü göstermez. Bu tip senaristlere sonu açık bırakmayı seven senaristler diyoruz kendilerini pek te sevmeyiz.
Nice Guy – 2012
Kore dizileri artık tüm dünyayı kasıp kavuruyor. K-POP aldı başını gitti ve her şey Nice Guy ile başladı. İçi dışı her yeri dram olan dizimiz sözde bir intikam hikayesini anlatıyor ama ne intikam! İntikamı, sevdiği sevmediği herkesi yaralıyor kırıyor, kendisini dahi tüketiyor. Artık tam intikam alınmış, oh mutlu sonla bitecek derken tak bıçaklanıyor ve “İMİN TİNRİM ÖLDÜ” der iken karakterimiz bir şekilde ağır yaralı olarak hayata tutunuyor ve sevdiği ile birlikte oluyor. Senaristler kırbacı bırakıp artık “yaşamak güzel birşey” mesajı vermeye başlıyor bu yıllarda. Bu tip diziler üst üste geliyor ve kötü sonla bitecek diziler son saniye editleri (düzenlemeleri) ile iyi sona döndürülüyor.
Rooftop Prince – 2012
Dizimizde, eski Kore İmparatorluğu’nda prens olan ana karakterimiz ve koruyucuları bir aksiyon esnası sırasında aniden günümüz zamanına dönmeleri ele alınıyor. Günümüz ve tarihi entrikalarının kombine edilerek sunulduğu dizi de günümüz zamanında yaşayan bayan karakter Park Ha ve prensimiz arasında duygusal bir bağ oluşuyor. Park Ha ve Prens özen ile her türlü suikast ve benzeri badirelerden sıyrılıp yaşamayı başarıyorlar. Ne var ki, prensimiz zoraki olarak zamanı gelmesinden ötürü geçmişe dönerek dizi kötü sonla bitiyor. Tabi ki de orada duralım, senaristler yine iyilik meleği görevlerini yerine getirip 10 saniyelik bir karşılaşma ile sanki tekrardan buluşmuşlar gibi bir görüntü ile diziyi bitiriyor. Kötü sonla biten dizi yine son saniye de kurtarıldı efenim.
Incarnation of Money – 2013
Benim neznimde en iyi kore dizisi olmaya aday olan dizide, zengin babası bir takım entrikalar ile öldürülüp mirasına el konulan çocuğunun intikam hikayesi anlatılıyor. Annesi tımarhaneye kapatılan, kendisi araba kazası sonucu hafızasını kaybeden erkek karakterimiz yetimhanede yetişip bir savcı oluyor ve hafızası yerine geliyor. Kesinlikle kötü son beklenen dizilerden birisi olmasına karşın, son saniye golü ile yine iyi sonla biten diziler serisine eklenmiş oluyor. Kang ji Hwan bu dizide resmen nefesleri kesen bir performans ortaya koyuyor.
My Beautiful Bride – 2015
2015 yılına geliyoruz. Artık kötü sonla bitmeyen dizilere zaten alıştık. Bu diziyi buraya eklemeden geçemezdim, çünkü o kadar fazla kan ve şiddet içerikli ki bunun bile iyi sonla bitirilmesi insanı gerçektende hayretlere düşürüyor.
Kayıp nişanlısını aramak için önüne her gelen kişiden dayak yiyen ve atan bir baş rolümüz mevcut. Annesi derin devlet denebilecek kadar güçteki bu şahıs annesi ile görüşmüyor ve bir banka memuru olarak çalışıyor. Nişanlısı ile birlikte mutlu mesut yaşarken ve hatta nişanlısı yeni hamile olduğu için ona kendi elleri ile beşik tasarlarken, bu nişanlısı birden bire ortadan kayboluyor. Kaybolan nişanlı öyle biri çıkıyor ki, kızın peşine, en başta nişanlısı olan banka memurumuz, derin devlet, polis, mafya, derin mafya, kızın ailesi ve bilimum taraflar düşüyor. Aksiyonun, dramın ve romantizmin bir an bile düşmediği dizide kan revan içinde olaylar cereyan ediyor. Nişanlısını bulmak için dünyanın dayağını yiyen ve önüne gelenin kolunu bacağını kıran banka memurumuz dizinin finalinde tam her şey bitti artık kurtuldular derken yine beklenmedik biri tarafından bıçaklanıyor ve yere düşüyor. Kötü son ile bittiğini düşündüğümüz dizi son saniyelerinde gelen kalp ritim sesleri ile iyi sona dönüşüyor. Böyle bir dizi de bile mutlu sonu yakalayan senaristlere “insan gerçekten de hayret ediyor”. Dizi 2015’in en iyi dizisi olmaya aday.
Daha fazla dizi eklemek isterdim fakat köşe yazısı sonuçta, bir yerde elemek zorunda kaldım ve izlediğim dizilere yer vermek istedim. (daha detaylı bilgi ve anlatım yapabilmem açısından.) ve biliyorum bu köşe yazısına yorum olarak dizi ismi yağdıracaksınız. Hatta aranızdan şo dozodo koto sonlo botto omooo (türkçesi: şu dizi de kötü sonla bitmişti ama.) diyenler olacak.
Şunu unutmayalım ki istisnalar kaideyi bozmaz ve kronolojik olarak kötü sonla artık dizi yazımı neredeyse durdu sayılır. İntihar vakalarının bu kadar çok olduğu ve çok acımasız bir kapitalist düzenin hakim olduğu bir ülkede bir takım önlemlerin alınması aslında bir bakıma mantıklı olabilir. Ben bu köşe yazımda bilinçli bir şekilde insanların mutlu edilmeye çalışıldığını, senaristlerin kötü son yazmamaya özen gösterdiklerini detaylı bir şekilde gözler önüne sunmaya çalıştım. Sürçü lisan ettiysem affola. Bir diğer köşe yazımda görüşmek üzere. Yorumlarınızı ve eklemelerinizi bekliyorum.
Saygılar,
Carpathia – Burak
Sitemizin editörlerinin kişisel olarak hazırladıkları köşe yazıları.