BTS‘in MTV Unplugged‘a tarihi katılımından iki gün sonra bir Alman radyo sunucusu, Koreli yedili ile COVID-19’u karşılaştırdı. Grubun; tıpkı ölümcül virüs gibi, aşı ile ortadan kaldırılması gerektiğini öne sürdü.
Bayern 3‘nin sunucusu Matthias Matuschik, “Bu p…ler, Coldplay’den ‘Fix You’yu cover’lamakla gururlanıyorlar.” dedi.
Bu, saygısızlıktır! Önümüzdeki 20 yıl için Kuzey Kore’ye gönderilmeliler!… Sırf bu erkek grubu yüzünden beni, yabancı düşmanlığıyla suçlayamazsınız. Güney Kore’den bir arabam var.
Ama… aslında yok! Instagram sayfasına hızlıca baktığınızda, Koreli değil de Japon marka bir otomobil olan Daihatsu Copen‘i kullandığını görürsünüz. Matuschik’in Japon ve Koreli otomobil üreticileri arasında ayrım yapamaması, küçük, cahilce bir hata gibi görünebilir. Ancak 2020’de, COVID-19’un başlangıcından bu yana hızla yükselen Asya ve Asyalılar’a karşı yabancı düşmanlığı tavrını ortaya oyuyor.
COVID-19’a, neşeli bir şekilde ve kasten ‘Çin gribi’ ya da ‘kang flu’ (kang gribi) şeklinde atıfta bulunan ABD Eski Başkanı Donald Trump kadar geniş bir erişimi olmasa da- sözleriyle insanları, bir grup Koreli erkeği bir hastalığa eş tutarak, canavarlaştırmaya teşvik ediyor.
BTS’in ABD’li plak şirketi Columbia Records, yaşanan durum karşısında desteğini hızlı bir şekilde gösterdi ve “Columbia Records, Asya Topluluğu’nun yanında yer alıyor ve her türlü ırkçılığı ve yabancı düşmanlığını kınıyor. Irksal adalet adına çabalamak için hepimiz birlikte çalışmalıyız.” şeklinde tweet attı.
— Columbia Records (@ColumbiaRecords) February 26, 2021
Matuschik‘in işvereni Bayern 3; sunucunun eylemini önemsiz gibi gösteren, donuk bir özür diledi. Matuschik‘in; BTS‘in ‘Fix You’ cover’ını beğenmediğini, fazla keskin bir dilin onun özelliği olduğunu ve BTS hayranlarının duygularını incitme niyetinde olmadığını belirtti.
Daha sonra ‘Buzzfeed Germany’, Matuschik‘ten alıntı yaparak; onun, ırkçılık kartını kullanan, fanatik bir fandom tarafından yanlış anlaşıldığını ima etti.
Diğer bir deyişle; hem işveren hem de çalışan, gerçek bir özür dileme olmayan “gücendiyseniz kusura bakmayın” klişesini yayımladı ve sorumluluğu hayranlara yükledi.
Ve bu hayranların, Matuschik‘in sözleriyle ilgili çileden çıkarıcı ve düşmanca buldukları asıl şey; bir grup Koreli erkeği, yaklaşık 69.000’i Almanya’dan olmak üzere, dünya çapında 2.5 milyon insanı öldüren ölümcül bir virüse benzetmesiydi.
Die “Gefühle der BTS Fans” wurden nicht verletzt, eigentlich geht es uns nicht mal um BTS direkt sondern um die Tatsache, dass solche Äußerungen überhaupt toleriert und als “freie Meinungsäußerung” und “Ironie” maskiert werden. Rassismus gegen Asiaten ist auch Rassismus. @bayern3 pic.twitter.com/JKOWiX0yOi
— ✜Shuki’s Youniverse⁷ | fight mode (@_shuki) February 25, 2021
Asyalılar’a yönelik bir nefret salgını var ki; neredeyse her defasında Matuschik gibi, aslında söylediklerini kastetmediklerini iddia eden, tanınmış isimler ateşliyor bu nefret salgınını: “Şaka kaldıramıyor musun? Çin yemeklerini severim!”
Oldukça popüler bir Koreli gruba karşı ırkçılığın bu örneği, esasında sinsi bir bağlamın parçası. Hem BTS’in mirasını küçümsemeye teşebbüs etme, hem de Asyalılar’a yönelik şiddet söylemi ve nefret suçlarının temelini atma bakımından ikili bir etkiye sahip.
Neredeyse tam 1 yıl önce Sal Governale, ‘The Howard Stern Show’da BTS hakkında benzer bir yorum yapmıştı. Stern; Governale‘in, “O adamlarda koronavirüs olmamasına imkan yok!” demesini hatırlattı. Governale de kendisini; BTS‘i, SiriusXM’nin New York genel merkezine geldiklerinde gördüğünü anlatarak savunmaya çalıştı.
Lobiye girdim ve Çin mahallesi gibiydi. Kontrolden çıkmıştı, çok fazla Asyalı insan vardı. Bu insanlar, seyahat ediyorlar. Yani yerli değiller, ülkeden ülkeye geçiş yapıyorlar. Bu, tehlikeli bir durum. Duruma bu şekilde bakmalısınız – uçaklarda ve otellerdeler.
“Çin mahallesi”, “Asyalı insanlar”, “tehlikeli durum”, “bu insanlar”…
O, hastalığı nasıl kontrol edeceğini bilmeyen ve oldukça uzun süre varlığını görmezden gelerek mücadele eden bir ülkede yaşarken; COVID-19 için kusursuz tarama protokollerine sahip olan Güney Kore’den bir grubu, böyle anlatıyordu!
Irkçılar; Asya’yı, 50’den fazla ülke ve bölgeden oluşan bir kıta olarak değil, bir monolit olarak görüyorlar. Onlara göre; Çin, Güney Kore, Amerika Birleşik Devletleri ya da Almanya’da doğmuş olsak da, tüm Doğu Asyalılar aynı. Bizler; özellikleri uyumlu olmayı zorlaştıran, göze batan bir azınlığız. Daimi yabancı ve bazen de düşman olarak yargılanıyoruz.
Haziran 1982’de Amerika şiddetli bir durgunluk yaşarken, iki beyaz adam, Detroit’te Vincent Chin‘i öldüresiye dövdü. ABD’nin ekonomik çöküşünü, Japon otomobil üreticilerine bağladılar ve Chin’i de kolay bir hedef olarak gördüler. Japon arabalarını satın almayı tercih edenlerin ve ABD arabalarını daha az cazip hale getirenlerin Amerikalılar olduğu, onların ya da diğer pek çok Amerikalı’nın aklına gelmedi. Detroit’te üretilenler yerine yabancı otomobiller satın aldıkları için beyaz Amerikalılar’ı suçlamak yerine, suçu, Japon halkıyla aynı olduklarını düşündükleri Asya kökenli Amerikalılar’a attılar.
“İşsiz kalmamız senin yüzünden küçük or…pu çocuğu!” dedi Ronald Ebens. Chin‘in, Çin asıllı Amerikalı olduğunu ya da otomotiv sektöründe değil de bilgisayar grafiği üzerine çalıştığını bilmiyor ya da umursamıyordu. Düğün günü olması gereken günde Chin, toprağa verildi. Ebens ve üvey oğlu Michael Nitz, 3.000 dolar para cezası ödedi. Hiç hapis yatmadılar.
Durumun daha iyi anlaşılması için; Amerikan halkı, Lindsay Lohan‘ın etki altında araba kullanmaktan yalnızca 84 dakika hapiste kalmasına çok kızdı. Fakat duruşma hakimi, Ebens ve Nitz‘in “hapse göndereceğiniz türden adamlar” olmadığını söylediğinde gıkları çıkmadı. Ayrıca, “Sadece Çinli bir adamı öldürdüler.” demiş de olabilir.
Yıllar önce Chicago’da, popüler bir ‘shock jock’ ile bir eğlence bölümü yaptım. O hafta sonundaki konserler hakkında konuşmak için sıramı beklerken; onun ve arkadaşlarının, rastgele Çin restoranlarına telefon ettiğini duydum. Kısa süre sonra amaçlarının telefonu kim cevapladıysa yayımlamak ve bozuk İngilizceleriyle alay etmek olduğu anlaşıldı. İçlerinden biri “Chinaman” diyene kadar sessiz kaldım. Stüdyodaki tek bir kişi bile sesini çıkarmadı ama ben, çekinmeden konuştum: “’Chinaman’ mi? Hiç hoş değil çocuklar.”
Neyden bahsettiğimi bilmiyormuş gibi yaparak, güzel bir kahkaha patlattılar. Bu; arayanları, bana sözlü olarak saldırmaya teşvik etti. Sonraki haftalarda fanatik hayranlarından o kadar çok ölüm tehdidi aldım ki, o sırada çalıştığım gazetenin güvenlik protokolünün değiştirilmesi gerekti. Tüm o önlemler; bir “Chink or…su”nun, favorilerini uyarmaya cesaret etmesine kızan dinleyiciler yüzündendi. (Bu arada ben, Çinli değil Koreliyim. Fakat onlar için hepsi aynı.)
Geçtiğimiz ay Başkan Joe Biden; Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Asya kökenli Amerikalılar’a ve Pasifik Adalılar’a karşı ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve hoşgörüsüzlüğü kınayan ve bunlarla mücadele eden bir mutabakat anlaşması imzaladığında bu, doğru yönde atılmış bir adım oldu. Ancak bir tek bu, Asyalılar’ın hedef alınmasını engellemez. Hangi biçimde olursa olsun, sesimizi yükseltmeye ve ırkçılara hesap sormaya devam etmeliyiz.
Emin olabilirsiniz; bu, bir cadı avı değil ve Matuschik de kurban değil. İşi radyoda konuşmak olan yetişkin bir adam, gerçek niyetine açıklık kazandıramıyorsa, oraya ait midir ki?
*Shock jock: Dinleyicileri eğlendiren ya da dinleyicilerin bir kısmının rahatsız edici bulabileceği, mizah ve / veya melodramatik abartı kullanarak dikkatleri çeken bir tür radyo yayıncısı.
*Chinaman: Türkçe karşılığı “Çinli” ama esasında Asya kökenli insanları tanımlamak için kullanılan, son derece saldırgan ve ırkçı bir terim.
*Chink: Çinliler için kullanılan argo bir terim.
Kaynak: Teen Vogue
Güney Kore’de sanat hayatı başta olmak üzere, makale türüne girebilecek her içerik bu kategoride.