BTS; pop müziğin oldukça yüksek seviyelerinde, bodrum katında geçirdikleri yılların kolayca unutulabileceği ya da böyle bir geçmişleri olduğunu öğrendiğinizde şaşıracağınız kadar uzun zaman geçirdi. Grubun yedi üyesi; Haziran 2014’teki 1. yıl dönümlerini, paylaştıkları küçük yurdu temizleyerek ve güzel bir yemek pişirerek kutlamışlardı. Kore’de doğum günlerinde pişirilmesi gelenek olan yosun çorbası yapıp, balonlar şişirip, oturma odasını süpürüp, bir pasta süslediler ve bu anları, hayranları için videoya kaydettiler. O zamanlar 19 yaşındaki liderleri RM, bir soğanı soyup doğramaya niyetlenirken, biraz utanmış bir ses tonuyla “Dostum, annemin bunu her gün nasıl yaptığını merak ediyorum.” demişti.
Üyeler bana her zaman, dünyanın iyiliği için araba kullanmamamı ya da yemek yapmamamı söylüyor.
Sıkışık alandan rahatsız olmadan, kariyerlerinin dönüm noktasına birlikte ulaşmak konusunda uçarı görünüyorlardı.
Bu videoyu şimdi – 6 yıl, 7 stüdyo albümü ve kırılmış sektör rekorları dağından sonra – izlemek; yalnızca RM, Jin, SUGA, J-Hope, Jimin, V ve Jungkook‘un ilk günlerine yönelik bir nostalji egzersizi değil. Bu, her şeyden önce dünyanın en büyük grubunun nasıl bu kadar popüler hale geldiğinin bir hatırlatıcısı ve sahip olduğunuz küçük şeylerin tadını çıkarma konusunda çok iyi bir örnek.
Alçakgönüllülük, eğlence sektörünü ve dünyayı dize getiren 2020 yılında yararlı oldu. Koronavirüs salgını; iptal edilen turlara ve kapatılan mekanlara yol açtı. Müzisyenler gösteri yaptığında, bunu ya evlerinden ya da boş koltuklar karşısında yaptılar. Bu yeni gerçeklik; muhteşem ve yüksek enerjili canlı konserler vermesiyle tanınan BTS‘e zarar verebilirdi. (Geçen yıl Londra’daki Wembley Stadyumu’nda verecekleri konserin biletleri, 90 dakika içinde tükenmişti.) Onlar; on binlerce insanın önünde, özenle tasarlanmış sahnelerde ilerlemeye alışkınlar. Kendilerini aniden, TV programlarındaki katılımları için pratik odalarında video kaydederken ve görkemli geri dönüş rutinlerini, yalnızca personelin tezahüratları eşliğinde gerçekleştirirken buldular.
BTS artık, küçücük bir plak şirketinden çıkış yapmış, ayaktakımı bir çaylak grup değil. Fakat yaptıkları mütevazı başlangıç; onları, hırslarını küçültebilecek bir yıl olan 2020 boyunca başarılı olmaya hazırladı.
Başlangıçta 2020, grubun bugüne kadarki en sofistike albümü olan “MAP OF THE SOUL : 7” için düzenlenecek bir dünya turunun vaat edildiği ve hayranlarının, pop yıldızlarının ilk Grammy adaylığını alacaklarını umdukları bir yıldı. Jin, grupla yakın zamanda yaptığım bir e-posta röportajında, “Bu yıl zorlandık.” dedi.
İki yıl önce düzenlemeye başladığımız planların çoğu ortadan kalktı, ama bu süreçte çok çalıştık ve… anlamlı bir şey başardık.
BTS için anlamlı olan şey, Grammy‘de performans sergiledikten aylar sonra Grammy‘ye aday gösterilmek ve her ikisini de başaran ilk Koreli grup olmak. Billboard 200‘de arka arkaya 1 numara olan beşinci albümleri “BE”yi yayımladılar. İlk İngilizce teklileri “Dynamite” ve beklenmedik bir başarı gösteren hitleri “Life Goes On” da dahil olmak üzere, Hot 100 listesine üç 1 numaralı şarkı çıkardılar.
“Dynamite”, BTS’in şimdiye kadarki en büyük şarkısı olmasına rağmen; RM, “Life Goes On”la elde ettikleri başarının “sevinçlerini iki katına çıkarttığını, çünkü onun bir Korece şarkı olduğunu ve hayranları tarafından onlara verilen bir unvan” gibi hissettirdiğini söyledi. “Dynamite”ın aksine “Life Goes On”, neredeyse hiç radyo yayını almadı. Yani hayranların satın almaları ve streamleri onu listenin zirvesine çıkardı ve oraya ulaşan ilk Korece şarkı oldu.
Bugün BTS‘i çevreleyen abartılı dil (“Global fenomen!”, “K-Pop sansasyonu!”, “… da İlk Koreli sanatçı!); grubun, izleyicilere ulaşmak için büyük stadyumlara ya da destansı set listelerine ihtiyaç duymadığı gerçeğini gizleyebilir. Pijamaları içinde, doğaçlama canlı yayınlar aracılığıyla hayranlarla konuşmak ve Twitter’da, oldukça sade şarkı cover’ları paylaşmak konusunda rahatlar. Ve birçok idol grubunun aksine; BTS üyeleri, şarkı sözlerinde ve günlük yaşamlarında her zaman ruh sağlığı konusuna değinmişlerdir. Bu açık sözlülük; öfkeli, çaresiz ve depresif hissetmekten bahsettikleri için özellikle bu yıl yankı yarattı.
Jin, 4 Aralık’taki doğum günü için “Abyss” adlı solo bir şarkı yayımladı ve bunu, ciddi bir tükenmişlik yaşadıktan ve kaygılı düşünceleri için danışman yardımı aldıktan sonra yazdığını açıklayan bir not paylaştı. Ona, bu konuda açık olmanın zor olup olmadığını sorduğumda, duraksadı. “Bunu paylaşmanın zor olup olmadığını bilmiyorum.” dedi.
Bence müzik, kendini ifade etmenin yalnızca bir başka formu. Blogda o yazıyı paylaşmamış olsaydım, bence insanlar böyle bir durumda olduğumu tahmin edebilirlerdi.
Sözlerinden ve şarkının zarif güzelliğinden etkilenen hayranlar, kendi verdikleri mücadeleleri sosyal medyada paylaştı.
Akıl sağlığınızla nasıl başa çıkacağınızı biliyorsanız, bunu kendinize saklamanız sorun değil. Fakat bilmiyorsanız, açılmanız iyi olur. Çünkü etrafınızda, bununla nasıl başa çıkacağını bilen birisi olabilir.
Bu hafta, teselli etme amacı da taşıyan iki sürpriz SoundCloud sürümü geldi: Jimin‘in “Christmas Love”ı ve V‘nin “Snow Flower”ı. Jimin; canlı, nostaljik şarkısına eşlik etmesi için, yetişkinliğin sosyal senaryolarına rağmen neşeli olmakla ilgili bir mesaj yazdı:
Duygularınızı, sık sık yaptığımız gibi, ‘utanç verici ya da ‘çocukça’ diye görmezden gelmek yerine; umarım, bu duyguların tadını hep birlikte mutlu bir şekilde çıkarabileceğimiz gün gelir.
V, sevimli caz tarzındaki şarkısı “Snow Flower”la birlikte şu notu düştü:
Bu yıl zaman sanki durmuş gibi ve sanırım yıl sonu yaklaştıkça, daha fazla kaygılı ve depresif hisseden birçok insan olacak. En azından bugün, umarım kalplerinizde beyaz çiçekler açar ve hatta birazcık bile olsa, sıcacık bir huzur ve mutluluk hissedersiniz.
Böylesi hassas bir dönemde BTS, izleyicilere göz alıcı sahnelerle teselli de sundu. Turlarının süresiz olarak ertelenmesiyle, şarkılarını çevrim içi tüketim için yeniden yapılandırdılar. Samimi bir yaz performansı ve yaklaşık 1 milyon kişinin katıldığı iki günlük bir sonbahar konseri, sanal canlı şovların sınırlarını test etti.
V, grubun pandemi dönemindeki çalışmalarıyla ilgili, “Müziğimizin ya da performansımızın sınırlandığını düşünmüyorum. Değişen tek şey, en iyi performansı sunma şeklimiz oldu.” dedi.
BTS’in 2019’daki en iyi performanslarından biri, Melon Müzik Ödülleri için hazırladıkları 37 dakikalık setti -atların eşlik ettiği, yedi solo sahnenin yer aldığı, ciğerleri parçalayan bir ‘dance break’in olduğu ve ekstralar denizinden oluşan bir performans. 2020’de ise, en iyi performanslarının çoğu çok daha küçük ölçekliydi ama daha az unutulmaz değildi. “The Late Late Show With James Corden” için aynı odada tekrar tekrar yürürken (kurgu hileleri sayesinde) “Life Goes On” şarkısını söylediler ve karantina yaşamının klostrofobisini aktardılar.
BTS; bu yılki Melon Müzik Ödülleri‘ne döndüğünde, ölçeğiyle değil, kusursuz koreografisiyle hayran bıraktı. Jimin ve Jungkook; “Black Swan” şarkısında, mükemmel ve teknik olarak zor bir ‘pas de deux’ (ikili dans) performansı sergiledi. Ve grup, “Dynamite” için sonsuz kere tekrar tekrar izlenebilecek Michael Jackson-vari bir ‘dance break’ sundu.
J-Hope, “Dürüst olmak gerekirse, performansın mükemmele yakın olduğunu düşünüyorum.” dedi. Bu cümle, grubun fazla titiz olmasıyla meşhur dans liderinden gelince, çok şey ifade ediyor.
Kendi başıma başarabileceğim bir şey değildi, ama her şey uyum içerisindeydi – kostümler, ışıklar, koreografi, kamera açıları ve üyeler.
Bazen “en iyi performansı” sergilemek, hiç dans etmemek anlamına geliyordu. BTS, Eylül ayındaki “NPR Tiny Desk Concert” için tüm seti (çoğunlukla) oturarak seslendirdi. Ve “Life Goes On”, resmi bir koreografisi olmayan ilk başlık şarkıları. SUGA; bir idolden hayranlarına değil de, bir insandan başka bir insana yazıldığını hissettiren, abartısız bir şarkı olan “Life Goes On” için “Herhangi bir koreografi olmadan, şarkının duygusunun daha iyi aktarıldığını düşünüyoruz.” dedi.
“BE”nin geri kalanı da bu şekilde bir izlenim yaratıyor — en yakın arkadaşlarınız için hazırladığınız bir karışık çalma listesi gibi, ham ve kişisel. “Life Goes On”daki bölümünde SUGA, son mixtape’inde yer alan ve sözleri, benzer şekilde hayatın kaprislerine karşı iyimser bir bakışla yaklaşmakla ilgili olan “People” adlı muhteşem bir iç gözlemsel şarkısına gönderme yapıyor.
‘People”ın mesajı, ‘ne olmuş yani, hayat hala devam ediyor’ gibi bir şeydi. Bu nedenle, bu mesajı devam ettirmek istedim.
2020’nin sonunda, aşı dağıtımının başlamasıyla birlikte, hayatın devam ettiği düşüncesi kulağa eskisinden daha makul gelebilir. Tıpkı herkes gibi, BTS için de gelecek yıl bulanık görünüyor, ama en azından net bir başlangıç noktaları var. J-Hope, “2021, Grammy Müzik Ödülleri’ töreniyle başlıyor.” dedi.
Yılın ilk adımının önemli olduğu söylenir. Bu nedenle, umarım orada iyi sonuçlar alırız.
Hayranlar, “MAP OF THE SOUL : 7”ın takdir görmemesi nedeniyle hayal kırıklığına uğramış olsalar da; “Dynamite” ile BTS, “En İyi Pop İkili / Grup Performansı” dalında aday gösterildi ve törende performans sergilemeleri bekleniyor. Grup, “Bir gün, albümümüz için de ödüle aday gösterilmek büyük bir onur olurdu.” dedi.
BTS; 2021 yılının geri kalanının, canlı konser olasılığını da beraberinde getireceğini umuyor. Jungkook, koreografisi en abartılı şarkılarını işaret ederek, “Hayranlarımıza, ‘On’ performansımızı göstermek istiyorum.” dedi.
“Hayranlar, ‘Louder Than Bombs’ı görmek isterlerse, elbette onu da sergileyebiliriz.” diye de ekledi.
Önümüzdeki yıl, V ve Jungkook‘tan merakla beklenen projeler de dahil olmak üzere, daha fazla solo çalışma gelmesi bekleniyor.
İlk mixtape’i için V, “Bu yıl çok yoğun olduğundan, üzerinde çalışmak için yeterli zaman bulamadım. Önümüzdeki yıl tamamlamaya çalışacağım.” dedi.
Jungkook; bu yıl rüya gibi bir balad olan “Still With You” da dahil olmak üzere, birçok şarkı yazmış ya da yapımcılığını üstlenmiş olmasına rağmen, yayımlaması beklenen mixtape’i için “Yaptığım şarkıları yeniden dinlediğimde, tam olarak tatmin olmuyorum. Dürüst olmak gerekirse, henüz vakti geldi mi bilmiyorum!” dedi.
Grammy‘de sonuç ne olursa olsun; “Dynamite” adaylığı, çok büyük bir başarı. Jimin‘in yakın tarihli bir Vanity Fair röportajında belirttiği gibi;
Dünya çapındaki insanlar bize baktığında, hangi ülkeden olduğumuzu bilmeyebilirler. Biz serserilerin, hangi küçük kırsal kasabadan geldiğini bilmiyor olabilirler. Ve yine de işte oradayız; en yüksek sahnede, bir ödül kazanmak için adayız.
Grammy sahnesinin sembolizmi, sağladığı meşruluk bir gerçek. Fakat BTS’in mütevazı geçmişi, her zaman var olacak. K-Pop’la sınırlanmamaya çalışsalar bile, her zaman nereden geldiklerini hatırlıyor gibi görünüyorlar. RM; Big Hit Entertainment‘ın kurucusuna atıfta bulunarak, “Bang PD bir keresinde bana, ‘yerel’ olduğumu söylemişti ve bence bu, beni tam olarak tanımlayan şeydi.” dedi.
Y kuşağı olarak, kendimizi belirli bir bölgeyle sınırlamanın arzu edilen bir şey olmadığının da farkındayım.
BTS konusunda sabit olan tek şey, onların çift yönlülüğü – “yerel” ama globaller; özlerinde sektöre aykırı tipler; samimi ve şatafatlı gösteriler konusunda eşit derecede yetenekliler.
Şayet aralarındaki bağ, o ilk yılların zorluğunda kurulmamış olsaydı; bu yıl, BTS için çok farklı görünebilirdi. Jimin, “Hayat zorlaştığında ya da hayattaki motivasyonu bulmak zorlaştığında devam etmemi sağlayan şey; üyelerle, çevremdeki insanlarla ve hepsi çok kıymetli olan hayranlarımızla aramızdaki ilişki ve onlardan aldığım enerji.” diye açıkladı.
Duyguları; grubun, Hot 100‘de ilk kez birinci olduklarını öğrendiklerinde verdikleri tepkileri belgeleyen “Skit”te resmediliyor. Üyeler, bir içki kapmak için dans pratiğini ekme konusunda bağırıp şakalaşıyorlar. Konuşmalar; RM‘in J-Hope‘a, “Hope-ah, sence de mutluluk böyle bir şey değil mi?” diye sormasıyla sona eriyor.
6 yıl önce BTS, daha sessiz bir kutlama için bir araya gelmişti. İlk yıl dönümü videolarının sonunda; yurt odalarının zemininde, lezzetli yiyeceklerle dolu bir masanın etrafında oturup gülüşüyorlar. Kendilerine “Mutlu Yıllar” şarkısını söyleyip, hep birlikte yemeye başlıyorlar. Bu da mutluluğa benziyor.
Kaynak: The Atlantic
Güney Kore’de sanat hayatı başta olmak üzere, makale türüne girebilecek her içerik bu kategoride.