Eleştirmen Kim Young Dae, BTS‘in başarılarının Kore medyası tarafından küçümsendiğinden bahsetti.
“BTS The Review” adlı bir kitap yazan eleştirmen Kim Young Dae, 4 Aralık günü Kim Eo Jun‘un YouTube kanalında göründü. Eleştirmen, BTS‘in başarılarının Kore medyası tarafından neden ve nasıl küçümsendiği konusundaki düşüncelerini içtenlikle paylaştı.
“Koreli muhabirler BTS’i neden küçümsüyor?“
Bunun kısmen kültürel gecikme olgusundan ve kısmen de çocukların başarıları için büyük ölçüde medyaya bel bağlayan “idol başarı denklemini” takip etmedikleri için olduğuna inanıyorum.
BTS, bu yıl Grammy de En İyi Pop İkili / Grup Performansı’na aday gösterildikten sonra şüphelerinin inancına dönüştüğünü söyledi.
“Neyin tuhaf olduğunu biliyor musunuz? Medya, PSY‘nin Gangnam Style‘ın yurt dışındaki başarısı hakkında, tek vuruşluk bir mucize olarak sonuçlandığını bildirmeyi severdi. K-Pop idollerine karşı sistematik bir ön yargı varmış gibi hissediyorum. Hatta bir tane duydum. Medya şirketinin temsilcisi, Grammy adaylığının “Dynamite” adlı şarkısının başarılı olduğunu, ancak bu grubun başarısını kanıtlamadığını söylüyor. O şöyle devam etti, Kore geleneksel medya kuruluşlarının BTS üzerinde etkileri olmadan, başarılı olmaları gerçeğini kabullenemediklerine inanıyorum. Çocuklar, olağan vakaların aksine, dünya çapındaki hayranların gönüllü yardımı ve bağlarıyla başarılı oldular.
Programın tamamı iki saati aşkın o yüzden aşağıda, görüşmenin çarpıcı olduğuna inandığım 20 dakikalık kesitini okuyabilirsiniz. Çevirisi bana aittir. Konunun dağıldığı yerlerde anlam eksilmesine izin vermeden, çeviri toparlandı.
K: Asyalı bir sanatçı Grammy de ana kategoride adaylık aldı ki, ilk kez olduğunu söylüyorsun?
Y: Grammy de birçok kategori çeşidi var. Genel olan da; Yılın Kaydı, Yılın Albümü, Yılın Şarkısı gibi adaylıklar var. Tür olarak; POP, R&B, HIP&HOP, JAZZ vs. var. Bu kadar kategori içinde BTS, pop kategorisi içinde adaylık aldı. Bugün bütün gün gazetecilerle konuştum. Duyduğum şeyler beni aşırı kızdırdı. (Sinirlerime hakim olamadım.)
K: Söyledikleri şey seni kızdırdı öyle mi?
Y: Evet.. Her konuşmada sordukları ilk şey “bu bir ana kategori değil, öyle değil mi?”
K: Bütün gün arayıp “adaylığın ana kategoriye ait olup olmadığını mı?” sordular?
Y: Evet.. ortada o kadar – abartılacak / inanılmaz bir durum olmadığını – ima edip durdular.
K: Bugün bu konuda gerçekten konuşmak istiyorum. Bu ara düşündüğüm bir şey var. BTS büyük bir fenomon artık değil mi? O kadar büyük hadiseler yaşanıyor ama bu Kore basınında çok az yer alıyor. Örneğin, Kim Yuna.. Aman Tanrım bütün medya çıldırmış gibiydi.. Neden? Çünkü ciddi bir başarı kazanmış, ülkeyi tanıtmıştı ve mutlu etmişti herkesi. BTS bugün, Kim Yuna seviyesinde ardı ardına başarılar elde ediyor ama Kore’de bir yankı/tepki uyandıramıyor? Her şeyi büyütmeyi seven bu medyanın bugünlerde sorunu ne? Senin bugün medyayla yaşadığın şey, benim merak ettiğim bu kayıtsızlığı da içeriyor gibi?
Y: Sanırım konuya uzaktan dahil olmaları nedeniyle böyle bir eğilimdeler. Ama bugün içten içe, farkında olmadan, büyütülecek bir mesele olmadığına kanaat getirmiş durumdaydı hepsi. Benim hissettiğim buydu.
K: Haklısın. Sanki kabullenmiş görünmek istemiyorlar?
Y: Yazılan makaleler oldukça seyrek görünüyor.
K: Öyle değil mi? Bunu ben bile fark ettim. (program sahibi bir muggle, yani idol gruplarına yönelik bir fikri yok). Çok tuhaf gerçekten. Ana konudan sapmak istemiyorum ancak karşılaştırma amaçlı “Parasite” için beklenti çok düşüktü, en azından “En İyi Yabancı Resim/Çekim” gibi adaylık alabileceği konuşulmaktaydı. Hatta “En İyi Yönetmen” kategorisi bile kazanılabilir diye düşünülmekteydi. Kazanmayı bırakın daha önce adaylık dahi alamadığımız, yüksek bir idea idi. Ama bir anda o açıklık kapandı. Oscar kazanmış bir film ve Grammy adaylığı, iyi bir karşılaştırma örneği..
Y: Bugün var olan yazılara baktım. Biri dahi bu karşılaştırmayı yapmamış. Hatta adaylık alınan kategorinin, genel kategori olmadığını belirten ifadeler vardı. POP kategorisiydi. Ama pop dediğiniz şey genelin dinlediği anlamına gelir. Hatta Amerika da “Top 40” adı verilen hit şarkıların çalındığı bir radyo kanalı var. Bütün gün o kanalda çalınan şey pop müziktir, hatta “Pop Radyo” ifadesi de oradan gelir. Yani Amerika da Pop; hit olan, ana akım, en çok dinlenilen şarkılara karşılık geliyor. Haliyle de en göz korkutucu çekişmeler bu kategoride yaşanıyor.
K: Bu şey gibi, Kore’de Jazz müzik seven insanlar var ancak Jazz ana kategori değil. Burada ciddi rekabet yok. Senin söylemeye çalıştığın şeyse, popüler olan şarkılar içinden en iyisinin seçileceği bir adaylık bu?
Y: Aynen öyle..
K: Hmm.. Şimdi anladım. POP dediğin şey, Amerika’da halka/genele hitap eden şarkı ve bunların içinden en iyisi seçilecek.
Y: Koreli bakış açısıyla bunu anlamak zor. Amerika’da müzik piyasası, rekabet, yaş, tür vs. nedeniyle, dinleyicileri farklı formlarda biçimlenmekte. Örneğin; Michael Jackson, Prince, Beyonce gibi piyasayı şekillendiren kalıplar vardır. Pop dediğimiz şey bunların hepsini bir arada taşır. Ve elbette kendi koşulları vardır ama genel çizgisi böyledir.
K: Yani yaş, tür, ırk vs. bu kategoride anlam ifade etmiyor..
Y: Pop dediğimiz şey bizde, Kore’deki “Gayo“dur. En çok sevilen, dinlenilen müziktir.
K: Yani Jazz hissi taşıyabilir? R&B, HIP&HOP olabilir ama genele uyduğu için pop olarak adlandırılır. Bu en büyük rekabetin olduğu kategori olduğunu gösterir.
Y: Evet. Şu anda BTS bu kategoride kabul görmekte.
K: Artık anladım.
Y: Bugün yapılan şey..
(sözünü keser)
K: Görmezden geliyorlar. Bunun başlıca iki nedeni var. Yani iki neden etrafında şekilleniyor. İlki BTS’in hızla fenomen olma koşullarına ayak uyduramıyorlar. “Bu gerçek olamaz!” hissi ve “ya aşırı tepki gösteriyorsak?” endişesi. Ama bu hala bir açıklama değil. Neredeyse, BTS’in başarısından dolayı hoşnut olmadıklarını hissettirecek kadar tepkisiz kalmak bir açıklama değil. “Neden onlar ki?” dercesine susmak?
Y: Bana göre her şeyin ötesinde tek bir neden var. Çünkü BTS popülaritesini yurt dışında kazandı, bu endüstri içinde değil. Yani dışarıdan içeriye, globalden kökene doğru bir hareketle yankı uyandırdı. Bunu ne şirketler, ne promosyonlar ne de sponsorlar sağladı. Onların bakış açısından, onlar bu büyümeye dahil değillerdi.
K: Bu BTS’in kendi etkisi ve başarısı.. Kendilerini kanıtlamaları gereken süreçten geçmedikleri için burada varlıkları kabul görmüyor.
Y: Sektörde başarı için bir formül vardır. Her eğlence şirketinin kendi sanatçısını başarılı kılacak, kendilerine özgü yolları vardır.
K: Haklarında güzel makaleler yazacak bir gazeteci, programlarda görünmelerini sağlayacak bir yapımcı, yeteneklerini yükseltecek şirket politikaları vs. Tüm bu bağlantılı süreç “Bak işte seni ben yarattım!” diyebilmek içindir ve BTS başarısı tüm bu koşullardan bağımsız gelişti.
Y: Önceleri kişi “tamam onları birkaç kez programa dahil ettim. Benim sayemde var oldular” diyebilirdi. Ama BTS için dikkat çeken husus, yurt dışında büyüyen, gelişen ve otomatik olarak her şeye gönüllü olan fan topluluğu. Eskiden Koreli fanlar ve uluslararası fanlar arasında bir bağ yoktu. İki kesim de kendi halindeydi. Ama ARMY oldukça sıra dışı. İçerikleri birbirleriyle paylaşıp, çevirerek, kendilerine ait sistemlerini kurdular. Bu grupların tanıtımları için uğraşan şirket çalışanları için tampon görevi gördü. Bu normalde onların işiydi.
K: Daha ileri gidecek olursak, aynı şey medya için de geçerli. Ki BTS tüm bu süreci bile isteye, planlı olarak başarmadı.
Y: Bilinen bir gerçek var. Big Hit ve BTS ile görüşebilmek diğer grup ve şirketlere oranla oldukça güç. “Onlarla görüşebilmek” dediğimiz şey diğer bir deyişle, röportaj yapmak, programlarda dahil etmek kolay değil.
K: Gazetecilerin, artık isteseler dahi röportaj yapabilmeleri kolay değil. Çünkü BTS bu sistemde büyümedi ve onlara borçlu değiller.
Y: Tam olarak bu, evet.
K: Yani medyanın tavrı ne kadar çirkinleşse de, BTS için bir şey ifade etmiyor? Medya açısından bakıldığında tüm bu olaylar, akıl almaz olsa da buna dahil değiller.
Y: Evet öyle. Eskiden sanatçıların yurt dışında başarılı olmalarının öncüsü, Kore’den destek almalarıyla ilgiliydi. Yani şirketler ve medyanın desteğiyle Asya pazarında iş yapabilirlerdi. Sonra bu bilgi ve sermayeyle satın alınan ajanslar, sponsorlar sizi Asya pazarında programlara dahil ederdi. Sistem bu şekilde işlerdi. Ama BTS Kore de, böyle bir tavra mecbur olmayan tek idol grubu idi. Çünkü büyük medya kuruluşları Rolling Stone, Billboard vs. görüşmelerini ilk onlarla yapmak istedi. Bu tek başına popülaritesinin veya fandomunun başarısı değil. Fandom, grubun yurt dışında statü kazanabilmesi için neredeyse zorla sisteme kendini kabul ettirdi. “İşte bakın, geleceğin yıldızları onlar!” veya “Bakın ne keşfettik!” K-Pop geleneğinde, önce Amerika’da keşfedilen bir idol görünümü yoktur. Onların bu tutkulu desteği Kore’de yankı buldu ve heyecan yarattı, burada da fandomu genişledi. Bu ilk kez yaşandı. Sisteme baktığınızda bu süreç oldukça tuhaf görünüyor.
K: Tuhaf olmasının yanı sıra, medyanın trend belirleyici misyonunu alt ediyor. BTS için bu yalnızca kendi etkisi. Aslında onları çok iyi anlıyorum. Oldukça umutsuz görünüyorlar. Hepsi böyle değildir ama tatlı bir intikam güdüyor gibiler. “Hadi bakalım bana rağmen başarılı olmaya daha ne kadar devam edebileceksiniz?” onlara karşı böyle bir kafa yapıları var ama BTS bunun çok çok ötesinde.. Eğer medya geri karşılık veremiyorsa, bu ya karşı tarafın çok büyük olmasından kaynaklı ya da tam aksi etkisiz olmasındandır. Bu rahatlatıcı öyle değil mi? Var olmayan o makaleler işte bu zihnin ürünü.
Y: BTS’ in başarısı fanlar tarafından gayet iyi biliniyor.
Y: Gangnam Style yurt dışında başarı gösterdiğinde, medya bizi nasıl bunalttı, hatırlar mısınız?
K: Solo sanatçıya karşı idol grup? “Birkaç dans edebilen **net olası çocuk grubu” başarıları büyütülecek bir şey değil, öyle mi?!
Y: Size komik bir anımı anlatayım, Dynamite Hot 100 birinciliği kazandığında “bu şarkının başarısı, BTS’in başarısı değil” dediler.
(46.05 itibariyle başlıyor).
Kaynak: YouTube
Sitemizin editörlerinin kişisel olarak hazırladıkları köşe yazıları.