Başarı elde edilmesi kompleks bir varış noktası olabilir. Başarmak için yola çıktığınız süreç kısır bir döngüye de dönüşebilir. Yeni adımları atarken sizi şüpheye düşürüp, “yapamayacağım ki” noktasına getirebilir. Şu bir gerçek ki başarı, üstelemeyi, denemeyi, yeni adımlar atmak için diretmeyi yani gayreti sever, yoksa elde edilenin tertemiz bir şekilde size verilmesi anlam/değer ifade etmez. Yorulursun ama çabaladığın için olduğunu bilirsin. Adımların şaşar bazen, yolu bilmezsin ama yanındakileri görür endişe etmezsin. Sürekli ilerleme gayreti gösterdiğinde sonucunda emin olabileceğin tek şey başaracağındır! Yoksa neden o ilk adımı atasın ki? Neden “olmaz!” diyenleri kulak ardı edip, düştükçe yeniden kalkasın ki?
David Hume “Eğer burada durup daha ileri gitmeyeceksek, niçin bu noktaya kadar geldik..” dediğinde, sınır çizmeyi kabul etmemiştir.
BTS’in, 7 yıllık tarihine baktığınızda attığı adımların bir hesabı yok. Hedeflediği tek şey müziğiyle var olmak. Müziğiyle hırslanan, müziğiyle rekabetçi olan, hitap etmekten çok, derdi yolu paylaşmak olan BTS’in bugün yankılanan başarıları böyle ortaya çıktı.
Başarı, basamak çıkar gibi sürekli yukarı doğru bir ivme taşır anlamca ancak başka bir açıdan bakıldığında içinde yok oluş da vardır. Daha iyi anlayabilmek için bir pasaj paylaşacağım sizinle..
Az Pasta
Çok sevdiğim bir kadın arkadaşımı doğum günü akşamı oğlumla birlikte ziyaret ettim. “Ne kadar çok kişi gelmiş sizi tebrik etmeye!” dedim içeri girerken, “çiçeklerin çokluğundan belli.” “Evet,” dedi Hans, “bir de pastanın azlığından.”
Bu beni derinden etkiledi ve bana şimdiye dek hiç düşünmemiş olduğum bir parça insanlık gösterdi, belki de bir parçadan daha fazlasıydı. Sezar’ın ömür boyu yaptıklarını başındaki Defne yapraklarının çokluğundan anlamaz mıyız -ve de saçlarının azlığından? Anton von Werner’in ,bir sanatçı olarak önemini madalyalarının bolluğundan ve yeteneklerinin kıtlığından? Kaplıca kürlerinin etkililiğini, bundan geçinen kaplıca hekimlerinin çokluğundan ve cüzdanımızın boşalmasından? Birden açıkça gördüm ki, şeylerin önemi, hatta tüm zenginliği yalnızca barındırdıklarında değil, aynı zamanda onlarda eksik olanlardadır da. Sevdiğimiz şeylerin sevdiğimiz şey olduklarını, her şey olmamalarından anlıyoruz, bizi daha fazlasından mahrum bıraktıkları bir sınırı olmasından. Güzelin burukluğu da budur işte, bize çok çiçek az pasta sunmasıdır. Zira şeyler her şey olsalar, Tanrı olurlardı. Bizim için bir şey olmaları için yalnızca BİRAZ olmaları gerek. Varoluşun tüm yakalanamaz, kavranamaz içeriğinden sayısız şeyin eksilmesi, o pek şeyi hasreti çekilen bir olasılık olarak içinde taşısın -Hans’ın önce gözleriyle yediği bütün pastadan arta kalan gibi.
BTS‘in, 7 yılda (bazı üyeler için daha fazla) kazandıkları kadar kaybettikleri de üzerinde düşünülmeyi hak ediyor. Bu bizi “aşırıya” kaçmaktan alıkoyar. Bu bizi, onların yalnızca birer İdol değil aynı zamanda ihtiyaçları, istekleri, amaçları olan insanlar olduğunu anlamaya teşvik eder. Desteklerken incitmemeyi, severken saygı duymayı, başarılı her adımın arkasında birçok şeyin feda edildiğini de gösterir.
BTS her şey değil çünkü mahrum bırakıldığı, eksik olduğu çok şey var. Başlarken de eksikti, Hot 100’de 2 hafta zirveye oturduğunda da eksik. Bunu saklamak, makyajlamak yerine kendi mesajları haline getirdiler. Peki siz ilk intiba için seçilen yolun riskini görebiliyor musunuz? Bize çiçek yerine bitecek olan pastayı gösteriyorlar. Güzelin albenisini değil, burukluğuna sığınıyorlar.
Şu son dönemde o kadar çok büyük olay yaşandı ki yazmak istedim. Hiçbir başarısı hasır altı olmasın, diye çabaladığımız grubun muazzam yükselişi karşısında (hemde Covid salgını altında) birkaç cümle sarf etmek istedim. Bizim için anlamlı olması için biraz olması yeterli demiş yazar, BTS’i güzel gösteren ‘biraz’ oluşu. İyisiyle kötüsüyle her şeyin birazı olan BTS ve onun Army’si, Hot 100 de 2 hafta üst üste 1. oluşumuzu kutlarım.
Sitemizin editörlerinin kişisel olarak hazırladıkları köşe yazıları.