30 Aralık 1995’te, Güney Kore’nin Daegu şehrinde; tüm güzellikleri vücudunda toplayan, şirinliğiyle cezbeden, pamuk gibi kalbi ve berrak yüzüyle bir melek dünyaya indi. Bu melek, her şeye yeniden anlam kattığı “mor” dünyasında bizlere kenetlenerek, adım adım yürüdü.
Bahar aylarındaki ufak, ılık bir rüzgar esintisinin tenimize dokunuşu gibi yaşadığımızı hissettiren ve yoğun duyguların tadını her zerremize kadar işleyen, derin sesi ile bir kuş misali hayatımıza giren, davetsiz melek Kim Taehyung.
Hangi kelimelere sığdırsam seni? Hangi sözcükler yeter seni anlatmaya? Hangi güzel cümleler en iyi anlatır senin mükemmelliğini? Bu soğuk kış ayında, buz olmuş kalpleri eritmek için yeryüzüne indin belki de…
Kim Taehyung, sahne adıyla V, küçüklüğünden beri bir şarkıcı olma hayali kuruyordu. Babası, bir şarkıcının en azından bir enstrüman çalmayı öğrenmesi gerektiğini söyleyerek hayalini desteklemişti. Bu, V’nin saksafon çalmasına zemin hazırladı. Küçük yaşta saksafon çalmaya başladı ve ardından üç yıl devam etti ama dördüncü yılda bıraktı, bu yüzden o yönde ilerlemedi. Hatta bir keresinde, saksafon ile Desperado (Eagles) şarkısını çalarak ödül kazanmıştı. Hayallerine ulaşmak için bir adım atarak Big Hit’in seçmelerine katıldı ve geçti, böylece kariyer hayatı da başlamış oldu. BTS üyeleri ile çalışmasına rağmen grup ile birlikte çıkış yapacağı son anda belli olmuştu.
“Ailemden izin almamıştım, bu yüzden seçmelere katılmayı planlamıyordum. Sadece oralarda dolaşıp, bakınmayı düşünüyordum. Etrafa bakınmaya gittim ama çaylak grubu geliştiren noona’lardan birine rastladım. Seçmeleri denememi söyledi; ailemi aradım, izin aldım ve seçmelere katıldım. Daha sonra kontrol ettiğimde, seçmeleri geçenler arasından Daegu’dan gelen tek kişi bendim. Ani bir seçimdi ama “Evet. Hadi yapalım!” diye düşündüm ve hiç de gergin değildim.”
O günlerden bu günlere gelmek kolay mıydı? Tabii ki de hayır. K-Pop’taki ve dünyadaki yükselişlerinde küçük veya büyük bir sürü engelden atladılar. Ama yaptıkları tek şey, birbirlerine ve hayranlarına sımsıkı sarılmak oldu. Dışarıdan bakan bir göz olarak; “Çok mutlular, başarılılar ve zorluk çekmiyor gibi görünüyorlar.” diyebilirsiniz ama hiçbir zaman öyle değil. Onların istisnasız her başarısının arkasında zorlu bir hikaye var. Bazen insanın elde ettiği başarılar bile çok büyük yük bindirir insana. Herkes senden daha iyisini bekler. Hayatta da böyle değil midir? Bir şeyi başarırız ve devamını isteriz. Başarı başarıyı doğurur ve hiçbir zaman doyum noktasına ulaşamayız. Aynı şekilde onlardan beklenen de hep daha fazlası. Bu bile çok fazla yormaz mı insanı? Çok daha fazla çalışmaya, didinmeye itmez mi? İşte diğer üyeler gibi bu mücadeleli yola baş koyanlardan birisi de Taehyung.
Tam bir aile babası gibi görünen V, rol modeli olarak babasını görüyor. Tıpkı babası gibi; çocukları ile ilgilenen ve onların her dediğini dinleyen, cesaretlendiren ve gelecekteki planları için öğüt veren bir baba olmak istiyor.
“Benim için mutluluğun üç sırrı var: Aile, sağlık ve onur.”
Aile bağlarına ve sıcacık yuvaya derinden bağlı olan Tae, büyük annesine de derinden bir sevgi besliyordu. Onu kaybettiğinde inanılmaz bir acı çekmişti ve bunu daha fazla içinde tutamayıp bizimle paylaşmış, içini dökmüştü. Bu dalga geçilebilecek bir durum değildi ama maalesef ki bunu dalga malzemesi olarak kullananlar oldu. Onu samimi bulmayan, ona nefret kusanlar oldu. Böyle bir zamanda onun yanında olanlar ARMY ve BTS’ten başkası değildi.
“Bir yıldız olmak hayatımdaki en şanslı değişimdi. Eğer BTS üyesi olmasaydım, muhtemelen bir çiftçi olurdum. Büyük annemle birlikte tarlayı sürerdim.”
Şarkıcı olarak elde ettiği başarıların yanı sıra, “Hwarang” dizisinde rol alarak oyunculuk deneyimi yaşayan ilk BTS üyesi oldu. Sesiyle yeteneklerini zaten bizlere kanıtlamıştı, artık oyunculuk yeteneklerinin de çok iyi olduğunu biliyoruz. V, bir keresinde repliklerini unuttuğunu ve zor zamanlar geçirdiğinden bahsetmişti. O zor zamanlarında BTS üyelerinin ona nasıl destek çıktığını söylemişti.
“Bir başka tarafımı göstermek için kendimi ciddi anlamda pratik yapmaya ittim. İlk başta hevesliydim, bunu yapabileceğimi ve diğerlerinin bana inanmasını istediğimi söylüyordum. Ancak çok gergindim ve repliklerimi unuttum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Ben lehçe ile konuşuyorum ve Seul lehçesini tarihsel bir dramada nasıl kullanacağım hakkında sıkıntı yaşadım. Cesaretim kırılmıştı ve sadece odamda olmak istemiştim. Bir keresinde grup konuşması yaptık ve bana söyledikleri tek şey; “Bunu senin için çözemeyiz ama sana destek vermek için her zaman buradayız.” şeklindeydi. Bu, benim için dünyaya bedeldi. O zaman, üyelerin benimle birlikte olduğunu hissedebiliyordum.”
BTS üyelerini ve ARMY’i her zaman korumaya çalışan bir peri o. Kendi içinde boğuştuğu konuları bir kenara bırakarak, hep diğer üyeleri neşelendirmeye ve teselli etmeye çalıştı. ARMY ve BTS onun için artık bir aile, hayatından çıkaramayacağı bir parçaydı. Run BTS’in bir bölümünde V, zorluklar ile mücadele edebileceklerini ve bunların sorun olmadığı söyleyerek, üyelere tesellide bulunduğu bir şiir söylemişti. Bu şiir, bizleri ve üyeleri hem sevindirmiş, hem de duygulandırmıştı.
“Seokjin-ah, dans ederken hata yaptığında üzülme. Büyütülecek bir şey değil. Sadece aynı hatayı tekrarlama. Neşelen, neşelen.
Namjoon-ah, öpücük yolladıktan sonra panikleme. Büyütülecek bir şey değil. Öpücük attığında birçok ARMY’nin kalbi pırpır ediyor. Küt küt.
Yoongi-ah, bir sonraki hayatında taş olmak istiyorsun ama endişelenme. Büyütülecek bir şey değil. Seni yanımda taşıyıp çok güzel yerlere götüreceğim. Taş, taş.
Hoseok-ah, sahnede bir yanlış yaptığımızda bize çok kötü bakıyorsun. Yapma bunu. Büyütülecek bir şey değil. Bilge adam der ki; herkes hata yapar. Sıcak bir gülümsemeyle anlayış göster. Buing, buing.
Jimin-ah, diyetten ve detone olmaktan ya da sahnede hata yapmaktan dolayı sakın canını sıkma. Büyütülecek bir şey değil. Sahnede ne yaparsan yap, hayatımda gördüğüm en havalı sanatçı olduğun gerçeğini değiştirmeyecek. Nefes, nefes al.
Jungkook-ah, bize daha fazla sataşmak için egzersiz yapmayı bırak. Büyütülecek bir şey değil. Daha sevimli davrandığında, daha tatlı gözüküyorsun. Artık tatlı değilsin. Agucuk bugucuk.”
“Bazen zorluk çektiğimizde, size söyleyebildiğim tek şey “büyütülecek bir şey değil” oldu.”
Bon Voyage’ın 2. sezonunda ise, aynı okuldan mezun olduğu ve birlikte uzun bir yol yürüdüğü, ona sürekli destek çıkan ve yanında olan sırdaşı Jimin’e bir mektup yazmıştı. Okurken gözyaşlarını tutamamıştı ve hepimizi duygulandırmıştı.
“Jimin’e. Jimin-ah, merhaba. Bu mektubu yazmak beni biraz utandırıyor ama devam etmeye çalışacağım. Lütfen beni anlayışla karşıla. Stajyerlik dönemimizde hiçbir fikrimiz yokken Seul’e geldik. Uyandık, üniforma giydik ve aynı okula gittik. Beraber yedik, pratiğe gittik ve sonra yurda dönüp tüm gece konuştuk. 6 yıl sonra, şimdi sen benim değerli arkadaşımsın. Çıkış öncesi sen bunun hakkında çok endişeliydin ve benim de şirket görüşmem vardı. Bana, “Jiminle aynı grupta olmak hakkında ne düşünüyorsun?” diye sordular. Düşündüm ve dedim ki; benim inişli çıkışlı zamanlarımda hep yanımda olan ve benimle gülüp ağlayan tek kişiydin. “Benimle bu kadar iyi bir arkadaş olan biriyle aynı grupta çıkış yapmak isterim.” dedim. Bunu söylemek iyi hissettirdi. Ve seninle çıkış yapabildiğim için çok minnettarım. Güzel anılarımızın hepsi beni mutlu ediyor. Ve alıcı taraf hep ben olduğum için üzgünüm. Banyoda ağlarken, sen de benimle ağladın. Moralim bozukken beni güldürmek için yanıma geldin. Beni önemsiyor ve düşünüyorsun. Benim için ve beni anlamak için çok uğraştın. Endişelerimi dinledin ve eksik olsam bile beni beğendin. Hadi mutluluk yolunda yürüyelim. Seni seviyorum, dostum.”
V’yi tanıyanların yüreği, “mor” rengini gördüğünde sıcacık oluyordur eminim. Bizim yaratıcı dahimiz, Tae Tae’miz, “mor” rengine bambaşka bir tanım getirdi. Bu rengin derin anlamı, dünyanın dört bir yanındaki insanların kalplerine dokundu; hayallerimizin gökyüzü mora dönüştü. ARMY ve BTS birbirine bir kez daha kenetlendi. “I PURPLE YOU (SİZİ MORLUYORUM)” cümlesi müthiş bir hızla yayıldı ve bir slogan gibi oldu. UNICEF bile bunun farkındaydı ve bir teşekkür videosunda bu cümleyi kullanmıştı. V’nin cümlelere kattığı yeni, derin anlamlar; onun ne kadar duygusal ve samimi düşüncelerle hareket ettiğini bizlere kanıtladı.
“Mor, gökkuşağının son rengi. Mor, ‘uzun bir süre sizi seveceğim ve size güveneceğim’ anlamına geliyor.”
Üyemizin mükemmeliyeti burada bitmedi tabii ki. Dünya çapında yapılan birçok listede yakışıklılığı ile zirveye oynayan V, plastik cerrahlardan da tam not alıyor. Cerrah, Kore’nin küçük burun standartlarına karşı meydan okuyan güzel bir yüzü olduğundan ve mükemmel orantılarından bahsetmişti. Geçtiğimiz zamanlarda da, en son yayımlanan Love Yourself: Answer’ın albüm konsepti fotoğraflarında V, şirin elma saçıyla viral olmuştu. Bir diğer konsept fotoğrafında ise, pembe güller içeren saydam bir kürenin içinde duran V’ye birçok reaksiyon gelmişti; “Ormandaki bir peri gibi görünüyor.”
Bir diğer lakabı da “Gucci boy” olan Tae, birçok kez moda ikonu olarak görüldü. Kendine has tarzı ile çoğu kişinin cesaret edip de giyemeyeceği şeyleri giyerek, her zaman mükemmel bir görüntü sundu ve bu, moda uzmanlarının gözünden kaçmadı. Aslında moda uzmanları tarafından onaylı stilleri olmasaydı bile birçok insan onun tarzını beğeniyordu. Cesur tarzları kolaylıkla kendine yakıştırıyor. Yaptığı riskli seçimler, onu daima havalı ve özgün gösteriyor. V’nin bu cesur ruhu, tercih ettiği bütün zorlu ve farklı tarzların kolaylıkla altından kalkabilmesini sağlıyor.
Ayrıca V, sanata çok ilgili. Fotoğrafçılığa karşı çok büyük bir sevgi besliyor. Sosyal medyada #Vante etiketi ile kadrajına aldığı fotoğrafları paylaşıyor. Van Gogh, Jean-Michel Basquiat ve Egon Schiele gibi birçok farklı sanatçıya hayranlık duyuyor. Fotoğraf müzelerini gezmeyi seviyor ve kendisi de çizim üzerine uğraşlar veriyor. Hatta Basquiat’tan esinlenerek kendi kıyafeti üzerine çizdiği bir eseri bizimle paylaşmıştı.
Yetenekli oğlanımızın bir diğer kabiliyeti ise, herkes ile kolayca arkadaşlık kurabilmesi. Girdiği ortama kolaylıkla uyum sağlayabilir ve samimiyeti ile kolayca arkadaşlık kurabilir. Pek çok ünlü ile arkadaşlık kuran V, herkesin istediği bir arkadaş görünümüne bürünüyor. Hatta bir keresinde, Ansel Ergot Twitter profil fotoğrafına V’yi koymuştu ve ortaya sevimli reaksiyonlar çıkmıştı. Onunla kim arkadaş olmak istemez ki?
Bir gülüşü ile hepimize mutluluk saçan bu meleğin BTS’in neşesi olmasına şaşmamalı, değil mi? Her üyeye ayrı ayrı sevgisini gösterir, onlara canından çok değer verir, kendinden önce onları düşünür ve hep birlikte olmayı diler. Çabuk duygulanır, çabuk mutlu olur. En ufacık ayrıntılar bile mutlu eder onu. Canını yakan ufak bir söz ise derinden yaralar. Temiz, masum ve iyimserdir yüreği. Jimin’in onun hakkında söylediği şey, tam olarak V’yi anlatıyor aslında; “Çok neşeli bir kişiliği vardır ve bu yüzden çoğu zaman çevresinde olan olayların farkına varmaz. Etrafındaki insanlarla şakalaşmaya bayılır. Kötülük onun semtine uğramaz, çok masum biridir.”
“Lütfen hiçbir üyeyi ayırmadan, yedimizi eşit bir şekilde sevin.”
Hayvanlara ve çocuklara karşı çok başka bir sempatisi var. Bazen dünya gündemine giren ve BTS’in 8. üyesi şeklinde şirin etkileşimler sağlayan Yeontan isminde tatlı mı tatlı bir köpeği var. Duygusal bir adam olduğundan, hisleri böyle derin yaşaması bize bazen absürt veya garip gelebilir. Bu dünyada onun eşi benzeri yok, BTS ile birlikte olağanüstü bu adama sahip olduğumuz için ne kadar da şanslıyız!
Pes ve yoğun bir sese sahip olan V, istediği takdirde çok rahatça tiz seslere de çıkabiliyor. Favori müzik türleri ise, klasik ve jazz müzik. Sanata ilgi duyduğu gibi, dünyaca ünlü bestecilere de ilgi duyuyor. Müzik ile ilgili dağarcığını her geçen gün geliştiriyor, bir yenisini daha ekliyor. Ses tonunda hissedebildiğimiz o derin duyguları müzik aracılığıyla bizlerin kalbine ufak ufak serpiştiriyor. Verdiği duygular o kadar büyük bir noktaya ulaştı ki, otizmli bir çocuğun sakinleşmesine yardım etti. RM ve V’nin söylediği “4 O’clock”, otizmli bir çocuğun semptomlarını azaltmasını sağladı. Bu da, müziğin dil engeline takılmadan duyguları hissettirdiği, ortak bir noktada buluşturduğuna dair kanıt niteliğinde.
Tae’nin sesini anlatan bir kelime henüz doğmadı sanırım. Dinledikçe etkisinden bir süre çıkamadığımız o sürükleyici ses…
…yaptığı mükemmel cover’lar…
…ve bize dans ile ses yeteneklerinin ne kadar harika olduğunu bir kez daha gösterdiği, en son yayımlanan solo şarkısı “Singularity”.
Konserlerde ve şovlarda gösterdiği bu solo performansıyla bizlere ufak bir kalp krizi yaşatmıştı kendisi. Öylesine muazzam bir performans gösterdi ki bize, gözlerimiz onda kilitli kaldı.
Diğer 6 kardeşi gibi kendini geliştiren, yerinde saymayan, sürekli çabalayan ve hep elinden gelenin en iyisini yapan meleğimiz; Kim Taehyung. Hayatımıza girdiğin ve bizi sesin ile yatıştırdığın için teşekkürler. BTS ve ARMY’i samimi duyguların ile mutlu ettiğin için, her zaman sevgini üstümüzde hissettirdiğin için, mor renkli dünyan ile gökyüzümüze ışıltı kattığın için, kelimeleri kifayetli kıldığın için, zor zamanlarımızda destek çıktığın için ve bizimle olduğun için teşekkürler. İyi ki varsın. İyi ki güzel 6 prensimizin kardeşi oldun. İyi ki dünyamızı aydınlattın, renk kattın. Doğum günün kutlu olsun! ARMY ve BTS ile nice senelerin olsun güzel kalplimiz. Mutluluk dolu yollarda el ele yürüyelim, umut dolu kapılardan beraber geçelim! Seni çok seviyoruz. Morun sonsuzluğunda hep beraber ilerleyelim. Seni morluyoruz, hep gülen tarafımız ?
- Gülüşü ile kış güneşi misali buzlarımızı eriten,
- Kusursuz, şirin yüzü ile bizleri hayran bırakan,
- Duygu yüklü sesi ve eşsiz dansı ile bizi çok farklı diyarlara götüren,
- Tarzı ve mimikleriyle cezbeden,
- Oyunculuğu ile yeteneklerinin sınırsızlığını kanıtlayan,
- ARMY’lere ve BTS’e sevgisi hiç azalmayan,
- İyiliğin ve masumiyetin tanımı olan mor kalpli prensimiz iyi ki doğdun! Yeni yaşında bütün güzellikler seninle olsun! ?
~Tomorrow
Sitemizin editörlerinin kişisel olarak hazırladıkları köşe yazıları.