Red Velvet’ten Irene‘ın erkek hayranlarının okuduğu kitap nedeniyle fandoma cephe alıp, tartışmalara neden olan roman.
17 Ekim‘de Jung Yu Mi ve Gong Yoo‘nun beyaz perdeye uyarlanmasında başrolde yer alacakları açıklanan roman.
Kısacası Kore’nin gündemine bomba gibi düşen roman.
Şahsen bu yazıyı yazmamın amacı bir romanın daha beyaz perdeye uyarlanacağı haberi oldu. Kore’de bu kadar ses getirmiş bir romanın hem tartışmalara neden olmasının alt metnini daha iyi anlamanız, hem de beyaz perdeye uyarlanacağı haberiyle konuyu merak edenleri daha fazla bilgilendirmek. Uzun bir içerik olduğu için tamamını okumak istemeyenler için yazının başlıklarını şu şekilde;
1. Kitaba dair genel bilgiler
2. Siyaset ve tartışmalara neden olması
3. Kitabın içeriğinden alıntılar
4. Yazar Cho Nam Joo’nun röportajı
1. Kitaba Dair Genel Bilgiler
Bugün Kore toplumundaki kadınların durumunu anlamak isteyen herkes için, 2016 yılında Cho Nam Joo (Minumsa) tarafından yazılan feminist roman Kim Ji Young, gerçekçi bir genel bakış sunuyor.
Ancak yakın tarihli bir yayın olduğu için romanın İngilizce çevirisi mevcut değil. Dolayısıyla bu yazıda romanda ele alınan bazı temel konulara değinilecektir.
Kitap Ekim 2016’da yayınlandı. 192 sayfa. Yazılma amacı feminizm ve cinsiyet eşitliği fikrinden habersiz olanlara karşı farkındalık yaratmaktır. Alışılmışın dışında bir kitap. Çünkü bir romandan ziyade daha çok anekdotlar bütünü gibi. Kim Ji Young çevresindeki herkes gibi üniversiteye giden, iyi bir iş sahibi olan, iyi bir erkekle tanışıp evlenen, çocuğuna bakmak için işinden ayrılan, 33 yaşında bir ev kadınıdır. Okuyucular, Kim’in çocukluk döneminden yetişkinliğine kadar tipik Kore hayatını ve yaşadığı tüm olaylardan sonra psikiyatrik tedaviye kadar uzanan süreci görür. Yani hikayede aslında uçsuz bucaksız maceralara dalan, fantastik bir karakter yok. Ama işte tüm mesele de bu zaten! Koreli kadınların günlük yaşamlarında meydana gelen ortak deneyimleri duru, yalın ve sakin bir uslüpla anlatıyor olması. Her zaman var olan ama yakın zamana kadar sorun olarak düşünülmemiş olan şeyleri ortaya dökmesi.
Kore’de 80’ler ve 90’larda kadınlar. Hatta ülkenin genelinde en çok kullanılan soyadı Kim’in hikayesi. Kadın okuyucular, Kim’in hayatını okurken kendi hayatlarının bir döneminde yaşadıkları zorlukları görüyorlar. Erkek okuyucular ise daha önce sadece küçük parçalarda gördükleri bir tarafı. Kitabın popülaritesi, yıllar boyunca biriken Koreli kadınların acısını sembolize ediyor olmasından geliyor. Bu kurgu olabilir ama Kim’in hayatı Cho’nun hayal gücünün bir göstergesi değil; Romandaki her ayrıntı ve olay hükümet, gazete makaleleri, araştırma ve röportajların istatistiklerine dayanmaktadır. Evet bu bir hikaye ancak aynı zamanda da “Kore’de kadın olmanın” en net kanıtı.
Aslında kitap yayınlanmasının ardından hemen çok satanlar arasında yer almadı. Genç feminist edebiyatında bir eğilime öncülük ettiği için 2017‘nin başında okuyucuların sosyal medyadaki yorumları ile tartışmalara konu oldu. 19 Mayıs‘ta, Adalet Partisi’nin lideri Roh Hoe Chan kitabı, “Kim Ji Young Born 1982’yi kucakla” yazan bir mesajla, Başkan Moon Jae In‘e hediye olarak verdi. Kitabın satışları arttı. 270.000‘in üzerinde kopya sattı. Şu anda hala Seul’deki kitapçılarda sergileniyor.
2. Siyaset ve Tartışmalara Neden Olması
Birçok kadın seçmenin beğenisini ve desteğini kazanmak isteyen, özellikle erkek siyasetçiler arasında kitap popüler olmuştur.
Yukarıda ülkenin Başkanına sunulduğunu söylemiştik. Kore’nin iktidardaki Demokrat Partisi’nden bir milletvekili olan Keum Tae Sub‘da kitabı geçen yıl Ulusal Meclis’teki diğer 298 üyeye hediye olarak verdi. Keum meslektaşlarına; “Bundan on yıl sonra, Kim Ji Young’ların 1992’de doğduğu ve umutsuzluğa düştüğü bir dünya yaratmasınlar.” notunu yazdı.
Komedyen Yoo Jae Suk gibi şov dünyasının ünlü erkekleride kitabı okuyup onayladı. Fakat Güney Kore’de #metoo Harekatı kapsamında birçok ünlünün, siyasetçinin ismi soruşturmada geçti. İşte bu soruşturmalarda ismi geçen kişiler dahi ironik bir şekilde kitaba övgüler yağdıranlardı. Örneğin bunlardan biri cinsel taciz suçlusu olarak hakkında soruşturma başlatılarak görevinden alınan eski Güney Chungcheong Eyaleti valisi An Hee Jung.
Yerel Hankyoreh Gazetesi‘nin köşe yazarı Lee Seung Han, “Böyle adamlar asla Başkan Moon Jae In seviyesinde olamamış, komedyen Yoo Jae Suk’un imajını lekeleyememiştir. Onlar öfkelerini kusmak için savunmasız olduklarını düşündükleri kişileri stratejik olarak seçtiler.” yazdı.
4. Kitabın İçeriğinden Alıntılar
Young Kim sistemli bir feminist olarak savaşmıyor. Eski müşterisi onunla içmeye gittiğinde, ayağa kalkar ve kafasına bir içki fırlattıktan sonra olay çıkarır. Genç kadın ofis çalışanlarının yaptığı gibi seksist yorumlara da katılıyor. Çünkü o ataerkil toplumda yetişen genç bir kadın.
***
Ji Young Kim’i 3 yıllık evliliği ve bir kız annesi olması ile şimdiye kadar tanıttık. Ancak zamanla garip davranmaya başlıyor. Kendi sesini ve kişiliğini tamamen yitirmiş gibi başkalarının kişiliğini – önce annesini ve sonra ölen bir arkadaşını – kendi kimliğiymişçesine taklit etmeye başlıyor. Toplum kahramanımızı yavaş yavaş deliliğe sürüklüyor ya da en azından akıl sağlığı için ciddi bir tedaviye ihtiyacı olan birine dönüştürüyor.
Ji Young hayatı boyunca birçok şey yaşıyor. Ve büyüdüğü toplumu gösteriliyor. Aslında bu durum birçok kadının yaşayıp deneyimlediği şeyler ve ilk bakışta dikkate değer görünmeyebilir. Fakat yansımalara bakıldığında, kadınların günlük olarak uğraştıkları inatçı cinsiyetçiliği ortaya koyuyor. Hikaye Seul’de geçiyor olsada bazı konular sadece Koreli kadınlara özgü olmayabilir.
***
SORUNLAR CHUSEOK’TA BAŞLADI
Sorun Ji Young, kocası ve kızıyla Şükran Günü Busan Chuseok’a aile ziyaretine gitmeleri ile başlıyor. Bu tatilde ailenin erkekleri, eğlenip, içerken ev ahalisini ziyarete gelen tüm aile bireyleri ve arkadaşları için kadınlar mutfağa girer. Kayınvalidesiyle mutfakta yemek pişirmek zorunda kalan bir çok evli kadın için belki de yılın en stresli ve korkutucu olaylarından biri budur…
Ji Young mutfaktayken kayınbiraderi gelir ve misafirleri şımartmaktan ziyade hazır yiyeceklerin satın almasını önerir; çünkü annesi ve Ji Young için çok fazla iş çıkacağını bilir. Ji Young’ın kayınvalidesi üzülür. Çünkü ailesi için yemek yapmayı sever. Yinede Ji Young’a döner ve yardım ederken yorulup yorulmadığını doğrudan sorar.
Elbette Ji Young bu soruya dürüstçe cevap veremez.
Ancak, Busan’da trafik sıkışıklığında 5 dakikadan daha uzun bir süre bekliyor mu? Tüm zamanını kayınvalidesiyle birlikte yemek pişirerek geçirmek zorunda mı? Oysa vakit ayırması gereken küçük bir kızı var. Kendi ailesi Seul’de yaşıyor. Sanırım onun gerçek hislerini tahmin edebilirsiniz.
Fakat sosyal olarak kabul görünen cevap, yorgun olmadığını ve yardım etmekten mutluluk duyduğunu söylemesi olabilir. Ve bu aileninde beklediği cevaptı.
Bu yüzden gerçek cevap ile herkes ŞOK.
Çünkü Ji Young tatil günlerinde hep kocasının ailesinin yanındadır. Üstelik kendi ailesini görmesine asla izin verilmez. (Evli kadınların birçoğu bu konudan şikayetçidir.) Ji Young’un sözleri kayınpederini kızdırır.
Fakat kocası, bir şeylerin yanlış olduğunu anlamalıydı. Çünkü Kim Ji Young kendi annesinin kişiliğiyle kayınvalidesine hitap eder. Seçtiği kelimeler kendisininkine benzemez. (Bu sözleri kendi onun karakteri söyleyemez!) Tartışma alevlenince kocası onu hızla evden çıkarır ve Seul’a geri dönerler. Bu Ji Young’un doktora götürülmesinin ve terapinin başlangıç zamanıdır.
***
ERKEK & KIZ ÇOK FARKLI
Peki onu doktorluk eden deneyimler ve durumlar nelerdi?
Tabiki karakterimizin çocukluğuna inmeliyiz. Çocuklukta kendi evinde, okulda, erkek ve kız çocuklarının farklı muamele gördüklerinin farkına vardığı zamanlarda bu durum başlar.
Kim Ji Young, küçük bir evde anne babası, ablası, erkek kardeşi ve büyükannesi ile büyüdü. Kız kardeşler, büyükannelerinin değerli erkek torununun eşyalarına dokunduklarında azarlanacaklarını çok iyi biliyorlar. Yemek saatlerinde aile üyeleri önem sırasına göre -baba -oğul -büyükanne ve kızlar şeklinde otururdu. Eğer iki kek varsa, erkek kardeş bir bütünü yerken, kızlar bir taneyi aralarında paylaşmak zorundalardır. Ve bu her zaman böyle oldu. Ancak buna rağmen kızlar bu konuda kıskançlık etmediler ya da üzülmediler. Çünkü bu farkı “normal” olarak kabul ettiler.
KADINLARA KARŞI ÖZEL KADINLAR
Erkekler ve kızlar diğer KADINLAR tarafından sıklıkla farklı şekilde büyütülürler. Ji Young’un babaannesi erkekleri ailenin kaidelerinin üstüne koyar. Dedesi işe yaramadığında babaannesi asla şikayet etmedi. Kadınlaştırıcı bakış açısıyla onu dövmediği andan itibaren iyi bir koca olduğuna inanıyordu! Ve dedesi para kazanamadığı zamanlarda ailesini desteklemek için babaannesi evlere temizliğe gitti ve diğer işlerde çalıştı.
Ji Young’un annesi ilk çocuğunu doğurduğunda -Ji Young’un ablası- erkek bir çocuk doğuramadığı için kayınvalidesinden özür diledi. Bu fedakar babaannenin cevabı ise; “Boşver. Bir dahaki sefere oğlan doğurursun.” oldu.
Ji Young doğduktan sonra, annesi bir oğlu olmadığı için çaresiz kaldı. Başka bir kıza hamile kaldığında ise kürtaj yaptırdı. (Yazar, bu tür kürtajların 1980’lerdeki nüfus eğilimine bakıldığında kızlara göre daha fazla erkek çocuğu olmasına yol açtığını söylüyor. 90’lı yıllarda sorun o kadar büyüdü ki, hastanelerde çocuğun cinsiyeti anne karnında iken belli olmasına rağmen ailelere açıklanmaması için devlet politikaları oluşturuldu.) Ji Young’un annesinin sonunda bir oğlu olduğu ve nihayet huzura erebildi.
KABUL EDİLEN CİNSEL TUTUM
Yetişkin Ji Young, cinsel tacizi yaşamının bir parçası olarak kabul etmesi gerektiğini öğrenir.
Üniversiteden mezun olduktan sonra bir iş görüşmesine için taksiye biner. Ancak şoför günün ilk müşterisi olarak bir kadını arabasına almak istemiyor. (Bu Korelilerin günün ilk müşterisinin günün geri kalanındaki şansı belirlediği yönündeki batıl inançlarından biridir. Kadınlar bir sıfır geride.)
İş görüşmesinde adaylar üç kişilik gruplar halinde alınıyor. Ji Young ve diğer iki bayan adaya sorulan soru,
“Bir müşteri ile görüşürken sizi uygunsuz bir şekilde dokunmaya başlarsa tepkiniz ne olur?”
Kadın çalışanlar bununla başa çıkmak için bir yol bulmak zorunda kalacaklar.
Soru ilk önce Ji Young’a sorulur. Hazırlıksız yakalandığı bir soruydu bu. Ji Young bu durumdan kurtulmak için tuvalete gitmesi gerektiğini ya da bir şekilde müşteriden uzaklaşmak için yollar arayacağını söyler. İkinci adayın önerisi ise daha agresiftir. Bunun CİNSEL TACİZ olduğunu ve yasal işlem yapmakla tehdit edeceğini söyler.
Üçüncü adayın ise cevabı düşünmek için daha fazla zamanı vardı. Ve o da müşterinin böyle bir davranışta bulunması için onu teşvik edici bir şey yaptıysa, bunu düzelteceğini söyler. Yani ona cesaret verici bir davranış. Göğüs dekoltesi ya da mini etek giydiyse kendini suçlayacağını söyler. İkinci aday, bu cevaptan çok etkilenerek tepki verirken Ji Young, şirketin aradığı cevabı merak ediyordur.
Ancak sonuçta bunların hiçbirisi işe yaramaz.
GİZLİ KAMERALAR (Kore’de güncel bir konu)
Ji Young nihayet küçük bir yapım şirketinde işe alınır. Ancak ailesinin baskılarına daha fazla direnemez ve bir çocuk sahibi olmaya karar verir. Aile üyeleri iş kurdukları ve kayınbiraderleri de Busan’da yaşadığı için evde ona yardım edecek kimse yoktur. Bebeğine bakmak için işinden ayrılır.
Ayrılmış olsada işini özler ve neler olup bittiğini öğrenmek ister. Kadın iş arkadaşlarından biri ziyaretine geldiğinde, kadınlar tuvaletinde şirketinde tavanında gizli bir kamera bulunduğundan daha sonra kamerayı buraya yerleştiren suçlunun yakalandığını söyler. Suçlu kim çıktı dersiniz? Çok ironik olacak ancak suçlu binanın genç güvenlik görevlisi çıkar. Ancak sapıklığını sadece kendi kendine yapmakla kalmaz herkesin görmesi için tuvalette çekilmiş görüntüleri yetişkinlere yönelik bir web sitesine yükler.
Ofisteki erkeklerden biri, siteyi ziyaret ettiğinde kadın meslektaşlarını tanır. Fakat durumu polise ya da patronlarına ya da herhangi bir yetkiliye anlatmak yerine görüntüleri erkek iş arkadaşlarına anlatır. Kadın çalışanların o katta bulunan tuvaleti hiç kimse KULLANMAYACAK emri çıkar. Olay açığa çıkınca orada çalışan kadın personelin bir kısmı travmalar geçirirken bir kısmı psikolojik tedavi için ilaç kullanmaya başlar ve bir kısmı da artık o şirkette çalışmaz.
Soruşturma devam ederken erkek meslektaşları da araştırılıyor. Ancak onlar yanlış bir şey yapmadıklarına inanıyorlar çünkü kamerayı tuvalete onlar koymamışlar. Ve görüntüleri de onlar yüklemediler. Sadece onlara baktılar ancak hiçbir şey söylemediler de…
MİSOFONİ – TOPLUMDA SES YOK
Kitabın sonunda yapılan bir derlemede, kadın araştırmaları uzmanı Ji Young’un sesini duyuramadığı düzensiz bir toplumda yaşamak zorunda olan ortalama kadını temsil eden bir karakter olarak tanımlıyor. Ve tüm bunlar onun akıl hastalığını kaybetmesine neden oldu. Çünkü duygu, düşünce ve hislerini açığa çıkarmak için başka başka insanların kişiliklerin bürünüp durdu.
Kitapta Ji Young’un söylemek istediği cümlelerin birkaç örneği var ancak o kelimeleri dahi söyleyemiyor.
Üniversite öğrencisi olan Ji Young, bir gece gezmesinde romantik bir ilişki yaşar. Ancak çevresine bunu söyleyemez. Çünkü “Kimsenin çiğneyip tükürdüğü sakız olmak istemez”. (Bir erkekle çıktıktan sonra diğer erkek öğrenciler onu “sakız” olarak kabul eder). Ertesi gün kendi kendine düşünür. Etrafındakiler yorgun gözüktüğünü ve iyi uyuyup uyuyamadığını sorar. Ji Young diyor ki, ‘Sakız‘ nasıl iyi uyuyabilir? Ama tabiki arkadaşlarına hiçbir şey söylemiyor.
BARDAĞI TAŞIRAN SON DAMLA
Son anekdot, parktaki bankta oturan Ji Young bebek arabasıyla ilgilenirken yanına bir kadın geliyor ve muhabbet ediyorlar. Kadın iş aradığını söyler. Ji Young bebeği uyuduğu için iki dakika kahve içmeyi mutluluk sayıyor. Daha sonra eski ofis arkadaşlarını görüp onlara içten içe imreniyor. Ancak daha sonra eski bir erkek arkadaşı yanına gelip artık çalışmadığını öğrendikten sonra, “Kocanın parasıyla kahve almalısın” dediğini duyuyor. Ona “mam-chung” yani parazit anne (Çocuklarını bir bahane olarak kullanarak başkalarına saygısızlık yapan anneler için kullanılan aşağılayıcı bir terim) deniliyor. Kitabın bu bölümünde parazit anneler hakkında daha çok bilgi var. Yine Ji Young, bu adamla yüzleşemez. Parktan kaçıyor, aslında onu tanımayanlar bile artık ‘parazit’ olarak etiketlemişti. Eminim ki hemen hemen hepimizin (sadece kadınlar değil) bir şey söylemek isteyip söyleyemediğimiz durumlar olmuştur… Ama bunun sebebi nedir? Yüzleşme korkusu mu? Başkalarının bizim hakkımızda ne düşüneceği korkusu mu? Toplumdan dışlanma korkusu mu?
Bu etiketlenmeler – belki de bu toplumda gerçekten birileri “parazit”tir veya “sakız”tır ? Kitapta çok açık olan bir şey va ki o da Ji Young’un düşündüklerini endişeli görmesidir. Travma geçirir. Ve bu ilk defa değil. Ailesindeki yaşlıların yorumları, gerçekten hazır olmadan önce onu bir bebek sahibi olmaya iter. İşyerinden hamile izni alacak ve hamile kadınların sahip olduğu diğer haklardan dolayı endişe duyuyor çünkü özel muameleye maruz kalacağı için diğer iş arkadaşları ona kızmaya başlayacaklar. Umutsuzca herkesi memnun etmeye ve uyum sağlamaya çalışırken yumurta kabukları üzerinde yürüyor gibi. Herkesin kendisini yargılandığı ve yakından izlediğini hissettiği bir toplumda yaşıyor. O, her engeli aşacak tipik serseriye bir çocuk kahramanı değil. O gerçek. Ve bu çok sinir bozucu!
4. Yazar Cho Nam Joo’nun Röportajı
06 Eylül 2017 tarihli röportajdır.
Soru: Kitabın popülaritesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Cevap: Annem bana şu haberlerden bahsetmişti:. “Başkan bile kitabı okumuş.” diye. Ben de böyle öğrendim. Yine de benim için pek birşey değişmedi. Çünkü popüler olan yazar değil, kitaptı.
Soru: Kısa bir süre önce size yayıncınız tarafından bir ödül verildi. Ve 20 milyon (17.700 $) kazandınız. Kitabınızla kazandığınız parayla çok şey yapabildiniz mi ?
Cevap: Televizyon programları için senaryo yazarı olarak çalışırdım. Ancak evle ve çocuklarla ilgilenmek için işi bıraktım. Ve evde kaldığım sürece para kazanamaz hale geldim. Çalışmadan elinize gelen parayla kendi kazandığınız paraya karşı tutumunuz farklılık gösterir. Açıkçası, “Kim Ji Young”u yazmadan önce yazı yazma işinin benim için bir kariyer olacağını düşünmüyordum. Çünkü eğer bu bir kariyerse, o zaman onunla yaşamak zorundasın. Artık yazıya daha çok güvenmekteydim, profesyonel bir roman yazarı olabileceğimi düşünmeye başladım. Hikaye yazmak konusunda daha ciddi düşünmemi sağladı.
Soru: Kitabın bir romandan ziyade belgesel gibi olduğunu söyleyen bazı eleştiriler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Cevap: Kitapta anlattığım herşeye istatistiklerle dipnotlar ekledim. Ve açıkçası insanların bir roman olarak göremeyeceği konusunda biraz endişeliydim. Ama sıradan bir hayat yaşamanın neye benzediğini göstermek isterdim. Belki de ortalama Koreli kadına göre kitap gerçekte biraz daha iyiydi. Kitabın hangi rafta yer aldığının benim için bir önemi yok. Sadece bu yöntemi kullanmaya karar verdim.
Soru: Feminist bir roman yazmak için belirli bir nedeniniz var mı?
Cevap: Bir keresinde kızımı bebek arabasıyla parka götürdüm ve elimde bir fincan kahve tutuyordum. Daha sonra muhtemelen öğle yemeği için mola veren bir grup işçiyi duydum. Bana “momchung” [Çocuklarını bir bahane olarak kullanarak başkalarına saygısızlık yapan anneler için kullanılan aşağılayıcı bir terim] dediler. Kadınların erkeklere kıyasla nasıl daha rahat yaşadıklarından bahsediyorlardı. O zamanlarda da bir ünlü, feminizmin İslam Devletleri’ndeki durumu hakkında demeç vermişti. Zaten toplumsal cinsiyet ayrımcılığını çok ciddiye alıyordum. Ve bu iki durumu deneyimlediğimde bir şeyler yazmam gerektiğini düşündüm.
Soru: Hikayenin yazılmasının sadece iki ay sürdüğü söyleniyor. Kendi hayatınızdan alıntı yaptığınız bir hikaye olduğunu düşünüyor musun?
Cevap: Kim Ji Young’un hayatı benim yaşadıklarımdan çok farklı değil. Bence bu yüzden çok fazla detaya inmeden hızlıca yazabildim. Kadınlar hayatlarında az çok aynı deneyimlere sahiptir. Mesela, hiç tanımadığınız bir adamla ıssız bir sokaktan geçiyor olsanız ve o adam size özellikle bakmıyor olsa bile, kendinizi tehdit altında hissedersiniz. Bu romanda bu tür şeyleri bir araya topladım.
Soru: Kadın okuyucular nasıl tepki gösterdi?
Cevap: Bazıları gerçek sorunlardan tamamen habersiz olduklarını, bazılarının ise bu durumlardan rahatsız olduklarını ve kendilerini tedirgin eden şeyler olduğunu ancak düşüncelerini yüksek sesle söyleyemediklerini ifade ettiler. Kimiyse bunların gerçekte cinsel ayrımcılığın örnekleri olduğunu ve bu tür şeylerin toplumda büyük sorunlar olduğunu söyledi.
Soru: Her zaman feminist biri miydin?
Cevap: Tıpkı Kim Ji Young gibi, problemlerin gerçek problemler olduğunu bilmeden büyüdüm. Benden çok daha büyük bir ağabeyim var. Ve aramızda bir iki yaş olan bir ablam var. Annem çalıştığı zamanlarda, ablam ve ben çok küçük yaşlardan itibaren hem babamın hemde ağabeyimin yemeğini kontrol etmeliydik. Yetişkin olduğumuzda da bu durum devam etti. Bu bir çeşit adaletsiz olsada çok doğal bir şeymiş gibi bize empoze ediliyordu. Bize böyle hissetmemiz gerektiği öğretildi. Bir kız olarak ortaokula, liseye ve üniversitesiteye gittim. Ve cinsel ayrımcılığın doğasını yine anlayamadım. Üniversiteden mezun olduktan sonra iş bulmaya, evlenmeye ve kurallarla uğraşmaya başladığımda değişmeye başladım. (Kore gelenekleri çok ataerkildir. Ve evlenmiş bir kadın başka bir şey yapmadan önce kurallara tabi kalarak kocasından izin alması gerekir).
Soru: Sizi bu düşüncelere iten olay neydi?
Cevap: Bir yayın istasyonunda çalışırken, şirket içindeki hiyerarşiden bağımsız olarak masayı kurmak, peçeteler ve kaşıkları koymak gibi görevleri hep kadınlar yapıyordu. Bir keresinde, ekibin tamamı için yemek siparişi verdiğimizde, bir erkek meslektaşım hiç kimsenin sipariş vermediği bir mağazadan sandviç sipariş etmemi söyledi. Bunu neden yapıyorum? diye sorguladım. Sonrasında, buna benzer her durumu garip görmeye başladım.
Soru: Durumun farkına varmaya başladığınızda çok fazla sorun gördünüz mü ?
Cevap: Bu, bazı erkekleri çok rahatsız edebilir, ancak bu durumları normal olarak algılayışımıza derinlemesine bakmak gerektiğini düşünüyorum. Sosyal güvenlik numaraları neden erkekler için “3”ken kadınlar için “4” ile başlıyor? Kadınlar, erkekler tarafından reddedildiklerinde neden öfkeleniyorlar? Ama reddedilince herkes sinirlenmez mi? Öyle olabilir ancak ilişkilerde erkeklerin kadınlardan daha büyük söz sahibi oldukları doğrudur.
Soru: Sıradan evlerdeki durumlar hakkında nasıl hissediyorsunuz?
Cevap: Sevecen bir baba kızının erkek arkadaşıyla ilk kez tanıştığı zaman, onun üzgün olduğunu, hatta ona kızgın olduğunu söylemesi çok yaygın bir durumdur. Ancak bence bunun nedeni, ataerkilliğe çok alışkın olmamız ve erkeklerin kızları ya sahip oldukları ya da baba merkezli yerel yapının bir parçası olarak görmeleridir. Anneler oğullarının kız arkadaşları olduğunu duyduklarında tepkileri biraz farklı oluyor.
Soru: Bu köklü cinsiyetçiliğin nedeninin ne oluştuğunu düşünüyorsunuz?
Cevap: Doğumdan itibaren süre gelen herşey.
Soru: O zaman bu durumun nasıl dengeleneceğini düşünüyorsun?
Cevap: Cinsel ayrımcılığı yasadışı hale getiren ilk yasa 1999 yılında kabul edildi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Bakanlığı ilk olarak 2001 yılında kuruldu. Ancak dürüst olmak gerekirse, gerçekten hiçbirşey çok fazla değişmedi. Ya da belki de bu, işleri daha önce yapmadığımız konular olarak görmeye başladığımızdan dolayı, hiçbir şeyin değişmediğini düşünüyoruz. Hangisi olursa olsun, farkındalığımızı genişletmeliyiz. En sevdiğim Amerikalı yazar Rebecca Solnit, seks suçlarıyla ilgili kitaplarından birinde, erkeklere karşı olumlu olan kararların kadınları toplumda daha küçük hissettirdiğini ve erkek-kadın ilişkisine daha fazla dengesizlik getirdiğini yazmıştı. Bende aynı fikirdeyim. Seks suçlarına yönelik cezalar çok katı olmalı.
Yazarın kitabını yazma nedeni ve içeriğini bu röportajı ile şeffaf bir şekilde açıkladığını düşünüyorum. Filmle birlikte daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşacak olan bir kitabın uyarlamasını bekleyip göreceğiz!
Kaynak: Joongany&koreaherald&koreatimes srok vb.
Sitemizin editörlerinin kişisel olarak hazırladıkları köşe yazıları.