Doğduğumdan beri her zaman obezite riski taşıyordum. Ama yazar olma hayalim vardı, bu yüzden hiçbir zaman bedenimden nefret etmedim. Şişman göbeğim üzerinden umutsuzluğa kapılmak yerine kafamda kurduğum hayallerle mutlu olmayı severdim.
Ve bu yüzden anoreksiya* hastalarını anlayamıyordum. Kendilerine acı çektirecek kadar görünüşlerine nasıl bu denli takıntılı olabilirlerdi ki? Orada birçok güzel hikaye var. Hayatım boyunca benimle hiçbir ilgisi olmayacağını düşünürdüm.
Ama ben de büyüdüm. İlkokuldan mezun oldum ve okul üniformalarına alıştım. Aniden, tüm kızlar bedenlerine takıntılı olmaya başladı ve erkekler, kızların arkasından vücutları hakkında değerlendirme yapıyordu. Tombul bir çocuk olan ben, gizlice bir alay konusu oldum ama sıska çocuklar başkalarının kıskandığı kişiler haline geldiler.
Bu, beni bedenime bakmaya itti. Aynada toplumun idealinden uzak bir görüntü vardı. Vücudumdan nefret ettim. Kendimi aynadan uzak tutmaya başladım ve sadece siyah, bol giysiler giydim.
Liseye geçtim. Bir keresinde aşırı acı çektim ve aniden 5 kilo kaybettim. 159 cm boyum vardı ve 59 kiloydum. Mutlu hissettim. Elimin arkasındaki kemiklerin belirgin olması ile bu denli mutlu olmam deli bir insan izlenimi vermez mi? Buna ayak uydurarak hızlandım ve diyet yapmaya başladım.
Kilom her geçen gün daha fazla azaldı. Karbonhidratı kestim; 49, 48, 47, sadece sebze yemeye devam ettim; 46, 45, henüz memnun değildim. 45,44, daha fazla aç geçen günler; 42,41,40 ve şimdi kendimi neredeyse sadece su ile tok tutuyorum.
Bu cehennemde yarım sene boyunca devam ettim. Daha önce internette gördüğüm ince kollara ve karınca gibi bele sahip olunca mutlu olduğumu düşünmüştüm. Ama gücüm tükeniyordu ve yürümem bile zorlaşmıştı. İlk defa o zaman, anoreksiya olduğumu fark ettim.
39, 38, 37, vücudumdaki herhangi ufacık bir yağlanmayı bile affedemez hale geldim. Arkadaşlarımla dışarıda yemek yemiyordum, ilişkilerim berbat olmuştu ve tabii derslerim de. Ama tekrar kilo almayı göze alamazdım. Bir öğünde sadece bir tane muz yiyerek, günde sadece 300 kalori alarak yaşamaya devam ettim. Daha fazla yediğim zaman kendimi zorlayarak kusabildim.
Bir gün, klozetin üstünde tutunurken boğazımdan kan geldiğini gördüm ve daha fazla dayanamayıp gözyaşlarına boğuldum.
Bir zamanlar sevdiğim hayat buhar olmuştu. Romanları seven hafif tombul kız, diyetine takıntılı hale gelmişti; kemiklerini kontrol etmek için her gün bacaklarını ve bileklerini tutuyordu, kusuyordu ya da 4-5 saat koşarak kendine işkence ediyordu. Sevdiğim o hikayenin sadece bir satırını bile yazamıyordum.
Son sınıf oldum. Sağlığım için kendimi kilo almaya zorladım. Kendimi teselli ettim, zorladım ve 48 kiloya ulaşınca çok ağladım. Daha sağlıklı oldum ama içimde kendimi bir domuz gibi düşünüyordum. Çalışmaya odaklanmak zordu. Yonsei Üniversitesi benim uzun zamandır hayalimdi ama gün boyu vücudumu düşünmekten notlarım düşmüştü. Rehber öğretmeni, bana Seul’deki düşük dereceli üniversiteleri tavsiye etmişti.
Ölmek istiyordum. Kilo aldım ama kompulsif bozukluğum* aynı kaldı. Her gün aldığım kalori ve besin değerlerini hesaplıyordum. Vücudumun fotoğraflarını çekiyordum ve yağ oranımı kontrol ediyordum. Diğer düşünceler benim aklımdan çıkalı çok uzun zaman olmuştu. Sevdiğim romanlara odaklanamıyordum. Muhtemelen üniversiteye girmeyi de başaramazdım, değil mi? Hayal ettiğim şeyi asla elde edemeyeceğim. Hayatım cehennem gibi oldu. Ölmeliyim.
Birdenbire Youtube’a girdim. O zamanlar Youtube’a girip izlemeseydim, şu an hayatta olabilir miydim? Önerilen videolar arasında BTS üyesi Suga’nın mixtape’i vardı. ‘Agust D’ adındaki mixtape. Etrafta dolanıyordu. Tıkladım. Bunu izledikten sonra nasıl ölmeliyim diye düşünecektim.
Onun müziğini tesadüfen dinleyen bana göre şaşırtıcıydı. Hayatını şarkı sözleri ile söylüyordu. Sadece bir şarkı yüzünden Seul’e gelmeye karar verdi. Yarı zamanlı çalışırken bir motosiklet kazasında omzunu kırdı ancak stajyer olmaya devam etti ve her gün buna katlandı. Banyo zemininde uyudu ve bütün gece müzik besteledi. Acımın ne kadar önemsiz olduğunu hissetmeye başlamıştım.
Hayatını dinledim ve son parça beni şaşırttı. Huzursuz ve yoksul hayatında tutsak kalmıştı, psikolojik rahatsızlığı yüzünden acı çekmişti ve hatta intihar girişiminde bulunmuştu. Tıpkı benim hikayem gibiydi, o yüzden bütün dikkatimi vererek devamını dinledim. Bunu nasıl yaptığını söylememiş ama şarkı sözlerine bakıldığı zaman, bütün o acı veren eski günlerin üstesinden gelmiş gibi görünüyor. “Şimdi gerçekten iyiyim, kahretsin”. Keskin ses tonunda güç vardı. Youtube’dan çıktım ve düşündüm. Bu kişi, muhtemelen benden daha acı verici bir hayat geçirdi. Belki ben de kendi yöntemlerim ile üstesinden gelebilirim.
Telefonumu yere attım. Ön kamerası kırıldı. Soğuk terler akıttım. Artık vücudumun fotoğraflarını daha fazla çekemeyecektim, bu yüzden kompulsif bozukluğum iyileşecek, değil mi? Umarım. Kendimi ayağa kalkmak için zorladım ve kalori defterini çöp kutusuna attım. Ben de umduğum gibi üstesinden gelmek istedim.
O zamandan beri 7 ay geçti. Artık anoreksiya hastası değilim.
Kolay değildi ama her gün iç hastalığımla savaştım. Kelime ezberlerken ellerimin arkasındaki kemikleri fark ederdim ve geçmiş sınav sorularını çözerken vücudumu ağır bulurdum. Anoreksiyam her geri geldiğinde Suga’nın mixtape’ini dinlerdim. Her gün. Neredeyse tüm şarkı sözlerini ezberlemiştim. Ben de yapabilirdim. Etkileyici ritimleri ve çaresiz şarkı sözlerini kulaklarımda bangır bangır çaldım ve gayretini aklıma kazıdım. Yavaş yavaş hayatım tekrar dengesini buldu.
Lise son sınıf olduğum için pek vaktim yok ama şimdi sevdiğim romanları okuyabiliyorum. Çok şükür ki, Eylül’deki deneme sınavında seviye 2‘nin altında hiçbir dersim yoktu. Bazen çok yemek yiyorum, bazen de öğün atlıyorum ama artık bedenim hakkında takıntılı değilim. 51 kilo ile iyiyim. Geriye kalan şey, gelecekte çok çalışmak. Yonsei Üniversitesi’nden Joongang Üniversitesi’ne kadar ilerleyerek kabul başvurusu yazmayı planlıyorum. Kabul edilip edilmeyeceğimi bilmiyorum ama notlarım yükseldi, hatta öğretmenim bile bana destek veriyor.
Suga ile tanışırsam – hayır, Min Yoongi – ona içtenlikle teşekkür etmek istiyorum. Hayatı ve müziğinden vazgeçmediği için, her gün ısrarla yaşadığı için, isminin tanınmasına ve şarkı sözlerinin bana ulaşmasına izin verdiği için ona teşekkür ederim. Seni hayat öğretmenim olarak belledim.
Min Yoongi ile tanışmak zor, bu yüzden umarım bu yazıyı okuyabilir. Umarım, zorlukların üstesinden gelen bir kişi olarak müziğinin acı çeken birini kurtardığını biliyordur. Mixtape’ini dinlemeye ve daha fazlası için takip etmeye devam edeceğim. Eğer Yonsei Üniversitesine girersem, hepsi senin sayende. Her gün senin ve kendim için dua edeceğim ve daha sonra pişman olmayacağım anlar yaşayacağım. Sana minnettarım ve umarım mutlusundur.
Bunu okuyan herkes, umarım siz de zorluklarınızın üstesinden gelecek ve daha mutlu olacaksınız. Teşekkürler.
[+113, -1] Havalı… Ben de kendi içimde hastalığım ve acılarımla savaşabilir ve kazanabilir miyim? Her gün, her gün acı veriyordu. Suga’nın sözleri, kazanabileceğin güç oldu, acıdan kurtulmak için senin iraden ve çabaların oldu, sen gerçekten havalısın! Ben de sürekli, durmadan soru sormaya ve cevabı bulmaya çalışacağım. Suga’nın Mixtape’inden hangi parça olduğunu öğrenebilir miyim?
[+98, -0] Yazarın kendisi de gerçekten harika, havalı biri çünkü.
[+39, -1] Baktığım her zaman gücüne hayran kaldım. Gerçekten de kitap okuyan insanın hali bir başka olurmuş.
[+35, -0] Army’lerin bu yazıları Suga’ya iletebilmesini çok isterdim. Oldukça güç kazanırdı.
[+30, -0] Sanki bir roman okumuş gibi hissettim. Ben de o zorlu zamanlarımda ne zaman bu şarkıyı dinlesem o zulümler bir hiçmiş gibi yok olup iyi hissettirir mi? Söylüyorum, söylemem gerek ki bu gerçekten güç vermiş gibi.
*Anoreksiya: Yaş ve boy olarak uygun olan kilo değerlerinden çok daha düşük bir kiloda olunduğu halde kendini kilolu hissetmesi ve kilo almayı reddetmesi ile karakterize bir yeme bozukluğudur. Aynı zamanda düşük kiloda olunmasına rağmen kilo alınmasının öncelikli bir korku haline gelmesidir. Bu kişilerde fobik düzeyde kilo alma korkusu görülür. Tüm uğraşları yeme ve yemek üzerine odaklanır.
*Kompulsif Bozukluk: Gün içerisinde yaşanan evham ve endişe durumu ile takıntıların, kişinin günlük yaşantısını etkileyen durumlara dönüşmesi olarak tanımlanmaktadır. Kişinin isteğinden bağımsız olarak gelmekte olan birtakım düşünceler kişinin günlük yaşantısında zorluklara neden olabilmektedir.
İngilizce çeviri: ktaebwi
Kaynak: pann
Netizen haberleri, Güney Kore’deki popüler sosyal ağ sitelerinde yapılan tartışmaların Türkçe’ye çevrilmesi üzerine yapılan haberlerdir. Netizen haberlerinde sitemiz veya editörlerimizin herhangi bireysel yorumu bulunmamaktadır. Tamamı çeviridir ve tarafımızdan yapılan herhangi bir ekleme yoktur.