Yurt genelini etkisi altına alan soğuk, acımasız, çetin sınav haftası etkisini yağmurla karışık hüzne bırakınca, uzun süre sadece kalem tutmak zorunda olan parmaklarımı saldım sonunda klavyeye. Sonra bir baktım yine bizim sitedeyim. Zaten arama motoruna dalgın halde ne zaman bir şey yazacak olsam kendimi anında sitede buluyorum… Reflekse bağladı beynim durumu, K, o, enter derken, hoop sitedeyim. Eminim birçoğunuza tanıdık geliyor bu sahne.
Bilmiyorum sizde de oluyor mu, sınavlar kötü geçince içim rahat bir şekilde ne haberlere bakabiliyor ne de dizileri izleyebiliyorum. Dikkatinizi çekiyorum, içim rahat bakamıyorum, izleyemiyorum diyorum, aksi ben istesem de olmuyor zaten. Ben de orta yolu bulayım diye bir mektup daha paylaşmaya geldim ^^
Birazdan inceleyeceğiniz posta 2011’in sonlarına doğru elime ulaşmış ve yine Busan’dan. Paranoyaklaşıp, çalan her kapıya Ptt diye koşmanın haricinde, bu posta için çok bir sıkıntı yaşadığımı hatırlamıyorum. Eve gelip, kocaman bir kutuyla karşılaşınca anında resetliyorum kötü anıları.
Konu ile ilgili diğer yazıları okuma fırsatı bulduysanız eğer bu haritaya aşina olmalısınız. Farklı arkadaşlarımdan olduğu için mektuplar, arada böyle aynı şeyler çıkabiliyor. Bahsettiğim gibi Güney Kore, kültürlerini gözardı etmeden, gösterdikleri gelişmelere paralel olarak kendilerini dünyaya oldukça iyi tanıtıyorlar. Bu işi yapan kurumları dahi var. İşleri ülkeyi tanıtan hoş modern şeyler tasarlamak. Gördüğünüz bu haritanın, bu kurumlardan birinin ürünü olmasının yanında bundan önce incelediğiniz hediyelerin birçoğu yine onların ürünü. Bizimki gibi taşı toprağı altın, reklama bu denli açık bir ülkede bu sektörde iş yapan neredeyse hiç kimse yok. Eğer bu konuda bir lisans eğitimi alırsanız/alıyorsanız kesinlikle değerlendirilmesi gereken bir fikir bence.
Korelilerin kendilerine ait kağıtları olduğunu biliyor muydunuz? Adı Han-ji ! Geleneksel el yapımı Kore kağıtları yani. Rengarenk ve çok çok inceler. İnternette kağıdın nasıl yapıldığı, nerelerde kullanıldığıyla ilgili videolar var, inceleyebilirsiniz. Gelenler Kore’ye özgü şeyler olunca, araştırıp ülke hakkında yeni şeyler öğrenebiliyorsunuz. Bu açıdan benim için oldukça ilginç bir hediyedir. Bu işte de mi parmağınız var dedirten cinsten ^^
Artık neredeyse hiç kullanılmasalar da, eski dizileri hatırlarsınız telefon süsleri pek meşhurdu. Geldiği zamanı düşünürsek oldukça havalı bir hediyeydi ^^
Bakmayın öyle ciddi ciddi çikolata gibi durduğuna, bildiğiniz el aynası o ! Gelenleri ambalajlarından bile çıkaramamış olmam bana da zaman zaman anlamsız geliyor ama elim varmıyor işte. Üstelik kullanmış olsaydım hediyeleri, şimdi size nasıl gösterebilirdim? “İlerde bunları torunlarıma göstereceğim” fantazilerimden bahsetmiyorum bile 😀
Yine arkadaşıma bizim mektup kağıtlarından yakınıyordum ki ne göreyim? Bir sonraki postadan bunlar var. Utanmadım değil yani, o kadar dert yanarsam olacağı buydu !
Bunlar da eğlenceli kırtasiye sektörlerinden parçalar. Çok şirinler değil mi?
Size çok sıradan gelebilir ama mektuplaşmanın beni çok etkileyen tarafları var. Sizi tanıyanlar sadece aileniz ve arkadaşlarınızla sınırlıyken, oturduğunuz yerden, sadece yazdığınız iki satırla hiç tanımadığınız, daha önce hiç görmediğiniz bir insana kendinizi tanıtıyor, varlığınızdan haberdar ediyor olmak bana büyüleyici bir şeymiş gibi geliyor. Sizden kilometrelerce uzakta, bambaşka bir kültürde, dilinizden tek kelime bile bilmese, sizinle en ufak bir ortak noktası olmasa dahi birinin, gününün bir vaktinde sizi düşünüyor olması karnımda kelebekler uçurtuyor benim. Dilinizi bilmese de mektubunuzu beklemesi, gönderdiğiniz şeylere değer vermesi, ülkenizi merak edip dilinizi araştırması… Bunlar sizce de olağanüstü şeyler değil mi? İşte bu anlamda aşağıdaki kağıt parçası, hayatımda aldığım en anlamlı hediyelerden biriydi diyebilirim, beni değerli hissettirdiği için… Hemen aşağısındaki ise Kore sayılarının tanıtıldığı bir kağıt var, sayıları oradan öğrendim. Bu arada yazı stillerinden bahsetmiştim, söylediğim kadar var değil mi?
Şu tabloda ilgimi çeken tek şey yosun! Pilavlarının yanında yedikleri kurutulmuş yosunlara herkes aşinadır. Adı gördüğünüz üzere “Kim” ^_^ Önceleri, “Allah aşkına yosunu kurutup yemek nedir ya?” diyordum ama bizdeki çekirdek çitleme olayına yabancıların bakış açısını öğrenince sustum. Olabilir böyle şeyler, herkesin hayatına kimse karışamaz 😀
Son olarak mektubum. zarfı, kağıdı, yazı karakteri, düzeni, süsleri derken yine kendimden geçeceğim biliyorum. Sizi de sıkmak istemiyorum, buyurun inceleyin. Bakın hele ben mi abartıyorum?
Umarım, zaman ayırdığınıza değen, zevkle okuduğunuz bir yazı olmuştur. Kapanışı bu sefer mektup arkadaşımın elinden yapıyorum. Jestine bakın ya!! Çok tatlı değil mi? Tekrar görüşürüz !!
Editör Notu: Nasıl mektup arkadaşı edinileceği konusunda bir yazı yazmam gerekirdi ama vakit bulamıyorum, kusuruma bakmayın nolur. O yüzden özet halinde anlatacağım. Öncelikle bu iş için orta seviye bir İngilizce’ye sahip olmanız gerekiyor, çünkü malumunuz İngilizce mektuplaşıyorsunuz ve maalesef birçok Koreli, Türkiye Avrupa’da olduğundan, yani İngilizcelerini bizimle geliştirebileceklerini düşündüklerinden bizimle iletişime geçiyor. Ayrıca mektup arkadaşı bulabileceğiniz sitelerin dili de İngilizce. Bu nedenle seviyenizi gözden geçirmelisiniz. Herhangi bir arama motoruna “mektup arkadaşı nasıl bulunur?” diye yazdığınız anda bir çok site çıkacaktır. Bunlardan size en kolay, sade gelenini seçip giriş yaptığınız anda istediğiniz üyeyle iletişime geçebilirsiniz. Öneri isterseniz, ben bu zamana kadar hep “www.penpalworld.com”dan arkadaş edindim. Dediğim gibi İngilizce önemli bir etken, gerisi çorap söküğü gibi geliyor. Keyifli muhabbetler.
HABER&DÜZENLEME : KOREZİN
yaseminn..
Sitemizin editörlerinin kişisel olarak hazırladıkları köşe yazıları.