Merhabalar. Bazılarınız bilir bazılarınız bilmez o yüzden en baştan anlatıyorum… Kısa süre önce Kore’ye gezi amaçlı gittim. 16 gün süren tatilimin sonucunda çok güzel anılarla geri döndüm. Başımdan geçenleri yazmam ve sizlere, merak edenlere anlatmam için köşe yazısı hazırlamamı uygun gördük. Şimdilik sadece olayları anlatacağım, ayrıca merak ettiğiniz herhangi bir şey olduğunda yorumda bahsederseniz sorularınızı yanıtlayacak yeni bir köşe yazısı daha yazacağım. Kapakta neden Choi Jong Hoon var derseniz… Çocuğa karşı kırdığım potlar bini aştığı için bu da bir nevi özür niyetinde 🙂
Öncelikle kaç gün kaldım tam olarak bilmiyorum ama 4-5 gün FNC Ent. önünde nöbetteydim. Sanılan kadar çok fazla fan yoktu ve tek çekik olmayan kız ben vardım. Bu da biraz işime yaradı açıkcası çok kolay dikkat çektim idoller tarafından. Genel olarak öğleden sonra geliyorlar ve 7-8 gibi ayrılıyorlar. Şirketin mesaisi 7 gibi bitiyor çalışanlar ayrılıyor ama çaylakların çıktığını hiç görmedim sanırım gece geç saatlere kadar çalışıyorlar. Bu senenin sonunda çıkış yapacak dedikleri erkek dans grubunun üyelerinden çok şey bekleyebilirsiniz. Çok çalışıyorlar ve gayet iyi görünüyorlar.
İlk gün Nflying ve FTIsland üyeleri ile tanıştım. İlk gördüğüm kişi Cha Hun’du. Çok kısa süreli bir konuşma oldu gerçi. Şirketten çıktı, fanlara selam verdi. Ardından nasıl olduğunu sordum, yorgun olduğunu cafeye gittiğini söyledi. Çantasından siyah bir kaykay çıkartıp öyle gitti. Gerçekten çok havalı gözüküyordu.
Aradan yarım saat geçti geçmedi, duman rengi bir spor araba önümde durdu. Camları filmli içerisi gözükmüyor. İlk başta CEO olduğunu düşündüm çünkü Cheongdamdong111’den hatırlarsınız CEO’nun da aynı arabadan vardı. O yüzden pek ilgi göstermedim açıkcası.
10 dk geçtikten sonra trafiği sıkıştırdığı için sürücü arabayı biraz şirketin giriş kapısına doğru yaklaştırıp park etmek zorunda kaldı. Ve arabanın içinden FT Island basçısı, gönüllerimizin prensi Lee Jae Jin çıktı. Kore’de normal bir durum olarak kontakta anahtarı bırakıp şirkete girdi. Biraz içeride kaldıktan sonra geri geldi ve yan koltuktaki arkadaşına “Senin de gelmen gerekiyormuş, hyung. Hadi gidelim” dedi. Arabayı öylece çalışır bırakıp içeriye geçtiler. Beyaz çorap ve sandalet… Evet üzgünüm ama bu Kore’de çok normal bir durum.
FNC’nin iki girişi var. Birisi her fotoğrafta gördüğümüz o ana kapı, diğeri ise otopark ile bağlantılı olan arka kapı. Aslında otopark kapalı bir alan değil istediğiniz gibi girebiliyorsunuz ama hangi arabanın üstüne oturduğunuza dikkat edin. Ben çok şanslıydım o konuya sonra geleceğim. Jae Jin arkadaşı ile içerideyken arka kapıdan görmediğim bir arabayla Lee Hong Gi geldi. Selam verdikten hemen sonra demirlerin arkasından geçip şirkete girdi. Şirketteki işleri bitince Jae Jin ve arkadaşı arabaya doğru geldiler ki ben de işte tam orada sıkıştırdım. İmza ve fotoğraf istedim ama o menajerleri yanlarında olduktan sonra sizinle konuşabildiklerine şükretmeniz gerekiyor. Çünkü ne imza vermelerine ne de fotoğraf çekilmenize izin veriyorlar. Jae Jin’e klasik sorum olan “nasılsın” diye sorduğumda “iyiyim arkadaşımla çıkıyorum ” dedi. Daha sonra Türkiye’den geldiğimi söyleyince, daha önce konsere geldiklerinden bahsetti. Ardından görüşürüz diyip arabaya bindi. Ama burada hakkını vermem gerekiyor, arabadan mı Jae Jin’den mi bilmiyorum ama böyle karizmatik bir araba kullanma yok.
Bu fotoğraf da Jae Jin arkadaşıyla çıkıp, Hong Ki şirkete girerken. Farkındaysanız direkt bana bakıyor çünkü orada tek çekik olmayan bendim. Kore’de bu çok işinize yarıyor arkadaşlar. Dalgalı saçlarınızı ve iri gözlerinizi son damlasına kadar kullanmanızı tavsiye ederim.
Jae Jin gittikten sonra şirkette sadece Hong Ki kaldı. Ben de başladım beklemeye. Ardından Japon Prilerden biri arka tarafa gidersek daha çok görme şansımız olacağını söyledi. Ben de arka tarafa geçtim. Tam gittim Hong Ki arka kapıdan çıktı ve asansörü beklemeye başladı. Yanında tabi ki de her şeye hayır diyen menajeri vardı. Klasik soruların ve yanımda carcar konuşan Prinin ardından Hong Ki’ye de Türkiye’den geldiğimi bir daha konsere gelmelerini istediğimizi söyledim. O da onayladı ama gelir mi… gelmez mi… öylesine mi dedi bilmiyorum. Yanımdaki Japon Pri sonunda işe yarayıp imza istedi kız Japonca bir iki yalvarma cümlesini kurduktan sonra bizim vokalistimiz dayanamadı kabul etti. Ben hiç boş durur muyum? Kızın peşine takıldım elbette. Kız imzasını aldıktan sonra gitti. Ben kaldım bir başıma Hong Ki ile <3 (elbette ruh gibi her yerden fırlayan menejeri saymıyorum) Hong Ki’ye dönüp “Bana da imza verir misin” diye sordum. Tabi ki de reddetmedi. Ama ben o gün şirkete gitme gibi bir planım olmadığı için yanımda hiç bir şey yoktu, oradaki fanlardan birinden aldığım bir kalemle tabletimin arkasını imzalattım. Elim ayağım karışmış onu da ters tutmuşum zaten. İnsan bazen eline ayağına hakim olmalı.
İmzamı başarıyla ters bir şekilde aldıktan sonra, yakında gideceğimi çok uzun yoldan geldiğimi söyledim. Ne kadar birlikte fotoğraf çekilmek için yalvardığımı size anlatamam. Son anda yumuşadığını hissettiğimde menajeri hayır dedi. Gerçekten menajer de orada emir kulu işini yapıyor biliyorum ama bir an öldürmek istediğim bile oldu. Ama yılmadım, biraz daha yalvarıp bir kere sarılayım dediğimde sanırım o kadar bana acıdı ki; “tamam gel” deyip kollarını açtı. hayatımda bu kadar heyecanlandığım ikinci bir anım yoktur sanırım. Elbette koşa koşa gidip sarıldım. Koşarken yere kapaklanmadığım için kendimi çok şanslı hissediyorum açıkçası. Herkesin merak ettiği o sorunun cevabını veriyorum… Hayır, içki kokmuyordu arkadaşlar. Gayet ayıktı ve kendindeydi. Şirkete de öyle gelmeyeceğini biliyorum. İşine saygı duyan birisi çünkü. Yeni duş almıştı ve saçlarının ucu biraz ıslaktı hala. Parfümü de çok güzeldi umarım yeterli olmuştur.İmzamı aldıktan, sarıldıktan sonra selamlaşıp ayrıldık.
Fotoğrafta kırmızı şapkalı olan arkadaş Hong Ki. O zamanlar saçları hala pembe-siyahtı. Mavili arkadaş ise menajerleri… saygım sonsuz…
Ben hala otoparkta elim ayağım titrer halde beklerken biraz önce park edilen bir arabanın ön yolcu kapısına zar zor, sağ salim gidip yaslanabildim. O araba da yeni gelmişti şoför içinden çıkıp şirkete girmişti ama hayal meyal hatırlıyorum çünkü o sırada Hong Ki ile meşguldüm. Kapıya yaslandım tabletteki imzaya bakıp biraz önce olanları düşünüp aklımı başıma toplamaya çalışıyordum ki, ne kadar süre geçtiğini bilmiyorum, kapı zorlanmaya başladı. Meğer içeride birisi varmış. Ben aniden çekilip eğilip özür diledim. Kafamı kaldırdım ki… Choi Jong Hoon. Sevineyim mi üzüleyim mi bilemiyorum çünkü, Jong Hoon FT Island’daki en kuralcı ve soğuk insan bence. Ve ben yaptığım bütün hataları ona yaptım. Bence beni hiç sevmedi. Özür dilememin ardından çekildim. Şirkete doğru geçti. Yanında menajeri yoktu ama bütün imza foto vs isteklerimi reddetti. Zaten daha sonra öğrendim ki programlanmış durumlar dışında asla vermiyormuş. Ama gerçekten çok yakışıklıydı ve vücudu da gayet iyiydi. Jong Hoon hakkında fazla söyleyebileceğim bir şey yok. Bence grubun sorumluluklarını taşımanın verdiği ağırlıktan kaynaklı böyle. Olsun ben yine de onu çok seviyorum. Bence ben arabaya yaslanıp aval aval tabletteki imzaya bakarken çok eğlenmiştir… Kendimi affettirmişimdir 🙂
Bu günlük bu kadar… çok uzun olduğu için bölümlere ayırıyorum böylece okurken sıkılmayacaksınız 🙂
Sitemizin editörlerinin kişisel olarak hazırladıkları köşe yazıları.