V; şarkı söylerken performans sergiliyor ya da sadece günlük hayatını yaşıyor gibi anlık görüntüler bırakıyor arkasında. Bu görüntüler biriktikçe hayatı bir filme dönüşüyor.
Grammy Ödülleri’ndeki “Butter” performansınızın tanıtımında Olivia Rodrigo ile sahnelenmiş konuşmanız nedeniyle manşetlerde yer aldınız. Sanırım birçok insan ne hakkında konuştuğunuzu merak etti. Eminim bu şartlar altında konuşmak gerçekten zor olmuştur.
V: Bunu bana çok sordular. Kıyafet koreografisi yüzünden orada gerçekten gergindim. Bu durumda kulağına hafif bir fısıltı muhtemelen yeterli olurdu, ama sanırım gerçek bir şey söylemeden sadece “bla bla bla” dedim. O ana kadar, sadece yüzümde gösterebileceğimi veya sahneyi kurabileceğimi düşündüm -ve özellikle bir şey söylememe gerek olmadığını düşündüm- bu yüzden özel bir şey söylemiyordum. Olivia Rodrigo benim de yaptığımın bu olduğunu biliyordu. 10 veya 15 saniyelik bir çekim için sanatçılar özel bir şey söylemek zorunda değiller ve yine de eğlenceli görünmesini sağlayabilirler.
Grammy performansınızı çeşitli acil, hızla gelişen koşullar altında gerçekleştiğini biliyorum, peki nasıl oldu da Olivia Rodrigo ile birlikte hareket ettiniz?
V: Ah, bu Grammy’deki insanlardan programla aynı gün kabul edilen bir öneriydi. Bu yüzden kimin yanında oturacağımı bilmemin hiçbir yolu yoktu.
Böyle bir durumda, her şeyi kurmanız ve doğru duyguyu hemen yakalamanız gerekir.
V: “Now You See Me” filmlerini düşünmeye devam ettim. Sahnedeki performansın gelişme şekli de bana Jason Bourne’u hatırlattı ama Olivia Rodridgo ile konuştuğum için Now You See Me’de insanları onlarla konuşurken nasıl kandırdıkları hissini yakalamanın gerçekten önemli olduğunu düşündüm. Onunla rahatça konuşmam gerektiğini ve konuşurken o fark etmeden kartını çalabilirsem sihir gibi olur diye düşündüm. Bunun gibi şeyler.
Şarkı başlamadan önce harekete geçmeniz ve kartı fırlatmanız, ardından performansı yapmak için sahneye çıkmanız gerekiyordu. Düşünmeniz gereken çok şey olmalı.
V: Evet. Yani konuşmaya devam etseydik, kartı atma zamanını kaçırabilirdim. Ne zaman atmam gerektiğini takip etmek için sürekli kafamdaki vuruşu sayıyordum. Bir, iki, üç, dört, kafamda. Ve Olivia Rodrigo’nun ne dediğini tam olarak bilmek zordu çünkü o sırada iki kulağımda da kulak içi kulaklık vardı. Açıkçası çok gergindim. Kıyafet koreografisini düzgün yapmak konusunda çok endişeliydim ve sahneye çıkmadan önce düşünebildiğim tek şey buydu. Hep birlikte oraya gitmeden hemen önce bir gün ve bir önceki günümüz vardı, bu yüzden her şeyden çok bu konuda endişeliydim.
Provalar sırasında iyi gitse bile, canlı olarak iyi gitmeyeceği türden bir performans.
V: Evet, aynen. Gerçekten endişeliydim, bu yüzden başlangıçta performansın bu kısmına karşı çıktım. Ve prova sırasında da işler pek iyi gitmedi ve sahneye güvenle çıkmamız gerektiğini biliyorduk ama oraya gergin hissederek çıktık. Bu yüzden işleri batıracağımızdan korktum. Yine de yapmaya karar verdik, yani başardık ve tepkiler harikaydı. (güler)
Bu performansa giden yolda çok fazla baskı vardı. Her şey bittiğinde nasıl hissettiniz?
V: “Sonunda bitti. (gülüyor) Gidip diğer sanatçıların performanslarını izlemeliyim ve iyi vakit geçirmeliyim.” Tek düşündüğüm buydu.
Ve V LIVE’da Lady Gaga hakkında konuştunuz.
V: Lady Gaga ve Tony Bennett’in birlikte performans gösterdiği çok fazla video izliyorum. Tony Bennett en sevdiğim caz müzisyenlerinden biri ve Lady Gaga’nın caz icra etme biçimine kesinlikle hayranım. Müziğini dinlemekten gerçekten zevk alıyorum ve “senin bu neslin caz kraliçesi olduğuna gerçekten inanıyorum ve büyük bir hayranınım” dedim.
Son zamanlarda cazla daha da ilgilisiniz? Küçüklüğünüzden beri caz dinlediğinizi biliyorum ama merak ediyorum, sizi eskisinden daha çok sevdiren bir şey var mıydı?
V: Bir şeyi uzun süre seviyorsan, bu his biraz daha yoğunlaşıyor ve ne zaman bir şeyi sevsem, onunla ilgili bir şeyler yapıyorum. Caz dinleyerek büyüdüm ve şimdi yapmak istediğim müzik tarzının bu olduğunu hissediyorum.
Instagram’da ne paylaştığınızı gördüğümde; ister tasasız dans ettiğiniz video olsun, ister benzer bir his veren resimler olsun, o caz havasını hissettiriyorsunuz.
V: Ben her zaman böyle biriydim, bu benim kişisel tarzım. Tarzım ve yaşantım bu olduğu için grupla böyle bir şey paylaşmanın gerekli olduğunu düşünmedim. Kendi sosyal medya hesabımı açtığımda ne yazacağımı bilemedim (gülüyor) bu yüzden sadece sevdiğim şeyleri paylaşmaya karar verdim. Bu hesapta kişisel yeteneklerimi gösterebilirim. Başkalarının bu konuda ne düşündüğü konusunda endişelenmeme gerek olduğunu düşünmüyorum.
Paylaştığınız fotoğraflar veya videolar için herhangi bir kriteriniz var mı? Hepsi çok tutarlı bir duyguyu paylaşıyor.
V: Hayır, sadece ne olursa olsun paylaşırım. Hobi hyungun yaptığı gibi fotoğraflarımı güzel bir şekilde bir araya getirme yeteneğim yok ve kendi duygularımı Namjoon hyungun yaptığı gibi tutarlı bir şekilde ifade edemiyorum. Her gün farklı olduğunu düşünüyorum -o gün iyi hissediyorum ya da yüklemek istediğim bir şey varsa yüklüyorum. Her şey o gün kim olduğuma bağlı. Ne yaparsam yapayım, o gün kim olursam olayım, kararı vermek bana kalmış.
Caz sevmenize şaşmamalı. (güler)
V: Çok özgür ruhlu biriyim. Hiçbir şey planlanmış değil. İşte bunu seviyorum.
Yine de fotoğraflarınızın nasıl hissettirdiği konusunda özel bir şey olduğunu düşünüyorum. Makyajınızı yaptırırken çektiğiniz özçekimler bile adeta bir fotoğraf çekiminden alınmış gibi hissettiriyor. Örneğin harika bir anı yakalıyormuşsunuz gibi. Ayrıca bu görünümü elde etmek için özçekimlerinizi filtrelerle veya başka bir şekilde nasıl düzenlediğinizi merak ediyorum.
V: Filtreler? Filtre kullanmıyorum. Bu sadece Samsung Galaxy’deki normal bir eski kamera. (gülüyor) Ve onları da düzenlemiyorum. Çünkü yapsaydım, onlar artık ben olmazdım. Fotoğrafları olduğu gibi bir hisle bırakma eğilimindeyim. Yine de rengini ayarlıyorum. Onları siyah beyaz yapmak istediğimde. Kullandığım tek şey bu.
Mutlak bir havanız var. O an sadece fotoğraf çekiyor olsanız bile.
V: Evet. Aslında üzerinde çok fazla düşünmem. Sadece kamerayı açıp güzel bir sahne veya iyi gösterebileceğim bir şey olduğunda fotoğraf çekmeye devam ediyorum. Sadece fotoğrafımın çekilmesini ve fotoğraf çekmeyi gerçekten seviyorum.
Golf oynamak hakkında ne düşünüyorsunuz?
V: Aslında golfü sevmezdim. Topa vurmak için uzun bir süre beklemeniz gerekiyor ve her şey tek bir vuruşa bağlı. Dürüst olmak gerekirse, her şeyi doğaçlama yapan bir insanım. Shia LaBeouf’un oynadığı “The Greatest Game Ever Played” adlı bu filmi rastgele gördüm. O film harikaydı. O filmi izlemek beni kıyafetlerle, atmosferle ve her şeyle aynı anda tanıştırdı, bu yüzden ertesi gün biraz golf ayakkabısı aldım. Bağlandığım anda bir şeyleri hemen deneme eğilimindeyim. Eminim sadece iyi olmak için söylüyorlardı ama diğer insanlar bana bunda iyi olduğumu söylediler ve bu beni heyecanlandırdı. (gülüyor) Ve oynamaya başladıktan sonra golfün kendine has bir atmosferi olduğunu fark ettim, bu gerçekten güzeldi.
Film izlemek ve onlardan ilham almak, kim olduğunuzun bir parçası gibi görünüyor. Biraz önce bahsettiğiniz gibi, konu performans olduğunda da filmlerden etkileniyorsunuz ve bunu çeşitli şekillerde çabucak ifade edebiliyorsunuz.
V: Evet, bu doğru. İşte size filmler. Bir film düşünmem ve konsepti ödünç almam ve onu sahne için bir başlangıç noktası olarak kullanmam gerektiğini düşünürüm. Belli bir görünüme büründüğümde herkesin kendi yorumuna sahip olmasını istiyorum. Bir kişinin benim yaptığımdan bir şey almasına izin verirken, bir başkasının farklı bir his almasına izin veren özgürlüğü seviyorum. Başkalarının, kendimi ifade etme şeklime bağlı olarak hayal güçlerinde benim hakkımda farklı görüntüler oluşturmasını ilginç buluyorum.
Hayatınız bir film olsaydı, bu nasıl bir film olurdu?
V: Umarım özgürlük duygumu iletebilirim. Herkesin özgür olmanın ne anlama geldiği konusunda farklı bir fikri vardır ancak benim özgürlük fikrimin diğer insanlarınkinden biraz daha özgür olduğunu düşünüyorum. Filmimin bu özgürlük duygusunu aynı anda taşıyan bir film olmasını isterdim.
Bence insanlar sizin özgürlük markanızı bir dereceye kadar benimsiyor. “Blue & Grey” ve “Christmas Tree”den sonra insanların müziğinize bakış açısı değişti. İnsanların, bu iki şarkının sıklıkla yer aldığı TV’deki belirli sahne türlerini göz önünde bulundurarak yansıtmaya çalıştığınız görüntüyü anladığınızı hissediyorum.
V: İnsanların şarkılarım hakkında ne düşündüklerinden emin değilim çünkü onlarla birlikte değilim, kendi gözlerimle göremiyorum. Öğrenmek için daha fazla solo şarkı yapmaya çalışmam gerekecek. Bu şekilde sesimin hangi yöne gittiğine ve alması gereken duruşa bağlı olarak ileride ne olduğunu kesin olarak bilebileceğimi düşünüyorum.
Zaten bir sürü şarkı yaptınız. Yayımlanmamış müziğinizden herhangi birini yayımlamak istemiyor musunuz?
V: Bütün o şarkıları rafa kaldırdım ve yenilerini yazıyorum. Ama şimdi yazarken iyi bir iş çıkardığımı düşünüyorum. (güler)
Bir şarkıyı ne zaman rafa kaldıracağınızı ve ne zaman yayımlayacağınızı nasıl seçersiniz?
V: Bilmiyorum. Ruh hali bana ne hissettirse? Belki yaptığım gün belki de şimdi duyduğumda da beğenirim.
O zaman ve şimdi de beğenmiş olmalısınız? Bu çıtayı biraz fazla yükseltmiyor mu? (güler)
V: Hiç pişman değilim. Kendime bir sonraki şarkının öncekinden daha iyi olması gerektiğini söylüyorum ve gidip yapıyorum. Yaptığım şarkılar söz konusu olduğunda kendime karşı olabildiğince objektif olmak istiyor gibi hissediyorum. Böyle bir şey olduğunda pişmanlık duyarsam, şarkılarından memnun olmadığı halde şarkı çıkaran insanlardan biri olacağım. Sonra şarkılarımın bir albümünü hayal ettiğim gibi tamamlayamazdım.
Üzerinde çalıştığınız müziğin temelinin, siz üzerinde çalışırken değiştiği zamanlar oluyor mu? Şarkılarınız duygusal olarak tutarlıydı ancak aranjmanlarınız ve besteleriniz giderek daha ayrıntılı hale geldi.
V: Sanırım onları daha dolgun göstermeye çalışıyorum. Ton zenginliği veya daha dolgun bir melodi gibi. Artık o seviyeye ulaştığımı düşünüyorum. Yaptığım tüm şarkıları baştan sona sırayla dinlerseniz, umarım hem sesimin hem de şarkıların tüm atmosferinin daha derin bir duygusal güç aldığını duyabilirsiniz/görebilirsiniz. Bu, ulaşmaya çalıştığım en önemli hedeflerden biri.
Proof’ta müziğini yazdığınız “Spring Day”in bir versiyonu var. Şarkı yazmaya başladıktan ne kadar sonra başardınız?
V: Yaklaşık iki ya da üç yıl olmuştu. Ama sadece hissettiğimde yazmaya meyilliyim, bu yüzden o zamanlar her beş ayda bir, bir yılda bir şarkı yapıyordum.
Daha önceki çalışmalarınızdan biri ve aynı zamanda “Spring Day”in son versiyonundan oldukça farklı.
V: Evet. “Spring Day” temelde ilk pop baladımızdı, bu yüzden yazabileceğimi düşündüm. Ve gerçekten çok yazdım. Birlikte çalıştığım yapımcıların hepsi beğendiklerini söylediler hatta muhtemelen sizinkini kullanacağız gibi eğlenceli bir şeyler söylediler evet.. Ama ertesi gün yayından düştü. (güler)
“Spring Day”i dinlemek sizin tarzınıza hem benziyor hem de farklı geliyor. Bu günlerde yaptığınız bazı müziklerin tarzı pop ama aynı zamanda bir ağırlığı da var.
V: Sanırım o şarkı için üretebileceğim tek melodi buydu. Bunun nedeni, bana “Spring Day”in teması verildiğinde “Bir bahar günü fikrim, soğuk, melankolik bir duygunun üstesinden geldikten sonra gökyüzünün açılması gibi bir şey miydi?” hissiydi. Yani bir şekilde önümüzde güzel günler olacakmış gibi bir histi. Bu yüzden melodinin ilk başta aklıma gelen türden daha neşeli olmasını istedim ve öyle oldu.
O zamanlar bile grubun parçaları üzerinde çalışırken yorumlarınıza sadık kaldınız.
V: Evet. Ben de öyle düşündüm ama Namjoon hyungun yazdığı melodi benimkinden önce gerçekleşti: gökyüzü temizlenmeden önce. Ya da kış hala havadayken. O titreşimi alma şekli, aklımdakinin tam tersi yönde ilerliyordu ve düşündüm ki, “Vay canına, bir bahar gününün bu şekilde yorumlanabileceğini hiç düşünmemiştim”. Namjoon hyungun düşüncesi şarkıyı bir adım daha ileri götürdü. Şarkısı beni gerçekten kör etmişti. (güler)
Özgür ruhluluğunuz, kişisel özellikleriniz, BTS’in müziğine nasıl uyuyor? Proof’taki yeni şarkılarda, karakteristik sesiniz ve grubun şarkılarının amaçlanan yönü ile daha da uyumlu olduğu izlenimini edindim.
V: BTS’in müziğindeki ve solo müziğimdeki sesimin farklı olması gerektiğini düşünüyorum. Bu, benim için çekici olan ve gösteriş yapabileceğim başka bir şey olabilir ama aynı zamanda elimdeki bir araç da olabilir. Kendim için farklı karakterler yaratmayı seviyorum, böylece ona bir kişilik olarak bakabilirsin.
“BTS kişiliğiniz” hakkında bir şeyler söyleyebilir misiniz?
V: Onu tek bir cümleyle tanımlayabileceğimi sanmıyorum. Bana bir ağaçmışım gibi bakarsak, sanırım binlerce dalım var diyebilirsiniz. Bu dalların her birinde bulunan farklı meyveler, V’nin çekici noktalarından farklı bir tanesini temsil ediyor. Yani açıklanabilir bir şey olabilirken, buna kesinlikle ihtiyacım olduğunu düşünmüyorum. Yani kelimelere dökülebilecek bir şey değil. Sadece V olarak gösterebileceğim birçok cazibeden birini yaratmaya ve göstermeye çalışıyorum. BTS’te ne tür bir V canlandırdığımı soruyorsanız, şarkı söyleyen ve dans eden birini söyleyebilirim. Bu, V’nin binlerce kişiliğinden biri ve kendi sonucuna varmak izleyicilere kalmış.
Bunca zamandan sonra nihayet şahsen bir konser vermenin bu konuda büyük bir motivasyon olduğunu söyleyebilirsiniz. Tüm bu farklı kişilikleri sahnede göstermek zor olmuş olmalı.
V: Los Angeles’ta ilk konserimizi verdiğimizde, tam da plato diyebileceğim bir yere çarpıyormuşuz gibi hissettim. Harika hissettirdi. Çok mutluydum çünkü sonunda günlük hayatın normalliğini tekrar yaşıyormuş gibiydik. Bir kez daha ne kadar sevildiğimizi hissedebiliyordum. Ben de zorlandım ama ARMY’nin o konseri ne kadar çok beklediğini gerçekten hissedebiliyordum. Güzel ve düzgün bir şekilde sonlandığına sevindim. Konser, beklediğim gibi beklediğim atmosferde geçti ve sonunda mutlu oldum. ARMY’nin her bir sesini duymak istedim ve bunu yapabildiğim için mutluydum.
Sahnede kişiliğinizi sergilerken aşk yağmuruna tutuluyorsunuz, sonra aşağı inince özgür ruhunuzla şarkılar yazıyorsunuz. Tüm bu süreçten ne elde etmek istiyorsunuz?
V: Pek düşünmedim. Her gün değiştirmem gereken tek şeyin performansım olduğunu düşündüm ancak ağırlık yavaş yavaş artıyor ve benim de düşünmem gereken daha çok şey var. Bir şeyi düşünmeye devam ederken bir yere takılıp kalmayı istemiyorum. Bu yüzden, kurtulmam gereken şeylere takılıp kalmamalıyım ve onlardan kurtulmam, almam gereken şeyleri almam ve yapmam gereken şeyleri yaptığımdan emin olmam gerektiğini düşünüyorum. Bir şarkı yaptığımda eğer doğru gelmiyorsa, o kadar iyi olmadığını düşünüyorsam pişmanlık duymadan atarım ve kendime bunu tekrarlamamamı söylerim.
Sizi ideal bir sanatçı yapan şey nedir?
V: Umarım bir sürü kişi olabilirim: şarkıcı, solo şarkıcı, aktör veya daha sonra fotoğrafçı yaa da başka bir işe giriştiğimde sıradan yaşlı Kim Taehyung. O kadar çok farklı kişilik yaratmak istiyorum ki, dışarıda kendimin binlerce versiyonu var ve her gün farklı bir şeyler yapacak kadar iyi yeni bir ben olan biri olabilirim. Sanırım bir sanatçı olarak konuşulmak benim en büyük hayalim.
Bu ideali karşılamaya ne kadar yakın olduğunuzu düşünüyorsunuz? Weverse Magazine ile yaptığınız son röportajda da kendinize çok sert bir değerlendirmede bulunmuştunuz.
V: Bir nokta.
Sadece bir nokta mı? (güler)
V: Bilmiyorum. (güler)
Kaynak: Weverse
Güney Kore’de sanat hayatı başta olmak üzere, makale türüne girebilecek her içerik bu kategoride.