RM‘in hayatında iki vites arasında geçiş yaptığı zaman var: dünya çapında popüler olan grubun lideri olarak hız kazanması gerektiğinde ve eve dönüp yavaşça bir sanatçının kataloğunu açtığında. Aradaki zamana ve genç sanatçının kendi tuvalini bulma yolculuğuna bir göz atalım.
Hala çalışıyor musunuz? Duruşunuz çok farklı görünüyor.
RM: Yaklaşık bir yıl mı oldu? İsteksiz bir şekilde haftada dört kez yapmaya başladığımdan beri bu benim yaşam çizgim gibi oldu. (gülüyor) Çünkü egzersiz yaparsanız vücudunuz yavaş yavaş iyileşir. Bir şeyler yaptığımı ve daha iyiye gittiğimi hissetmeyi seviyorum. İlerlemelerini paylaşan diğer insanlara bakarsanız, vücutlarının çarpıcı bir şekilde değiştiğini görebilirsiniz ancak diyetim konusunda çok katı değilim. (gülüyor) Yine de çerçevemin yavaş yavaş değiştiğini hissedebiliyorum.
2021 FESTA kutlaması için YouTube’a yüklenen “ARMY Corner Store” videosunda, iş yapmaya ve görünüme odaklandığınız görülüyor. Bu tekrarlayan rutini takip etmek hayatınızda herhangi bir değişikliğe yol açtı mı?
RM: Günlük rutinim çok netleşti. Geçen yılın ortasında bu işi yapmaya başlayalı tam bir yıl olduğuna göre, insanlar böyle mi yaşıyor diye düşünmeye başladım. İşe gidip eve gelmem gerekiyor daha sonra egzersiz yapmak gibi yetişmem gereken şeyler var. Aynı zamanda sergileri de ziyaret etmek gibi. Bu yüzden bir yıl boyunca kendimin çok değiştiğini düşünüyorum ama benim için iyi olup olmadığını bilmiyorum.
Neden peki?
RM: BTS ile alakalı çok şeyler oldu ama şu anki mevcut durumdan dolayı sanki bu şeyler sadece telefonumda oluyormuş gibi hissediyorum. Bir müzik dinlerken ya da bir şey izlerken bunu nasıl yapacağımı düşünürüm.
Bu duruma rağmen, Grammy performansınızı ve “Butter” ile ilgili her şey için enerjiyi sürdürmek nasıldı?
RM: Başarılar listemize bir şey daha eklediğimiz için gerçekten çok mutlu oldum. Hala başarmamız gereken şeyler olduğunu anlamamı sağladı. Tüm bunları mümkün kıldığı için ARMY’ye her şeyden önce teşekkür etmek istiyorum. Ben Koreliyim, bu yüzden başarıda neşe bulmaya yabancı değilim. (gülüyor) Gerçekten tatmin edici ve güzeldi. Grammy alsaydık daha iyi olurdu ama peki ya alamadıysak? Onu elde etmek, evde bir kupanız daha olduğu anlamına gelir ve bundan sonra günlük rutininiz tekrarlanır.
“Butter”ın sözlerini yazmak nasıldı? SUGA ile performansınız şarkının ikinci yarısının enerjisini bir üst seviyeye çıkarıyor ama aynı zamanda şarkıyı bir bütün olarak geliştirmek için bir denge kurduğunuzu düşünüyorum. Rap tarzınız, Amerikan popu ile BTS’in kendine özgü tarzının birleşimi gibi.
RM: En çok zaman harcadığım kısım bu. Şarkı İngilizce olsa da, kendi şarkımız gibi hissettirmemiz gerektiğini düşündüm bu yüzden orijinali koruduk ama sonuna biraz da kendi lezzetimizi koyduk.
Kısa ama bence o kısım olmasaydı çok farklı bir şarkı olurdu.
RM: Orada olmasaydı bir şeyler eksikmiş gibi gelirdi, değil mi? (gülüyor) Onu kesinlikle orada bulundurmamız gerektiğini hissettim. Bizde Amerikan pop yıldızlarından farklı bir şey var. DNA’mız farklı.
“Permission to Dance” nasıldı? Kaç tane BTS şarkısının o şarkıdaki kadar olumlu bir mesajı olduğunu sayabilirsiniz.
RM: Doğru. Biz üzerinde çalışırken ‘Permission to Dance’a biraz rap koymaktan bahsettiler ama biz bunun asla işe yaramayacağını söyledik. Şarkı söylerken ve dans ederken her şeyden daha çok eğleniyorum. Sanırım bu şarkı, şarkı söylerken ve dans ederken eğlendiğimi hissettiğim birkaç şarkılardan biriydi. Şarkıya tüm vücudunu vermek ve çok fazla düşünmek yerine sadece gülmek harika bir duygu. Bence şarkının gücü bu. “Butter” için de hazırlanırken stresli değildim. “Butter” söz konusu olduğunda, neyi göstermemiz gerektiğini ve bunu nasıl yapabileceğimi düşünmem gerekiyordu. Grup dinamiği içinde sorun olmamaya her zaman dikkat ederim. Ama “Permission to Dance” ile bunun için gerçekten endişelenmeme gerek yoktu. Dürüst olmak gerekirse, hissettiğim zevkten sadece bir parça eklemem gerektiğini hissettim.
“Dynamite” ve “Butter”ın hayal edilemez devam eden başarısının ardından bu şarkı biraz daha rahat hissettiriyor.
RM: Oh, bu gerçekten doğru, aynen öyle. Ve şarkı sözlerinde “Endişelenmemize gerek yok / Çünkü düştüğümüzde nasıl ineceğimizi biliyoruz” diyen bir satır var. Mesaj evrenseldir ancak bunun BTS’in başından beri söylediği bir şey olduğunu da söyleyebilirsiniz.
“ARMY Corner Store”da, “2015-2017 bizim ve hayranlarımız için zor bir zamandı” diyerek, sonunda “inmeyi” bildiğiniz için mi bunu söyleyebildiniz?
RM: Yaptığım şey bir tür iş olarak düşünülebilir. (kişiden kişiye değişebilir) Bu yüzden ARMY’ye karşı olabildiğince hatta neredeyse saplantılı bir şekilde dürüst olmak istiyorum. K-pop dünyasında bunun olamayacağını söylüyorlar çünkü hayranları endişelendirmek istemiyorum ama onlara yaşadığımız şeyleri de elimden geldiğince anlatmak istiyorum. O zamanlardan bahsetmemin bir başka nedeni de birçok kişiye olan borçlarımı ödemek istememdi. Bu hikayeyi hiç yaşanmamış gibi aktarmak, “bu biz değiliz” demek gibi olur. Bence şu anda her şey yolunda gittiğinden ve o günler geçtiğinden, o zamanın ne kadar zor olduğunu konuşabiliriz.
Bu sizin hayranlarınıza iletmek istediğiniz bir şeymiş gibi mi geliyor?
RM: Bazen ruhları iliklerine kadar dolu sanatçılarız bazen de titiz ofis çalışanlarıyız ve bazen de aşırı vatansever biriyiz. Bu yüzden kişilik ve ego hakkında çok konuştuk. Bu konularda bu kadar konuşmak istemek biraz acı verici ama sanırım ben buyum. Kendimi tam olarak ifade etmek istiyorum.
2021 FESTA’sında çıkan “Bicycle” şarkısının bir insan olarak kim olduğunuzu gösterdiğinizi söyleyebilir misiniz? Bisiklet kullanarak günlük duygularınız hakkında konuştunuz.
RM: Hayatım boyunca biraz daha ilerlemek, rap tekniğim gibi ya da daha iyi öne çıkan müzikler yapmak için çok fazla baskıyla karşılaştım. Rap konusunda iyi olmak ve biraz tanınmak istiyordum. Bu anlamda “Bicycle” da biraz cüretkar olduğumu söyleyebilirim. FESTA’yı kutlamak için bir şarkı yayımlamak istedim ama konu benim için gerçekten önemliydi. Bisikletler kalbimde önemli bir yer tutuyor, bu yüzden yazmaya karar verdiğim bir şey. Şarkı pusula gibidir, bana şu anda nerede olduğumu söylüyor.
Şarkı sözlerinde “Mutlu olduğunda seni üzüyor” dediğiniz bir kısım var. Bisiklete bindiğinizde hayatınızı mı düşünürsünüz?
RM: Ne zaman bisiklete binsem duygularım aşırıya kaçıyor. Kişiliğim bazen her iki uca da koşar ama bisiklete bindiğimde tekrar bana geri dönüyor. Bisiklete bindiğimde, hissetmem ve düşünmem gereken şeylerin baskısından kurtulurum. İnsanların beni tanıması umurumda değil. Bu zihinsel ve fiziksel olarak özgür hissetmeye en yakın olduğum an oluyor. Hızlı sürerken ve bir bulutun üzerindeymişim gibi hissediyorum.
Mahallemde büyük bir kitapçı var ve oraya kadar tek başıma yürüdüğüm ve hangi kitapları alacağımı seçerken nasıl bir insan olduğumu düşündüğüm zamanlar oluyor. Nedense sizde de bunu hissettim.
RM: Geçenlerde Sister’s Barbershop’tan Lee Seok Won’un bir kitabını okudum. ”Kitapçıları neden sevdiğini düşünüyordu. Sadece gürültülü olduğunu değil, herkesin kitaplarına baktığını ve kimseye bakmadığını ve bunda bir tür özgürlük olduğunu hatırladı.” Bu cümleye gerçekten sempati duydum. Bu yüzden kitapçıya gidip biraz daha okumaya vakit ayırıyorum.
Sizin için özellikle gerekli bir zaman gibi görünüyor.
RM: Sanırım son zamanlarda çok fazla korunaklı olduğum için onlarsız oldukça sıkılırdım. Okumak! Antrenman yapmak! Sergilere gitmek! Bisikletimi sürmek! (güler)
Yani “Bicycle”ı yazarak, nereden geldiğinizden, şu anda nerede olduğunuzdan veya nereye gittiğinizden emin olmasak da, yaşamanız gereken bir deneyimdi.
RM: Aynen. Benim için bir dönüm noktası şarkısıydı ve sanırım bunu FESTA için yayımlamam bir fırsat oldu. İlk başta ne yapmam gerektiğini kendime sordum ve hemen aklıma şu geldi: ‘Hadi bisikletlerle ilgili bir şeyler yapalım’.
Müziğinizin bile dinlediğiniz tüm müziklerle derin bir bağlantıları var.
RM: Doğru. Elliott Smith ve Jeff Buckley gibi son zamanlarda dinlediğim sanatçılar ve KIRINJI gibi gruplar, müzik hayatımı etkileyen insanlar oldu.
Ne duygu, ne de ses geriye doğru mevcut eğilimleri yansıtmazlar.
RM: Ben ve ekibimiz pop müziğin ön saflarındayız. Bu yüzden “Bicycle”ı yaptıktan sonra onunla devam edip etmememiz gerektiğini merak ettik. Çünkü kendimi bu şekilde tanımak benim için iyi ama kendimi tuzağa düşürmek de istemiyorum. Öte yandan, dünyanın her yerinden bende tamamen farklı sanatçılarla ilgileniyorum. Hatta bir hevesle müzik yapan ve artık müziğiyle ilgilendiğim türe aldırış etmeyen insanlar bile var. Bunu nasıl söylemeliyim? Her neyse, sanırım hayatımın iyi bir yerindeyim. (güler)
Geçen yıl Weverse Magazine ile yaptığınız bir röportajda “Kore yaşım henüz 27” demiştiniz. Bence “Bicycle“, Kore’de Drake dinleyerek büyüyen birinin şarkısı olan bu açıklamaya kendi cevabınız olabilir.
RM: Aynen öyle. Drake, 2009’da benim de şarkı söyleyebileceğimi düşündüren kişiydi (gülüyor) ve beni buralara getirendi. Geçmişte Drake gibi bir şey yapmak istedim. Batı müziğini değiştirme peşinde olduğu müzik tarzı beni etkiliyor ama hayatımı onlar gibi yaşamadığım için onlarla aynı müziği yapamıyorum.
Bu nedenle, sizin gibi insanların çalma listelerine girecek türden bir şarkı olduğunu düşündüm, çünkü bu tür bir kişinin genel duygularını herhangi bir türden daha fazla ifade edebilecek bir tarza sahip.
RM: Genelde sonunda böyle oluyor. Bazen şöyle düşünüyorum: “Bicycle”ı, biraz önce bahsettiğim gibi tamamen manşetten yapılmış bazı şarkılarla aynı mixtape’e koyamaz mıyım? Keşke şarkı yaptığımda böyle bir parlama ya da imajım olsaydı ama bugünlerde onları yapmakta gerçekten yavaşım. Şarkı sözlerini de eskisi kadar iyi düşünemiyorum. Yeni şeyleri özümsemek için daha çok yolum var ama içimden gelen sınırlı ve son derece yavaş. Geçmişten tuvallerine kadar uzanan ve fırçasını alamayarak “Ben kimim?” diye bağıran birçok sanatçı hikayesi olduğunu söylüyorlar. Aynen böyle hissediyorum. 2019’dan beri bir mixtape üzerinde çalışıyorum ama o kadar çok şarkıyı bitirmedim.
Belki de şarkı sözlerinizle gitmek istediğiniz yön değiştiği içindir. Yani, deneyimleriniz veya sosyal yorumlarınız yerine kendi içinizde oluşturduğunuz fikirleri ifade etmeye çalışıyorsunuz.
RM: Bu yüzden eskisi kadar hızlı şarkı sözü yazamıyorum. Ne yaptığımı bilmiyorum ve yazmaktan başka seçeneğim yok. Ve bu yüzden Yoongi hyung’un harika bir insan olduğunu düşünüyorum. Demek istediğim, nasıl bu kadar çok şarkı yapıyor ve bu kadar iyi? Belki bir yapımcının bakış açısına sahip olduğu içindir ama ben bunu yapamam. Kıskanmıyorum ama aynı zamanda müzik yaparken başlangıç noktasının şarkı sözleri olması gerektiğini düşünüyorum. Ben sadece umarım iyi gidiyorumdur (gülüyor) bu yüzden iki yıl önceki parçalarımı dinlediğimde, zaten eski gibi geliyor.
eAeon’un etkileyici şarkı sözleriyle oluşan “Don’t” parçasında yer aldınız. Dalgaların rengiyle başlayan ve bir çakıl taşı görüntüsüyle biten şarkı sözleri… Bu tür görsel imgeler geliştirmeye devam etmenizi sağlayan şey sanata olan ilginiz gibi görünüyor.
RM: Kesin olarak söyleyemem ama muhtemelen güçlü bir yansımadır. Bir sanatçının çakıl taşlarının mükemmel bir form olduğunu söylediği bir makale görmüştüm: ‘Bir dizi olay ve tesadüfle aşınmış, sonunda yuvarlak bir şekle dönüştürülmüş bir kaya’. Sanatçının uzun süre çakıl taşları topladığını, çakıl taşlarının ne daire ne de oval olmasa da kenarları olmadan çok pürüzsüz olduğunu söyledi. Ayrıca, Lee Qoede’yi çok seviyorum. Sanatıyla ilgili bir kitapta: “Dolaşık olalım. Birlik olalım. Hadi tartışmayalım. Ve ülkemin yeni liderlik anlatısında çakıl taşları olalım.” Bunu ülkenin kurtuluş dönemindeyken bir mektupta yazdı. Bu şeyleri ifade etmenin çok modern bir yolu olduğunu düşündüm. 1948’in kaotik siyasi koşullarını yaşayan birinin bir çakıl taşı olmak istemesi. Sözlerinin hala bir anlamı olduğunu hissettim ve sanki yaşıyorlarmış gibi. Sanırım bu iki sanatçının “çakıl taşı” kelimesini kullanmaları bende çok kalıcı bir etki bıraktı.
Nispeten büyük dalgaların yerini küçük çakıl taşları görüntüsüne bırakmasından çok etkilendiniz ve sonra akışı, “Bu ismi alıp gitme, sadece senin bildiğin” ve “Herhangi biri olmaktan nefret ediyorum” gibi sözlerle bitirdiniz.
RM: Evet eğlenceliydi. Bir zamanlar insanların ilişkilerinin dalgaların çarpması gibi olduğunu düşünmüştüm ve sanırım bu benim çakıl taşları hakkındaki düşüncelerime karıştı ve hepsi bir anda ortaya çıktı. Uzun zaman önce deniz kenarında düşünürken yazdığım bir cümle var. Dalgalarda renk var mı diye düşündüm. İnsanlar içeri çarpan dalgalardan bahsettiklerinde, hangi dalgalardan bahsediyorlar? Mavi dalgalar mı yoksa beyaz dalgalar mı? Bunu düşünürken duygularla aşırıya kaçtım (gülüyor) ama bu sadece benim düşüncem. Bu yüzden şu tek cümleyi yazdım, “Dalgaların ne renk olduğunu merak ediyorum” ve eAeon’un bana verdiği müziği dinledim ve bu bana okyanusun üzerinde yuvarlanan sis gibi geldi. O cümlenin duyusal algısı bana verdiği şeyle örtüştüğü için sözleri yazmaya başlamak gerçekten kolay oldu. Yani “o an bu an” zamanıydı. (gülüyor) Sözleri yazmak sadece bir buçuk saat sürdü. Daha sonra çok fazla şarkı sözü düşündüm ama ilkine bağlı kaldım.
Ne arıyorsunuz ki bu kadar düşünüyorsunuz?
RM: Kim olduğumu sormak benim için gerçekten önemli. Kim olduğumu ifade etmek istiyorum ama zor zamanlar geçiriyorum ve ne bulduğumu bilmiyorum. O yüzden şimdilik “Bicycle”ın beni en iyi temsil ettiğini düşünüyorum. “Bicycle” gibi bir şarkı yaparken bile kendi benliğimi aktarmam gerekiyor. Hongdae’de sahne alan çocuğu bırakamam. Bu gerçekten ifade etmek ya da tutunmak istediğim bir şey değil ama bu benim özüm, gerçekten başka seçeneğim yok. (güler)
Nasılsa bisiklete bineceksiniz.
RM: Aynen. Tam olarak bu işte. (güler)
Kaynak: Weverse Magazine
Güney Kore’de sanat hayatı başta olmak üzere, makale türüne girebilecek her içerik bu kategoride.