Jake görüşme sırasında, üyelerin her birinden tek tek bahsetti. Bir yetişkin olmanın nasıl hissettirdiği hakkında konuştu. Diğer üyeler hakkında çok fazla düşündüğünden bahsedildiğinde ise şu şekilde cevap verdi: “%100’ümü verebileceğim birileriyle daha önce hiç tanışmamıştım.”
Şu an bir yetişkin olmak size nasıl hissettiriyor?
Jake: Gerçekten yetişkin olmayı dört gözle bekliyordum ve bunun farklı olacağını düşünüyordum, ama sonuç olarak hiçbir şey değişmiş gibi hissetmiyorum. Tabii yetişkin olduğum için bazı sorumluluklarım olduğunu biliyorum. Hala çocuk oldukları için küçük üyelere bakmam gerektiğini düşünüyorum.
Küçük kardeşlerinizle çok iyi ilgilendiğinizi görüyorum.
Jake: Onlar da benim gibi ailelerinden ayrılar. Ama sanırım ben onların yaşında olsaydım zor zamanlar geçirirdim. Özellikle NI-KI benden 3 yaş küçük ve ailesini görme şansı yok, bu yüzden onunla olabildiğince ilgilenmeye çalışıyorum. Jungwon da çok tatlı ve nazik. Avustralya’da yaşarken abim bana çok iyi bakıyordu. Bence herkesin hayatında en az böyle bir kişiye ihtiyacı var ve ben onların bu konuda güvenebilecekleri biri olmak istiyorum.
Sunoo ile yaptığınız VLIVE yayınında abiniz hakkında konuşmuştunuz.
Jake: Abimin kişiliği her yönden benimkine tamamen zıt. Şimdi öyle değilim ama eskiden çok çekingendim ve az konuşurdum. Abim ise tam tersi çok konuşkandı. O zamanlar bunun farkında olmasam da, bir abinin kardeşi için yapmadığı çoğu şeyi abim benim için yapardı. Her zaman benimle ilgilenir, futbol oynar ve çalışmama yardım ederdi. Abimle, anneme karşı çıktığım zamanlar haricinde hiç kavga etmedik. Annemle sorun yaşarsam beni azarlardı. Abim iyi bir çocuk olduğu için annemle bu şekilde konuşmamam gerektiğini söylüyordu.
Geçenlerde ailenizle buluştuğunuzu ve annenizin kafede sizin için hazırlanan kahve kupalarını aldığını duydum.
Jake: Hayranlar doğum günüm için kafeyi süslemişler. Ailem, küçük kuzenlerimle gidip bütün kupaları almış (gülüyor).
İlk çıkışınızdan beri ailenizle ilk kez mi görüştünüz?
Jake: İlk kez değil ama onları çok sık gördüğüm söylenemez. Bu yüzden sürekli onlara mesaj atıyorum ve özlediğimi söylüyorum. Kuzenlerim idoller hakkında bir şey bilemeyecek kadar küçükler ama onları her gördüğümde benden şarkı söylememi ve dans etmemi istiyorlar. Bu yüzden bunları yapmak zorunda kalıyorum.
Çıkış yaptınız, 4 çaylak ödülü kazandınız ve şimdi de ikinci albümünüzü yayımladınız. Nasıl hissediyorsunuz?
Jake: Aslında ilk albümümüzü yayımladığımızda her şey bizim için ilkti, bu yüzden ne hissettiğimden tam olarak emin değildim. Ama şimdi performanslar sergiledik, fan buluşmaları yaptık ve ödüller kazandık. Bu yüzden bunun nasıl hissettirdiğini daha çok anlayabiliyorum.
‘HYPE’ konsept fotoğraflarından birinde, elinizde tuttuğunuz tavanın içinden çıkan ateşin gerçek olduğunu duydum.
Jake: Aslında fotoğrafın orijinalinin öyle olmaması gerekiyordu. Fotoğrafçı onu birden elime verdi ve ben de istemsizce aldım. İlk başta sorun değildi ama ateş gittikçe büyüdü (gülüyor).
‘DOWN’ versiyonunda da parçalanmış bir araba ve kırık camlar vardı. O çekimler nasıldı?
Jake: O sahneyi çekerken, konsepte bağlı olarak kendimi düşüyormuşum gibi göstermeye çalıştım. Bizi tüm kırık camlara dikkat etmemiz konusunda uyardılar. Bu çekim biraz zordu çünkü çok fazla hareket etmek zorunda kaldık. Bir ara gerçekten basketbol oynamaya başladık, sonrasında bizi durdurdular. Çekimler sırasında çok eğlendim.
ENHYPEN&HI’da bu geri dönüşünüzden son derece emin olduğunuzu söylediniz. Dikkat etmemizi istediğiniz özel bir bölüm var mı?
Jake: Dürüst olmak gerekirse, ilk albümümüze hazırlanırken kendimi çok sorguladım. Ama bunu bir kere deneyimlemiş olduğumuzdan, bu sefer ne yaptığımı biliyordum ve her bir detaya çok dikkat etmeye çalıştım. Eğitmenlerimiz bize şarkı söyleme ve dans etme konusunda zaten çok şey öğrettiklerinden dolayı, ben kendi enerjimin çoğunu doğru jest ve mimikleri bulmaya odakladım.
Bu çabalarınız “Intro : The Invitation” ve “Outro : The Wormhole” parçalarına yansımış gibi görünüyor.
Jake: Şarkının bir kısmında yükselerek devam eden ve sonra aniden duran inanılmaz derecede güçlü bir vuruş var. Hemen ardından ise duyulan tek şey sesim. Aslında birine fısıldıyormuş gibi yaparak dinleyenleri kendime ve şarkının içine doğru çekmeye çalıştım.
“Intro : The Invitation”ın seslendirmesini Heeseung ile beraber yaptınız.
Jake: Heeseung’ın da kaydettiğini biliyordum, ancak tam sürümü duyana kadar kimin anlatımının kullanılacağını bilmiyorduk. Bunu Heeseung’la yaptığım için çok mutluyum. Birlikte çok fazla İngilizce konuşuruz. Bu konuda tahmin edilenden çok daha iyi. Bilmediği bir kelime olduğunda bana nasıl telaffuz edileceğini soruyor, ben de ona öğretmek için elimden geleni yapıyorum. Kelimeleri Avustralya aksanı ile telaffuz ettiğimden dolayı, Heeseung da konuşurken aynı telaffuzu kullanıyor.
“Drunk-Dazed”ın koreografisini ilk gördüğünüzde ne düşündünüz?
Jake: İlk gördüğümde “Wow, aşırı havalı. Eğer başarırsak harika olacak” diye düşündüm. Sonra baştan sona bir kere denediğimizde “Dinlenecek 1 saniye bile yok, çok zor olacak” dedim (gülüyor). Özellikle bu koreografiyle canlı performans sergilemenin zor olacağını düşündüm.
“Drunk-Dazed” performansını sergilediğinizde, kendi partlarınızdaki jestleriniz oldukça etkileyiciydi. Bu jestlerle neyi vurgulamayı umdunuz?
Jake: Bu konuda hala yeniyiz ve aslında genç ve çocuksu bir imajımız var. Bu görüntünün biraz değişmesini, farklı bir çekiciliğe ve daha olgun duygu ve fikirlere sahip olduğumuzu hissedebilmelerini umdum (gülüyor).
Yani, görünümünüz ile performans sergilerken verdiğiniz hissin farklı olmasını mı umuyorsunuz?
Jake: Küçük ve şirin bir imajım var değil mi? Bunu unutabilmeniz için karizmatik ve havalı bir performans göstermek istedim. İzleyiciye duyguyu hissettirebilmek için kendime güvenmem gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden sahnede her zaman rahat ama hazırlıklı bir ifadeye sahip olmak isterim. Çok fazla sahne deneyimim olmadığı için bu şu an zor, ama zamanla deneyimleyerek bunu daha iyi hale getireceğimi düşünüyorum.
“Drunk-Dazed” şarkısında yüksek notalara çıkarak, duygusal olarak şarkı söylemeniz gereken kısımlar var. Çok fazla zaman geçmedi ama vokalinizin geliştiğini düşünüyor musunuz?
Jake: Kayıt yaparken küçük detaylara dikkat ettim, hangi kısımların eksik olduğunu ve hangi kısımlara vurgu yapmam gerektiğini kendim çözdüm. Şarkının çok fazla tiz notası olduğundan, öncelikle bunun üzerinde çalıştım. Ayrıca sesimi, en çok ihtiyaç duyulan bölümde kontrol edemezsem, şarkının iyi sonuçlanmayacağını düşündüm. Bu yüzden Heeseung ve yapımcılardan ipuçları istedim ve daha yüksek notalara nasıl çıkacağım konusunda daha fazla şey öğrendim.
Ses aralığınızı nasıl genişlettiniz?
Jake: Bunun için notayı bir şekilde pervasızca söylüyorum ve yapıp yapamayacağıma karar veriyorum. Önce o notayı belirliyorum, sonra o notaya ulaşmak için vücudumla ne yapmam gerektiğine karar veriyorum. Ve sonra yavaş yavaş, üzerinde çalışarak daha iyi ve daha rahat söylemeye başlıyorum.
“Fever”ın giriş kısmını siz yapıyorsunuz.
Jake: Aslında sahne performansı konusunda çok fazla heyecanlanmayan birisiyim ama bu bölüm konusunda gerçekten ciddiydim ve mükemmel bir şekilde yapmak istedim.
“Not For Sale” diğer şarkılarınızdan daha farklı. Bu şarkı için aklınızda ne tür bir görüntü var?
Jake: Diğer şarkılarımızla karşılaştırırsanız, “Not For Sale” kesinlikle daha hafif bir şarkı. “10 Months” gibi hissettiriyor ama ona göre daha olgun içeriğe sahip. Bu olgun tarzı ve aradaki farklılığı gerçekten göstermek istedim. Bence bu tarz farklı atmosferlere sahip şarkıları sergilemek, zıt yüz ifadelerini gösterebilmek profesyonel olmanın işareti ve bunu yapabiliyor olmamız harika.
Röportajlarınızdan birinde kendi tarzınızı bulmaya çalıştığınızı söylediniz. Nisan ayı için hedefiniz havalı olmaktı. Sizin için havalı görünüm ne anlama geliyor?
Jake: Henüz “havalı” ifadesini özel olarak tanımlamaya çalışmadım. Bence havalı olan şeyler sürekli olarak değiştiği için önemli olan bu değişim sürecini bilmek ve takip etmek.
Sahnede performans sergilemekten zevk alıyor musunuz?
Jake: Aslında mükemmel ve %100 tatmin edici performans diye bir şeyin olduğunu düşünmüyorum. Mükemmel bir performans sergilemeniz gerektiğini düşünürseniz, asla tatmin olamazsınız ve her zaman bu konuda biraz hayal kırıklığına uğrarsınız. Yeteneklerimin en iyisini göstermek istememe rağmen, genele baktığımda zevk almanın daha önemli olduğunu düşünüyorum. Sahnedeyken yarattığımız atmosfer, dans hareketleri, yüz ifadeleri, ENGENE ile iletişim…Bunların hepsi sadece performans sırasında mümkün olan şeyler. Bu yüzden tüm bunların tadını çıkarmak en önemlisi.
Bir VLIVE yayınında, “Benlik saygınızı artırmak istiyorsanız, küçük hedeflere sahip olmalısınız ve kendinize sözler vemelisiniz” demiştiniz. Kendinize küçük hedefler koyma ve sık sık söz verme eğiliminde misiniz?
Jake: Aslında o zaman bahsettiğim ve kendime verdiğim sözler gerçekten önemsiz şeyler. “Buradan 10 saniye içinde kalkmalıyım”…gibi. Bu küçük sözleri tutabilirseniz benlik saygınızı artırabilirsiniz. Yorgun bir günün sonunda eve döndüğümde, uyumaya hazırlanana kadar kanepeye oturmama izin vermiyorum. Kendime bir söz verdim çünkü eğer oturursam kalkmak istemeyeceğimi biliyorum. Bu yüzden eve gelir gelmez yıkanıp yatmaya hazırlanıyorum.
Sözlerinizden birinin vitaminleri doğru almak olduğunu hatırlıyorum. Bunun üstünde duruyor musunuz?
Jake: Her gün kemiklerim için D-C vitaminleri ve kalsiyum alıyorum. Babam küçüklüğümden beri her gün vitaminlerimi almamı sağladı. Her gün mutlaka kırmızı ginseng verirdi. Şimdi bunlar benim için bir alışkanlık haline geldi. Her gece yatmadan önce ginseng ve sabahları kalktığımda vitamin alıyorum.
YouTube’da yayımlanan “-Note” videolarından birinde, üyelere ginseng ve vitamin vermek istediğinizi söylediniz değil mi? Üyeleri çok düşünüyor gibisiniz.
Jake: İnsanlarla ilişkilerimi ciddiye alıyorum. Çok sıkı çalıştığımız için, bunun altından tek başıma kalkabilmemin imkansız olduğunu biliyorum. Benimle her an birlikte olan üyelere sahibim. Onları çok takdir ediyorum. Onlara ne kadar ihtiyacım olduğunu bildiğim için, üyelere her zaman iyi davranmak ve iyi bakmak istiyorum. Çünkü onlardan önce %100’ümü verebileceğim birileriyle daha önce hiç tanışmamıştım.
Her biriniz birçok yönden birbirinizden farklı olmalısınız. Birbirinizle nasıl yakınlaştınız? ENHYPEN&HI ve bir VLIVE yayınında Jay ve Sunoo’dan tamamen farklı bir kişiliğe sahip olduğunuzu söylediniz.
Jake: Hepimiz farklı ortamlarda ve hatta farklı ülkelerde büyüdük, bu yüzden farklı düşünmemiz ve farklı değerlere sahip olmamız kaçınılmaz. Ama ne kadar farklı olursak, ilişkiler o kadar ilginç olur ve birbirimizden o kadar çok şey öğrenebiliriz.
Sunghoon ile çok benzer olduğunuz için aranızda ara sıra anlaşmazlıklar yaşandığını söylediniz.
Jake: Kişiliklerimiz farklı olduğu için eylemlerimiz de farklı olabilir, ancak niyetlerimiz ve duygularımız benzer. Duygularımı ve ne istediğimi ifade edemediğimde ciddi şekilde endişeleniyorum ve elimden geldiğince çok konuşmaya çalışıyorum. Ayrıca, hayatım boyunca birçok insana veda etmek zorunda kaldım. Bu yüzden şefkat konusunda zayıf olma eğilimindeyim ve arkadaşlarım sevmediğim bir şey yapsa bile genellikle buna engel olmuyorum. Ama ENHYPEN hakkında şu an özel olan şey, birbirimize bizi üzen şeyleri söyleyecek kadar yakın olduğumuzdur.
Sonunda ENGENE’i ilk kez hayran buluşmasında yüz yüze görebildiniz.
Jake: Onları ilk gördüğümde “Vay canına, bu gerçekten oluyor mu? Gerçekten buradalar!” diye düşündüm ve çok gergindim. Ama o zaman hissettiğim enerji ve beni sahnede cesaretlendirme biçimleri yepyeni ve muhteşem bir deneyimdi. Umarım bu pandemi yakında biter. O zaman geldiğinde, ENGENE ile çığlık atarak eğlenebileceğim heyecanlı bir sahne yapmak istiyorum.
Hayran buluşmanıza nasıl hazırlandınız?
Jake: Bu işe sahip olduğum sürece, ne yaparsam yapayım bunu ENGENE için yapmam gerektiğini düşünüyorum. Dünyada hayranların olmadığı bir sahne yoktur. Yapımcı Bang Si Hyuk her zaman şöyle der: “Hayranı olmayan sanatçı yoktur. Hayranlar en önemli kısmı oluşturur ve her zaman sizin için ilk sırada olmalılar.” Buna daha fazla katılamazdım. Küçük bir Twitter paylaşımı yaparken, sosyal medyaya fotoğraf yüklerken ve pratik yaparken bile ENGENE’i düşünerek yapıyorum.
ENGENE sizin için ne ifade ediyor?
Jake: ENHYPEN olmadan ENGENE, ENGENE olmadan da ENHYPEN yok. Bunun gerçekten bağlantılı bir ilişki olduğunu düşünüyorum. Ve şu ana kadar hissettiğim tek şey minnettarlık. Hayatımda hiç kimseyle böyle bir ilişki kurmadım. Bu durum bunu özel ve anlamlı kılıyor.
Kaynak: Weverse Magazine
Güney Kore’de sanat hayatı başta olmak üzere, makale türüne girebilecek her içerik bu kategoride.