Uzun zamandır merakla beklenen geri dönüşlerini gerçekleştiren ve yedinci stüdyo albümleri “Don’t Call Me”yi yayımlayan, K-Pop’ın en parlak ve en uzun süredir parlayan yıldızları SHINee; miraslarını ve yaratıcı süreçlerini anlatıyor.
K-Pop grubu SHINee’nin en az kendisi kadar meşhur olan bir şey varsa, o da “SHINee’s Back” sloganıdır. Grup, en başından beri tüm aktivitelerini – albümler, kapalı gişe konserleri, gerçeklik şovları – bu iki kelimeyle başlattı. Bu söze, Twitter’ın gündeminde ve akla gelebilecek tüm hayran topluluklarında da rastlanırdı. “SHINee’s Back”, basit bir sloganın çok ötesinde: hayranlar için bir umut kaynağı. Dramaların içinde hapsolmuş ya da bir sonraki büyük başarıya doğru koşturan K-Pop’ın çılgın, baş döndürücü dünyasında “SHINee’s Back”, sadık hayranlar için mutluluk dolu bir kozadır.
K-Pop’ın prensleri SHINee, bir zamanlar tükenmişlik ve dağılmayla karşı karşıya iken, yüksek beklentili bir sektörde 10 yılı aşkın süredir hüküm sürüyorlar. Grup 2008’de ilk kez sahneye çıktığında, K-Pop manzarası çok farklıydı – büyümekte olan bir sektördü ve SHINee’nin de bu yolda katkısı inkar edilmez bir gerçek. Onew, Minho, Jonghyun, Key ve Taemin; R&B türündeki çıkış şarkıları “Replay”le K-Pop yolculuklarına çıktıklarında eleştirmenlerce beğenilen albümler, marka anlaşmaları, TV programları da dahil buyük bir mirasın temelini attılar.
2018’de, Onew, Key ve Minho’nun askere gitmesiyle grubun faaliyetlerine ara verilirken; Taemin solo çalışmalarına yoğunlaştı.
Minho; 2020 sonunda zorunlu askerlik hizmetinden terhis edildikten hemen sonra, Taemin’in solo showcase’ine katılarak gruba sürpriz yaptı. Üniformasıyla gelen Minho’yu gördüğünde Key’in, utanç verici bulduğu haline karşı inlemesi ama yine de sarılmak için içgüdüsel olarak kollarını açması, komik ve samimi bir andı. Hayranlar için ise, çok dokunaklı ama gerçek dışı gibiydi. SHINee neşeli hayranların karşısında konuşurken, grubun internet gurusu olan Key, üyelerin Instagram canlı yayınlarındaki uğraşlarına göz devirmekle meşguldü. Aralarındaki dostluğun köpürdüğü anlardı. “SHINee’s Back” sözü, dudaklardan ve telefonlardan yayıldı. Hayranlar; yeni albümleri “Don’t Call Me”nin yayımlanmasıyla, grubun hızına yetişmeye çalışıyor.
Görüntülü arama bağlandığında, kafamın içindeki çarklar da nihayet yerli yerine oturuyor ve SHINee üyelerinin yüzleri ekranda beliriyor. Onlar için tipik bir gün örneği olacak şekilde, bir masada toplanmışlar. Key, kendine has sert tonuyla durumu şöyle tanımlıyor: “İş, iş, iş.”
Key’e gülen gözlerle bakan Taemin, “Ve yemek yemek” diye ekliyor. “Her zaman birlikte yeriz.”
Sohbetimiz boyunca SHINee üyeleri, kendi dünyaları ile bizimki arasında dolanıyor. Key, diğer üyelerin dikkatini dağıtmaya kararlı görünen Taemin’in yüzünü bir kağıtla kapatıp sakinleşmesini istediğinde, grubun kıkırdamasına neden oluyor. Taemin, çalışkan tercümanımızın gözlerinden uzakta kameraya doğru bakıyor ve oyuncu bir gülümsemeyle dramatik bir şekilde dans adımlarını taklit ediyor. Minho, kaderine boyun eğmiş ebeveynler gibi gülümseyen Onew’ya ayak uyduruyor. Bu aile dinamiği ortaya çıktıkça, her şey anlamlı gelmeye başlıyor. SHINee’nin bir araya gelmesini izlemek, eski bir dostla sohbet etmek gibi: Yıllardır konuşmamış olabilirsiniz, ancak kaldığınız yerden, hiçbir şeyi kaçırmamış gibi devam edebilirsiniz. Zamanın ve hayatın kaprisleriyle lekelenmemiş bir bağ bu. Sonuçta SHINee geri döndü / SHINee’s Back.
Grubun geri dönüş şarkısı “Don’t Call Me” ile ilgili Key,“Yeni albümümüz için bir başlık şarkısı seçerken, geri döndüğümüzü hissettiren etkili ve güçlü bir şarkı olması gerektiği konusunda hemfikirdik.” diyor. Grup, Şubat ayı başlarında sosyal medya hesaplarından paylaşımlar yaparak spoiler vermişti.
Minho, “Güçlü performansımızı da yansıtacak mükemmel bir şarkı olduğunu hissettik. Bu gerçekten yapmak istediğimiz bir şeydi. SHINee, her zaman yeni bir şeyler deneyen bir grup.” diye ekliyor.
Minho, grubun her zaman sınırları zorladığını belirtirken mütevaziliğini koruyor, ancak SHINee’nin K-Pop’ın en özgün ve yaratıcı gruplarından olduğu bir gerçek. Çıkış şarkıları “Replay” (2008) ile yükselen SHINee’nin bu sektör üzerindeki etkisi yadsınamaz. K-Pop denen şeyin ne olduğunu ve nasıl olması gerektiğini; R&B altyapılı “Replay”, elektro altyapılı “Everybody” ve birkaç türün karışımıyla ortaya çıkan “Hello” ile gösterdiler. Bugün BTS, EXO ve SEVENTEEN gibi gruplarda etkilerini gördüğümüz ve kimsenin de inkar edemeyeceği şekilde bu tür için bir şema oluşturdular. Çıkardıkları her şarkıda, maceraya atılmaktan hiç çekinmiyorlardı: yüksek güçlü “Ring Ding Dong”, “Lucifer”ın heyecan verici ritimleri, “Sherlock (Clue + Note)”un akıllıca birleşimi. “Sherlock” adlı albümlerinde yan şarkılar olarak yer alan “Clue” ve “Note”ın ustaca bir araya getirilmesi, K-Pop’ın biçimlendirilebilirliğinin göstergesiydi.
2015’teki “Odd” albümüyle grup, şu anda “kendi renkleri” olarak tanımladıkları şeyi oluşturmaya başlayarak, bundan sonra olacaklar konusunda daha fazla kontrol ve vizyon sahibi oldular. Key, bu yılın başlarında Allure’ye verdiği bir röportajda, “Bunun doğru kelime olup olmadığını bilmiyorum ama bizi SM oluşturdu, SHINee’yi biz oluşturmadık. Bir araya getirildik. İlk çıkışımdan 7 yıl sonra yani 2015’te, çalışanlar bize fikirlerimizi sordu. Sanırım bu, ‘Tamam, bu kararları kendim vermeliyim’ gibi bir aydınlanma anıydı.” demişti.
SHINee, kariyerlerinde ilk kez, kim olmak istedikleri sorusuyla karşı karşıya kaldı. Önlerinde boş bir tuval vardı ve kendi hikayelerini yazmaktan başka yapacak bir şey yoktu. Bu yeni dönemin ilk bölümü, oy birliğiyle başlık şarkısı olarak seçtikleri 2015’te yayımlanan “View” idi. Deep house türündeki sade, dinlemesi rahat “View” şarkısı; canlandırıcı ve tazeydi.
Geriye dönüp bakıldığında “Odd” albümünün, kararlılık ve kendine güvenin sonucunda ortaya çıktığını görüyoruz. Bu bir grubun, kim olduğu ve ne yapmak istediği konusunda kendinden emin olduğunda ortaya çıkan bir sonuçtur. Bu sırada, bir grup ortamı dışında kullanabilecekleri yaratıcı kontrolü hesap etmek adına bir teşebbüs gibi hissettiren, kendi güçlü solo kariyerleriyle göze çarpmaya başlamışlardı. Taemin’in solo müziği, pop ağırlıklıyken; Key’in ilk solo albümü “Face”, pop punk ve big-room house türlerini barındırıyordu. Yeni türleri denemekten çekinmiyorlar. “Don’t Call Me” ile SHINee olmanın, ne demek olduğunu yeniden tanımladıklarını görüyoruz.
Taemin, “Üyeler kendi kişisel hayalleri ve hedefleri için çok sıkı çalışıyorlar. Her birimiz çok güçlü olduğumuz ve sıkı çalıştığımız için, bireysel kimliklerimizi inşa ederken zorlanmadık. Dolayısıyla bir araya geldiğimizde, SHINee’yi bir grup olarak daha iyi ifade ediyoruz.” diyor.
Tabii ki her şey, Taemin’in anlattığı kadar kolay olmamış.
Nükteciliğiyle meşhur Key, bir keresinde Minho’nun ortak evlerinde onu, yemek yeme ve TV izleme konusundaki aşırı titizliğiyle nasıl deli ettiğini açıklarken; birbirlerine karşı anlayışlı olmanın, sürekli bir egzersiz olduğunu paylaştı.
Key, “Hepimiz çok farklı şeyler yaşadık. Bu bireysel deneyimler sayesinde, bir araya geldiğimizde birbirimize çok yardımcı olduğumuzu fark ettik. Bir eksiğim varsa, başka bir üyenin artısı boşluğu tamamlar” diyor.
Grubun sakin, yumuşak sözlü lideri Onew durumdaki ironiye dikkat çekiyor: “Hepimiz çok farklı olduğumuz için, kimyamız tutuyor.”
Bununla birlikte; SHINee’nin rengi, 2017 yılında aramızdan ayrılan ünlü vokalistleri Jonghyun’un mirası tanınmadan konuşulamaz. SHINee’nin ruhu; gerek şarkı sözleri, gerekse de vefatından sonraki albümlerde yer alan besteleriyle olsun, Jonghyun’un mirasına dayanır. “The Story of Light” üçlemesi ya da kendi çalışmalarını üreten, yazan ve yayımlayan ve sanatçılar için içtenlikle daha yaratıcı kontrol ve girdi sağlamaya çalışan ilk K-Pop idollerinden biri olan Jonghyun’un trajik kaybı; hayranları ve sektörü aynı şekilde etkiledi ama en çok yankılandığı yer, SHINee’nin fazlasıyla bütünleşmiş özü oldu.
Grup üyelerinin, Jonghyun’un mirasını açıkça konuştuğu birkaç andan biri olan, 2018’deki Radio Star talk şovunda Minho, “Aynı stüdyolara gider, aynı çalışanlarla buluşurduk. Fakat onlarla yüzleşmek zordu.” demişti.
Kuşkusuz ki o dönem, grubun devam etme konusunda çekinceleri vardı.
Talk şovda, Tokyo Dome’daki konserlerini planlandığı gibi 2018’in başlarında, yaşanan o üzücü olaydan 2 ay sonra gerçekleştirmeleri üzerine Key, “Bunu Jonghyun ve hayranlarımız için yaptık. Jonghyun’un koreografideki ve şarkıdaki kısımlarına dokunulmadı. Amacımız, Jonghyun’u anmak ve hayranlarımızla ona uygun bir veda etmekti.”
“The Story of Light EP. 3” albümünde yer alan, üyeler yazdıkları “Our Page” şarkısını Jonghyun’a adamışlardı.
Paylaştıkları ortak acı, onları daha da yakınlaştırdı ve neyin gerçekten önemli olduğunu öğretti. Taemin aynı programda, “Eskiden solo olarak çalışmak istiyordum ama sonra grup üyelerimle birlikte olmanın ne kadar güzel olduğunu fark ettim” demişti.
Kendileri dışında, SHINee’nin kim olduğunu gösterme zamanıydı:
Taemin,“Önceleri insanlara, görmek istedikleri şeyi göstermeye çalışıyorduk. Ama şimdi bunu kendimiz için yapmak istiyoruz. Bu işi uzun zamandır beraber yapıyoruz. ‘Bunu ne için yapıyoruz?’ diye düşündük. Bunu atlatamazsak, yollarımızın ayrılacağını düşündük. Bunu istemediğimiz için, üstesinden gelmeye karar verdik.” diyor.
Taemin; “Don’t Call Me”yi SHINee’nin gerçek “renginin” mükemmel bir temsilcisi olarak tanımladığında, bu sözler kulaklarımızda yankılanıyor. Sebebini anlamak kolay: Don’t Call Me’nin ruh halini yansıtan videosu oldukça canlı ve abartılı olduğundan “Married to the Music” dönemindeki oyunbaz ve coşkulu havayı anımsatıyor.
Rap, synth, funk ve pop türlerinin karışımından oluşan “Don’t Call Me” şarkısı, güçlü bir armoniye sahip. Taemin yedinci albümlerinin ortaya çıkmasını, grubun kolektif bir şekilde oluşturdukları özgüvene bağlıyor: “İlk başta, yapımcının oluşturduğu bir gruptuk, ancak zamanla kimliğimizi, kendi rengimizi ve tarzımızı inşa ettik. Bir sanatçı olarak, bunlara sahip olmanın gerçekten önemli olduğunu düşünüyorum. Bu ileride de, üzerinde durmak istediğimiz bir şey.”
Onew, “Bir röportajda bu keskin öz farkındalığa şahit olmak, adeta yatıştırıcı bir etki yaratıyor. Ancak SHINee için geçmiş, geleceğin temeli haline geliyor. İlk çıkış yaptığımızda daha çok takım oyuncusu olmaya odaklanmıştım, rolümü oynadığımdan ve bu takımın iyi iş çıkardığından emin olmalıydım. Ama artık hem kendime hem de başkalarına karşı daha düşünceli olmayı öğrendim. Birbirimize karşı düşünceli davranmak ve birbirimize karşı açık olmak. Bu işte birlik olmak; herkesin neler yaşadığını anlamak ve her şeyin üstesinden birlikte gelmek demektir. Bu öncelikler, grubu şu anki konumuna getirdi.” diyor.
“İnsanlar bu albümü dinlediklerinde, ‘Tabii ya işte bu SHINee’ diye düşünmelerini istiyoruz. ‘Don’t Call Me’ müzik videosunu izlediklerinde, ‘Vay bu çok SHINee’ desinler” diyor Key. “Deneysel olmaya çalışmadık. Sadece geri döndüğümüzü belli etmek istedik, SHINee geri döndü. Hâlâ buradayız ve hep de burada olacağız.”
Kaynak: DAZED
Güney Kore’de sanat hayatı başta olmak üzere, makale türüne girebilecek her içerik bu kategoride.