Çoğunlukla Korece şarkı söyleyen ve rap yapan 7 kişilik erkek grubu, öz saygı ve umudu temsil eden mesajlar paylaşıyorlar.
Bu bir gecede doğmuş bir fandom değil. Ancak bu 7 yıl önce Haziran ayında bir Kore müzik şovunda çıkış performanslarını gerçekleştiren 7 üyeli BTS ile başladı.
Şimdilerde çoğunlukla Korece şarkı söyleyip rap yapan bu grup, canlandırdıkları global kültürel etki ile insanların onları düzenli olarak The Beatles ile kıyaslamalarına neden oluyor.
Geçen yıl Güney Kore’nin gayri safi yurt içi hasılasının tahmini 4.65 milyar dolarlık bir kısmını oluşturduklarını açıkladılar.
Onların son albümü “MAP OF THE SOUL : 7“, Amerika’da Billboard 200 listesinde ardışık bir şekilde 1 numaraya ulaşan 4. albümleri oldu.
BTS, Korece, gençliğin ‘dirençli’ oluşuna bir atıfta bulunan “Bulletproof Boy Scouts” (Kurşun Geçirmez İzciler) anlamına gelen ‘Bangtan Sonyeondan’ın bir kısaltması.
Diğer tüm K-Pop eylemlerinde olduğu gibi fandomları resmi bir isme sahip: “Adorable Representative M.C.s for Youth“ın baş harflerinden oluşturulan A.R.M.Y. (Gençliğin sevimli temsilcileri)
Toronto Üniversitesi Doğu Asya Araştırmaları bölümünde bir yardımcı profesör olan Michelle Cho;
BTS’in sahip olduğu marka çok ilginç. Çünkü; müzikal bir tarz veya görsel estetikten ziyade bir mesajdan oluşuyor.
Onların temel mesajı, korkmuş ve tehlikede hissettirebilen yetişkin dünyasına karşı bir gençlik mücadelesi ve gençlerin büyümenin stres ve zorluklarının üstesinden gelmek için bir araya gelebilme biçimi olmaya devam ediyor. Kendinize sadık kaldığınız ve bu topluluğa inandığınız sürece, BTS’in durumunda, sınırı gökyüzü olan bir fan topluluğunun bir parçasısınız.
Gerçi mesaj gençlik üzerine olsa da, her yaştan hayranda yankı buluyor. Buna, yeni müzikler yayımlanır yayımlanmaz özenle şarkı sözlerinin çevirilerini araştıran Kore sınırlarının ötesindeki fanlar da dahil. Buldukları şey, genellikle ilahi olana mahsus bir etkileyiciliğin ötesinde, yeni bir çağın hikayesi oluyor.
Bu ‘Onlar çok tatlı!’ dan da fazlası. Ve onlar havalı koreografi ve kıyafetlere de sahipler. Demek istediğim bu da grubun çekiciliğinin bir parçası.
Ama hayranların kendi kendilerine söyleyecekleri şey şu ki; BTS gerçekten de onlara zorluklardan zihinsel ve duygusal olarak geri dönmeleri konusunda yardım etti veya onları cesaretlendirilmeye ihtiyaçları olduğu anlarda buldu.
Kore popüler kültürünü araştıran Cho için, BTS’in yükselişi onun üzerinde hem profesyonel hem de kişisel olarak bir etki yarattı.
1980 ve 1990’larda Chicago bölgesinde doğup büyüyen bir Koreli-Amerikalı olan Cho, bazı zamanlarda “Oh, bu Kore Çin’de mi yoksa Japonya’da mı?” gibi sorulara maruz kalıyordu.
Kore popüler kültürünün, gerçekten Asya popüler kültürünü temsil eden örneklerin çok bulunmadığı bir ortam olan Kuzey Amerika’da ana akımda başarı göstermesi bana beklemediğim şekillerde dokundu.
Bu bir çeşit içgüdüsel histi. Şunun gibi, ‘Vay canına! Toplumsal yargılara uymadan bir Asyalının bedeninde nasıl yaşanacağına dair diğer olasılıklar da var.’
Onun favori şarkısı bir arkadaştan ayrı büyümeye dair dokunaklı bir şarkı olan Spring Day.
Toronto merkezli bir ARMY olan Zaiyan Chowdhury da duygularının onunla yankılandığını söylüyor. Ağırlıklı olarak beyaz kültürüne maruz kalmış bir şekilde Kanada’da büyüdü ve Güney Asya’ya dayanan kökenleri konusunda endişeli.
Duyguları ortaokul yıllarında zirveye ulaştı. O zaman 11 yaşında olan Chowdhury, geleneksel Bangladeş kıyafetlerini giyinerek bir Amerikan alışveriş merkezini ziyaret etti.
Şimdilerde Toronto Üniversitesinde lisans öğrencisi olan Chowdhury;
Annem bir mağazaya girerken beni koltukta yalnız başıma beklemem için bıraktığında, rastgele bu insanları gördüm. Doğrudan bana bakıyorlar ve tam önümde benim hakkımda fısıldaşıyorlardı.
O andan itibaren kendi kültürüm hakkında çok güvensiz oldum. Kendimi beyaz doğmayı dilerken bulduğum zamanlar bile oldu.
Ama BTS’in “IDOL” gibi – “You can’t stop me loving myself (kendimi sevmemi durduramazsın)” ile yakalayan – şarkıları ile bakış açısının tamamen değiştiğini söylüyor.
Bu cümlenin ardındaki anlam ve mesaj, şarkılarını tamamen Korece olarak söylemeye devam edecek olmalarıydı. Onlar, kendi kültürel kökenlerini gösterip tanıtmaya devam edeceklerdi ve bu beni şahsen etkilemişti çünkü kendi kültürüm ile rahat olmama da yardımcı oldu.
Fark ettimki kendim olmak istiyorum. Ten rengimle çok rahatım. Yüz hatlarımla çok rahatım. Olduğum yerde çok mutluyum. Zihinsel durumum çok daha iyi.
Amelie Rols, McGill Üniversitesinde okuyan Fransa’dan bir ARMY. Onun mezuniyet tezi, Kore dışındaki K-Pop fanları hakkında.
Japonya’da değişim öğrencisi olarak bulunduğu dönemde yalnızlıkla baş etmekte zorlanırken, BTS’in “Love Yourself : HER” albümünde gizli bir şarkı olan “SEA”yi keşfetti.
Şarkıda, ‘zor zamanlar geçirseniz bile gerçekliğin bir anda kaybolmayacağı, işlerin sihirli bir şekilde daha iyi olmayacağı, zorluklar varsa orada umudun da olması gerektiğinden’ bahsediyorlardı. Bu iki öğenin gerçekten de bir madalyonun iki farklı yüzü olduğunu anladım.
Bu bir tür cankurtaran halatıydı. Her şeyi BTS’e bağlamak istemiyorum. Depresyonumu ya da herhangi bir şeyi iyileştirmiş gibi değiller. Ama çok önemli bir destek olduklarını söyleyebilirim.
BTS, bu yılın başlarında, son albümlerini tanıttıklarında COVID-19 pandemisi dünyayı ele geçirmeye başlamıştı. Grup, yeni şarkıları “ON”u bir dizi Güney Kore müzik şovunda seyircisiz bir şekilde sergiledi.
Bu şovlar günlerce BTS’in canlı sahnesinin; silip süpüren bir koreografi, çarpıcı bir yapıt, stil ve çekicilik gibi özelliklerinin neredeyse hepsine sahipti.
Tek eksik olan şey, desibel konusunda müziğin desibeline rakip olan ARMY’nin tezahüratlarıydı.
Toronta’daki birkaç durak da dahil olmak üzere, dünya turlarının ertelenmesiyle, BTS bu ay bir çevrim içi konsere ev sahipliği yapıyor. Detaylar sınırlı ancak ARMY’nin bu konuyla ilgileneceğine dair bahse girebilirsiniz.
Çeviri: Mely
Kaynak: CBC
Sitemizin editörlerinin kişisel olarak hazırladıkları köşe yazıları.