J-Hope şu an, rap oyunundaki en iyi dansçı mı? Muhtemelen.
Bu sanki eğlencesine sorulmuş bir soru gibi –rekabet edebilecek çok kişi yok ve sonuçta önemli olan tek şey müzik. Bir rapçi dans edebiliyorsa, neden umursanmalı ki?
Belki de, en iyi rap sanatçılarının unutulmaz eserler üreterek ve kendilerine özgü soundlarla insanları çekerek popülaritelerini arttırdıkları 2019’un doğrudan tüketiciye yönelik müzik manzarasında, bir sanatçının görsel olarak da performans sergileme yeteneği bizi etkilemiyor.
Kültürel anlar, ikonografiyle (resmetme) ifade edilir –sonuçta kelime “ikonik”tir- ve en temel haliyle “ikon” nedir, bir görüntü mü? Ve hangi görüntü, bir dans hareketi kadar sık taklit edilebilir?
Birçok rapçi için görselin anlamı, kıyafet, mücevher ve saç stilleridir. Daha doğrudan sanatsal anlamda, albüm kapakları ve müzik videolarıyla ortaya koyulur. Ancak gösterişli kıyafetler giymek için çok para harcamak gerekirken, müzik videoları ve sanat eserleri, paranın yanı sıra çok güçlü bir sanatsal vizyon da ister. Bunun aksine dans evrenseldir; sağlıklı her insan dans edebilir ya da yaptığı şey dansa benzeyebilir. Ayrıca dans yalan söylemez. Stüdyoda mükemmele yakın bir vokal kaydedebilir ve teknik olarak zor bir sesi zahmetsizce oluşturabilirsiniz. Fakat dans edebiliyor numarası yapamazsınız; ya garip görünürsünüz ya da görünmezsiniz.
Ve J-Hope asla garip görünmez.
Güney Kore’nin Gwangju şehrinde doğan Jung Hoseok’un, Güney Koreli “Hobi” olmasının garipsenmemesinin zengin bir kültürel önemi var. Örnegin çoğu 2010’ların sonlarında başarıyı yakalayan Doğu Asyalı büyük hip-hop rap yıldızlarının son dönemde gündemde oldukları olaylar ortada. Bu sebeplerden dolayı Asyalı rapçiler ana akımda zarif veya olumlu karizmalarıyla tanınmazlar –aslında onlar pek de tanınmazlar; muhtemelen büyük ölçüde bu kötü algı nedeniyle.
Bu arada J-Hope, çekirdekten yetişme bir pop sanatçısı ama doğuştan yetenekli bir rapçi. Dünyanın en güçlü pop grubu Güney Koreli Bangtan Sonyeondan‘ın (BTS) yedi üyesinden biri ve grubun, RM ve Suga ile birlikte üç kişilik “rap line”ının da bir parçası. Bu noktada, sektördeki hemen hemen her şarkının içinde hip-hop renkleri barındırmasıyla en azından K-Pop, rap’in popülaritesinin farkında.
Ancak hiç kimse, tam olarak BTS gibi yapmıyor. Onların üç uçlu rap line’ı, Amerikan hip-hop’ının geleneklerinden büyük ölçüde yararlanıp yedi üyeli müzik grubuna sürekli teknik olarak güçlü dizeler sunarken, kendi şarkı sözlerini kendileri yazıyorlar.
Bu, BTS’in yetiştirilme tarzına atfedilebilir. Grup, lider RM ve ikinci üye Suga merkezli bir hip-hop grubu olarak kuruldu. Bang Shi Hyuk’un Big Hit Entertainment‘ının bir eseri olan Bangtan Boys, K–Pop/idol sektöründe birçok kişi için zorunluluk olan eğitim aşamasında çok sayıda üye dizilimi değişikliğinden geçti. Nihayetinde Bang; grubu hala, çağdaşları EXO ve g.o.d gibi idol hareketleriyle gruplandırılacak şekilde, hip-hop merkezli benzersiz bir melez haline getirdi. Bu değişiklik, grubun orijinal rap line’ının yanına, şarkıcı/dansçı Jin, Jimin, V ve Jungkook’dan oluşan bir vokal line’ı dahil etmeyi içeriyordu.
Bu değişikliklerin arasında, orijinal ikili rap line ve dörtlü vokal line’ın yanına, kendini BTS‘in rapçisi, yapımcısı, söz yazarı ve dans dinamosu olarak tanıtacak, kendini ifade etmek için dünyanın dört bir yanından hip-hop’un birçok formunu kullanan bir sanatçı olacak olan “J-Hope” Hoseok”un eklenmesi gerçekleşti.
Hoseok’un geldiği yerle alakalı geçmişine baktığımızda, bazı şeyler diğer üyelerinkinden daha net. Gwangju’daki özgeçmişine dair güvenilir ve ayrıntılı bilgilere ulaşmamız zor, ancak bildiklerimiz şöyle: Anasınıfındayken sanat okuluna gitti ama görsel sanatlara pek ilgi duymuyordu. Hoseok, verdiği bir röportajda “Sanat okuluna gitmek için tek sebebim eve yakın olmasıydı” dedi. Üçüncü sınıfta dans etmeye başlayan ve genç yaşta büyük umut vaat eden aktif bir çocuktu. Nihayet altıncı sınıfa geldiğinde, ailesini ikna edip dansçı olarak ilerlemeye karar verdi.
Ortaokulda katıldığı “Neuron” adlı dans grubuyla başarılı bir sokak dansçısı oldu. YouTube’da hala bu dans grubuna ait (solo veya grup) çeşitli hip-hop dans hareketlerini uyguladıkları çok sayıda video bulabilirsiniz. Uzun boylu ve uzun saçlı Hoseok, küçük yaşlarda dahi, onunla birlikte anılan neşe dolu enerjisini ve fiziksel akıcılığını sergiledi. Sahne becerisi ve sevgisi onda sanatçı olma isteğini arttırdı ve böylece K-Pop’un güç merkezi olan JYP Entertainment‘ın seçmelerine katıldı. Her ne kadar Hoseok’un neredeyse GOT7 üyesi olabileceği dedikoduları olsa da JYP ile çalışmadı. Bu tecrübe ona, bir yıldız olabileceğine dair övgüler ve yetkin kişilerden onay kazandırdı. 14 yaşında ki dansçımız, 2010 senesinde Big Hit Entertainment seçmelerine girdi ve rap yapmayı ve şarkı söylemeyi öğreneceği BTS‘e katıldı. Hoseok nihayetinde, RM ve Bang PD ile birlikte “J-Hope” sahne adını kullanmaya karar verdi.
Grubun son tur belgeseli “Bring the Soul: The Movie”de, “Sahne isimlerimizi seçerken içinde “ho” geçmesini istedim, bu yüzden ilk başta ‘J-Ho’ olacaktı. Fakat ‘J-Ho? J-Ho?’ diye düşünürken ‘J-Hope’ aklımıza geldi. Sahne adımı böyle bulduk. İfade ettiği şeyler ardından geldi” dedi.
Ne ifade ettiğine gelince; J-Hope, sahne adının verdiği mesajı birçok şarkısında yansıttı. Örneğin “Hope World” adlı mixtape’inde bulunan “P.O.P (Peace of Peace) pt 1” eserinde amacı, bu adaletsiz dünyada hayat mücadelesi veren insanlara umut ve neşe kaynağı olmaktı. TIME dergisi ile yaptıkları röportajda şunları söylüyor: “Sahne adım gibi, birilerine küçük de olsa umut olmanın benim için çok anlamlı olacağını düşündüm.”
Umut sahibi olmak Bangtan’ın ilk döneminde zordu. Big Hit, finans ve sektör baskıları ile mücadele ediyordu. BTS, çıkış öncesi ve hatta çıkış sonrası bile sıradışı konsepti nedeniyle küçümsendi ve grup, dışlandı. 2012’in sonlarına doğru, hepsi ergenlik çağındaki üyeler (en büyük üye Jin 20 yaşındaydı) ne varlıklı kökenlere ne de yeni başlayanların zenginliğe sahipti. Grubun multi yetenekli üyesi Jungkook bile, bencillik sorunuyla başa çıkarak büyümek zorunda kaldığını anlattı.
Üyelerin her biri, yıldızlık seviyesine ulaşmak için ihtiyaç duydukları farklı niteliklere ulaşmak adına çok çalıştılar. Özellikle J-Hope, müzisyen olarak hala gelişmekteydi. Big Hit‘e başvururken, RM ve Suga gibi öncesinde yer altı rapçisi değildi -işin doğrusu, bir rapçi de değildi. Kendinden daha deneyimli üyeler ve dersler sayesinde kendini geliştirdi ki üyeler, kendilerini sık sık alışılmışın dışında şiirsel bir dille, Amerikan rap hayranlarının tarzında ifade ediyorlardı.
“Rap öğrenmeye zorlandığımı söylemekten ziyade, günlük yaşamımda doğal olarak özümsediğimi söyleyebilirim. Kaldığımız yurda dönüp freestyle rap çalışırdım. Başlarda ‘Bunu nasıl yapabiliyorlar?’ diye acayip merak ediyordum fakat bunun rap denilen şey olduğunu hissettim. Üyeleri aralarında paslaşırken görmek, birbizimize diss atmak ve rap aracılığıyla birbirimizle konuşmak çok ilginçti.” – J-Hope / 2018
J-Hope sonunda rap line’a katıldı ve hatta tüm gece boyunca Suga ile freestyle yaptı. Fakat grubun çıkışına uzanan zorlu yolculuk ona zarar verdi. Ve bir noktada, nedenleri belli olmaksızın, J-Hope kendisine ihtiyac duyulmadığı hissine kapılarak gruptan ayrıldı. Jungkook’un gözyaşları içinde yalvarışları ve grubun lideri RM’in onu grupta tutmaya adanmış mücadelesi sayesinde grubta kaldı.
RM, “Burn the Stage“ belgeselinde, “Çocuklarla konuştum” dedi. “Onlara, Jung Hoseok’a ihtiyacımız olduğunu anlattım. Jung Hoseok olmadan başaramayız dedim.”
Çıkış zamanları yaklaştıkça, BTS üyelerinin üzerinde sahne performanslarını sıkılaştırmaları konusunda baskı oluştu. Dans liderleri olarak seçilen kişinin, bu konuda özel bir özveride bulunması gerekiyordu. İçerikleri daha göz korkutucu hale getirmek için, BTS’in ilk dönemlerindeki koreografilerinden harika bir atletiklik, enerji ve sektör standartlarında bir hassasiyet talep edildi. J-Hope’un verdiği bilgiye göre, “We Are Bulletproof, Pt. 2” koreografisi için BTS üyeleri üç ay boyunca her gün çalışmış: “Dans ederken, bedenlerimizde veya parmaklarımızdaki en ufak değişiklik bile dansı yeniden kayıt almamız gerektiği alamına geliyordu.”
Bu, J-Hope‘un birçok kez yaralanmasına sebep oldu: “Bayıldığım bile oldu, birçok kez kendimi yaraladım. Hatta ayaklarıma çok kan toplanmıştı ve kendi kendime o kanı boşaltmak zorunda kaldım.”
Ancak performans konusundaki bağlılığı ve verdiği söz, hepsinin önüne geçti: “Şimdiye kadarki tüm çabalarımız ve sıkı çalışmamız karşılığını buldu.”
Getirdiği sonuçlar idrakın da ötesinde: BTS şuan dünyanın en büyük grubu, albüm satışları konusunda rekor üstüne rekor kırıyorlar. Bu yıl, Melon ve Mnet Müzik Ödülleri gibi Güney Kore’nin önde gelen törenlerinde en büyük ödülleri süpürdüler ve 2019 yılında en çok satış yapan albüme sahip oldular (Billie Eilish’in albüm satışları henüz netleşmedi). Güney Kore’nin Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’sına 5 milyar dolar katkıda bulunarak Samsung ve Hyundai‘ye rakip oldular. Kore müzik sektörü için yeni bir yol açtılar. “İdol” olarak adlandırılan Koreli sanatçılar, sosyal konular ya da kişisel meseleleri hakkında özgürce konuşmaktan kaçınırken BTS, özgür ruhlarını hem sahnelerine hem şarkı sözlerine yansıttı.
Bu gerçek hayat masalının ortasında J-Hope, kendi başına önemli bir solo kariyer inşa etmeye başladı ve yıllar boyunca kanatlarını sanatsal olarak yaydı. Pop-dans yıldızı Zara Larsson ve grup arkadaşı V‘nin büyüleyici vokal performanslarına sahip olan “A Brand New Day” gibi pop-rap uyumunu gösteren şarkılarla, ana akım için uygun olan parlak kapasitesini yansıttı.
2015’in sonlarında, “El Chapo” oyununun “1 VERSE” adlı enstrümantal şarkısı, BTS’in Soundcloud hesabında yayımlandı. Şarkı, J-Hope’un rapçi olarak kendine has özellikleri olan öfkeli haykırışlarını, çevik akış anahtarlarını ve kelime bükme hevesini yansıtıyor. Ve hakkı nadiren teslim edilen lirik becerisini de sergiliyor: Bir noktada, yaşıyla (22 ya da iki-iki) ve boğazdaki bir balgama benzetilen antilere yönelik metaforla ifade edilen tükürme sesi (püü-püü) ile çift anlamlı bir tavır ifade ediyor.
BTS‘in 2016 yılındaki “Wings” albümü, J-Hope‘un solosu “Intro: Boy Meets Evil” ile başlıyor. Şarkının nakaratında “Fazla kötü ama çok tatlı” diye tekrar ederken, onu, baştan çıkarılma hakkında kızgın bir şekilde rap yaparken görüyoruz. Ve sadece eğlence olsun diye, grubun “Wake Up” turu sırasında, en faziletli trot şarkısı olan Japonca “Otsukare”yi kaleme aldı ve şaşırtıcı bir şekilde istekli olan Suga‘yı, BTS‘in Japon hayranları karşısında coşkuyla performans sergilemeye ikna etti.
J-Hope’un istikrarlı gelişimi, hayranlar arasında bir solo albüm beklentisi yarattı ve 2018’e gelindiğinde nihayet istediklerini elde ettiler. “Hope World” isimli mixtape’in temasına dair şeylerin çoğu başlıkta belli edilmişti. “Hope World”; hem önceki vaatlerin doruk noktası hem de gelecek için bir hedef tanımı oldu. Hip-hop yasaları bünyesinde ses ve dil olarak alışılmadık bir çalışma olurken, (oldukça kasıtlı olarak) dinleyiciyi rapçinin dünyasına davet etmesiyle geleneksel, idealist rap albümünün ruhunu takip etti.
Jung Hoseok; “J-Hope” ismini seçtiği andan itibaren, sanatçı olmaya karar verdiği andan itibaren, dansçı olmayı seçtiği andan itibaren farkında olmadan, bir anlık da olsa dinleyicilere özgürlük bulabilecekleri bir yer verebildiği “Hope World”ü inşa etme yoluna girmişti.
Solo sanatçı kariyerinde yaptığı büyük sıçrayışı için J-Hope, var gücüyle çalışmakta. Dans-pop, g-funk ve diğer sonik fikirlerin bir karışımı olan, mixtape’e de adını veren açılış şarkısı “Hope World”te dinleyicileri, Jules Verne‘in “Denizler Altında 20.000 Fersah” kitabına atıfta bulunan bir sualtı dünyasına benzettiği kendi “umut dünyası”na davet ediyor.
Başlık şarkısı “Daydream”de ise renkli kişiliğini, personasının çift yönü ve tasvir edilmemiş benliği de dahil olmak üzere, J-Hope‘un farklı yönlerini yansıtan ekstra renkli görsellerle harmanlıyor. Mixtape’in esas mücevheri, J-Hope‘un bir başyapıt olarak övgü aldığı üç şarkıdan biri olan, sondan bir önceki şarkı “Airplane” olabilir. Yaptığı bir canlı yayında J-Hope, “Otel odasında makineyle bir ritim yaptığımı hatırlıyorum. Bir uçak hakkında şarkı yazmak istedim. Çünkü geçen yıl, ondan önceki yıl ve bu günlerde, uçakta çok fazla zaman geçiriyorum. Küçük bir çocukken, dileğim uçağa binmekti.” diye anlattı.
Rapin etkisindeki engin orkestrasyon, başarıyı sade ve basit görseller üzerinden düşünerek hatırlayan, benzersiz yansıtıcı J-Hope‘u destekliyor: “Çorak topraklar beni yakarken, mavi gökyüzüne baktım / O uçakta uçmak istedim” diye mırıldanıyor nakaratta. “Her gün bulutların üstünde” diyerek kısa ama göz kamaştırıcı ikinci kıtaya başlıyor ve umut dolu bir bilgelikle sonlandırıyor.“Uçak modunu seviyorum / Kimin ne dediği önemli değil, tüm endişeleri kapatıyorum.”
J-Hope; Harlem rap-dans klasiklerine bir saygı duruşu niteliğinde olan, 2019’daki single’ı “Chicken Noodle Soup”ta ise farklı bir seçim yaptı.
“Chicken Noodle Soup” başlangıçtan itibaren, J-Hope’a küçük yaşlarda ilham veren sokak dansı havası taşıyor. Bir duvar önünde dans eden dört genç kadın dansçıyla başlayan müzik videosu Los Angeles’ta çekildi. Kıyafetler, sesler, ortam ve koreografisiyle, 2000’li yılların başlarındaki hip-hop’ın güncellenmiş bir halinin hedeflendiği görülüyor.
Beat’in ana bas riffleri bir Neptunes yapımına benziyor, özellikle N.E.R.D.’ün “Lapdance”ine ve Noreaga‘nın “Superthug”ına. Yine de sondan bir önceki bölüm için, kısık bir ara ile güncel davul seslerini patlatıyor.
BTS ve Becky G‘nin hayranlarının yanı sıra, Tik Tok challenge videoları sayesinde “Chicken Noodle Soup”, J-Hope‘u Billboard Hot 100‘de yer alan en genç Koreli sanatçı, iTunes listesinin zirvesine en hızlı yerleşen sanatçı ve Spotify‘da 2 milyon takipçiyi aşan ilk Koreli sanatçı haline getirdi.
Buna ek olarak, şarkı, Asyalı sanatçıların ve siyahi olmayan dinleyicilerin, tüm alana sanatsal olarak ilham veren yaşamsal eğitim ve niteliği yok saydığı bir manzarada, ilham verici bir kültürel değişim anı olarak hizmet ediyor. Şarkı, müzik videosu ve medya çalışması, siyahi Amerikalıların şarkıya (ve sanatçıya) olan etkilerine bir saygı duruşu niteliğinde oluşturuldu.
Orijinal “Chicken Noodle Soup”, 2000’lerin ortalarında popüler olan ve 2006’da DJ Webstar melodisine ilham veren Harlem shake’in farklı bir çeşidiydi. Orijinal şarkıda Young B olarak performans sergileyen Bianca Bonnie, yazdığı sözle kazandığı paradan kendisine güzel bir çanta almıştı. Şarkının yeniden düzenlenmesiyle ilgili, “Kültür için yararlı” ifadesiyle takdirini ifade ettikten sonra, BTS hayranları #ThankYouBianca tagiyle kendisine teşekkür etti ve tag dünya trendleri arasında yer aldı.
Tweetin birinde, “Bunun için @BIANCAisKING’e teşekkür ediyoruz. Bunu sen yaptın ve sevgili J-Hope’umuza ilham verdin!” yazıyordu.
Ve J-Hope, orijinal şarkı ve orijinal sanatçılarla olan bağının önemi belirtti: “Ben gençken, ilk dans dersim ‘Chicken Noodle Soup’tu. İlham için teşekkürler, Webstar ve Young BEEEE!”
Bu bağ, yalnızca J-Hope’un röportajlarında değil, şarkıda da kendisini belli etmekte. Enerjik melodi, direkt olarak ilk yuvası Kore’den gelme köklerini dışa vurarak başlıyor: “Geunnam Chung Jang Caddesi, burası benim Harlem’im”
Daha sonra Gwangju halkı, “Gwangju’yu dünya çapında tanıttığı için, bu kadarını onun için yapmalıyız, değil mi?” diyerek J-Hope’un sevgili memleketinin farklı yerlerinde koreografiyi gerçekleştirdikleri bir video yayımladılar.
Hip-hop’a ne oldu? Tasfiyeciler genellikle sanat formunun ve hip-hop’ın orijinal unsurlarının kendi dünyasından basitçe uzaklaştırıldığını beyan eder ki bugün bildiğimiz hali, gezegendeki en metalaşmış ve etkili halidir ve onu harika yapan formlara hiçbir benzerlik ya da takdir taşımamaktadır. Esas itibariyle, en azından bu doğru gibi görünüyor. Hip-hop’un dört öğesi (DJlik, b-boying, MCing ve grafiti) kesinlikle günlük RapCaviar çalma listenizde kendini belli etmiyor.
Fakat bu hip-hop gelenekselciliği, gelme olasılığı en düşük kaynaklardan birinde bulunuyor ve kutlanıyor. J-Hope, başkent Seul gibi kentleşmeden ziyade tarımıyla bilinen Gwangju’lu bir çocuktu. Makyaj yapan, pop şarkıları söyleyen ve genç hayranları ve talepkar medya için neşeyle dans eden bir K-Pop grubunun da yıldızı. Rap dünyasına göre bu, kültürel bir döküntüdür.
Ancak J-Hope en büyük kaydında, kendine has karizmasıyla zekice rapler yazdı. Müzik videosu ve albümün kapağı grafiti içeriyor ve video, b-boy tarzı danslarla dolu. Kore’nin kırsalından gelen bu azimli çocuk, her şeye rağmen hip-hop’un dört elementini pop müziğin ön saflarına itti. Onu, YouTube’a ve Tik Tok’a, Twitter’a ve fan kafelere taşıdı.
J-Hope bu konuda yalnız değil. Rap line üyeleri RM ve Suga, küçüklüklerinden bu yana kendilerini hip-hop’a adamış, lirik becerilerini “MAP OF THE SOUL: PERSONA”nın başlık şarkısı olan RM‘in solosu “Intro: Persona” ya da Suga’nın güçlü single’ı “Agust D” gibi şarkılarda gösteren rapçiler. Yalnızca Amerika’dan değil, Verbal Jint ve Epik High gibi Koreli rap öncülerinden ve hatta Seo Taiji and Boys gibi K-Pop gruplarından da etkileniyorlar.
Hip-hop’ın globelleşmesi, analiz etmek ve üzerinde durmak için karmaşık bir gerçeklik. BTS için, hip-hop’la ilgili bir avuç da olsa daha az iştah açıcı yorumlar var: Düşüncesiz ırkçı yorumlar, blackface* performans suçlaması, muhafazakar alanlarda hala yaptıkları hip-hop’a karşı küçümseyen tutumlar ve hip-hop’ın siyahi Amerikan kültürü için öneminin vurgulanması. Yıl olmuş 2020, insanlara, hip-hop’un New York’taki şehir hayatının bunaltıcı gerçeklerinin üstesinden gelmeye çalışan siyahiler tarafından yaratıldığını hatırlatmak zorunda kalmamalıyız.
İnsanlara, hip-hop alanına girmenin, pop kültürünün hemen hemen her öğesini etkileyen siyah yaşamlara saygı ve çalışma gerektirdiğini hatırlatmak zorunda olmamalıyız.
Bu sarsıcı konuşmaların ağır varlığı ve siyahiler arasındaki bu rahatsızlık verici yanlış anlamalar da dahil olmak üzere, ırksal ve kültürel engelleri aşmak olağanüstü bir sanat gerektirir. Performansları, bizim iyimser ve eğlence seven sürüngen beyinlerimize öyle çekici ve ilgi uyandırıcı geliyor ki, analitik eğilimlerimizi devre dışı bırakmamıza olanak sağlıyorlar. Her zamanki gibi dansa ihtiyacımız var. Psikolojik analizler, dansta güçlü bir duygusal rahatlama olduğunu kanıtladı. Dans; sosyal, bilişsel, duygusal ve fiziksel olarak çoğu şeyden farklı, eşsiz bir uyarıcıdır.
Yine de, belki de her sosyal etkileşimin üzerinde duran sosyopolitik felaket tellalları ya da tüketim açısından son derece doygun ses ve görsel içerik pazarına bağlı olarak göz alıcı fiziksel performansın azalan önemi ve onu yaratacak ve sergileyecek yöntemlerin erişilebilirliği nedeniyle, dans konusunda yolumuzu kaybetmiş gibi görünüyoruz.
İnsanlar artık gerçekten dans etmiyorlar. Pop yıldızları karamsar enstrümantaller üzerinde süzülüp nakarat tekrar ederken, rapçiler müzikal kavrayışa sahip toy yapımcılar tarafından düzenlenmiş serbest stilde kısa sıçrayışlar sonucu yollarından sapıyorlar. Ve bütün bunların ortasında herkes daima bir şeyler paylaşıyor.
Rap müzikte dansın yeniden canlandığına mı tanık oluyoruz? Duke Deuce’ün “Crunk Ain’t Dead”i, bir sanatçının sadece iyi hazırlanmış, enerjik bir melodiyle rap yaptığı değil, aynı zamanda performans sergilediği bir dizi viral müzik videosunun en yenileri arasında. Deuce videoda, başlangıçta koreografik bir hayata döndürme sahnesinden, masanın üzerinde sergilediği bir dizi Michael Jackson-vari hareketlere kadar etkileyici bir kıvraklık sergiliyor.
DaBaby, “Bop” şarkısı için efsanevi Jabbawockeez ile çalıştı ve Twitter’da viraller arasına girdi. Eskiden bir b-boy olan rap yıldızı olan Lil Uzi Vert, kendi dans çılgınlığı ile dönüş yapmaya karar verdi ve sosyal medyayı “Futsal Shuffle 2020” ile alevlendirdi. Hepsi olmasa da bazı rap yıldızları, dans neşesini kullanma istekliliği gösteriyor ve şarkılarını, serotonine ihtiyaç duyan izleyiciler için her zamankinden daha cazip hale getiriyor. Belki de böylesi anlar, dans ve hip-hop’ın nihayet spot ışıkları altında yeniden birleştiği bir hareketin başlangıcına işaret ediyordur.
Eğer durum buysa, o zaman rap dünyasında J-Hope‘u kabul etme zamanıdır. Evet, hikayesi ilham verici ve evet, kalemi etkileyici ve evet, şarkıları kadar sokak stili kıyafetleri de renkli. Ama özünde Jung Hoseok, daima üstün bir dansçı olmuştur.
BTS‘in Los Angeles’ta çektiği “American Hustle Life” şovunda birçok profesyonel sokak dansçısı ile kapıştı ve yalnızca yetkin değil, aynı zamanda gayet kendinden emin göründü. J-Hope , BTS‘in karmaşık koreografisini Jimin – kendisi çok beğenilen ve büyüleyici bir dansçı- gibi dinamolarla birlikte çalışırken, doğal yetenek ve kolayca performans sergileme konusunda asla başarısız olmaz.
Kendi başına kaldığı ve elinden geleni yapmaya karar verdiği zamanlarda, hareketleri inanılmaz derecede zor görünüyor. “Boy Meets Evil” solo koreografisinde ölüme meydan okuyan bir hassasiyetle kıvrılıyor ve aniden patlıyor. Örneğin bir hareket için, ayağını göz hizasına kadar kaldırıp kıvırıyor, daha sonra dizleri bükülü haldeyken hızla geri yere çarpıyor. Bir diğeri için, sırtını geriye doğru büküp yalnızca kollarının manevrası ve içsel gücüyle kendini hızla iterek ters takla atıyor.
J-Hope’un renkli neşeli kişiliği, koreografiler üzerinde çalışma zamanı geldiğinde değişmeye başlar. Her şey mükemmel olana kadar diğer grup üyelerine pratik yaptırır.
Daha kolay işler yapma zamanı geldiğinde, fazladan hareketler ekler – biraz kol kıvrılışı, biraz sert kalça hareketi. “Chicken Noodle Soup” ile kanıtlandığı gibi, J-Hope size viral bir dans çılgınlığı verebilir ve katılmanız için sizi davet edebilir, ancak aynı zamanda her noktada ustalık seviyesinde kendini ayırt ettirebilir de. O, dans eden bir rapçinin doğal ilerleyişini temsil eder; Heavy Ds ve Jabbawockeez‘in bir melezi.
J-Hope’un müziği herkese hitap etmeyecek, özellikle de hip-hop’ın lirik özelliklerinden zevk almak rapçinin dilini anlamaya bağlıysa (muhtemelen dünyada 100 milyondan daha az sayıda Korece konuşan insan var ve bunların çoğu da Amerika’da yaşamıyor). Neşesi de herkesi etkilemeyecek (erkeksilik algısında bağnaz olmayanlarımız bile zaman zaman onun neşesi nedeniyle kafa karışıklığı yaşayabiliyor). Ancak J-Hope’un dans becerileri inkar edilemez ve bu kesinlikle önemsiz bir bilgi değildir.
Hip-hop’ın kökenleri, rap’e olduğu kadar dansa da uzanmaktadır. DJ’ler, hem sıradan katılımcıları hem de yetenekli dansçıları saatlerce bir arada tutacağı partileri güçlendirmek için, breakbeat*leri küçük parçalara ayırıyorlar. J-Hope, her iki forma da olan bağlılığı ile, dünyanın en önemli kültürel hareketinin geleneklerini doğrudan hatırlatıyor.
Hip-hop güçlenmeye ve yeni rapçiler, türün fark edilen kısıtlamalarını aşmaya devam ettikçe, başlangıçlarının kalıntıları görünürde kalacaktır. Ancak biz hayranlar olarak, kendimizi yeni olasılıklara açmazsak, onları bulmak için mücadele etmek zorunda kalacağız. İhtiyacımız olan ilk şey ise umut.
Kaynak: Central Sauce
*Blackface: Eskiden Amerika’da beyaz tiyatro ve sinema sanatçılarının, siyahileri taklit etmek için yüzlerini siyaha boyamaları ya da maske takmaları.
*Breakbeat: 4/4 vuruşlu bir elektronik müzik türü.
Güney Kore’de sanat hayatı başta olmak üzere, makale türüne girebilecek her içerik bu kategoride.