Son zamanlarda vaktini nasıl geçirdin?
L: Dürüst olmak gerekirse son iki yıldır oldukça rahat bir hayatım var gibi görünüyor. Tanıdık ortamlardan uzaklaşın, tamamen yabancı bir ortamda, benzeri görülmemiş bir şekilde yaşayın ve kendinizi buna adapte edin. Fiziksel yorgunlukla karşılaştırıldığında daha fazla zihinsel yorgunluk ve gevşeklik yaşayın. Terhis olduktan sonra egzersiz ve yolculuk yaparak orijinal halime dönmeye çalışıyorum.
Bir seyahate çıktığını duydum.
L: Bu, şirketin veya herhangi bir aracının yardımı olmadan ilk defa kendi başıma uzun planlar yapıp çıktığım bir yolculuktu. İspanya’ya arkadaşlarımla birlikte gittim. Barselona ve Mallorca’ya uğrayıp döndük.
İlk kişisel seyahatin, bu çok değerli.
L: Önceki seyahatlerimin çoğu işle alakalıydı ve sabit bir yerde kalıyordum. Bu beni hiçbir zaman gerçekten kazandırmış gibi hissettirmiyordu. Ancak bu ani seyahatler çok farklı hissettiriyor. Turistik yerlerin yanı sıra, şehre ve benim favorim olan doğal yerlere gittik. Belki de profesyonel işim sayesinde birçok büyük, muhteşem, narin şeylere dokundum ama hiçbirisi el değmemiş doğa kadar etkilemiyor beni.
Bir sonraki seyahatinin planlarını yapıyor musun?
L: 20 yaşındayken Kuzey Işıkları’nı görmeyi çok istiyordum, şimdi bu isteğim daha da arttı. Bu yüzden bir sonraki gezimde Kuzey Işıkları’nı görmeye gitmeliyim.
Kim Eun Sook tarafından yazılan “The King: The Eternal Monarch” seçimine geri dönersek, nasıl bir çalışma bu?
L: Paralel dünya temelli romantik bir dizi. Tema fantezi romantizm ama çeşitli hikayeler göstermenin farklı yolları olacak.
Yeni dizindeki karakterinle ne tür bir oyunculuk sergilemek istiyorsun?
L: 20’li yaşlarımdayken, oynadığım rolle ne tür bir yüz ve görüntü sergileyeceğimi düşünürdüm. Şimdi 30’larımdayım ve bu durum değişti. Bir amaca hizmet etmek yerine işime ve karakterime daha doğal bir şekilde dahil olmak, özgün davranmak ve işin orijinal karakterini özgün bir şekilde göstermek istiyorum. Öncekilerden daha sakin olduğu söylenebilir. Bu kez Kore imparatoru rolünde oynayacağım. Oldukça merak ediyorum ve nasıl bir şey olacağını dört gözle bekliyorum.
Proje seçme konusunda çok iyi biri olarak değerlendiriliyorsun. Senaristler, yönetmenler, birlikte çalışacağın oyuncular vs. Seçilecek birçok kriter var. İlk düşüncen nedir?
L: Öncelikle eğlenceli olmalı; beni işin içine sokan, hepsini okuduğumda üzerinde tekrar tekrar düşünebileceğim ilginç bir çalışma. Komedide olduğu gibi romantizm ve gerilimde de eğlence olmalı. Eğlence, geniş anlamları olan bir kelime. Dolayısıyla konu sınırlı değil. Gerilim ve gizemli şeyleri de severim. İlginç olduğu sürece konunun ne olduğu önemli değil.
Geri dönüş projeni seçerken de bu standartları dikkate aldın mı?
L: Tabii ki, bu proje de çok ilginç. Senarist Kim Eun Sook’la uzun bir süre sonra tekrardan bir araya geldik ve bundan oldukça memnunum. “The Heirs” dizisinden tam altı yıl sonra yeniden bir aradayız. O zamanlar olduğumdan daha rahattım, senarist Kim de çok iyi görünüyordu. Şimdi uzun zamandır iletişimde olduğumuz bir dostluğumuz var ve iyi bir iş çıkaracağımızdan eminim.
Bir aktör veya sıradan bir insan olarak çok olgunlaştın. Sence olgunluk nedir?
L: Farkında bile olmadan 30’lu yaşlarımın ortasına geldim. Olgunluk konusunda düşünmeme rağmen ne olduğunu çözemedim. Olgunluğun ne olduğundan tam olarak emin değilim, “aktör” veya “insan” sözcüklerinden önce “olgun” kelimesini koymanın uygun olup olmaması konusunda bazı şüphelerim var. En olgun insanın, gerçek benliğine göre yaşam süren bir insan olduğunu düşünüyorum. Biraz çocukça veya toy olsa da, olduğu gibi görünüyorsa bu insanın olgun olduğunu düşünürüm. Olgun biri kim olduğuyla, kendi düşünceleri, kişiliği ve görünüşüyle ilgili düşünmeli, anlamalı; kendini olduğu gibi kabul etmeli ve etrafına ne ise onu yansıtmalı.
Saygı duyduğun veya yakışıklı olduğunu düşündüğün aktörler kimler?
L: Lee Jung Jae ve Lee Byung Hun. İkisi de sanat yapmakta ısrarcı olan ve eserleriyle konuşan aktörler. Ben de böyle bir oyuncu olmak istiyorum.
Ne zaman hayatının zirvesinde olduğunu düşündün?
L: Kıdemliymiş gibi, herkes tarafından tanınmaya başladığım “o adam” olduğum zaman hayatımın zirvesiydi. Daha açık ifade etmem gerekirse hayran buluşmalarında ya da insanlarla iletişim kurabileceğim etkinliklerde kalabalığın bana yoğunlaşması beni her zaman çok mutlu etti. İşte bu hayatımın zirvesi.
Kore dalgasının bir temsilcisi olarak farklı ülkelerdeki hayranlarından gördüğün bir sevgi var. Ne tür bir ruh hali içerisindesin?
L: Çok güzel bir şey bu. Sözcüklerle iletişim kurmaları zor olsa da duygularını herhangi bir engel olmadan dile getirebiliyorlar, tıpkı Koreli hayranlar gibi. Hayranlarımı ülkelerine göre tasnif edersem, Güneydoğu Asya ve Çin’dekilerin daha aktif, Japonya’dakilerin daha duygusal, Avrupa’dakilerin daha havalı ve bir tık daha farklı olduğunu söyleyebilirim. Fakat hepsinin gözlerinden aynı şey okunuyor. Direkt olarak konuşup, birlikte vakit geçirmesek bile insanlarla göz teması kurmanın iyileştirici ve enerji verici bir tarafı var.
Tabii ki isimsiz bir dönemin oldu. Nispeten genç bir yaşta halk tarafından bir aktör ve bir yıldız olarak tanındın. Bu yük hakkında ne düşünüyorsun? Nasıl başa çıkıyorsun?
L: Bu yükün üstesinden gelmeniz gereken bir şey olduğunu düşünmüyorum. 20’li yaşlarımdaki en büyük motivasyonum bu ‘yük’ oldu ve bu yüzden daha çok çalıştım. Şimdi de aynı. Daha iyisini yapma fikri, hayranlarımın beklentileri ve giderek büyüyen çalışma düzeni.. hep üzerimdeydi ama sabit oyunculuk kariyerim bu yükten ziyade sorumluluklarıma odaklanmamı sağladı. Yükünüzü daha olumlu bir şekilde aşılayın, kendinize göre ayarlamayı öğrenenin böylece çok daha rahatlarsınız.
Eski projelerini izler misin?
L: Özellikle oturup izlemesem de şarkılarını dinlerim çoğu zaman. Kulaklarınızla duymak ve gözlerinizle görmek arasındaki fark bu mu? Şarkıları ne zaman dinlesem o zamanlardaki beni, düşüncelerimi, zihnimi ve geçmişin hatıralarını anımsayabiliyorum ve bu çok güzel hissettiriyor.
Bilindiği kadarıyla uzun zaman önce yardım kuruluşu PROMIZ aracılığıyla çeşitli yerlere bağışlarda bulundun. Askere gitmeden önceki son çalışman bununla ilgili bir belgeseldi. Bağış felsefen nedir?
L: Hayranlarımın benim adıma bağışlar yaptığı haberlerini aldıktan sonra insan olarak etkimi düşündüm ve sosyal yardım faaliyetlerine başladım. Benimle karşılaştırıldığında, hayranlarımın bağış konusunda daha derin düşünceleri ve felsefeleri var. İnsanların birlikte bir şeyler yapmasının daha anlamlı olacağını düşündüm sadece. Yalnız yapmam yerine, yalnız yapmaları yerine ‘birlikte’ güzel şeyler yapmak istedim. Böylece böyle bir şeye başladık ve yapmaya da devam edeceğiz.
Aktör ve yıldız unvanının yanı sıra, sıradan bir olan insan Lee Min Ho hakkında da konuşmak istiyorum biraz. Ne tür bir insan olduğunu düşünüyorsun?
L: Çok dürüst bir insan? Aslında kendimi gerçekten tanımıyorum. Bir senaryo okuyup karakterimi analiz edermişçesine nasıl bir insan olduğum hakkında düşünüyordum. Bence insanlar bir ilişki kurarken birbirlerini ancak düşüncelerini, duygularını ve koşullarını açıkça söylerse olduğu kabul edebilirler. Bu yüzden samimi olmak istiyorum. Ben samimi bir insanım.
Eğer bir programın yoksa boş günlerini nasıl geçirirsin?
L: Projeme hazırlık yaptığım için ata binme, kürek çekme gibi birçok sporu öğrenmek zorundayım. Bu tarz derslerim yoksa genellikle evdeyimdir. Oyun oynarım, hiçbir düşünceye dalmadan kendimi filmlerin arasına gömerim, bazen müzik dinlerim ve yürüyüşe çıkarım. Çok sıradan bir gün yani. Bu bir istirahat çünkü. Bir program ya da dışarı çıkıp bir şeyler yapmak yerine evde dinlerim. Ev kuşuyum. (Ç/N: Ah bebeğim senin bu hallerin..)
Şuan seni bağımlı kılan şey nedir?
L: İşlerim. Rolüm. Oynamak istediğim kral rolü konusunda endişelendim. Benim için çok güçlü bir rol. Konu ile bilgiler ve videolar araştırdım ve o zamanlarda yaşayan insanları hissetmeye çalıştım. Düşüncelerini ve hareketlerini kendiminkilere dönüştürmek ve izleyicilere göstermek için, öğrenmeye bağımlıyım.
Ne zaman mutlu hissedersin?
L: Göze çarpmayan günlük normallikte şeylerle mutlu olurum. Ailemle akşam yemeği yediğimde mutluydum, zengin olduğumda mutluydum, sevdiğim insanlarla olduğumda mutluydum ve bazen de sadece evcil köpeğimi izlerken mutluydum. Mutlu hissetmek beni daha enerjik hissettirecek ve sonrasında mutluluğumu yeniden kazanmamı sağlayacak. Mutluluğu kasten düşünüp aramadım. Birçok mutluluk noktası var şimdi. Mutluluk aralığı çok geniş.
Aşk hakkındaki düşüncelerini sormak istiyorum.
L: 20’li yaşlarımdayken aşk konusunda tutkuluydum. Kendi hislerime daha derinlemesine odaklanmaya çalışırım ve ayrıca sevgimi korumak için güçlü bir sorumluluk duygum vardır. Birkaç duygusal deneyimimin neredeyse aynı olmasının sebebi bu olabilir. Artık aşkın zor olduğunu hissediyorum. Herkes yaş ilerledikçe aşık olmanın daha zor olduğunu söylüyor, doğru sanırım. 20’li yaşlarımdaki kadar tutkulu olacak mıyım? Tekrar aşık olduğumda yeni bir yola başlayabilir miyim? Ama yine de ne zaman ve ne tür bir aşka aşık olacağımı sabırsızlıkla bekliyorum.
Aktör Lee Min Ho kimliğine geri dönelim. Bir aktör olarak mutlaka yerine getirilmesi gereken prensibin ne olduğunu düşünüyorsun?
L: İşinin en iyisini yapmak, bu en temel olanı. Senaryodaki rolü mükemmel bir şekilde canlandırmaktan daha iyisi, çekimlerde sorumluluk duygusuna sahip olmak, başrol olarak iyi bir çekim atmosferi oluşturabilmek, gerginlik ve sakinlik arasındaki dengeyi kurabilmektir.
Bir aktör olarak kendini geliştirmek adına ne gibi çabalar gösteriyorsun?
L: Telaffuz ve seslendirmeyi yeniden öğreniyorum. Farkında bile olmadan, 13 yıldır en temel şeylere odaklanamamışım. Projelere yeni bir şekilde bakabilmek için, en ufak bir ayrıntıyı kaçırmadan en temel şeylere geri dönmek istiyorum. Bu yüzden çok çalışıyorum.
Oyunculuk fiziksel güç ve duygu tüketen bir meslek. Stresini azaltmak ve enerjini yenilemek adına uyguladığın eşsiz yöntemlerin var mı?
L: Çok fazla baskı altındaysam ve zihnimi çok fazla yorduysam başım ağrır genellikle, bu yüzden her şeyi bırakıp uyumaya giderim. Uyuduktan sonra stresim azalır ve vücudum daha iyi bir hale gelir.
Birçok insan seni varyete programlarında görmediği için üzgün görünüyor.
L: Geçmişte biraz daha dirençli ve korkan biriydim. “Bir aktör olarak çok fazla zaman ve çaba harcadım. İyi olmadığım bir alanda da zaman harcamalı mıyım? Başarabilecek miyim?” Bu fikre sahiptim. Fakat şimdi bu fikrim biraz da olsa değişti. Geçmişe kıyasla gerçekten çok fazla farklı kanal var ve planlamaları da çok iyi. Bana yakışırsa eğer, yeni bir görünüm ve cazibe sergileyebilirim. Şuan ortada kesin bir plan olmasa da, ilerde iyi bir fırsat olursa meydan okuyacak kadar cesur olacağım.
Ne tür bir oyuncu olmak istiyorsun?
L: İnsanlar çeşitli tarzlar ve farklı karakterler düşündüklerinde akıllarına Lee Min Ho adında bir aktörün gelmesini istiyorum. Kral rolünü düşündüklerinde, sonradan görme birini, komşu oppayı… bu karakterle örtüşebilseydim iyi olurdu.
Şu anki imajın 20’li yaşlarında hayalini kurduğun şeye yakın mı?
L: Boys Over Flowers’ın bitiminden sonraki röportajda 30 yaşındaki Lee Min Ho’nun nasıl biri olacağı sorulmuştu. Verdiğim cevabı hatırlıyorum. “Evli olabilir miyim?” Neredeyse hiçbir zaman geleceği hayal etmedim bu yüzden üzerinde çok fazla düşünmeden cevap vermiştim. 40 yaşındaki Lee Min Ho’nun nasıl biri olacağını soracak olursanız eğer, yine aynı cevabı veririm. 40 yaşında da aynı cevabı mı vereceğim acaba.
Lee Min Ho’nun hayali nedir?
L: “The King: The Eternal Monarch” sorunsuz ve mükemmel bir şekilde sona ermesi. Aslında büyük hayallerim ve hedeflerim yok. Plan yapmaktan çok geliştirmeye meyilliyim. Gelecekten çok şimdiye odaklıyımdır. İlkokuldayken futbolcu olmayı hayal ederdim. Sonrasında oyuncu olmayı hedefledim. Oyuncu olduktan sonra, işimi en iyi şekilde yapmak istedim. Başarı hakkında düşündüm ve sorumluluk duygusunu hissettim. Bu benim için olağan bir şeydir. Onları hayal veya amaç olarak adlandırmak istemiyorum. Bu durum 15 yıldır devam ediyor. Belli hedeflerin veya hayallerin varsa evlenmek, çocuk sahibi olmak gibi büyük değişiklikler… Birden bire bu fikre kapıldım.
Kaynak: minozpilipinas + gtlmh0622
Röportaj çevirmek için fazla paslanmışım ?
Güney Kore’de sanat hayatı başta olmak üzere, makale türüne girebilecek her içerik bu kategoride.