“BTS Sanat Devrimi” kitabının yazarı, Sejong Üniversitesi Felsefe Profesörü Lee Jiyoung’un Sebasi Talk’un resmi YouTube kanalında yayımlanan, “BTS ve ARMY, Önyargıya Karşı Birlikte Mücadele Ederek Büyüyor” başlıklı konferans konuşması:
“Merhaba; ben ‘BTS Art Revolution’ kitabının yazarı Lee Jiyoung. Geçtiğimiz bahar kitabımı yayımladıktan sonra, röportajlar yapma ve TV’ kanallarına konuk olma şansım oldu. İnsanların bana yönelttiği sorular her zaman benzerdi. Ama sanırım gerçekte sormak istedikleri şeyler şunlardı: ‘Oldukça yaşlı görünüyorsun’, ‘Görünen o ki, idoller hakkında kitap yazan bir felsefe profesörüsün?’, ‘Şarkıcı peşinde koşan kızlardan mısın, nesin?’
Onların yakışıklı olduklarını kabul ediyorum. Yakışıklı ve havalılar. Hepimiz onların harika dansçılar ve şarkıcılar olduğunu biliyoruz. Ama bu tek başına, bir kitap yazmam için yeterince iyi bir sebep olmazdı, öyle değil mi?
Grubun mesajları beni çok şaşırttı. Bu yüzden BTS’in yayımladığı bazı albümleri yıllarına göre grupladım.
BTS, 2013 yılında çıkış yaptı. Okulda, yetişkinler ve geleneksel kuşak tarafından eleştirilere ve rahatsızlık veren durumlara maruz kalan gençler hakkında konuşmaya başladılar. Yaş aldıkça ve olgunlaştıkça, oğlan çocukları erkek adamlara dönüştükçe eleştiri de biraz değişti. Tam anlamıyla yetişkin olan BTS, toplum konusunda güçlü hissediyor. Çok keskin eleştirilere devam ediyorlar.
Rekabetçi bir toplumda yaşıyoruz. Rekabete dahil olduğumuzda, her zaman eşit fırsatlar talep etmiyoruz. Fakat en azından şartların adil olması gerektiğini düşünüyoruz. Ancak toplum, sonsuz rekabeti mutlak iyilik olarak görüyor. BTS bu durum için, “Bu adalet midir?” diye sorar.
Beni BTS’e bağlayan şarkılardan biri bu. Bu şarkı, dünya genelindeki neo-liberal sistemi ve bu sistem altında insanların nasıl acı çektiklerini ve herkesin sistemden nasıl olumsuz etkilendiğini anlatır. Hem yetişkinler hem de gençler, herkes zor zamanlar geçiriyor. Peki bu acı, gerçekte nasıl ortaya çıkar?
Ruhsal hastalıklar olarak… Bu nedenle BTS; depresyon, baskı, endişe ve hatta intihar eğilimleri de dahil olmak üzere, kendi hikayelerini paylaşıyor. Doğrudan, ‘Sorun değil, ben de öyleyim’ mesajını iletiyorlar.
Pop sanatçıların pek çoğu, halkın önünde açıkça depresyon gibi zihinsel sorunlar hakkında konuşmaz. Fakat BTS bunu yaptığında insanlar ‘yalnız olmadıklarını’ hissettiler. Bunun kendisi bile bir rahatlamadır.
BTS, benim özel olarak dikkatimi çeken bir başka adım daha atıyor: Eleştiri, rahatlatma, empatinin yanında çözüm sunuyorlar.
Onların çözümü pek süslü değil: ‘Hayatını, toplumun dayattığı gibi yaşamak zorunda değilsin’, ‘Gereğinden fazla uğraşma’, ‘Her defasında kazanmana gerek yok, kaybetmek sorun değil.’
‘Kaybetmek sorun değil’, ben de en çok yankı bulan söz oldu. ‘Bir saniyeliğine durmak sorun değil’, ‘Bu zorlu yarışmaya devam etmek zorunda değilsin.’ BTS, bize alternatif çözümler önerdi ve dahası, daha iyi bir dünya hayali kurdurdu.
Bizler neye benziyoruz? Bizler, kısa bacaklı küçük kuşlarız, ancak uyum içinde birleşirsek, güçlerimizi birleştirirsek, ‘Bu korkunç dünya azar azar değişebilir’, ‘Dayanışma içinde olursak asla kaybetmeyiz.’
Bunlar, BTS’in şarkı sözlerindeki mesajları…
Benden çok daha genç olmalarına rağmen, onlara gerçekten saygı duyuyorum. Bu bağlamda, gerçek benliğinizle yüzleşmeli ve ‘kendiniz için konuşmalısınız’. ‘Love Yourself’’ mesajının gerçek anlamı budur. BTS, insanları adım atmaya ve ses çıkarmaya çağırdı. Grubun mesajları bir kitap gibi okunabilir. Yani, her albüm bir kitap gibi. Bu şekilde BTS’in hikayesi, müziklerinin zaman içinde ilerleyişiyle birlikte, devasa bir destansı roman gibi birer birer devam ediyor, büyüyor. BTS de aynı şekilde…
Ancak büyüyen yalnızca BTS değil. Grubun fandomu ARMY’leri biliyorsunuz, değil mi? ARMY’ler de, onlarla birlikte büyüdü. Hatta benim gibi daha yaşlı hayranlar bile birlikte büyüdü.
‘Haydi hep birlikte, dünyayı daha iyi bir yer yapalım.’ Bu, BTS ve ARMY için en önemli değerdir. ‘Bu değerleri gerçekleştirmek için ne yapabiliriz?’, ‘BTS bu mesajları gönderiyor, peki biz neler yapabiliriz?’ Hayranlar, her gün bunun hakkında düşünüyor. Biz, bir çeşit lütuf ya da fayda aldık. ‘Bu sevgiyi dünyaya nasıl geri verebilirim’ diye düşünen hayranlar sık sık, hemen hemen her gün bağışlar ve gönüllü işler yapıyor. Yardıma muhtaç insanları ziyaretler ediyor ve hastaneler için parası olmayanlara bağışta bulunuyorlar. Hayır işlerine günlük hayatlarında da devam ediyorlar, yalnızca bir kerelik bir şey değil onlar için bu durum. Ve bunu sürdürülebilir tutmak için de çok çalışıyorlar.
BTS’in mükemmel mesajlar ilettiğini ve hayranların onlara harika tepki verdiğini düşünüyorsunuzdur. Fakat, son dönemde haberlerde BTS’e rastlamadan önce, onları tanıyor muydunuz?
İnsanlar, “Neden ünlü değiller?” diye merak ediyorlardı. Bu sorunun nedenlerini araştırmaya başladılar. Kore’deki hayranlar bunun sebebinin BTS’in, parası veya medya gücü olmayan çok küçük bir şirketten gelmesi olduğunu düşündüler. Bundan sebep, Kore medyasında doğru düzgün yer almıyorlardı.
BTS Amerika’da artık bir süperstar, ancak bu her zaman böyle değildi. Amerikalılar Kore’yi iyi bilmiyorlardı. ‘Asya’daki o bölünmüş ülke mi?’, ‘Samsung telefonları?’… Kore farkındalığı azdı ve şarkıları İngilizce bile olmayan bir erkek grubu söz konusuydu. Yabancıların, erkek grupları hakkında bir önyargıları var. ‘İdoller gerçek şarkıcılar değillerdir’ diye düşünüyorlar. Bu nedenle ARMY’ler radyolara BTS şarkılarını istek yaptıklarında, asla basitçe ‘tamam’ demediler. Yanıt; ‘Hey, gerçek müzikler isteyin’, ‘Bu şeyleri kim dinler?’, ‘Kimse Korece anlamıyor zaten’, ‘Yapmayın şunu’ oldu.
Böylece hayranlar sayısız kez görmezden gelindi ve baskı altına alındı. Ama asla pes etmediler. Ne kadar olumsuz tepkiler alırlarsa alsın hayranlar, BTS’in müziğinin harika olduğunu ve insanları değiştirme gücünün olduğunu biliyorlardı. Bu müziği, olabildiğince geniş çapta yaymak gibi tarihi bir misyon edindiler. Radyolardan istek yapmaya ve Billboard listelerine dahil olabilmeleri için, albüm satan dükkanlara uğramaya devam ettiler. Her gün iş çıkışı gidip, ‘Neden BTS albümü yok? Ben bazılarını almak istiyorum’, ‘Neden BTS albümü hala burada yok?’ dediler.
Bunu ülkenin her yerinde, günlük olarak yaptılar. Nihayetinde ABD, Kore’deki dağıtım şirketiyle temasa geçti. Kore ile temasa geçen onlar oldu ve BTS albümlerini getirtmek istediklerini belirttiler. Böylece BTS albümleri, ilk defa resmen ihraç edildi. Çok şaşırtıcı bir süreçti. Kitabımda bununla ilgili bazı ayrıntılı vaka çalışmalarına da yer verdim.
Parası ve medyayla bağlantısı olan ve bu sayede sanatçılarının TV ve radyolarda yer almasını sağlayan eğlence şirketleri gibi değildi. O şekilde olmadı. Bunun yerine, sıradan insanlar tarafından, birlik ve koalisyon yoluyla elde edilen bir başarıydı. Bir taban örgütlenmesi kültür hareketiydi. ARMY’ler bu süreçte, ‘BTS şarkıları çok iyi. Neden hak ettikleri değeri almıyorlar?’ diye düşündüler.
Amerikalı hayranlar, ‘bu ırkçılık’ ya da ‘yabancı düşmanlığı’ diye düşündüler. İngilizce’nin tek küresel dil olduğuna dair bir üstünlük duygusunun varlığını ve tüm önyargının bundan kaynaklandığını fark ettiler. BTS’in doğru bir şekilde tanınması için bu önyargılara karşı mücadele etmemiz gerekiyordu. Bunu kendi kendimize fark ettik.
Gerçekte, ABD’deki ırksal sınıfın tepesinde yer alan beyaz Amerikalılar bile BTS hayranı olmuş ve değişmişti. BTS’in yüzleştiği önyargı ve baskıların kendi deneyimleri gibi olduğunu düşündüler ve onları benimsediler. Beni en çok şaşırtan şey buydu.
Benim, ‘ARMY İşi’ diye adlandırdığım bir şeyler var. ‘ARMY’ler bir hayran topluluğu; ne gibi bir iş yaparlar ki?’ diye sorabilirsiniz. İzninizle ‘ARMY İşi’ nedir açıklayayım.
Çoğunlukla dünya çapındaki hayranlarla benzerler. İnternette oy veriyor ve streamleri kontrol ediyorlar. BTS’in geri dönüş dönemlerinde, müzik videoları için ben de 24 saat stream yapıyorum. Temel ARMY işi olarak adlandırdığım şey bu. Fakat ek bir görev mevcut: Medyayı takip etme.
Adil medya muhabirleri var, ama hepiniz çoğu makalenin çok önyargılı olduğunu biliyorsunuz, değil mi? Peki ARMY’ler bu makaleleri gördüğünde ne yapar? Elbette ki bazen, yorumlar kısmında tartışırlar. Fakat o makalelere tıklarlarsa, medya kuruluşlarına para kazandıracaklar, değil mi? Yoğunluk = Kar. Bu nedenle ekran görüntüsü alıyor ve onları paylaşıyoruz. ‘Sakın bu makaleleri tıklamayın’ diyerek paylaşıyoruz. Bu bizim karşı mücadele taktiğimiz. İşler ciddileştiğinde tonlarca telefon görüşmesi yaparız.
Benim için özellikle ilginç bir nokta vardı. Okulda öğrendiğimiz şeylerden biri de medya okur-yazarlığıdır. Bu, medyadaki haberleri eleştirel olarak nasıl düşünmemiz ve okumamız gerektiği ile ilgili bir ders. ARMY’ler bunu otomatikman öğreniyor. Medyanın gerçekleri nasıl çarpıttığını, değiştirdiğini ve kendi gerçeklerini üretecek makaleler yarattığını görüyoruz. Hayranların, temel ARMY işini yaparak, ilk elden tecrübe edebildiği ve öğrenebildiği şey bu.
Size bir örnek vereceğim. Geçen yıl sonbaharın sonlarına doğru, BTS hayranları için çok büyük bir olay oldu. BTS üyelerinden biri tarafından giyilen bir tişört tartışmalı hale geldi. Birden büyük bir problem haline geldi ve grubun Japon TV kanallarındaki şovları iptal edildi.
T-shirt, üyenin üzerinde 1-2 saniyeliğine göründü ve giydiğinde kamu etkinliğinde falan da değildi. Hepinizin bildiği gibi bu olay, şu olanlarla başladı ve Japonya’yı bize karşı ticari kısıtlamalar getirmesine iten şey de buydu: Yüksek Mahkeme, Koreli zorunlu çalışma mağdurları lehine karar vermişti.
Doğal olarak Japon medyası, Japon aşırı sağ kanat partileri tarafından söylenenleri kopyalayıp yaydı. Bu, onlar için anlaşılabilir bir durum. Ancak asıl iç karartıcı olan, Kore medyasının çoğunlukla Japon medyasının tarzını takip etmesiydi. ARMY’ler öfkelendiler. Bazı gazete şirketlerinin telefon hattı neredeyse çöktü.
Ancak daha da ciddi olan, batılı büyük medya kuruluşlarının da bu söylemleri kopyalamaya başlamasıydı. Durum çığrından çıkmıştı ve ben çok sinirliydim. Herkes tartışıyor ve ağlıyordu. Batılı hayranlar, bu olayı nasıl algılayacaklarını bilmiyorlardı, çünkü Kore ve Japonya arasındaki tarihi olaylara vakıf değillerdi. ‘Bunu nasıl hazmetmeliyim?’ ,’Gerçek nedir?’ Bu soruları cevaplamak için doğru verileri bulduk.
Keşfettiğimiz şey şu oldu: Japonya, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kendilerine uygun bir söylem yaratırken, Kore bu tür verilerin İngilizce olanlarını doğru düzgün yapmamıştı.
Bu nedenle, BTS hayranları bu olayın siyasi ve tarihi geçmişini tartışmak için bir araya geldiler ve yayımlanan tüm yanlış makaleleri gözden geçirdiler. Arka planda olanları yansıtabilecek tüm anlaşılabilir verileri topladılar ve ‘Beyaz Kağıt’ olarak bilinen küçük bir makale kitabı hazırladılar. Bunu, tüm dünyaya çevrimiçi olarak, ücretsiz dağıttılar. Korece, İngilizce ve Japonca versiyonları ücretsiz olarak dağıtıldı. Aynı zamanda, Japon askerlerinin seks kölesi olan kurbanlar ve atom bombası mağdurları için bağışlar yaptılar.
Pek çok ARMY, BTS’le hayatlarının çok zor bir döneminde tanıştığını ve teselli bulduklarını anlatıyor. Ancak durum yalnızca geçici bir rahatlama değildi. Gerçek benlikleriyle yüzleşebildiler ve yaşama isteklerini yeniden keşfettiler. ‘Birlikte denersek, bu zor dünyayı değiştirebiliriz.’ Bu umudu paylaştılar.
İnsanlar her zaman bana şu soruyu soruyor: ‘Profesör Lee Jiyoung için BTS’in anlamı nedir?’ Bu tarz soruları biliyorsunuz, değil mi? Ve son cevabım şu oldu: BTS, bana bu dünyada yeniden yaşamaya başlamam için umut verdi. Onlar umuttur.
Aslında ben pek iyimser ve umut dolu bir insan değilim. Çevremdeki diğer felsefe hocaları da böyle değil. Bu, bizim branşın karakteristik bir özelliği.
Eskiden karamsar ve soğuktum. ‘Ederi ne?’ Her zaman bunu düşündüm. Hayat deneyimlerimin çoğu karanlık ve karamsardı. Fakat BTS ve ARMY sayesinde, dünyayı değiştirebileceğimize dair biraz umudum olabildi.
Ben, bu şekilde bir ARMY oldum.
Şimdiye kadar hikayemin minicik bir kısmını paylaştım. Umarım, BTS ve ARMY’ye karşı olan önyargınız en azından birazcık azalmıştır. İddaaya girerim çoğunuz, hepimizin sadece genç hayranlar olduğumuzu düşünüyordunuz. Eskiden ben de öyleydim, ama onlardan öğrendim.
Bu dünyada kurtulmamız gereken tek şey nedir? Muhtemelen, önyargı. Peki, önyargı nereden geliyor? Bilgisizlikten.
Şayet BTS müziklerini dinliyor, içeriklerini izliyor ve ARMY’ler neler yapıyor biliyor olsaydınız, muhtemelen bu önyargıya sahip olmazdınız. Önyargılısınız çünkü bilmiyorsunuz. Bilmiyor ama kendi kendinize yargılıyorsunuz: ‘Onlar hiçbir şey.’
Cehaletten kaynaklanan önyargılar ayrımcılığa yol açar. Ayrımcılık, başkalarına karşı şiddetli baskı yapılmasına sebep olur. Ancak bu baskı sadece diğerlerini değil, aynı zamanda kendinizi de etkilier. Daha fazla büyümenizi engelleyen bu küçük kafeste sıkışıp kalırsınız.
Sizden rica edeceğim son şey şu: Kalbinizi ve gözlerinizi açın. ‘Şimdiye kadar, hiç küçük bir kafese tıkılıp kaldığım ve bir şeyleri düzgün göremediğim oldu mu?’ Umarım kendinize bunu sorma şansınız olur.
Bence bu, dünyamızı daha iyi hale getirmek için önemli bir ilk adım olacak. Teşekkür ederim.”
Kaynak: YouTube
Diğer haberler kategorisi, diğer kategorilerle eşleşmeyen tarzda genel veya siyasi haberlerin yayınlandığı kategoridir.