“Bir olayı ilk kimden dinlerseniz ona inanırsınız.“
Aynı şey izlediğimiz dizi ya da filmler içinde geçerlidir. İlk izlediğimiz yapım farklılaştırılmış şekilde önümüze tekrar konulunca ilk’teki tadı aramamız, kıyas yapmamız kaçınılmaz.
Şimdiye kadar yayınlanmış “uyarlama” yapımları beğenerek izleyen var mı?
Daha birkaç hafta önce Yedinci Koğuşta ki Mucize filminin uyarlamasının haberini paylaşmıştık.
Şimdi hiç şaşırmayacağınız bir haber daha “Good Doctor” dizisi de yakında Fox Tv’de “Mucize Doktor” olarak uyarlanacak. Şimdiye kadar Kore’den uyarlanan yapımlara buradan bakabilirsiniz. Genel olarak uyarladığımız dizileri ise Google’dan aratabilirsiniz.
2013 yılında yayınlanan “Good Doctor” dizisi Türkiye’den önce Amerika’da da uyarlandı. Ardından 2018 yılında Japonya’da da. Yani tavşanın suyunun suyu çıkmış durumda.
Kore dizilerini dublaj yaparak televizyonda yayınlasanız dahi kültürel farklılıklar vb. nedenlerle belli bir kitlenin dışına hitap etmesi çok zor. O yüzden yapımcılarda riske girmeden zaten milyonlarca insan tarafından beğenilmiş işleri Türk versiyonu şeklinde “uyarlama” olarak önümüze koymayı tercih ediyor olabilirler.
Olabilirler ancak bu son dönemlerde gereğinden fazla olmaya başladı. Yaz dizilerimiz artık resmen Kore dizisi.
“Afili Aşk”, “Benim Tatlı Yalanım”, “Erkenci Kuş”, “Her Yerde Sen”, “Dolunay” vb. vb. ortak noktaları kızlarımız pek bir saf, iyi niyetli, rahatına düşkün, süse püse önem vermez ve mutlaka çok güzel olmasına rağmen, karakteri kötü olduğu için en dişli rakibi yani ikinci kadını alt ederek aşkın kazanan tarafıdır.
Erkeklerimiz ise güçlü, paralı, koca koca şirket sahipleridir, aile bağları zayıftır. İkinci çiftin uyumu, tesadüfi karşılaşmalar, kaderin etkisiyle gelişen olaylar… İşte bunlar hep uyarlamamsı Kore dizisi esintileri!
Artık günümüzde tüketim çılgınlığı olduğu için bu durum televizyon sektörü içinde geçerli ve birçok ülke beğenilen yapımları uyarlıyor. Kore’de Japonya’dan, Amerika’dan uyarlıyor. Bunda herhangi bir sorun yok. Uyarlıyorlar ancak bizim kadar değil. Bizdeki sorun her anlamda tam olarak uyarılıyor oluşumuz.
Yapımcılarımız cevher bulmuş gibi sadece Kore’den her sene mutlaka bir dizi ya da film uyarılıyor. Uyarlamaya da devam edecekler gibi.
Zaten televizyon dizileri de artık yönünü internette paralı yayın yapan kanallara çevirmiş durumda ve birçok oyuncu, senarist Türk dizilerinin uzunluğundan, çalışma saatlerinden yakınır açıklamalarda bulunmuştur. Sektörde ki sorunların bizi ilgilendiren kısmı uyarlamalar ile bizim özgünlüğümüzün, üretimimizin yok olması.
Bence Kore dizileri ile Türk dizileri arasında en büyük fark Korelilerin birbirinden farklı konularda binbir çeşit dizi çekmeyi başarıyor, bizimse bir anlamda yerimizde sayıyor oluşumuz.
En bilinen konu yani “Aşkı” bile artık zorlaya zorlaya işliyoruz. “Zor aşk” ablasının, amcasının, en yakın arkadaşının sevdiği kişiye aşık olmak şeklinde bir çeşit karmaşık ilişkiler yumağı şeklinde önümüze konulup duruyor. Çünkü aşk olacaksa zor olacak, entrika da olmak zorunda. Entrika yoksa reyting de yok.
Üretim ve senaryo yetersizliği var.
Oysa biz bir zamanlar ülkenin sorunlarından yola çıkarak çok güzel yapımlar ortaya çıkarıyorduk. Aşiret dizileri iyi ya da kötü bir şekilde bu ülkenin sorunuydu ve dizilerde bu konunun işlenmesi kadar doğal ne olabilirdi ki?
Bu yüzden uyarlama yapmak yerine bu ülkenin sorunlarının ele alındığı yapımların çekilmesi daha mantıklı değil mi?
İki ülkenin yapımlarını kıyaslayarak konuyu basite indirgemek istemiyorum. Yazıdan yanlış sonuçlar çıkmasın. Ben uyarlamaya daha doğrusu artık iyice abartılan uyarlamaya karşıyım.
“SKY Castle” 2018 yılında Kore’de rekor üstüne rekor kırdı. Ülke eğitim sistemini oturup baştan konuştu.
Ama bizde KPSS’den atanamayan bir tane dizi karakteri bulamazsınız. Ne tamamen eğitimi ele alan bir dizimiz var ne de var olan dizilerde kenarından köşesinden bu tür konulara değinen.
Kore’de 2016 yılında devlet başkanının görevden alınması, yolsuzluklar vb. gibi sorunlar yaşandığı için ülkede özellikle 2016 sonrası hukuk, adalet, avukat konulu diziler aldı başını gitti. Her zaman farklı farklı yapımlar sunuyorlar ancak verilmek istenen ortak bir mesaj var.
Bizde bir zamanlar böyle kaliteli yapımlar çekiyorduk.
Bakınız: Kemal Sunal filmleri
Örneğin, “Bekçiler Kralı“. Sıradan bir mahalle bekçisi mahallelinin hakkını korumak için mücadele eder. Torpilliysen, arkan sağlamsa sağlamsındır. “Dayı”nın gücü.
“Gurbetçi Şaban” Almanya’da yaşayan Türklerin karşılaştığı sorunlar.
“Davacı” hukuk sisteminin eleştirisi.
“Kibar Feyzo” ağalık sisteminin eleştirisi.
“Kapıcılar Kralı” dönemin siyasi hayatının eleştirisi.
“Davaro” kan davası.
“Japon İşi” teknolojiyi ele alması, çağının ilerisinde olması. Bilim kurgu sayılması absürt olmayacak bir yapım.
“Öğretmen” bir öğretmenin yaşadığı geçim derdi.
vb. vb. vb…
Öğretmen demişken 2019’da da öğretmenlerin sorunları var ancak bu sorunların yer aldığı bir yapım yok.
Kemal Sunal şu anda yaşıyor olsaydı eminim yine öğretmen, KPSS’den atanamayan bir genç, şiddete uğrayan bir doktor vs. vs. rolünde karşımızda olurdu. Ama Kemal Sunal, çağının ötesinde senarist, muazzam yönetmenler ne yazık ki yok!
Bu nedenle geriye sarıp sarıp o filmleri izliyoruz. Yeri geliyor ağalık sistemi eleştirisi oluyor, yeri geliyor zenginlik, yeri geliyor yoksulluk ama sistemsel eleştiri ucundan kenarından mutlaka bulunuyor.
Yukarıdaki filmler sadece birer örnek. Örnekler arttırılabilir tabi. İşte Korelilerin yapmış olduğunu bizlerde bir zamanlar toplumsal sorunlardan yola çıkarak eğitici ögeleri barındıran yapımlar çekerek yapıyorduk.
Şimdiyse hazıra konuyoruz. Uyarlıyoruz. Bolca uyarlıyoruz.
Peki nereye kadar?…
Sitemizin editörlerinin kişisel olarak hazırladıkları köşe yazıları.