Ebeveynler olarak, çocuklarımızın davranışlarını ve seçimlerini yargılama konusunda çok aceleciyiz. Çoğu zaman, ezici bir dünya ile kendi yöntemleriyle başa çıkmaya çalıştıklarını unutuyoruz. Belki de, ebeveynliğin daha fazla odaklanmamız gereken kısmı budur: Çocuklarımızı dinlediğimiz ve kendine özgü seçimlerini kucakladığımız kısmı.
Bir K-pop grubunu dinlemenin, kızımla olan ilişkimi güçlendireceğini asla düşünmezdim.
“Anne, sence bir gün Jungkook ile tanışacak mıyım?”
Bana bu soruyu sormak için, uzun zamandır kulaklarında takılı olan kulaklıkları çıkartan 14 yaşındaki kızımın sesinde, coşkulu bir umut vardı. Gönülsüz bir şekilde mırıldandığım, “Tabii ki tanışacaksın” cümlesi, hissettiğim kızgınlık parlamasını bastırmaya yardım etti.
Daha sonra kocama, “Onun yaşam tutkusu bu mu?” diye yakındım. “Yaşıtları kariyer hedefleri belirlerken, onun yapmak istediği şey bu: BTS midir nedir, bir K-Pop grubunun üyesiyle tanışmak.”
Kocam, onun karakteri haline gelen iyimserliğiyle beni rahatlattı ve bunun, en iyi ihtimalle bir ergenlik evresi olduğunu bana hatırlattı. “Bunu aşacak” diyerek, üzerine çok düşmememi önerdi.
Ancak, aşmadı. Önümüzdeki yıl boyunca, BTS’e olan tutkusu hiç azalma belirtisi göstermedi. Tam aksine yoğunlaştı. Okuldan eve gelir, suratsız görünür ve kendini odasına kapatırdı. Kulağında o berbat kulaklıklarla, kendini bir kez daha bizden ve dış dünyadan soyutlardı. K-Pop grubuna dair sıkıntım, yavaş yavaş endişeye dönüşmeye başladı. Bir şeylerler doğru değildi ve ne olduğunu bulmam gerekiyordu.
İlk girişim denemelerim pek fazla sonuç vermedi. Bana iyi olduğunu söyleyip duruyor ve ricalarımı savuşturuyordu. Sonra bir gün, set yıkıldı. O gün eve, her zamankinden daha perişan geldi. Görünüşe göre, okulda zorbalığa uğruyormuş. Bu, bir süredir devam ediyormuş ve konu, onun “çok ince” olmasıymış. Dış görünüşün, gençlerin gözünde ne kadar önemli bir mesele olduğunu düşünürsek, bu söylem kızım için yıkıcıydı. Onu kendime doğru çekerek, nazikçe, “Neden bana daha önce söylemedin?” diye sordum; kızımın bariz acısı kalbimi kırmıştı. “Bu, yalnızca durumu daha da kötüleştirirdi. Olan her şeye ek olarak, bir de süt kuzusu diye adlandırılırdım” diyerek, hıçkıra hıçkıra ağladı. İkilemini anlamıştım. Nasıl anlayamazdım ki? Kendi ergenlik dönemimde, ben de böyle bir şey yaşamış ve kimseye söyleyememiştim.
Sonraki birkaç gün, ben ve eşim, kızımın okulundaki müdürle birkaç görüşme yaptık. Biz olayı öğrenmeden önce, kabadayılık yapanlar, kızıma özürlerini iletmişler. Tam da beklenildiği gibi, yaptıkları şeyin, onu ne kadar derinden incittiğinin farkında bile değillerdi. Sonrasında, kızımın neşeli benliğine geri dönmesi uzun sürdü ve bir uzmandan yardım aldı. Uzun süredir stres altındaydı ve zorbalık durduğunda bile, hala kaygı nöbetleri geçiriyordu.
Kızımın, terapistiyle ilk seansı sırasında söylediği ve adeta şok geçirmeme neden olan şeyi, hala çok net hatırlıyorum. Terapistine çektiği sıkıntıları anlatırken, bütün o zorbalık esnasında, işlevselliğini koruyan tek şeyin, Güney Koreli bir erkek grubu olan BTS olduğunu söyledi. O grubu, kafamda, saçmalıktan bir tık uzakta bir kategoriye koymuştum. Ama kızım için, o grup bir yaşam çizgisiydi. O gün, kızımın grup hakkında konuşurkenki beden dili değişimini görebiliyordum ve grup hakkında, öz sevgiyi ve kapsayıcı olmayı teşvik eden şarkıları hakkında konuşurken gözleri parlıyordu.
“En iyi yanı, kendileri de bunları yaşadı. Neyden bahsettiklerini biliyorlar. Suga’nın çok zor bir hayatı oldu. Bir keresinde intihara kalkıştığını biliyor muydun? Yolculuğunu, oldukça açık bir şekilde şarkıları aracılığıyla paylaşıyor.”
Kızım, zorbalığa maruz kaldığını hissettiğinde, ona rehberlik etmesi için bu gruba yöneldi ve kendi gerçek değerinin içsel olduğunu fark etti.
“ARMY’lere (BTS’in hayranlarına verdiği isim)sürekli olarak verdikleri mesaj, ten rengimiz, cinsiyetimiz, kimliğimiz ve cinsel yönelimlerimizden bağımsız olarak, hepimiz bu dünyaya değer katıyoruz ve bu nedenle hepimizin sesi önemli.”
Danışmanlık seansının sona ermesinden çok sonra dahi, konuştukları kafamda yankılandı ve elimde olmadan, kendimi suçlu hissettim. Ebeveynler olarak, çocuklarımızın davranışlarını ve seçimlerini yargılama konusunda çok hızlıyız. Uyuyakaldıklarında “tembel”, kulaklıklarını takıp dünyayla bağlantılarını kestiklerinle “bencil” diyoruz. Fakat o gün, anlamayı sıkça unuttuğumuz şeyin farkına vardım: Çocuklarımız, en nihayetinde, ezici bir dünyayla kendi yollarıyla başa çıkmaya çalışıyorlar.
Belki de ebeveynliğin asıl odaklanmamız gereken noktası budur: Çocuklarımızı dinlediğimiz, onlara karşı eleştirel olmak yerine, kendine has seçimlerini kucakladığımız kısım.
Kızımın, bir gruba karşı açıklanamaz takıntısını, yıllarca hoşgörülü bir oyalama olarak reddettikten sonra, yaptığım buydu. Grubu, Google’da araştırdım ve kızıma, onlarla ilgili sorular sordum. Şimdi BTS’in, Bangtan Boys’un kısaltılmış hali olduğunu ve yedi üyesi olduğunu söyleyebilirim. Kızım için, şarkılarını dinlemeye vakit ayırıyorum. Şarkılarını dinlerken kafamı sallamayabilirim ama BTS ile ilgili dikkatimi çeken şey, hayranlarını küçümseyerek konuşmuyorlar; onlarla samimi oluyorlar. Kızım, şarkıları hakkında bile haklıydı: Bu, anlamsız bir eğlence değil. BTS’in şarkı sözleri, yalnızca dünyadaki milyonlarca gencin değil, aynı zamanda grup üyelerinin de karşılaştığı sorunlardan bahsediyor.
Örneğin, ilk single’ları “No More Dream”, toplumsal muhalefete rağmen, kişinin hayallerini takip etmesiyle ilgili. Öte yandan “N.O”, üyelerin kendi karşılaştıkları sorunları anlatıyor ve “Dope”, milenyum kuşağının çoğunun aklındaki 1 numaralı soruyu soruyor: “Daha biz denemeden, neden bizi öldürüyorsunuz?”
İlk düşündüğümün aksine, müzikleri kesinlikle anlamsız değil.
BTS’e karşı yeni başlayan ilgimin, hiç beklenmedik şekilde bir etkisi daha oldu: Kızımı ve beni yakınlaştırmaya yardım etti. Çok sevdiği bir şeye karşı ilgi gösterdiğim için çok heyecanlandı. Ve bu, benim için öğretici bir deneyimden başka bir şey değildi. Ebeveynler olarak, çocuklarımızla aramızdaki farkları takıntı haline getirecek şekilde eğitildik. Kusurlarını inceler ve giydikleri kıyafetten takıldıkları arkadaşlara, hayranlık duydukları filmlerden müziklere kadar, seçimlerini yargılamak için dikiliriz.
Kızımın beğenilerine aktif bir ilgi duymanın zevkini öğretmek, varlığını hiç umursamadığım, anında çöp olarak nitelendirdiğim, mütevazi bir K-Pop grubuna düştü. Kızımın iç dünyasına göz atma şansını, pembe ve mavi saçlı erkeklerden oluşan bir grup verdi. Kimin aklına gelirdi ki?
Dedikleri gibi, hepimizin farklılıkları var. Ve üzerlerinde tartışacak, bir ömürlük zamanımız var. Belki, şimdi bunu bir BTS şarkısı üzerinden yaparız.
Radhika Oltikar / Mumbai merkezli, serbest çalışan bir akademik editör, tercüman ve yazar.
Kaynak: Arré
Sitemizin editörlerinin kişisel olarak hazırladıkları köşe yazıları.