Amerikalı TIME Dergisi okuyucuları için durum netti: Koreli erkek grubu BTS, 2018 için Yılın İnsanı olmalıydı. Dünya çapındaki çevrimiçi bir anketten sonra, Dünya gezegeni ve ABD Başkanı Donald Trump gibi adayları geride bıraktılar.
Peki BTS kimdir? Geçen sene bir kayanın altında yaşamadığınız sürece (benim gibi) bu soruyu sormazsınız. K-pop fenomeni BTS, Billboard Top 200’de #1 numarada yer alan 2 albüme imza attı, Justin Bieber’ı yenerek 2018’in En İyi Sosyal Sanatçısı (2 kez) ve dünyanın en çok konuştuğu sanatçı oldu.
Küresel başarılarında bir özellik göze çarpıyor. Şarkıları genel olarak Korece, İngilizce değil. Bu konuda yalnız değiller; Fonsi (Despacito) ve Enrique Iglesias gibi Latin sanatçılar veya Psy (Gangnam Style ) gibi Koreli diğer sanatçılar da, küreselleşen kültürün artık yalnızca Amerikanlaşma demek olmadığını göstermektedir. Şu andan itibaren daha farklı bir küreselleşme görecek miyiz?
İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan, 2000’li yıllara kadar kültürel küreselleşmenin oku sadece bir yönü işaret ediyordu: İngiliz dili ve Amerikan kültürü.
1960’lara kadar birçok Avrupa ülkesi Fransız kültüründen etkilenmeye devam etse de, istikamet 1945’ten itibaren değişmeye başlamıştı. Amerikan askerleri Avrupa’ya savaşmak için gelmişti fakat aynı zamanda Coca-Cola, caz müziği ve Hollywood filmlerine hayranlıklarını da getirdiler. Diğer kıtalarda da, Amerika’nın yükselen ekonomik ve politik gücü, artan bir kültürel etkiye neden oldu.
İşin aslı birçok Asya ve Avrupa topluluğu yeniden inşaya odaklandığı için Amerikan kültürü dünyayı fethetti. Elvis Presley, Frank Sinatra, Marvin Gaye, Aretha Franklin ve James Brown trend olmaya başladı. Aradan geçen on yıllar esnasında, yalnızca İngilizler ve Beatles ve Rolling Stones gibi İngilizce şarkılar söyleyen diğer sanatçılar Amerikalı meslektaşlarına ayak uydurabildiler.
Bugün, egemen küresel kültürün Amerikan kültürü olduğunu inkar edemeyiz. Dünya çapında, tüm zamanların en çok gişe yapan filmleri neredeyse istisnasız Hollywood yapımlarıdır (Avatar, Titanic veya Star Wars’ı düşünün). Tüm zamanların en çok satan albümleri (Avustralyalı grup AC / DC ve Michael Jackson’a kök söktüren İngiliz grup Pink Floyd hariç) çoğunlukla Amerikan albümlerdir.
Çoğu sosyal medya ve internet şirketi Amerikalıdır. Ve yemek kültürü daha çeşitli olsa da, hala bu kültürün McDonalds, Coca-Cola, Starbucks ve PepsiCos’larından etkilenmektedir.
Bu evrim, dünya ekonomisinin geniş çaplı küreselleşmesi ve teknolojinin dönüştürücü etkisi olmadan mümkün olmazdı. 1960’larda transatlantik uçuşlar ve radyo kayıtları, Beatles’ın Amerika’da bir çılgınlık başlatmasını mümkün kıldı. 1990’larda ve 2000’lerde açık küresel pazarlar ve internet, kültürel etkilerin daha da hızlı yayılmasını sağlamıştır.
Küreselleşen Kültürün Karanlık Yüzü
Ancak kültürün küreselleşmesinin bir bedeli oldu. Dilleri göz önüne alın. Küreselleşmenin erken dönemlerinden bu yana -16. Yüzyıl Keşif Çağı- dünya çapında konuşulan dillerin sayısı giderek azaldı ve yaklaşık 14.500’den 7.000’in altına düştü.
2007’de New York Times Gazetesi, kalan 7.000 dilin yarısının yok olma tehlikesi altında olduğunu bildirdi. Ve Dünya Ekonomik Forumu’nun yazdığı gibi, 2017 yılına kadar yaklaşık 1500 dilde 1.000’den az konuşmacı kaldı.
Birleşmiş Milletler’in eğitim, bilim ve kültür kolu UNESCO, Rio + 20’de, kültürün homojenleşmesinin başka riskleri de getirdiğine dikkat çekti.
2012 yılında şunları söylediler:
Bu olay, toplumların entegrasyonunu* teşvik ederken, aynı zamanda yerel kimliğin eşsizliğini yitirmesine neden olabilir, bu da kimlik kaybına, dışlanmaya ve hatta çatışmaya neden olabilir.
Bu bize, Facebook ve Twitter gibi global sosyal medya aracılığıyla teşvik edilen şiddetin, önceden tahmin edilen bir manzara olduğunu göstermektedir.
Ayrıca, küreselleşen kültürün ekonomik etkileri de var. Sosyal medya ve sözde “Big Tech” şirketlerinin ortaya çıkmasından hemen önce, Disney, 21st Century Fox, Sony ve Viacom gibi bir düzineden daha az şirket, dünyanın önde gelen medya ve eğlence kurumlarının aslan payına sahipti. Büyük teknoloji platformlarının gelişi yalnızca, piyasada yoğunlaşmanın artması ve kültürel çeşitliliğin kaybolması risklerini arttırdı.
Nihayetinde, patates kızartmalı burgerimizi, cips paketlerimizi ve termoslu kahve fincanımızı ne kadar sevsek de, küreselleşen fast-food kültürü de küresel sorunları daha da arttırdı. Eğer herkes Amerikalılarla aynı miktarda hamburger tüketirse ya da onlar kadar fazla çöp yaratırsa, iklim değişikliği ve kirliliği aşılmaz hale gelebilir ve obezite daha da büyük bir hastalık ve ölüm nedeni olabilir.
Saatli Bomba mı, Yoksa Nimet mi?
Bu bazı önemli soruları gündeme getiriyor. Amerikan kültürünün liderliğindeki kültürel küreselleşme, dilleri, kültürleri ve yaşamın kendisini yavaş yavaş öldürmeye mahkum, kendi kendini tahrip eden bir saatli bomba mıdır? Kültürel küreselleşme, yerel kültürleri farklı dış etkilerle zenginleştiren bir fenomen midir? Yoksa daha iyi bir devlet ve iklim liderliği gibi, toplum ve çevre için daha olumlu sonuçlar doğurduğu sürece, bu konuda tarafsız mı olmalıyız?
Yakın zamana kadar ilk sorunun cevabının “evet” olması muhtemel görünse de, BTS, Fonsi ve emsalleri, daha farklı bir küreselleşme ihtimalinin tamamen ortadan kalkamayacağını gösterdi.
İlk olarak Luis Fonsi’nin olayını ele alalım. Porto Rikolu şarkıcı, hit single’ı Despacito ile 5 milyar görüntülenmeye ulaşan ilk YouTube videosu olma rekoru ve dünya çapında en çok streamlenen şarkı rekoru dahil olmak üzere yedi Guinness dünya rekoru kırdı. Bunu yaparak, küresel kültürü, İspanyol dili ve Karayip kültürü ile de etkileyebileceğinizi gösterdi. Ana dili İngilizce olan 372 milyon insana kıyasla, ilk dil olarak İspanyolca konuşan 437 milyon insan olduğunu düşündüğünüzde bu durum şaşırtıcı değildir.
BTS’in durumu belki daha da etkileyici, çünkü onlar çok daha fazla kültürel farklılıklarla karşı karşıya. İspanyolca, Mandarin Çincesi ve İngilizce, dünya çapında en çok konuşulan dillerin ilk 3’ünde yer alırken; Korece ilk 10’da bile yer almıyor. Hatta Kore, yaklaşık bir yüzyıl öncesine kadar, kültürel ve ekonomik izalosyonu nedeniyle “Hermit Krallığı”* olarak biliniyordu
Bugün hala Kore’de izalosyon kalıntıları var. Fransa ya da Almanya gibi diğer birçok G20 ekonomisinde 2017 yılına kadar hit olan şarkıların çoğunluğu İngilizceyken, Kore’de en popüler şarkılar hala Koreceydi. BTS istisna değildir. Şarkılarının çoğu, büyük ölçüde Korece olarak söyleniyor, sadece İngilizce kısımları var. Yine de BTS, yılın küresel müzikal olayı olmayı başardı.
Dahası birçok fan, grubun müzik videolarını ve performanslarını İngilizce’ye (ve diğer dillere-çevirmen eki) çevirmeye ve altyazı eklemeye gönüllü olarak yardım ederek başarının bir parçası oluyor. Ayrıca BTS, uluslararası olarak ilerleme kaydeden ilk K-pop grubu değildir. Batı’da Psy ünlüdür ancak Çin, Vietnam ve Japonya da dahil olmak üzere Asya genelinde, birçok K-pop grubu oldukça popülerdir.
Elbette ki bir çiçekle yaz gelmez; Fonsi ve BTS, kültürel küreselleşmeyi tek başlarına değiştiremezler. Ancak diğer alanlarda da kültürel güç oyuncuları Amerika dışında ortaya çıkmıştır. Özellikle Asya, kültürel etki konusunda güçlenmektedir.
Örneğin, ilk AI News (Artificial Intelligence News- yapay zeka haberleri) spikeri Çinli’dir ve hem Mandarin hem de İngilizce biliyor. Hollywood, Matt Damon ve Jing Tian’ın oynadığı The Great Wall ve bu yılın hit filmlerinden biri ve aynı zamanda başarılı bir kitap serisinden uyarlama olan, tamamı Asya kökenli oyunculardan oluşan bir kadroya sahip Crazy Rich Asians gibi filmlerden oldukça etkilenmekte ve Çinli şirketler ve oyuncularla çalışmaktadır.
Teknoloji alanında İsveç merkezli Spotify, en başarılı stream şirketlerinden biri olmayı başardı. Ve spor dünyasında, hem FIFA Dünya Futbol Kupası hem de Olimpiyat Oyunları, hükümetlere önderlik etmedikleri için eleştirilmelerine rağmen, çeşitli ulus ve kültürleri kutlamaktan gurur duyuyorlar.
Küresel kültürün Amerikanlaşmasının önderlerine yönelik tüm eleştirilerle birlikte, en ünlü temsilci firmalarından bazıları aynı zamanda pozitif kültürel değişimde de dünya lideri olmuştur.
Büyük Resim
Dünya Ekonomik Forumu’ndan Saadia Zahidi, “50 Milion Rising” adlı kitabında, McDonalds’ın, Endonezya ve Suudi Arabistan gibi Müslüman ülkelerde, kadınları işgücüne dahil eden marka olduğunu yazdı.
Ve Hindistan doğumlu CEO’su Indra Nooyi’nin öncülüğünde PepsiCo, şekerli içeceklerden uzaklaşıyor ve karbonatlı musluk suyu pazarlayan ve plastiği ortadan kaldıran Sodastream gibi işletmelere yatırım yapıyor.
Ancak bunlar 2018’in daha büyük kültürel resmini ıskalamaya neden olan unsurlara dönüşebilir. Karayipler ve Kore’den gelen şarkıcı ve grupların dünyanın en popüler müzik şovlarını yapabilmesi, kültürel küreselleşmenin Amerikanlaşmasının kaçınılmaz, nihai sonuç olmadığının da bir kanıtıdır.
Daha büyük olasılıkla kültürler, yüzyıllardır olduğu gibi var olmaya ve birbirlerini çapraz döllemeye devam edecektir.
Herkesin kendi kültürünü benimsemesi, devlet politikalarına yön verenler ve diğer paydaşların toplumdaki kültürel bağları güçlendirmesi ve desteklemesi önemlidir. Ancak eğer Hermit Krallığı’ndan bir erkek grubu dünyanın ekonomi başkentinde Yılın İnsanı haline gelebiliyorsa, küresel bir monokültür* hâlâ oldukça uzak demektir.
*Entegrasyon: Bütünleşme ve uyum.
*Hermit Krallığı: Münzevi krallık. Metaforik ya da fiziksel olarak, dünyanın geri kalanından kendisini kasten izole etmiş herhangi bir ülke, kuruluş ya da topluma yönelik kullanılan bir terimdir. Kore’nin Joseon Hanedanlığı, hanedanlığın ikinci kuşağı boyunca sık sık bir keşiş krallığı olarak tanımlanıyordu. Bu terim Kore genelinde hala yaygındır ve Koreliler tarafından sıklıkla modern zaman öncesi Kore’yi tanımlamak için kullanılır.
*Monokültür: Tek bir çeşit tarım ürününün geniş alanlarda üretilmesi, tek ürüne dayalı tarım.
Türkçe Çeviri: Yoongi’nin Kahvesi
Kaynak: World Economic Forum
Güney Kore’de sanat hayatı başta olmak üzere, makale türüne girebilecek her içerik bu kategoride.