Kore gruplarının Batı sahnesindeki yükselişi; dünyanın dört bir yanından farklı hikayeler anlatan, farklı dilleri ve sosyal çevreleri kucaklayan daha kapsayıcı ve açık bir müzik endüstrisi için atılmış önemli bir adımdır. Birçok kişi bunu doğrudan değil de, grubun birçok kuşağın sesi haline gelmesiyle, bir “kanal” üzerinden olsa bile nihayet duyulma ve temsil edilme şansı olarak gördü. Bu olumlu etkinin yanı sıra, favori sanatçıları, sektörde bugün hala pek çok kadın izleyiciye karşı sergilenen cinsiyetçi ve küçümseyici tutumlarla ilgili olan eski yaraları da açmıştır.
R&B’den Rap’e ve K-Pop’a kadar her türden müziğin takipçisi ve dinleyicisi olan kadın hayranlara genellikle kaşlar çatıldı ve bu kadınlar cahil, “ölümüne takipçiler” olarak lanse edildi. Sadece müzikten zevk alan, sosyal medyadan sevdiği sanatçıları destekleyen ve onların promosyonunu yapan ve konserlerine katılan diğer sanatçı ve grupların hayranlarıyla denk tutulmak yerine, gerçek müziğe ilgi duymayan ve sadece görünüşleri için bir sanatçıya veya gruba hayranlık duyan “groupie” klişesiyle yaftalandılar. Müziğin, özellikle bugün ne denli güçlü mesajları dile getirebildiğini artık öğrenmemize rağmen, hayranların hemen “dramatik” olarak etiketlendikleri için sevdikleri sanatçıların çalışmaları ile ilgili duygulanırını ifade etmekte utandıklarını görüyoruz.
Toplumumuzda zihniyet olarak kadınların, hisleri sadece abartılı değil, aynı zamanda gerekçesiz de olan aşırı duygusal varlıklar düşüncesine geri dönüldüğünü fark etmemek zor. Zihniyetleri ve kadınlara dair bu yanlış algıyı değiştirmede ilerleme kaydedilmiş olsa da, cinsiyetçilik bugünün dünyasında hala önemli bir sorundur ve kadın hayranların açık bir şekilde klişeleştirilmesi bunun bir kanıtıdır.
Küresel fenomen BTS gibi gruplar söz konusu olduğunda; kadın hayranlar, her kesimden ve cinsiyetten, çok çeşitli bir hayran kitlesinin parçası olmalarına rağmen, bu tür bir muameleye yabancı değiller. Bu yüzden pek çok kişinin kendini hayran olarak tanımlamakta tereddütlü davranması şaşırtıcı değil. Grubun imajına sertçe atılan “boy band” etiketi tokadı ile, müzik zevklerinin önemsiz olduğuna dair aşağılanma korkuları da güçlendirilmiştir. Özellikle genç neslin çoğu BTS’in müziğinde, ruh sağlığından topluma uyum sağlama baskılarına kadar, büyümenin zorluklarına karşı mücadele etmeye dair rahatlatıcı bir yan bulsa da, bu mücadeleye girişme konusunda isteksiz hale geliyor. Kadınları ve genç kızları, kariyer tercihlerinden çalma listelerinde bulunan müziğe kadar kişisel tercihleri ve kişisel seçimleri için utandırıyoruz. Müzik kadar güzel bir şeyi, kamuya açıklanamayan veya kutlanamayan kirli bir şeye dönüştürdük.
Bu klişeler kadınları sadece utanmaya ve kişisel yaşamlarının başka bir yönünü, her hangi geçerli bir sebep olmaksızın savunmak durumunda bırakmaya zorlamadılar, aynı zamanda takdir ettikleri sanatçıların “erkek hayranları da olduğunu” iddia etmek zorunda bırakıldılar. Aniden, erkek hayranlarının olduğunu da belirtmek, bir sanatçının çalışmalarından, mesajlarından, yeteneklerinden daha önemli hale gelmeye başladı. Erkek izleyici kitlesine sahip olmayı yetenekli olmayla denk tutuyoruz ve bunun tam tersini de. Bu, şu soruyu gündeme getiriyor: Ne zamandan beri erkek hayranlar bir sanatçının değerini belirlemede ölçü haline geldi? Kadın desteğinin, özellikle müzik sektörü söz konusu olunca, geçersiz bir oy olarak kabul edildiği açıktır.
Bir kadın olmanın yegane delili olarak bir fan olmayı gösteren bu zihniyet hayal kırıklığı yaşatsa da, şaşırtıcı değil. Özellikle medya -The Beatles ve Backstreet Boys’tan günümüzde çoğu K-Pop sanatçılarına kadar- bu “çılgın takipçi” klişesini yansıtmaya ve her fırsatta tanıtmaya odaklandı. BM’de konuşma yapan, bir anti-şiddet kampanyası başlatan, bir yıl boyunca Billboard Social 50 listesinde zirvede yer alan ve en son Grammy’de ödül sunan ilk Koreli sanatçı olan BTS gibi başarılı grupların “boy band” ünvanının ötesine ışık tuttuğu bilinen bir gerçek olması gerekirken, daha yeni yeni birçok haber kaynağının klişeyi uygulamasını engellediler. Grup 2018’de ABD’de bir basın turu yaptığında, röportajların çoğunda sorulan, “Bir hayranın sizinle tanışmak için yaptığı en çılgınca şey nedir?” sorusundan nezaketle kaçınmaları gerekti. The Ellen Show’da, gruba hayranlarından herhangi biriyle “ilişki kurup kurmadıklarını” (hooked up) sormuşlardı; hatta tercümandan, zaten rahatsız edici olan terimin ne anlama geldiğini bir kez daha BTS’e açıklamasını isteyecek kadar ileri gittiler. Kamuoyu algısı üzerinde bu kadar güçlü bir etkiye sahip olan medya kuruluşlarının, klişelerden faydalanıp kâr sağlamak ve onları daha da güçlendirmek yerine, onları yıkmada yardımcı olmaları çok önemlidir.
Kadın izleyicilerin, zevk aldıkları sanatçıları desteklemekten dolayı hala muazzam bir tepkiyle karşı karşıya oldukları ve hayranlıklarını ifade ettikleri için utandırılmaya devam edildiği açık. K-Pop grupları ve hayran kitleleri toplumumuzdaki bu bariz kusuru deneyimleyen ilk kişiler olmasa da, bu tarihi yeniden yaşayan ve kurtulmakta pek fazla ilerleme kaydetmediğimiz bir zihniyetin en yeni hedefi haline gelenlerdir. Kadın izleyicilere yönelik tutumumuz, bugünün toplumunda acil bir sorunun yansımasıdır. Yalnızca fandomlar arasında değil, yalnızca daha iyi medya yorumlarına güvenerek değil ya da sadece bunu değiştirmeye çalışanları bekleyerek değil aynı zamanda, zaten bunu yapıp yapmadığınızı ya da kenarda bekleyip beklemediğinizi ya da suça dahil olup olmadığınızı fark ederek birlikte çözmemiz gereken bir sorun.
Çeviri: Yoongi’nin Kahvesi
Kaynak: AFFINITY
Güney Kore’de sanat hayatı başta olmak üzere, makale türüne girebilecek her içerik bu kategoride.