2015 yılında One Direction 18 aylık bir ara verdi. Yıllar geçtikçe, dünyanın en büyük erkek grubu unvanını etkin bir şekilde terk ettiler. O zamandan beri, Güney Koreli yedi taze yüzlü BTS grubu, o tahtta hızla yükseldi, Amerika’da albümleri ile birinciliği elde eden ve dünya çapında arena konserleri satmaya başlayan ilk Koreli sanatçı haline geldiler.
BTS’in “Love Yourself” turu kapsamında ABD’deki son durağı ve onların bugüne kadarki ilk Amerikan stadyum gösterisi, 6 Ekim’deki New York Citi Field idi.. Konser sırasında etrafa baktığımda, ırk ve yaş bakımından hayatımın en çeşitli kalabalıklarından birini görüyor olmak beni şaşırtmadı. Bu noktada, dilin ve kültürel bariyerlerin K-pop’un popülaritesini neredeyse hiçbir şekilde engelleyemediği iyi anlaşılıyor. Batılı yıldızların yurtdışında sevgiyle karşılandıkları gibi, BTS de Amerika piyasasında kucaklandı.
Grup sahneye çıktığında ve en son çıkardıkları “IDOL” şarkısına başladıklarında, kulak patlatan çığlıklar bana, benim neslimin Shea Stadyumu’ndaki Beatles versiyonuna şahit olup olmadığını merak ettirdi. Bu durum neden dikkat çekicidir, çünkü BTS, İngiliz invasion gruplarından* farklı olarak, Amerikan izleyicileri ile bir dil ya da Avrupa merkezli müziksel gelenekleri paylaşmayan bir kültür olan Kore kültürü ile benzersiz bir duyguyu korumuştur.
Bütün genel pop soundlarını kapsamasıyla birlikte BTS, şarkılarında geleneksel Kore öğeleri için yer açmaya devam ediyor. Orijinal versiyonunda veya Nicki Minaj ile son remixinde olsun, “IDOL”, geleneksel operatik bir Kore hikaye anlatım tarzı olan Pansori’den esinlenen doğaçlama bir söz (“얼쑤!” / “Ulssu!”) içeriyor (kabaca “oh evet!” olarak çeviriliyor). Ardından, şarkının outro kısmında üyeler, Kore’de geçmişi 11. yüzyıla kadar uzanan kum saati şeklindeki janggu adlı davulları çalıyorlar. Bu anımsatmalar Korelilerle popüler oldu ama benim için, Amerika’da kaç kişinin bu öğelerle canlı bir bağ kurabileceği net değildi. Binlerce insanın, bir pop şarkısının içine maskelenmiş, herhangi bir ipucu olmadan bin yıl boyunca var olan ritimlerle birlikte onomatopoeical* bir şekilde abartısız bağırmasıyla ortaya çıkıyor. Doğuştan Korece konuşan biri olarak, 40.000 kişilik bir kalabalık arasında bunu görmek ve duymak oldukça gerçeküstüydü.
Cumartesi günkü gösteri devam ederken BTS, drum-bass tarzı “I’m Fine”, neo-soul tarzı “Singularity”, hareketli synth-pop tarzı “Trivia 轉: Seesaw” ve bol miktarda sinematik elektronik hip-hop beatleriyle kitleyi sıkıca yakaladı. RM, Suga, Jungkook, Jimin, V, J-Hope ve Jin gibi her üye, rap şarkılardan duygu dolu balladlara kadar solo şarkı seslendirme şansına sahip oldu. Bu modern K-pop durumu; Batı tarzı rap, R&B ve elektronik müziğin, Kore deneyiminin merceğinden geçerek sürekli gelişen bir yeniden yorumlanma.
Bu tarz bir agnostiklik*, 1992’de tv performansıyla, “ Nan Arayo (I Know)”u yayımlayan ve Kore kitlelerine rapi tanıtmasıyla itibarlanan Seo Taiji and Boys tarafından belirlenen yolun tam bir daireyi tamamlanması gibi hissettiriyor. Çarpıcı çarpık gitarları ve depresif bir koro ile “Nan Arayo”, muhtemelen K-pop’un kendisini doğurdu. Fakat en önemlisi Seo Taiji and Boys, Güney Kore’nin nispeten muhafazakâr ana akımında politik sanat için bir örnek oluşturdu. Cypress Hill tarzı “Come Back Home” ve nu-metal banger tarzı “Kyoshil Idea” gibi şarkılarıyla zaman zaman hükümeti hedef aldılar ve toplumsal baskının akademik olarak üstün tutulmasından tiksinti duydular.
Seo Taiji and Boys’un ayak izlerini başka bir şekilde takip eden BTS, yıllardır mesajlarında usulca politik bir hal aldı. “Dope” ve “Silver Spoon”da, nesillerine uygulanan ekonomik ve sosyal strese değinerek, bin yıl boyunca yargılamayı yürüten Güney Koreli ‘baby boomer’* kuşağının düşmesine neden oluyorlar. Citi Field performansında, bu eski şarkılar medley performansının parçalarıydı, ancak fanlar sözlerini büyük oranda Korece söylediler. Gösterinin bir noktasında BTS üyeleri, bunu burada yapabileceklerini hiç düşünmediklerini söyledi. İlk kez, K-pop Amerika’yı kendi şartlarıyla fethetti, “Gangnam Style” tuhaflığıyla değil..
Yakın zamanda bulundukları Birleşmiş Milletler toplantısında (ki bu K-pop açısından bir ilk), BTS lideri RM, mevcut turları esnasında sahnede yankılanan bir duyguyla “Kim olduğunuz, nereden geldiğiniz, ten renginiz, cinsel kimliğiniz önemli değil, sadece kendinizi anlatın” diye seslendi. Belki Amerika’da bu bir hazır kalıp, açıklama metni gibi görünüyor, ama Güney Kore’de – şu anki liberal Cumhurbaşkanı (ve BTS hayranı) Moon Jae’nin – genel olarak eşcinselliğe karşı olmasıyla biliniyor – RM’in beyanı cesurca bir jest ve grubun büyük uluslararası itirazına açılan bir penceredir. Dil engellerine rağmen, BTS’in daha iyi bir dünyada yaşlanmak isteyen, hükümetlerinden daha fazlasını bekleyen yeni bir küresel nesil için sözcü olarak hizmet etme taahhüdü budur.
Şimdi 46 yaşında ve Güney Kore’de bir kültürel devi olarak görülen Seo Taiji, geçen yıl Seul’de düzenledikleri 25. yıldönümü konserine BTS’i birlikte çalışmaya davet edince, meşaleyi onlara devretti. BTS’ten Jimin, sahnede “Hyung, biz oyun oynamıyoruz”* dedi ve Seo’ da cevap verdi, “Şimdi sizin zamanınız. Ne yapabileceğinizi görelim. “
* İngiliz Invasion Grupları: 1960’larda İngiliz gruplarının özellikle Amerika’da kazandığı ticari ve müzikal başarıyı belirten deyim. İşgal grupları olarak anılıyorlar.
* Onomatopoeical: Kelimeyi duyduğun gibi yansıtmak, örneğin Koreceyi bilmiyoruz ama şarkılarda duyduğumuz şekilde söylüyoruz, pogoşipta gibi…
* Agnostisizm: Bilinmezcilik veya bilinemezcilik; teolojik olarak tanrının varlığının veya yokluğunun, bilimsel olarak da evrenin nereden türediğinin bilinmediğini veya bilinemeyeceğini ileri süren felsefi bir akımdır. Bu akımın takipçilerine agnostik veya bilinemezci denir.
* Baby Bboomer: ‘Baby boom’ bir Kuzey Amerikan-İngiliz terimi. Özellikle Amerika’da II. Dünya savaşının bitiminde başlayıp 1960 yılı başlarına kadar süren, yıllık doğum hızında büyük artış anlamına geliyor. Amerika’da bu dönemde gelişen ekonomiye de paralel olarak 78.2 milyon kişi doğmuş. 1955, doğum artış hızının tepe yaptığı yıl. Bu olay, ‘baby boom’, bu dönemde doğanlar da ‘baby boomer’ olarak adlandırılıyor.
* Jimin’in burada kastettiği, eğlencesine oyalanmadıkları, durumu ciddiye aldıkları yönünde bir söz. Başka bir haberde “Bugünün şakası yok” dediği yazılmıştı.
Yazar: Noah Yoo
Kaynak: Pitchfork
Güney Kore’de sanat hayatı başta olmak üzere, makale türüne girebilecek her içerik bu kategoride.