Jonghyun‘un intihar ettiği haberinin ilk anı ve devamında ki açıklamaların aynı zamanda üst üste gelmesi vb. etkenler nedeniyle konu ile ilgili haber çevirilerinin bir kısmı tarafımca yapıldı.
Bu yazıyı yazmadan, normal haber açış seyrime dönebileceğimi sanmıyorum.
Aslında ilk olarak ne kadar üzgün olduğumu ifade etmek için bir paragraf bitirdim ve devamında da neler hissettiğimi uzun uzun anlatma niyetindeyim. Fakat dönüp okuyunca çok “Bencilce” geldi…. (Yazının devamıda bu bakımdan ironi içeriyor! Çünkü ne düşünüp ne hissettiğimi anlatmaya devam ediyorum.)
“Üzgünüm” demek “hala bencillikten” sıyrılamamışlık gibi geliyor. Bir çok kişi kendinin ne kadar üzgün olduğunu, kendinin bu durum karşısında neler hissettiğini farklı kelimelerle, cümlelerle söyledi ama hepsindeki ortak payda “Ben” liğimiz oldu. Önce içsel çatışma yaşayıp… Affedip… Bağışlayıp… Sonra da içimizdeki cahil hokkabaza “gerçek üzerindeyken gösteri yapabilir mi ?” diye sorgulattı. Çünkü herkes çırılçıplak kostümler tutturmuş. Ne oynadığımızı bilemez bir oyuncu ne de arayış içindeki sürüngen kişilik ……
İşte benliğimiz bizi boğazladı. Çünkü gerçekler buz gibi yakıyor. Çünkü insanı en çok üzen kendisidir.
Peki yaralarımızın merhemi onları ayıplamak mı ?
Güney Kore sektöründe sorun var. Bunu az çok bu konuyla ilgilenen herkes bilir. Şu anda ülkede sistem tartışması alevlenmiş durumda ancak o alev iki gün sonra sönecek.
Bir insanı sanatçı vasfından çıkarıp “idolleştirmek”.. Diyorum ve sektörde benim okuyup bildiğim diğer sorunları uzun uzadıya anlatmak istemiyorum.
Çünkü bazen “Cehalet Mutluluktur.”
Eğer şu anda yeni yeni dizi izleyip K-Pop dinliyorsanız. İzleyin, dinleyin ve bırakın o haliyle kalsın.
Çünkü dizide bir oyuncuyu çok beğendik diyelim hakkında araştırma yapıyoruz. “Estetik” olduğunu öğreniyoruz. Neden estetik yaptırdığını anlamak için araştırma yapıyoruz. Ülkenin “güzellik takıntısı” olduğunu öğreniyoruz.
Bir MV izliyoruz. Çok beğeniyoruz. Acaba nasıl böyle dans ediyorlar? Klipler nasıl bu kadar kaliteli? diye düşünüyoruz. Araştırmaya başlıyoruz. “Stajyerlik” dönemlerinden tutun, şirketin “kölelik sözleşmeleri”ne kadar trajedi üstüne trajedi öğreniyoruz. Ünlüler hakkında kim ne demiş diye araştırıyoruz. “Netizen”leri öğreniyoruz. Netizenleri araştırıyoruz. İnsan hayatıyla oynadıklarını öğreniyoruz. Bu ve bunun gibi binlerce örnek.
İşte bazen “Cehalet Gerçekten Mutluluk” tur.
Seneler önce “Blood Diamond” filmini izlediğimde aslında gerçekte neler olduğunu bilmemenin bazen mutluluk olduğunu düşünmüştüm. Çünkü her parıltılı elmas kanlı. Şimdi de aynı şeyi mükemmel danslar, yakışıklı yüzler, vücutlar, sanat eseri MVler olarak önümüze sunulan K-Pop için düşünüyorum.
Netizenbuzz’da “Netizenler Onew için Endişeleniyor” başlığı altında ki yorumları okurken o haberdeki bu fotoğraf… Hani bir kare size çok şey düşündürür ya işte bu fotoğrafta öyle !
Bu fotoğraftaki göz yaşı kanlı elmas mı? Değil mi?
Basın Dünya’daki bir çok hayrana o anı aktarmak için flaşları üst üste patlatırken bunu görmek isteyen bizler değil miyiz?
Kimse bu denli ilgilenmezse, habercilerde çekmez. Bu normalde de böyle. Ünlülerin yaptığı herşeyden bu kadar çok haberdar olmak isteyen, peşlerinden ayrılmayan, herşeyi adım adım takip eden binlerce hayran, basın mensubu. Oysa görmek bilmek isteyen bizler. Belki bırakılsa zaten onlar sosyal medyadan kendileri açıklama yapacak Bırakılsa belki çıkıp herşeyi bir bir onlar anlatacak. Ama bırakılmıyor.
Her zaman yaptığımızı yapmayalım. Yeri gelincee kırı kırk yarıp, yeri gelince “Aman boşver!” kafalarını kendi ezberimizce yaşamaya devam etmeyelim. Durup düşünelim…!
Sitemizin editörlerinin kişisel olarak hazırladıkları köşe yazıları.