Güney Kore dizilerinin artık popülerliklerini bilindiği üzere ve genel olarak kendilerini izlettirmek için kısa sürmeleri,farklı konuları işlemeleri,eğlendirebilmeleri,tam “en iyi diziyi izledim.” diye bırakacak iken yeni ve farklı başlayan bir dizininde aynı kalitede iyi olmasıyla tekrar tekrar bu döngüde yer almanıza neden oluyor.
Sürekli dizileri izleyen kişilerde bazı tekrar eden sahnelere aşina oluyor.Aşinalikta klişe niteliğinde izleyici olarak dizilerde gördüğünüz ve birçok kez farklı şekillerde ele alınan sırtta taşıma,içki içme sahneleri,itiraf sahneleri vb. gibi sürekli konuların anlatılması olarak karşımıza çıkıyor.
Bu anlamda birde aslında sürekli ön planda olan fakat izleyiciler tarafından geri plana itilen bir “Kadın” ,”Kadın Figürü” ,””Kadına Bakış Açısı ve Yansıtılması”,”Ataerkillik” konusu var.
Aşağıdaki yazıda dizilerin her ülkede olduğu gibi kendi kültürü üzerine odaklanması ve toplumsal gerçeklerle “Kadın”,”Kadına Bakış Açısı”,”Cinsel İstismar”,”Aşağılanma” vb.şeklinde konuları farklı yönlerden ele alıp, çıkarımlarda bulunacağız.
Dizilerde Kadına Bakış Açısının Altında Yatan İdeoloji
-Konfüçyüsçülük-
Güney Kore toplumunun % 40’ı Budist,%20’si Hristiyan(Katolik-Protestan),% 10’u Şamanizm ve geri kalanı ise Budizm, İslamiyet vb. inanışlara sahiptir.
Konfüçyüsçülük : ise toplumda 1900 yıllardan itibaren kabul edilen yönetimsel ve halkın felsefesini benimsediği en önemli ideolojik akımdır.Toplumun yapısında felsefenin öğretileri ; “Yönetim-Halk”,”Aile İlişkileri”,”Karı-Koca İlişkisi”,”Genç-Yaşlı İlişkisi” gibi ilişkisel tabloda temelde her zaman üst tabakaya “saygı” ve “itaat etme” öğretisi kısaca hiyerarşik sistem bulunmaktadır.
Bu nedenle “Aile Yapısı” toplumun temel birimini oluşturup Konfüsçülük fikirlerininde öğretildiği,işlendiği,topluma yön veren en önemli yapıdır.Ailede ise kadın ve erkek figürlerinin rol dağılımları öğretinin getirilerine dayanmaktadır.Toplum yaşantısında erkek yönetim ve söz söyleme hakkına sahipken, kadın ataerkil yapının özelliklerine bağlı olarak ikinci planda yer almaktadır.Fakat toplumun zamanla modernleşmiş olması,kadınında çalışma hayatına dahil olması iki farklı dünya şeklinde nitelendirilebilir.Aslında burada genel olarak Güney Kore’nin hem geleneksel bağlarına sıkı sıkıya bağlı olduğu hemde çağdaşlaşmak için çabaladığı gerçeğini göz önüne alınca buradaki ikileşmeyide daha iyi açıklayabiliriz.
Aile toplumdaki değeri,yeri oldukça fazladır.İzlediğimiz bir çok dizide Batılıların aksine 18 yaşını doldursa dahi gençlerin hala aileleriyle birlikte yaşadıklarını görmek şaşırtıcı değildir.Dizilerde de her zaman aile önemine değinildiği,kalıplaşmış sahnelerin olduğu gözlemlenebilir.
Mesela ; anne temelde tüm sırları bilir fakat babaya en son söyler.Çizilen anne potresi fedakarlık ve bağlılık üzerineyken babalar ise biraz daha soğuk ve otoriter tutum sergilerler.(E.N : Kore toplumuyla kültürel,geleneksel benzerliklerimiz hakkında ayrı bir yazı yayımlayacağım için detaya girmiyorum.)
Toplumda bu nedenle evlenmek ve bir aile kurma konusuda önem arz etmektedir.”Evlenmek” kavramını biraz açacak olursak dizilerdeki “Evlenmeden Olmaz” öğretisini Kore’de cinsiyet farklılıkları alanında kültürel araştırmalar yapan Dr. Lee Hyang Jin “Çağdaş Kore Sinemasının : Kültürü,Kimliği ve Siyaseti” kitabında ; “Geleneksel toplumda kadın ve erkek arasında tek meşru ilişki biçimi evliliktir.” sözüyle açıklanabilir.
Aile kurmak için yaş ilerledikçe baskılar artar. Baskı arttıkça ideal eş kavramı,aşık olmak hatta çöpçatanlık kurumları gençler için vazgeçilmez konular olup dizilerde de sıkça karşımıza çıkar.
Dizilerin toplumsal değerleri yansıtıp yön vermek için bir araç olarak kullanıldığını daha önce belirtmiştik. Bu konuda araştırma yazan Hong Kong Üniversitesi,Profesörü Angel M. Y. Lin bir makalesinde Güney Kore dizilerinde toplumsal gerçekliklerin birebir hiçbir zaman yansıtılmadığını ,daha çok her kesime hitap ettiği için yapımcılar tarafından belirli öğretiler esas alınarak,eğitici konuları,değerleri her yaştaki izleyici kitlesinin bilinç altına empoze ettiklerinden bahsediyor.
Yukarıdaki kısa ideojik açıklamdan sonra kadının ailedeki ve toplumdaki yerininde anlaşılması için dizilerdeki “Kadın” kavramının anlatılışında Köklü Asya Kültürel Özellikleri, Konfüçyüsçülük ve Neo Konfüçyüs (kökeni Konfüçyüsçülük’te olan, fakat aynı zamanda Daoizm ve Budizm’den de etkilenmiş dînî ve felsefî bir akımdır) öğretilerine dayandığını belirtmekte fayda var.
Ataerkil toplum yapısı tablosu
İki Farklı Kadın Tasviri
Öğretinin temellerine dayanan iki farklı kadın tasviri karşımıza çıkmaktadır.
Birincisi : Aciz,masum ve “cinselliği” geri plana itilmiş,seks objesi olarak gösterilmeyip,mahrem sayılan kadın.
Öğretinin temellerini ataerkilliğin en yoğun olarak karşımıza çıktığı tema bir çok Romantik-Komedi yapımında gördüğümüz ;zengin erkek başrol ,çalışamaya muhtaç başrol kız.Akıllı,zeki başrol erkek ve yine bir şekilde ona muhtaç olan sadece dişiliğini masumluğu ile birleştiren aciz kız.
Erkeklerin doğasında bulunan sahip olma ve otorite kurma isteği sıklıkla dizilerde vurgulanan ” İlk Öpüşmen miydi ? ,”Bu Yaşına Kadar Hiç Kimseyle Çıkmadın mı ?”,” İlk Kez mi Bir Erkek Elini Tutuyor ?”,”İlk Sevgilin Ben miyim ? ” replikleriyle bile üst düzeyde erkeklerin tatmin olmasının ” İlk” kavramıyla bütünleştirildiğini gösteriyor.Erkeğin koruyup,kollarken hükmetme arzusu ise kadınların masum imajıyla doruk noktasına ulaşıyor.
Konfüçyüsçülük öğretisindeki değerleri açıklamak için Dr. Lee Hyang Jin’in “Çağdaş Kore Sinemasının : Kültürü,Kimliği ve Siyaseti” kitabından alıntılar yapmaya devam edebiliriz.
“Geleneksel Kore toplumunda erkeğin üstünlüğünü kabul etmek kadın için bir onurdur.Dolayısıyla evliliklerde dahi kocanın üstünlüğü vazgeçilmez olandır.Erkekler dışarıda ve içeride söz söyleme hakkında sahipken kadın yalnızca içeride söz söyleyebilir.”
“Kadın ‘erdemli’ olmak istiyorsa; babasının kızı,çocuklarının annesi ve eşinin karısı olarak nitelendirilir.Peki kadın aslında kimdir ? “
sözleriyle toplumda erkeklerin üstünlüğünü anlatmaktadır.Erkeğin üstünlüğünün gösterildiği başlıklardan bazılarına aşağıdan bakabilirsiniz.
“Tipim Değilsin”
Sizcede dizilerde bu tür konuşmalar çok fazla değil mi ? Kadınların erkeklerden statü olarak dada aşağıda olduğu dizilerde özellikle bu durumun ön plana çıkması kaçınılmaz.Erkek başroller özellikle ilişkinin başlangıcında kesinlikle o kızı kendilerine yakıştırmazlar.”
Dizilerde erkeklerin üstünlüklerini sadece kalıplaşmış cümlelerle değil beden dilleriyle de göstermelerini görmek mümkün.Özellikle zengin erkek,fakir kız konusunun işlendiği bazı diziler ; Secret Garden ,Full House,Protect the Boss, The Greatest Love, Scent of a Woman,Lie To Me, The King 2 Hearts, Goong,Lovers in Paris,Oh My Lady,My girl
Öpüşme Sahneleri :
Aşağıdaki dizilerde öpüşme sahnelerinde erkeklerin bu konuda oldukça tecrübeli,kaba tabir ile “öpüşmenin kitabını yazdıkları” fakat kadınların ise bu etkileşimde saflığın dibine vurup ilk defa karşılaştıkları bu durumda hiç hareket etmemeleri far görmüş tavşan gibi kalıp aniden büyüyen gözler,mumyalaşan vücutlar olarak görülebiliyor.
Bazı öpüşme sahnelerinde ise durum aşırıya gidiyor.Aslında burada “feminizm” kavramı konuya dahil edilebilir.Bu tür sahneleri izlediğinizde kadınların kendi rızaları olmadan bedenlerine erkeklerin sadece erkekliklerini kullanarak kadının ise ” istemem yan cebine köy” tarzında sanki rızası varmış gibi yansıtıldığını görebilirsiniz.
Feminizm ve eğiticilik konusunda ise “Erkeğin bu şekilde sahiplenme hakkı yoktur.” diyerek kısaca sahnelerin yanlışlığını anlatmaya çalışmak gerek.”Oooo çok romantik” deniliyor mu sahnelerde gerçekten o zaman birde bu bakış açısıyla bakarak yanlışı görmek gerek.
Erkeklerin Kadınları Sahiplenmesi
Sahiplenme sahnelerinin doruk noktası olarak nitelendirilecek kısımlardır.Erkekler kadınları kollarından tuttukları gibi istedikleri yere götürme eylemine,hakkına sahiplerdir.Çünkü kadınlar kendilerini ancak bir noktaya kadar savunup etrafındaki kötülükleri fark edemezler.Ya da aşk üçgenleri arasında kalan başrol kızımız seçim yapmak için zorlanır.
Aşağıda bazı sahnelerde kolundan tutup götürme hakkını kendilerinde bulan erkeklerin sahiplenme ile şiddet eğilimi arasındaki ince çizgiyi bozmadan yaptıkları güç gösterisini görebilirsiniz.
Kadınların Sarıp Sarmalama ve Kıyafetli Olduğu Sahneleri
Dizilerdeki sevişme sahnelerinin kapalı olması,”muşçasına” yapılmasını “Neo-Konfüçyüsçü Vücut Teknikleri: Tüketici Kore Toplumunda Kadınların Vücutları” kitabının yazarı Kim Taeyon tarafından şöyle açıklanıyor ;
“Erkek vücudunu sergileyebilir.Fakat kadının bedeni son derece değerlidir.Yalnızca ona ait kişi tarafından görülebilir. Erkeklerin kollarını sarmaları onların seks sonrası bağlılıklarını ,sahiplenmeleri göstermektedir.Kadını hakimiyet altına almalarını bu şekilde gösterirler.”
Kadının bedeni bu tür sahnelerde yalnızca ima edilerek gösterilirken bir çok yatak sahnesinde erkekler ise tamamen vücutlarını açıyorlar.
İkinci Kadın Sendromu
Dizilerde “İkinci Başrol Sendromu” yaşayarak sevdiği kıza kavuşamayan erkek başrollerin haline üzülen izleyicilerin bazı dizilerde ikinci kadınları hiç görmediği belki şu anda bu yazıyı okuyan birçok Kore dizisi izleyicisininde yeni fark edeceği bir durum var ki o da “İkinci Kadın Sendromu” .Ancak ataerkil toplum düzenini benimsemiş kültürlerde ikinci kadın “metres” ya da başka kavramlarla adlandırılabiliyor.
Çünkü kadın yapınca bu durum sendrom olmaktan çıkıp başka bir ad ile adlandırılmalı.Güney Kore toplumunda Konfüçyüs öğretilerine göre tek eşlilik esastır.Bu nedenle dizilerdede asıl başrol kadın karakter tertemizdir,uyulması gereken kural budur şeklinde gösterilir.İkinci kadına “nefret ve negatif duygular” oluşması için bu tarz sahneler konulur.
Örneğin ; “Que Sera Sera” dizisindeki ikinci başrol kadın karakter “Cha Hye Rin” dizi boyunca ilişki konusunda kafa karıştırıcı olsada sahneleri izleyicilerin ona nefret duygusu beslenmesi yönünden doyurucudur.
Örnek olarak bir diğer dizi ise “My Princess” deki Oh Yoon Joo karakteri,soğuk bir kişiliği vardır.Sürekli başroldeki masum kızı aşağılamaktadır.Kendisi ise masum değildir.Bu yüzden saf bir aşka engel olma çabaları dizi boyunca seyirciyi sinirlendirmeye yetmektedir.İkinci başrol erkeklere üzüldüğünü gibi Oh Yoon Joo’nun duygularınada üzüldünüz mü peki ? Sizce dizide en aciz olan o değil miydi ?
Zina kavramı ile ikinci kadın sendromu arasında gidip gelen bir diğer “Autumn Shower” ise karısı komaya giren bir adamın karısının en yakın arkadaşına aşık olup ikisi arasında kalmasını anlatıyor.Dizinin sonu ahlak kurallarına bağlanmıştır.
Zina kavramının işlendiği bir diğer dizi ise 2014 yapımı “Secret Love Affair” ve tamamen dizinin sonunda bu konuda çıkarımlar yapılabilecek güçlü,kendi ayakları üzerinde durabilen fakat yinede toplumsal nkrmalrdan kaçamayan kadın karakter “Seo Young Woo”
İkincisi : Güçlü,Kendi Ayakları Üzerinde Durmayı Başaran Kadın
Son dönemlerde Gangnam’da bir kadının sadece eğlenirken cinayet kurbanı olması, toplumun önde gelen aydınları,yazarları,siyasetçileri başta olmak üzere her kesimden tepkiyi barındırırken “Toplumda Kadına Verilen Değer ” ,”Kadının Toplumdaki Yeri” gibi konuları da gündeme getirdi.
Dizilerdeki kadın figürü de bu anlamda rol değiştirdi.Kültür uzmanı Ha Jae Geun bu durumu ; “Toplumdaki baskı kadınları sindiriyor.Fakat televizyon dünyasında özgüveni yüksek kadın karakterleri onların da kendilerine güven duymasını sağlıyor.” diyerek açıklıyor.
Kadının tasvir edilmesini değiştiren diziler ise şu şekilde ;
Another Miss Oh
Başrol oyuncusu ve dizide Park Soo Kyung karakterinin tekvando bilmesi,kendi işine sahip olması ve mücadele etmesi ile izleyicinin beğenisini kazandı.Yine aynı şekilde “Another Miss Oh” dizisinde ki diğer kadınlarında güçlü yanlarının yansıtılması seyircinin bir nebze klişe kadın figürüne yavaş yavaş veda etmesi olarakta nitelendirilebilir.
Dizi yayımlandığı dönem boyunca reyting rekorları kırarken yoğun istek üzerine bölüm sayısı uzatılan başarılı bir yapımdır.
Let’s Fight Ghost
Bir hayaletin avcısı ile yaşadıklarının konu edinildiği dizide başrol kadın oyuncu Kim So Hyun dövüş sanatlarını bilmektedir ve karşısındaki hayaletlere boyun eğmemektedir.
Doctors
Zorluklarla dolu bir mücadeleden yılmaz vr yenilmez bir savaşçı olarak çıkmayı başaran Park Shin Hye’nin başrolünde yer aldığı SBS dizisi “Doctors” ise bu anlamda öncü olan yapımlardan.Kadınların kendi ayakları üzerinde durabileceği,şeker cici kız olgusunun her zaman başarılı olmayacağı,hayatın realist yönetiminde olduğunu göstererek anlatması bakımından beğenyle bahsedilen bir yapım.
Sosyoloji Uzmanı Kim Seong Soo ; ” Kadın toplumda hak ettiği değeri görmüyor.Yavaş yavaş yaşanan algı değişimi ile dizilerdeki güçlü figürlerin etkisi bir gün kadınların kendilerine yapılanlara ses çıkarmasına öncü etken olacak.Dezavantajlı sistemde bastırılan sessizlik patlatacak ” diyerek değişmesi gereken ve sindirilen kadından bahsediyor.
Toplumda Cinsellik Eğitimi
Son olarak değinilmesi geren başlık ise “Cinsellik”,”Cinsiyet Ayrımcılığı”.
Her toplumda olduğu gibi Güney Kore toplumunda da insanların değiştirmesi gereken unsurlar bulunmaktadır.Kadın ve erkeğin eğitilmesinin temeli aile yapısına ilişkisine dayanmaktadır.”Cinsellik Eğitimi” saklanacak,görmezden gelinecek bir durum değildir.Özellikle çocukluk çağında bu eğitim her bireye olması gerektiği gibi verilmelidir.Toplumda hala “Kadın ve Cinsellik ” konuları karanlık,tabu olarak görülüyor ve ciddi sorunlara neden oluyor.”Büyük Anlatı”da bu durum ;
“Kore’de “cinsellik” kavramı 1987’deki Demokratik Devrim’den bu yana değişti….1995 yılında, üniversite öğrencileri arasında en popüler konu cinsellik, cinsel kimlik, ve cinselliği ele alan diğer konulardır.Bu durum başlı başına değişmez unsurların eseridir.Kore’de, hala evlilik dışı ilişki yaşayan kadınlara karşı baskılar bulunmaktadır.Erkek ikinci plana atılıp sorumluluklar kadınlara yüklenmektedir.”
iki farklı yönden ele alınması gereken ve günümüzde dahi aşağılamayan kavram bir kavram olarak nitelendirilmekter.
Diziler ile gerçeklikleri birbirinden ayırt etmek,neyi,ne için yaptığınızı bazen izlediğiniz bir diziden nasıl dersler çıkaracağınızı bilmek her zaman sizin elinizde olan birşey.
Umarım aklınıza takılan bazı sorulara yanıt bulur,bazı konularıda daha derinden araştırmaya yönelirsiniz.
KAYNAK :koreatimes+ wreac+bloglar
Sitemizin editörlerinin kişisel olarak hazırladıkları köşe yazıları.