Merhaba arkadaşlar. Sizinle benim için şaşırtıcı nitelikteki bu yazıyı paylaşmak istedim. Şaşırtıcı çünkü böyle bir durumun varlığından ilk kez haberim oluyor. (Aslında yıllardır var olan, oldukça yaygın bir durummuş.) Paylaşacağım yazı Uşak’ta yaşayan bir vatandaşımızın Koreli bir grup turisti evine konuk etmesi ve sonrasında gelişen olayları konu alıyor. Yaşananlar sonrası onların misyoner bir grup olduğuna kanaat getiriyor ve yapmaya çalıştıkları şeyden rahatsızlık duyuyor. Ve yaşadığı bu olayı kendi blogunda paylaşıyor.
Araştırdığım kadarıyla sadece Uşak değil başka illerde de benzer olaylar fazlasıyla olmuş. Burada amaç Güney Kore’yi karalamak değil; zaten tahmin ediyorum ki bu propagandayı yapanlar ülkenin boş insanları ve birtakım vaatlerle onlara bu işi yaptıranlar var…Şahsen inançlı bir insan olarak asla, hiç bir şekilde kimsenin dini inancına ya da inançsızlığına karışmam ve önemsemem. Ülkemizde Güney Kore hayranı çok insan var, bu hareketlerle onların zaaflarından faydalanıp sevgilerini farklı yönde kullanmayı hedefleyen insanlar var(mış) ve bu durum bence çok saçma, bir o kadar da rahatsız edici.
Söz konusu yazı ;
İşgal altında mıyız? Uşak’ta misyonerlerin ne işi var?
Burada anlatılacak olan hikaye, bir kaç gün önce ( 10 Ocak 2016 ) da bizzat yaşadığım bir olaydır, hiç bir uydurma abartma veya yalan yoktur. İlgililerinin dikkatini çekebilmek ümidiyle, buraya dünya gerçeklerini görülebilmesi amacıyla yazıyorum. Anlatış biraz hikaye gibi olacak, lütfen atlamadan okuyun.
Çamaşır deterjanı alabilmek için evden çıkmış tam caddeye girmiştim ki, caddenin karşı kaldırımında 4 Asyalının büyük dağ çantalarıyla yürüdüğünü gördüm, bizim esnafımız insanımız garipsemiş olacak ki onların yüzlerine karşı gülüyor, yanlarından geçiyordu. Daha önce turist oldum, başka ülkelere gittim ve zor durumda kaldım. Uşak’ta fazla turist olmadığını -hatta hiç- bilerek, onlara yardımcı olabilmek ve Türk misafirperverliğini gösterebilmek için yanlarına gittim, tanıştık ve evimize çay içmeye gelebileceklerini söyledim, kabul ettiler, eve geldik, ev zaten final dönemi dolayısıyla kalabalıktı ve bir anda 12 kişiyle çok keyifli bir ortamın içinde olduk, hem tercüme ederek, hem konuşmayı yönlendirerek arada iletişimin kurulmasını sağladım. Çaylar içilip samimiyet kurulduktan sonra Güney Koreli olduğunu öğrendiğimiz bu 4 arkadaşın, internet aracılığıyla tanıştığı yani Kore’de birbirlerini tanımadıklarını öğrendik(*1), hatta Uşak’tan önce İzmir’de olduklarını ve yaklaşık 20 kişilik bir kafilenin Afyon, Uşak arasında dağıldığını söylediler(*2) ardından ceplerinden çıkardıkları kağıtlarla Türkçe sorular sormaya başladılar ama bu sorular, öyle her turistin sorduğu cinsten değildi, aile yapımız, nasıl evlendiğimiz, ne zaman evlendiğimiz gibi kritik diyebileceğimiz soruları sordular ki; ardından “Hiç İncil okudunuz mu?” gibi bir soru geldi, o ana kadar şüphelenmemişken bundan sonra kanallarımızı açtık ve kendilerini dinlemeye, sorularına kırmadan cevap vermeye çalıştık.
Sonra da bize Türkçe şarkı söylemek istediklerini ama öncesinde hediye vereceklerini söylediler. Hediyeler, aşağıda resmini gördüğünüz bu bileklikler -bunlardan bir çanta dolusu vardı onlarda-
Bilekliğin bir anlamı varmış, nedir diye sorduğumuzda Türkçe telafuzu korece yazılmış bir kağıttan açıklamaya başladılar.
Sarı : Tanrı bizi seviyor, dünyayı ve insanları yarattı.
Siyah: İnsan Adem’den beri günah işlemekte
Kırmızı: Tanrı bizi çok sevdiği için oğlu İsa’yı feda etti
Beyaz: İsa’nın kanı bizim günahlarımızı temizledi
Yeşil: İşte bunun sonunda bize cenneti vaad etti.Enteresan, ama bitmedi…
Yine aynı şekilde türkçe telafuzu yazılmış korece metinlerle, şarkı söylediler, çok belliydi ki şarkıya önceden çalışmışlar el hareketleri vs aynıydı, ve söyledikleri popüler bir şarkı değil, bildiğiniz hristiyan ilahisiydi. Sonra bir şey daha söyleyin dedik, bizim dahi bildiğimiz Hallelujah ‘ı -hristiyan ilahisi- ni söylediler, biz şaştık kaldık, ama yine bozuntuya vermedik, dostça davranmaya devam ettik, yine Türk’üz yine misafirperver.
Yemek hazırlandı, yemek yedik, yemekten sonra ben Türklerin adet olarak yemekten sonra dua ettiklerini söyledim, bize katılmalarını istedim, kabul etmediler. Din konusunda hassas oldukları burada çok açıkça belli oldu, bizde içimizden Fatiha’yı okuyup amin dedik hep birlikte, isterlerse anlamını çevirebileceğimi söyledim, istemediler.
Sonuç olarak biz onların misyoner olduklarına ikna olduktan sonra olayın aslına geldik, aynen konuşmamı yazıyorum:
” Arkadaşlar şimdi size bir şey soracağım ama dürüst olmanızı istiyorum. Biz sizin hangi ırktan hangi dinden olduğunuzu önemsemeden evimize aldık, birlikte çay içtik ki Türkler için çayı paylaşmak çok önemlidir. Sizinle beraber yemek yedin, sohbet ettik ve uzun süredir evimizde misafirsiniz, sizi mutlu etmek için gerçekten çabaladık. Bizler Müslümanız, ve dinimize olan inancımızda bir kırıklık yok, biz sizin Hristiyan olduğunuzu bildiğimiz halde bu konuları hiç açmadık. Çünkü din, bu noktada bizi ayıran ve bizi tartışmaya sürükleyebilecek bir konu, biz bu konudan uzak durduk. Ancak siz, geldiğinizden beri çeşitli vesilelerle sürekli konuyu dine getiriyorsunuz ve propaganda yapıyorsunuz, bize doğruyu söyleyin, buraya bir misyon için mi geldiniz?”
Bu soruyu duyunca hepsinin gözleri fal taşı gibi açıldı, telaşlandılar ve kendi aralarında kendi dillerinde konuşmaya başladılar, sonra sanırım reddetmeye karar verdiler ki, içlerinden birisi yutkunarak, yavaşça “hayır biz sadece turistiz, buraya gezmek için geldik başka bir amacımız yok” dedi ama biz ikna olmadık ve onlara yeni soruları sıraladım. Onların cevabını da altında yazıyorum.– Uşak ziyaret edilen bir şehir değil, 3 senedir burada biz hiç turist görmedik, biz bile bu kentte sıkılırken, yapacak bir şey bulamazken siz ne diye buraya geldiniz? Uşak’ı internette bulmak mümkün değil nasıl Uşak’ı keşfettiniz ve niye bu grubun bir kısmı Afyon’a bir kısmı Uşak’a geldi?
Biz, sadece turistiz ve internetteki bir grup aracılığıyla birbirimizle tanıştık, İzmir’den sonra sadece haritayı açtık ve kendimize yakın hissettiğimiz bu şehre geldik, sadece yeni yerler görmeyi seviyoruz.– İnternetten tanıştıysanız bu hediyeleri nasıl birlikte hazırlayabildiniz?
İzmir’de vaktimiz oldu, birlikte hazırladık.– Hepinizde aynı sorular var, ve bu hediye için özellikle Korece telaffuzu bulmuşsunuz baya özenle hazırlanmış bu kağıtları nasıl buldunuz?
İnternetten print yaptık sadece– Hepinizde aynı kağıtların olması anormal değil mi ? Üstelik bu şekilde bir ilahinin, İncil mesajlarının Türkçe telaffuzlarını Korece bulabileceğiniz bir internet sitesi olabileceğini düşünmüyorum.
İnternet işte, her şey var.– Peki, şarkı? Bu şarkı Türkiye’de popüler bir şarkı değil, hatta bu bir şarkı değil bu bir ilahi, bunu nasıl öğrendiniz, üstelik el hareketlerinize bakılırsa bu gerçekten çalışılmış bir ilahi, bunu ne ara çalıştınız?
Ehh,, şey işte…– Ondan sonra söylediğinizde şeyde ilahi değildi, Hallelujah’ı biz bile biliyoruz, bu bir ilahi neden bunu söylediniz?
Ya, seviyoruz, ondan , biz turistizTabi bu sorular sırasında onlar baya terlediler, ara ara kendileriyle konuştular, Kore dizileri izleyen bir arkadaşın söylediğine göre “gidelim” kelimesini arasından yakalayabilmiş.
Sonra beklediğim şey oldu, tamam dedi birisi şimdi size bir hikaye anlatacağım, daha önce kendisini tanıtırken tekvando hocalığı yaptığını söyleyen mühendis arkadaş, hikayeyi anlatmaya başladı, ” Bir maçta ayağım kırılmıştı, hiç umudum yoktu hayattan ümidimi kesmiştim ki, bir arkadaşım kilisiye davet et…” dedi ki bende “tamam artık bu kadar yeter hadi size kalacak bir otel bulalım” diyerek sözünü kestim, çünkü daha fazla dinlemeye gerek yoktu.
( NOT : Bu tekvandocu herif, siyah kuşakmış beni ayağa kaldırdı ve elini koyarak ne kadar yukarı tekme atabileceğimi merak etti, o siyah kuşak olmasına rağmen aramızda çok fark olmadı, Türkün gücünü yinede hissettirdim 🙂 )
Sonra çok manasız bir şey ortaya çıktı, birisi çantasından not defteri çıkardı, diğeri de TÜRKÇE İNCİL!! L*n, bir turistte Türkçe İncil ne arar? Bu adam bunu nasıl okuyabilir? Okuyamadı tabi, bana bir ayet gösterdi ve okumamı istedi, okudum. Konuşmak manasızdı, onların misyoner olduklarına kanaat getirdim. “Arkadaşlar, isterseniz sabahtan akşama kadar hangi dinin gerçek olduğunu savunabiliriz. İsterseniz işe Yuhanna İncil’inden başlayalım ama ben bunu istemiyorum buyurun sizi otele götüreyim” diyerek yine böldüm ve otel aramak için dışarı çıktık. Dışarıda da onlara direk şu konuşmayı yaptım:
” Sizinle arkadaşlığımızı kaybetmeye gerek yok, sohbet ettik ve gayet güzel bir akşam geçirdik ancak şunu bilmenizi isterim ki ben sizin bir misyon için geldiğinize ikna olmuş durumdayım. Biz size sorular sordukça siz yine İncil’ den bölümler okumaya devam ediyorsunuz, şunu bilin ki, Türk milleti aptal değil, kandıramazsınız. Üstelikte siz çok acemisiniz sizi gönderen kimse onlara söyleyin, böyle Türkiye’de bir şey yapamazlar ”Sonra otel bulduk kendileri için, ve ayrıldık. Şimdi bu sıkıcı hikaye kısmından sonra netleşen bilgilerimi paylaşıyorum.
- Kore’de Protestan, Hristiyan bir dini cemaat, kilise üniversite gençlerini finanse ederek ülkemize göndermeyi kendisine misyon edinmiş.
- Turist olarak ülkeye gönderilecek öğrenciler, gruplara ayrılıyor ve birbirlerini tanımaları sağlanıyor.
- Türkçe diyaloglarda eğitim görüyorlar, şarkı ezberliyorlar, şarkıya çalışıyorlar (aslında ilahi)
- Onlara dağıtmak üzere çanta dolusu hediye veriyorlar.
- Türkçe telaffuzları Korece yazılmış çok enteresan sorular soruyorlar ve hediyelere çeşitli manalar yüklüyorlar.
- Türkçe Yuhanna incili taşıyorlar.
- Not defterlerine yine çeşitli konularda kendilerini savunmak “İsa’nın ışığını yay, gibi” için ayetleri hem Türkçe hem Korece not almışlar.
- Ülkeye gelip, Uşak gibi gözden uzak, kimsenin misyoner görmeye alışık olmadığı küçük illere gidip öğrencilerle tanışıyor ve propagandada bulunuyorlar.
- Her gece birbirlerine ve internet aracılığıyla Kore’ye rapor veriyorlar.
- Sizin verdiğiniz her cevabı -kişisel cevaplar dahil- defterlere not ediyorlar.
Peki neden misyoner olduklarını düşünüyorum?
- Uçak fiyatlarını sordum, fiyat söyleyemediler. Bir turistin masraflarını hesaplamaması, 4 kişiden birisinin bile uçak fiyatını bilmemesi, biletlerin birisi, bir kurum tarafından alındığının göstergesi.
- Birbirlerini tanımıyorlar ama, hepsinde aynı soru kağıtları var, aynı şarkıya çalışmışlar, bu mümkün değil.
- Diyelim din konusu doğal olarak açıldı, internette rastgele tanışan kişilerin aynı fikirleri savunması ve hiç bir birleriyle çelişmemeleri ne kadar mantıklı?
- Türkçe incili, bir turist yanında niye taşır ki?
- Uşak gerçekten Kore’den kalkıp gelinecek kadar turistik bir kent mi?
- Daha önce Koreli arkadaşlarım olmuştu, öğrencilerin gayet eğlendiği bir ülkeden gelen 4 kişiden hiç birisinin club’a gitmemiş olması, alkol, sigara kullanmıyor olması ve kiliseyi çok seviyor olması, normal mi ?
- Otele yerleştirdiğimde ilk bulduğumuz fiyat 2 oda için 200 dediğimde telefondan bir dosyaya baktı ve hayır günlük limitimiz 140 lira diyerek itiraz etti, demek ki birileri bunlara harcama programı çıkarmış.
- Yurt dışına giden hangi üniversite öğrencisi turistik olarak incili ve Türk aile yapısına dair kritik soruları sorar?
- Hadi İncil tesadüfi, ya not defterinde ayetlerin Türkçe meallerini yazmış olmaları?
- Hiç bir turist, bir bavul dolusu hediye ile yola çıkmaz.
- Hadi hediyeleri İzmir’de yapmış olsunlar, ucuz olsun bir şeyler diye çırpınan bu insanların bir bavul hediye yapmış olması ne kadar mantıklı? Hadi onu yaptınız, ne ara bunu Türkçeye çevirdiniz, ne ara ve nereden nasıl çıktısını aldınız.
Dünya gerçeklerini görelim, ve kabul edelim. Bu arkadaşlar ülkemize manevi bir saldırı gerçekleştirmişler. Umarız ki kimsenin imanına zarar vermemiş olsunlar. Bu yazıda yetkili kurumların kulağına ulaşır ve birileri önlem alır, dünya devletlerinin nelerle meşgul olduğu gayet açık, işgal altındayız.
Bu yazıyı olaydan bu kadar sonra paylaşmanın nedeni, onların şehri ve ülkeyi terk etmelerini beklemek olur ya birileri görür sokakta dövmeye kalkar falan, hoş hareketler değil bunlar. (burada da okuyucu beni misyoner sevici olmakla suçluyor, biliyorum.)
Allah, ülkemize zeval vermesin.
Orjinal haline buradan ulaşabilirsiniz. Kaynakta turist grubu ile çekildiği fotoğraflar da yer alıyor;
Siz bu konu hakkında neler düşünüyorsunuz?
Kaynak: saidonderalbayrak.wordpress.com
Haber: ozgetnc
E/N: Arkadaşlar, haberde kesinlikle bir art niyet yoktur. İnternette bulunan malum bir şeyi sizlerle buluşturmak amaçlanmıştır. Doğrudur, yanlıştır; mantıklı veya mantıksız tamamen size kalmış. Ayrıca blogda paylaşılan posttaki yazım hataları vs. düzeltilmiştir. (Daha kaliteli bir okuma sağlamak amacı ile, yazım kuralları.) Orjinal halini link de bulabilirsiniz. Söz edilen kesim belli bir kesim, Korelilere karşı kesinlikle bir genelleme yoktur.
Sitemizin editörlerinin kişisel olarak hazırladıkları köşe yazıları.