Evet, kaldığımız yerden devam ediyoruz… Öncelikle söylemem gereken iki şey var. İlk olarak, iki tane büyük kaza atlattım arkadaşlar yazılar biraz bu sebeple gecikti. Sanırım biraz da nazar değiyor. Bileniniz nazar duası okusun, bilmeyeniniz maşallah desin, hatırım için. Teşekkürler. İkincisi ise, 2 part planlamıştım ama Hong Ki’nin bölümü o kadar uzun sürdü ki onu 3. part olarak ayırmak zorunda kaldım… Hong Ki ile ilgili yazı bekleyenler bana kızmasın, bu partta üzgünüm ama yer veremedim.
16 gün boyunca gidebildikçe FNC’e gitmeye çalıştım. Zaten planımı buna göre ayarlayıp mesai birince şirketten ayrılıp diğer gezilerimi yaptım. Böylece vakit kaybım da olmadı. Zaten gezi planımı günlük yaptığım için FNC’de herhangi bir yoğunluk fark ettiğimde, diğer işlerimi ayarlayıp şirkette kalıyordum.
Şirketin önünde dura dura FT Island üyeleri ve N. Flying üyelerinin hepsi ile tanışıp selamlaştım. Ama her selamlaşmamızı anlatmıyorum. Genel klasik şeyler nasılsın yoruldun mu gibi sorular ve klasik cevaplar.
Gelelim N.Flying’e. En uzun konuşmam Kwon Kwang Jin ile oldu sanırım. Menejerleri anladığım kadarıyla bayan. Aslında bu duruma biraz şaşırmıştım çünkü diğer gruplarınkisi erkek. Kız şanslı ve güzel. Hayır kıskandığımı nereden çıkarttınız sadece merak edersiniz diye söylüyorum yok öyle bir şey.
Şirkete yeni gelmişlerdi gri bir minivan ile, menajerleri içeri girdi. Ben yanımdaki fanlara sordum, kimi bekliyorsunuz diye, NFlying dediler. Ben de, ” Ee, işte geldiler onların menajeri girdi içeri” dediğimde arabada kimsenin olmadığını sadece menajerin geldiğini iddea ettiler. Ama ben %100 eminim ki kız arabadan inmeden önce arkasını sönüp bir şeyler sordu. Daha sonra menajerleri gelince arabanın yanına gittim. Bizim oğlanlar arabanın içindelermiş. Ben kazandım haha. Menajer kapıyı açtığında dışarı çıktılar. Onlar geldiğinde zaten şirketten bir sürü görevli gelip konuşmaya başlıyorlar. Çocukların işi daha şirkete girmeden önce başlıyor anlayacağınız. Ayrı ayrı çıktıkları için bütün grubun resmini çekememişim 🙁
Ardından çok uzun kalmadılar, bir iki şey alıp geri geldiler. Şanslıydım ki geri gelince onlar kızlar arkamdan gelemediler, yalnızdım. Yalnız olunca sizinle daha çok ilgileniyorlar doğal olarak. Selamlaştık. Şirkete en çok N. Flying’in geldiğini söylediğimde yeni çıkış yaptıkları için çalışmak zorunda olduklarını söylediler. Nereden geldiğimi sorduklarında Türkiye dedim ve sanırım Kore’de gördüm en büyük şaşkınlık ve sevgi ile karşılaştım. Kwang Jin arkasına dönüp menejer ile konuşan Jae Hyun’a “Duydun mu Türkiye’den gelmiş.” dedi. manejer şoför ve iki üye “Ooo!” yapıp alkışladılar. Jae Hyun, “Türkiye’yi seviyorum, hakkında çok şey duydum” dedi. Ben de konser vermek için gelmelerini söyledim. Kwang Jin de geleceklerini söyledi. Kwang Jin’den imza istedim hiç itiraz etmeden verdi. Ama merak etmeyin bu sefer tabletimi düzgün tuttum. Hong Ki’nin imzasını görünce “Hong Ki’yi de mi gördün?” diye sordu. ben de geçen gün gördüğümü söyledim. Yanına kendi imzasını attı. Genelde adımı önce “iren” diye yazıp arkasından “irem” diye düzeltiyorlar. Allahtan adım korece kolay yazılıyor yoksa çok çekecekmişim. Ardından tokalaştık, ve menajer kapıyı kapatıp içeri girdi. Aslında menejer araya girmese elinden çekip sarılma planım vardı Kwang Jin’e ama menajerin gözü açık anladı sanırım. Daha sonra da gittiler.
Bu da aldığım imza… Keşke bütün üyelerden alabilseydim ama… Menajerler yok mu onlar…
Bu NFlying ile son karşılaşmam değil elbette. Sanırım en çok onlarla sohbet ettim. Yeni çıkış yaptıkları için biraz daha fazla fanlarla ilgileniyorlar. Haklarını yemeyeyim şirket önünde bekleyenlerin yarısından fazlası onlar için bekliyor. Bu da demektir ki çıkışlarını başarılı bir şekilde tamamlamışlar ve fanlar onları kabullenmiş.
Başka bir gün ben yine şirketin önünde nöbetime devam ederken otopark tarafından Jong Hoon geldi. Genelde sokağın diğer ucu Han Nehrinin parkına doğru gittiği için gelenler önce şirketin ön tarafından geçip oradan otoparka geçiyor. Ama Jong Hoon nasıl yaptı bilmiyorum ama geldiğini hiç fark ettirmeden direkt otoparkta varoldu. Tabii ben ilk görüşümün üstünden çok sık görmediğim için şirketin ön kapısından içeri dalıverdim. Aslında böyle girmek yasak. Ama gerçekten ben girdiğimin bile farkında değildim yani olur böyle şeyler… Olur değil mi? Sonuçta hayatımda daha kaç kere Jong Hoon’u göreceğim? Zaten ilk tanışmamız da normal değildi, battı balık yan gider hesabı, ipin ucunu bırakıverdim ben de artık. Daha ne kadar benden nefret edebilir ki? Belki ters etki yapar 😉
Ben ön kapıdan arka otoparka şirketin içinden geçince Jong Hoon da beni gördü. Aslında yüzü duvara doğru dönüktü o fark etmeden geçerim diye planlamıştım ama arkasında da gözü var sanırım. “Heyy..!” diye kızdı. Bir daha yapma dedi. Ben de direkt özür diledim tabi. Bilmediğimi bir daha yapmayacağımı söyledim. Benim geçen günkü kız olduğumu anlamış mıdır acaba? Özür dilerken hafiften safa yattığım da doğrudur. Ama gerçekten Jong Hoon’u birden görünce dalıvermişim şirkete. Elimden gelen bir şey yoktu oluvermiş öyle işte. Klasik muhabbetimizi yaptık. Ama çok sessiz birisi konuşturmak için sürekli soru sormak gerek. Ardından da şirkete geri girdi. Aslında bu kadar devirdiğim çamın üstüne benimle konuşması bile mucize bence. Şanslıyım… evet…
Daha sonra ben sanırım SM’e gittiğim bir ara Kwang Jin gelmiş. O gün hiç onu görmemiştim. Evet, her gün görmeye sohbet etmeye alıştım O’nunla. Çok sık geliyor çünkü. Şirketten çıkarken göz göze geldik. Ben beni tanımaz diye beklerken, “Bugün nasılsın?” sorusu ile karşılaşınca baya afalladım doğal olarak. Kem küm iyi olduğumu söyleyip konuşmaya çalıştım. Boice olduğumu öğrendiğinde, Boiceların NFlying’e çok destek olduğunu söyleyip teşekkür etti. Gerçekten de her daim arkanızdayız! Arkasından “Her gün beklemekten yorulmadın mı?” deyince ben artık elim ayağım kolum nerede bilmez vaziyette, “Hayır, burada olmayı seviyorum” dedim. O da gülümseyip, “Görüşürüz o zaman” dedi ve gitti. Gerçekten… Ben hala nasıl nefes alabiliyorum aklım almıyor. Kwang Jin kadar sempatik ikinci bir insan daha görmedim sanırım Kore’de. Her daim güler yüzlü ve anlayışlıydı. Daha sonra karşılaştığımızda beni tanıdığını bildiğim için artık ona göre sohbet kurdum. O da beni hiç kırmadan hep ilgilendi.
O gün benim çok sevdiğim, çoğu kişinin tanımadığı sevimli insan Kwak Dong Yeon ile karşılaştım. Bir çok dizide rol aldığı için tanıyorum. Bence başarılı ve geleceği de parlak. En İyi Çocuk Oyuncu ödülünü de almıştı hatırladığım kadarıyla. FNC bünyesinde sevdiğim karakterlerdendir. Normalde göründüğünün tıpkısının aynısı. Biraz daha zayıf gibi geldi. Son derece de sevimliydi ama yüzüne bakayım derken fotoğrafını çekememişim, sadece arkadan çektiğim fotoğraflar var. Menajeri ile bir yere gitti ama öncesinde arabasını karıştırıp CEO’nun arabasına bindi. Arkasından menajeri hayır o değil bu diye açıklama yapınca yüzü kızardı utana sıkıla kendi aracına yöneldi. Seni de şaşkınlığını da, utangaçlığını da seviyorum Dong Yeon!
Bir ara geldiğimde öğrendim ki, geçen gün benim gitmemin arkasından Yong Hwa gelmiş. Cnblue’nun lideri… Ben arkadaşlarımla olan buluşmama yetişmek için 6.15’te FNC’nin önünden ayrıldım. O gün de çok sevimli Japon bir Pri ile tanışmıştım. Ertesi gün yine karşılaştık. Bana ben gittikten 10 bilemedin 15 dk sonra şirkete Yong Hwa’nın geldiğini söyledi. Bildiğiniz gibi NYC’e gitti yakın zamanda. İşte gitmeden hemen önce şirkete uğramış. Ben gittikten hemen sonra… O kadar üzüldüm ki yanımdaki Japon Pri ne yapacağını şaşırdı. Keşke sana söylemeseydim dedi özür diledi. Ama kızın suçu yok ki… Bende şans yok… Anlayacağınız tüm Boice ailesinden özür dilerim ama CNBLUE’dan kimseyle görüşemedim. İnanın bir Boice olarak en çok istediğim şeylerden birisi de bu… Ama üzgünüm, en az sizin kadar.
Bugünlük de bu kadar… Sorularınızı yazı serisi bittikten sonra yanıtlayacağım ki böylece kopukluk olmasın… Aklınıza gelen ne varsa sorun hepsini yanıtlamak istiyorum, çekinmeyin soru sorarken… Umarım 2. bölümü de beğenmişsinizdir. Diğer bölüm tamamen Hong Ki ile ilgili olacak… İlginiz için teşekkür ederim.
Sitemizin editörlerinin kişisel olarak hazırladıkları köşe yazıları.