Kim Hyun Joong ‘The Star Magazine’ Röportajı: ‘Beni Tanıyor Musun?’
SS501 grubunun lideri Kim Hyun Joong, “The Star” isimli derginin Ocak 2014 yeni yıl özel sayısına “Do You Know Me” – “Beni Tanıyor Musun?” başlıklı bir röportaj ve birbirinden iddialı pozlar verdi.
İşte o röportaj Türkçe Çevirisiyle sizlerle! Çevirilerimin kaynak gösterilmeksizin paylaşılması, başka yerlerde yayınlanması kesinlikle yasaktır! Lütfen harcanan emeğe saygı gösterin!
***
Kim Hyun Joong ‘The Star Magazine’ Röportajı: ‘Beni Tanıyor Musun?’
Muhabir: Siz bugün kimi zaman olduğu gibi erkeksi yanınızı gözler önüne seriyorsunuz.
Kim Hyun Joong: Önceden olduğundan daha fazla “erkeksi” görünmek istiyordum ve düşününce şu anda da erkeksi olduğumu anladım. Ama bununla ilgili düşündüğümde bu durum erkeksi davranmaya çalışan bir çocuğun davranışına benziyordu. Artık bunu yapmama gerek yok. Zaman geçiyor ve doğal olarak bir adama dönüşüyorsun. (zaman geçtikçe olgunlaşıp o çocuksu tavırdan kurtulmayı kast ediyor) Bugünlerde aklımda olan düşünceler bunlar.
Muhabir: 2014 yılında 29 yaşınıza gireceksiniz. Daha şimdiden zamanın geçişi hakkında konuşuyorsunuz?
KHJ: Arkadaşlarımın hepsi 24 yaşındayken tam manasıyla erkeksi görünüyorlardı. Ben bebek yüzlü olduğumdan birazcık geç kaldım sanki. (gülüyor)
Muhabir: Yakında başlayacak dizide canlandıracağınız rolün tam manasıyla erkeksi bir karakter olduğunu görüyoruz.
KHJ: Artık özellikle rolümü oynarken erkeksi görünmeye çalışmıyorum. Hafif ses tonum repliklerimin daha da erkeksi görünmesini sağlıyor. Rol yaparken kendimi zorlamıyorum ama duygularımı rolümü tam manasıyla sergileyecek şekilde kullanmayı öğrendim. Ben pek çok duyguyu ifade edebilecek (seyirciye yansıtabilecek) bir yaştayım. Aslında şu anda birçok konuda her şey iyi gidiyor. İç dünyamda var olan türlü türlü şeyleri bir seferde dışarı vurabilmek güzel.
Muhabir: Peki bu defa en fazla dışarı yansıttığınız şey ne?
KHJ: Bu proje/dizi hissettiğim ve tecrübe ettiğim şeylerin ortaya çıkmasını sağlayan bir araç olacak. Dövüşlere dair hatıralar, yanlış anlaşılmalar, arkadaşlar arasındaki anlaşmazlıklar burada ortaya çıkacak. Eğer ben “yapar gibi görünseydim” (numara yapsaydım) çok daha tuhaf görünürdü.
Muhabir: Aktrislerle çalışıyor olmak nasıl?
KHJ: Jin Se Yeon hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Onunla birlikte daha önce birlikte iş yapmamıştık. Yumuşak huylu olduğundan (Im) Soo Hyang’dan hoşlandım. O kadınsı değil ve açık sözlü biri.
Muhabir: Çinli hayranlarınız sizin oraya gitmeniz dolayısıyla mutlu olacaktır.
KHJ: Olurlar değil mi? Haha. Bu arada ben artık Weibo hesabımı (Çin’de kullanılan bir sosyal paylaşım ağı) daha aktif kullanmayı planlıyorum. Ajansım benden daha fazla fotoğraf paylaşmamı ve daha fazla takipçi toplamamı rica etti. Haha.
Muhabir: Size uyan romantik bir karakter var mı?
KHJ: Romantik… Çok iyi bilmiyorum. Sadık kalarak birisini korumak gibi mi? Şimdilerde Joseon Hanedanı dönemindeki gibi değil. Dürüst olmak gerekirse, bizim kuşağımızda çok fazla “romantik” insan olduğunu düşünmüyorum. İnsanlar genellikle çıkmayı (randevulaşmayı) tercih ediyor. Tabii ki bir “romantik” nasıl hisseder biliyorum ama bunun yazarların kaleme aldığı gibi kolay ifade edilebilir olduğunu düşünmüyorum.
Muhabir: Peki ne yapacaksınız? Şimdiki projeniz “duygusal, romantik bir noir*” olarak tanımlanıyor. (noir: suç içerikli yapımlara verilen isim.)
KHJ: Bu bir tanıtma yolu. Haha. Ben bunun daha çok bir dönem dizisi olduğunu düşünüyorum. Belli zaman önce çok popüler olmuş “The Wild Generation” (Vahşi Nesil) dizisine daha yakın denebilir. Dizimizin sıklıkla “The Wild Generation” gibi büyük başarı kazanmış bir dizi ile karşılaştırıldığını duymak bana iyi hissettiriyor.
Muhabir: Böylesi büyük bir projede yer almaktan dolayı hiç baskı hissediyor musunuz?
KHJ: Hayır. Dizinin maliyetinin 3 milyar won’dan az ya da 15 milyar won olmasıyla ilgilenmiyorum. Gerçekten… İlgilenmiyorum. Ben “Bu (dizi) işte bu” durumuna ne zaman geldik bilmiyorum.
Muhabir: Peki dizi çekimleri rahat geçiyor mu?
KHJ: Çok fazla kısıtlama olduğundan ortam rahatsız olsa da keyifli. Bunun iyi oyuncular nedeniyle mümkün olabildiğini düşünüyorum… Buna “takım” demek doğru olur. İnsanların birlikte çalışması ve birbirlerine “yemeğini yedin mi?” diye sorması bana bir takımın parçasıymışım gibi hissettiriyor ki daha önce böyle bir şey hissetmemiştim. Sevdiğim şey bu. Ülke içinde bir yerde birlikte sıkışıp kaldığında birbirini tanımaya çalışmaktan başka şansın yok. (Anlatmaya çalıştığı dizi platosunda sürekli birlikte vakit geçirmekleri gerektiğinden zamanla birbirlerini tanımaya başlamışlar ki bu sayede bir “takım” olabilmişler.)
Muhabir: Peki, biz dizide çok sayıda romantik sahne görmeyi beklemeli miyiz? Dürüst olmak gerekirse eski dizilerinizde çok sayıda aşk meşk sahnesi vardı. Örneğin Boys Over Flowers dizisinde “Beyaz bir yelken ve rüzgar olduğu sürece her yere gidebilirim” şeklinde bir repliğiniz vardı.
KHJ: Şimdiki replikler çok daha gerçekçi olduğundan canlandırmak daha kolay. Dürüst olmak gerekirse ben çoğunlukla dövüş sahnesi çektim, henüz romantik sahne çekmeye fırsat olmadı.
Muhabir: İyi dövüşüyor musunuz?
KHJ: Evet, Eğleniyorum (?) Ben birisine vurmaktansa dayak yemenin daha iyi hissettirdiğini fark ettim.
Muhabir: Yakında Çin’de devam edecek çekimler eğlenceli olacağa benziyor.
KHJ: Aslında çekimler bir ay sürecekti ama öyle görünüyor ki biz orada sadece 2 hafta kalabileceğiz ve bu işleri zorlaştıracak. Ama bunu merakla bekliyorum. HongKong’lu aktör Jackie Chen’de şu anda bizim Çin’deki setimizde çekim yapıyor. Onun film çekimi için seti aldığını duydum. Jackie Chen’i görmek ve dizinin çekimlerini yapmak eğlenceli olacak.
Muhabir: Çok sayıda hayrana sahipsiniz ve çok sayıda hayran da kazanma potansiyeline sahipsiniz. Dünyanın dört bir yanındaki insanların her hareketinizi izlemesi nasıl hissettiriyor? Güney Amerika’da bir derginin kapağında yer aldınız.
KHJ: İyi hissettiriyor. Ekim ayında Japonya’da konserler verdim, çok sayıda hayranım beni karşılamaya geldi ve bu beni mutlu etti. Ama dürüst olmak gerekirse deniz aşırı ülkelerdeki hayranlarımın beni çok iyi tanıdığını düşünmüyorum. Onlar beni değil Boys Over Flowers’taki Ji Hoo’yu tanıyor. [Çevirmen notu: Sen öyle zannediyorsun KHJ^^] Benim oradayken yaptıklarıma hayranlarımın alışık olmadığını görüyorum. İlk defa ziyaret ettiğim ülkelerde dans ettiğimde onlar “Ji Hoo iyi dans ediyor” diyor. Onlar benim şarkıcı olduğumu biliyor ama ilk defa beni o şekilde (Ji Hoo karakteriyle) tanımışlardı. Onlar şaşırıyorlar, bir şey diyemiyorlar. Ben fiziki olarak Boys Over Flowers’ta olduğumdan daha formdayım.
Muhabir: Bunun nasıl başladığını biliyorsunuz. Öncelikle insanlar görünüşe aşık olur ardından daha önce dahil olduğun projeleri/işleri araştırmaya başlar.
KHJ: Bunu anlıyorum. Hepsinden öte dil engeli mevcut. (gülüyor) Benim Miranda Kerr’den hoşlanıyor olmam ama onun karakteri hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyor oluşum da öyle değil mi? Her şey böyle başlar ve sen onda ilgini çeken yanlardan yola çıkarak onu anlamaya/tanımaya başlarsın.
Muhabir: Bu yüzden ki “insanları okuma/tanıma konusunda başarılı” diye bir şey var. Sanırım sizde onlardan birisiniz.
KHJ: Gerçekten değilim. Ben insanlara kolayca güvenen biri değilim ama iyi insanları fark etmemi sağlayan bir sezgim var denebilir. Örneğin; Dalhwan hyung (abi) bugünlerde çekim yaptığım biri ve ben sadece birkaç kelime konuştuktan sonra ona dair iyi bir izlenim edindim. Ben normalde gözlerinin içine bakamadığım insanlarla içki içmem ama Dalhwan hyun ile birlikte sarhoş olduk. Ben onunda bir başına seyahat etmekten hoşlandığını fark ettim ve sette çalışma konusunda benzer ilkelerimiz olduğunu gördüm.
Muhabir: Haha. Eğlence sektöründeki iyi içki içebilen kişilerden olduğunu biliyoruz. Ama ekranlardan size dair edinilen ilk izlenime bakılırsa sizinle içki içmek zor bir şeymiş gibi görünüyor.
KHJ: Rahatsız ortamlardayken içki içmeyi sevmiyorum. Bunun nedeni içki içerken keyif alıyor olmam ve rahatsız hissederken keyifli geçecek zamanları mahvetmek istememem.
Muhabir: İçki içme limitiniz nedir?
KHJ: 4 şişe soju. Ben sadece soju içmeye alışkındım ama sert likör ve birazcık şarabın tadını da sevmeyi öğrendim. Dürüst olmak gerekirse daha önce alkolün tadını bilmiyordum. Ama artık alkolün tadını almaya başladığımı hissediyorum.
Muhabir: Bu açıdan bakarak (röportaja) başladım ama dikkatim dağıldı. Bu yüzden gerçekten sormak istediğim şeyi soramıyorum. Sizin kadar iyi görünümlü insanlar görünümleriyle mutlu mudur?
KHJ: Ben memnunum. Tabii ki çok sayıda iyi görünümlü insan var. İlk aklıma gelen kişi Leonardo Di Caprio. Ben kendimi şu anda olduğum gibi seviyorum.
Muhabir: Bu arada siz sadece iyi görünümlü bir yıldız değilsiniz… Birazcık 4D yanınızdan konuşacak olursak…
KHJ: Sanırım ben hayatımı kaygısız bir şekilde yaşıyorum… Haha. Diğer insanların bana nasıl baktığıyla ilgilenmiyorum ve ne yapmak istiyorsam onu yapıyorum. Bu sayede hayatımı kısıtlamalar olmaksızın yaşayabiliyorum.
Muhabir: Ben sizin bir şeyi yapmayı istediğinizde elinizden gelen her şeyi yaptığınızı duydum. Gerçekten yapmak istediğiniz şey ne?
KHJ: Tabii ki oyunculuk ve şarkıcılık. Ayrıca bisikletime atlamak ve ülkeyi karış karış gezmek istiyorum. Bir triatlon*a katılmak (triatlon: yüzme, bisiklet ve koşu sporlarının peş peşe yapıldığı yarışmadır), yelken sertifikası almak istiyorum. Yaşlandığımda Jeju adasında bir scuba (tüplü dalış) merkezi açmak istiyorum. Amacım para kazanmak değil sadece hobi için.
Muhabir: Her zaman istediğiniz şeyi yapamazsınız. Olan biten şeyler nedeniyle stresli/gergin hissettiğinizde bundan kurtulmak için ne yaparsınız?
KHJ: Yapamayacağın şeyler dışında ne yapmak istiyorsan yapmalısın.
Muhabir: Yapmak istediğiniz şeyler arasında birisiyle çıkmak var mı?
KHJ: Çıkmak… Pek değil. Bugünlerde sevdiğim kimse yok. Ben hep ciddi konular üzerine konuşmadan, güzel bir şekilde sohbet edebildiğim insanlardan hoşlanıyorum. Etrafımda olmasından mutluluk duyduğum insanlardan birini tanıyorsunuz. Ben Tak Jae-Hoon gibi insanlardan hoşlanıyorum.
Muhabir: Siz birisiyle birlikteyken “her şeyini veren/her şeyi yapan” biri olarak biliniyorsunuz. Eğer yeniden biriyle birlikte olursanız bunu yapar mısınız?
KHJ: Evet. “Her şeyi yapabilirim”. Birini seversem eğer bunu neden yapmayayım?
Muhabir: Ama böyle olduğunda ayrılırsanız eğer canınız daha çok yanar.
KHJ: Bununla daha sonra yüzleşmelisin. Eğer şu ya da bu konular üzerinde düşünürsen sadece başını ağrıtırsın. Ben “Hadi bugün ne yapabiliyorsak yapalım, yarın da yapabileceğimiz ne varsa yaparız” tarzında bir insanım. Söylemesi biraz tuhaf gelebilir ama ben talihsiz şeyler yaşayıp yarın burada olmayabilirim bile. Bu yüzden yapabildiğin kadar bugünün tadını çıkarmalısın.
Muhabir: Sizin söylediklerinizden hâlâ yaşam ilkenizin “Sadece bir kere yaşayacaksın” olduğunu anlıyorum.
KHJ: Evet. Sadece bir kez yaşayacaksın. Hayatımı endişe ederek yaşamak istemiyorum. 20 yaşındayken yapabileceğim her şeyi yaparak, 30 yaşına geldiğimde yapabileceğim her şeyi yaparak hayatımın tadını çıkarmak istiyorum. 40-50 yaşına dek gece gündüz çalışıp para biriktirdin diyelim, 50 yaşına geldiğinde “Artık yeterince para biriktirdim, futbol oynayabilirim” dediğinde bunu yapman mümkün değil.
Muhabir: Sorular kısa yanıtları da kısa oldu. Ama bu eğlenceli hatta daha fazlası. Ancak onların da bir felsefesi var.
KHJ: Sanırım bunun nedeni benim aceleci oluşum. Bir şeyi yapmaya karar verdiysem eğer somurtup durmanın ne anlamı var? Biz böyle davranarak sadece birbirimizin sinirini gereceğiz. Bir şeyi yaparken keyifle ve olabildiğince çabuk yapmalıyız.
Muhabir: Bunu dizilerde yapmak zor olmalı.
KHJ: Beklemelisin. Bu her zaman kendi başına yapabileceğin bir şey değil. Benim kontrolüm altında olan her şeyi çabucak ve keyifle yaparım.
Muhabir: Bu hayatı eğlenceli bir şekilde yaşamanın yolu gibi görünüyor.
KHJ: Röportajdan sonra yapacak çok fazla keyifli şey var.
Muhabir: Gerçekten mi? Ben röportajdan sonra çekimler için Young-wal’a doğru yola çıkacağınızı duymuştum. Haha.
KHJ: İkisinin arası da eğlenceli olacaktır. Peki… Anlaşmaya ne dersin? Biz son soruymuş gibi 3 soru daha yanıtlasak?
Muhabir: Peki, bende anlaşma yapmak istiyorum. Siz kendi sorularınızı sorun ve yanıtlayın.
KHJ: Gelecek planlarımdan bahsetmek istiyorum. Age Of Feelings çekimlerini tamamladıktan sonra bir dizi ve film çekmeyi planlıyorum. Ardından gideceğim. (herkes kahkahalara boğulur) Tüm söyleyeceğim bu… Hayatıma devam edeceğim.
[Güncelleme – Röportajın son kısmının ingilizce çevirisi yeni geldi. O nedenle çevrilip eklenmiştir.]
Muhabir: Bahsedeceğiniz ikinci şey hangisi?
KHJ: Bu amacım hakkında. Bir film çekerek kendime meydan okumak istiyorum. Başrol olmama gerek yok. Aşırı sert rollerin bana yakışmadığını biliyorsunuz. Mümkün olursa bir korku filminde belli oranda psikopat birini canlandırmak istiyorum. Alışıldık durum üzere zengin birini canlandırırsam eğer çekimler The Age Of Feelings (Inspiring Generation)’un aksine daha sıcak olacaktır. Canlandırdığım karakterin maddi açıdan sorunları nedeniyle fiziki olarak zor zamanlar geçiriyorum. (Herkes bir kez daha kahkahalara boğuluyor) Bugünlerde çok üşüyorum.
Muhabir: Peki üçüncü şey hangisi?
KHJ: Evet… Bir amacım daha var. (menajerine bakarak konuşuyor) Temmuz 2014’te menajerimin küçük kardeşiyle bir triatlona katılmayı planlıyorum. Haha Bu gerçekten hayatımda bir kerecik olsun yapmak istediğim bir şey. Bir süre önce oğlunun hayalini gerçekleştirmek isteyen bir babanın özel b ir ekipman hazırlayıp birlikte triatlonu tamamlamasıyla ilgili bir video izlemiştim. Onu izledikten sonra bunu yaparak kendime meydan okumalıyım dedim. Gerçekten harekete geçiriciydi, mutlaka izlemelisiniz.
*Hyun Joong’un bahsettiği video; Dick Hoyt engelli oğlu Rick Hoyt’un hayalini gerçekleştirmek için triatlon’a katılıyor.
Muhabir: Evet. Bakacağım. Peki… Son soru ile röportajı noktalayacağım. 10 yıl önce çıkışını yapmış Kim Hyun Joong için ne zaman “Duyguların Çağı*”olacak? (KHJ’un yeni dizisi Age Of Feelings’e gönderme)
KHJ: Hmm… Henüz burada değil. Daha önce bir röportajda çıkışımın 10. yıl dönümünde hayranlarım için bedava bir konser vermek istediğimi söylemiştim. Bu sözümü tutmak istiyorum. Ama gerçekçi konuşmak gerekirse, bu küçük bir mekanda olabilir değil mi? Han nehri yakınındaki Floating Island (Yüzen Ada)’da yapalım bunu. (Konser için) oldukça uygun görünüyor. Haha!
Muhabir: O kendi röportajını (kendi sorduğu soruları) triatlon ile bitirdi. Triatlondan bahseden Kim Hyun Joong bana çok yabancı göründü tıpkı deniz aşırı ülkelerde yaşayan hayranların “Ji Hoo Sunbae dans ediyor” yorumu gibiydi. Bununla ilgili düşününce Kim Hyun Joong insanlara kendisini olduğu gibi gösteriyor fakat insanlar onu nasıl görmek istiyorsa öyle görüyor. O çıkış yapalı 9 yıl oldu ve Kim Hyun Joong “The Age Of Feelings” ile ileriye doğru bir adım daha atıyor.
Türkçe Çeviri: Ice Queen # 34
*KAYNAK BELİRTİLMEKSİZİN ÇEVİRİLERİMİN KULLANILMASI KESİNLİKLE YASAKTIR! LÜTFEN EMEĞE SAYGI GÖSTERİN!*
Eng. trans. credit: Ashley + photo credits own to rightful owners.
Sitemizin editörlerinin kişisel olarak hazırladıkları köşe yazıları.